Birleşik Avrupa Ordusu Projesi

İkinci Dünya Savaşı’nın ardından, Avrupalı liderler, Avrupa ülkeleri arasında ortak güvenlik ve savunma koordinasyonu oluşturma konusunu masaya yatırdı. Avrupa ülkelerinin önemli bir kısmı, Avrupa güvenlik ve istikrarına yönelik dış tehditler ve zorluklarla yüzleşmek için Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü'ne (NATO) katılmanın yanında bu konuyla daha bağımsız bir şekilde başa çıkabilmek için, Avrupa savunma işbirliğini artırmanın gerekli olduğunu düşünüyor.

Avrupa Birliği (AB), bu zorluklara karşı koymak için, amacı dünya güvenliğini güçlendirmek ve barışı korumak olan Ortak Güvenlik ve Savunma Politikası’nı (CSDP) kurdu. CSDP, mevcut durumda Avrupalıların, Avrupa düzeyinde ortak güvenlik alanındaki en önemli başarısı olmakla birlikte AB’ye yönelik yeni terör tehditleri ve yeni dış tehditler, özellikle de Rusya’nın, AB doğu sınırlarına yönelik tehditleri ve NATO’nun geleceği konuları Avrupalı bazı liderleri birleşik bir Avrupa ordusu kurulması konusunu düşünmeye sevk etti.

Bu analiz yazısı, Avrupa ordusunun kurulmasının güçlü ve zayıf yönlerini, fırsat ve tehditlerini ele alıyor.

Sovyetler Birliği tehdidine karşı koymak amacıyla Avrupa için ortak bir ordu oluşturmak fikri ilk defa 1950’de René Pleven tarafından önerildi. Pleven’in ABD tarafından reddedilen planı, Batı Almanya hariç tüm Batı ülkelerini kapsayan ortak bir Avrupa ordusu temeline dayanıyordu. 1952’de Avrupa Savunma Topluluğu (EDC) kuruldu. Bu anlaşmaya göre, Batı Avrupa'nın çok uluslu orduları, ortak bir komuta ve bütçe altında Batı Almanya güçleriyle omuz omza hareket edebilirdi.

Avrupa'nın kalbinde Bosna ile Sırbistan arasındaki iç savaş ve AB'nin zayıf rolü, AB liderlerini ortak bir siyaset geliştirmeye ve AB için etkili bir güvenlik ve savunma oluşturmaya yönelik pratik adımlar atmaya teşvik etti. AB’nin güvenlik ve savunma politikasının değerlendirilmesi, 1999'da Köln'de yapılan Avrupa Konseyi toplantısının ve Amsterdam Antlaşması'nın başlıca konusu ve tartışması olmuştur.

Sonuç olarak liderler, AB'nin küresel krizlerle başa çıkmak için kendi askeri güçleri aracılığıyla ve NATO’dan bağımsız olarak hareket etmesi gerektiği konusunda anlaştılar fakat bu antlaşmanın amacı terörle mücadele etmek değildi ve bu konuda boşluklar mevcuttu. 11 Eylül’de ABD’ye yönelik terör saldırıları ve ardından 2004 ve 2005’te Londra ve Madrid’deki terör saldırıları, AB karar vericilerini, AB’yi bu yeni tehdide karşı korumak için yeni bir mekanizma konusunda ciddi bir şekilde düşünmeye teşvik etti.

Lizbon Antlaşması, 2009’da resmi olarak ilan edildi ve antlaşmanın 7/42’nci maddesi uyarınca, Avrupa’nın gerekli durumlarda ortak askeri eylemlerine izin verildi. Bu yeni antlaşmaya göre, eğer AB üyesi bir ülkeye herhangi bir saldırı olursa diğer AB üyesi tüm ülkelerin, saldırı yapılan üyeye yardım etmesi ve onunla iş birliği yapması gerekiyor. Lizbon Antlaşması'nın belki de en önemli kazanımlarından biri, Ortak Dışişleri ve Güvenlik Politikası (CFSP) çatısı altında ortak bir güvenlik ve savunma politikasının oluşturulmasıydı. CSDP; AB'nin, küresel güvenlik misyonlarını güçlendirmek ve AB sınırları dışında barışı korumak için Birleşmiş Milletler (BM) şartlarına göre askeri güç kullanmasına izin verdi fakat CSDP, AB ordusunun tamamen birleşmesi anlamına gelmiyordu.

Başkan Trump döneminde ABD’nin NATO’ya bağlılığı konusunda artan şüpheler, Brexit, NATO’nun Afganistan’daki sorunları, teröre karşı mücadelenin geleceği, Rusya’nın doğu sınırlarına yönelik artan tehditleri ve Rusya-Ukrayna savaşı konuları AB’yi, AB’nin güvenlik ve savunma geleceği konusunda karar vermeye sevk ediyor. AB, bu zorlukların üstesinden gelmek için, ortak bir güvenlik ve savunma politikası çerçevesinde görevlerini yerine getirmek amacıyla bir Avrupa ordusu geliştirebilir veya NATO'ya bel bağlayabilir.

Burada, birleşik bir Avrupa ordusu oluşturmanın güçlü ve zayıf yanlarını, fırsat ve tehditlerini ele alıyorum.

Avrupa ordusu kurmanın güçlü yanları

Büyük Avrupa siyasi gruplarının siyasi desteği: AB yanlısı destek, siyasi gündeminde Brüksel'in savunması için ortak bir merkezi komuta'nın yönetilmesini destekliyor.

Ortak bütçe: Üye ülkeler, Avrupa ordusu için ortak bir bütçenin varlığıyla askeri maliyetler, ekipman ve organizasyon için daha az finansal kaynak harcayacak. Avrupa NATO’su güçleri zaten ortak NATO komutası altında. Çoğu AB üyesi devlet, Avrupa NATO’sunun güçlerinin bir kısmı olarak zaten NATO üyesi. Bunlar, ortak komuta altında Avrupa ordularına transfer edilebilir.

Rusya’nın tehditleri: Eskiden Sovyet üyesi olan AB üyelerine yönelik artan Rus tehditleri ve AB üyeleri arasında askeri ortaklık ve daha güçlü bir Avrupa askeri iş birliğine duyulan ihtiyaç.

NATO’nun geleceği: ABD'nin NATO'dan çekilmesi olasılığı, AB için daha fazla toplu güvenlik ve savunma yaratılması gerekçesi olacaktır.

Teröre karşı savaşın geleceği: Sağlam bir Avrupa anlaşmasının yokluğunda terörle savaşın geleceği ve özellikle de NATO’nun Afganistan’daki sorunları, Avrupalıların bir Avrupa ordusunu düşünmelerinin nedenidir.

Zayıf yanları

NATO ile ilişkilerin geleceği: 27 AB üyesinin çoğu, aynı zamanda AB için güvenliğin sağlanmasında önemli bir rol oynayan NATO’nun üyesi.

Ortak savunma: Eğer bir AB üyesi herhangi bir tehditle yüz yüze kalırsa diğer tüm üyeler onunla her şekilde iş birliği yapmalı.

Kararlar, CDSP'de bütünsel olarak alınır: AB’nin sınır ötesi misyonlarına katılması için tüm üye ülkeler karar alma sürecinin bir parçasıdır. Kalıcı Yapılandırılmış İşbirliği’nin (PESCO) kurulması, savunmaya daha geniş erişim sağlar. Bu da AB'nin çatışmayla başa çıkma yeteneğini önemli ölçüde artıracaktır.

Savunma sektöründe endüstri: Avrupa Savunma Fonu (EDF), Avrupa Savunma Eylem Planı'nın bir parçası olarak AB'nin savunma sanayisini daha da geliştiriyor.

Fırsatlar

Rusya-Ukrayna savaşı ve liberal demokrasinin olası sonu, yeni bir dünya düzenine yol açabilir. AB’nin, dünya düzeyindeki rolünü daha iyi bir seviyeye taşımak için ortak bir askeri güce ihtiyacı olacaktır.

Uluslararası tehditler: Rusya’nın Ukrayna’yı işgali, AB’nin, Doğu Avrupalı üyelerine yönelik tehditler, Çin’in yükselişi ve uluslararası terör, Avrupalı devletleri ortak bir ordu kurmak için teşvik edecek bazı faktörlerin başlıcalarıdır.

Avrupalı vatandaşların tutumlarındaki değişimler: Avrupalı vatandaşlar, ülke yönetimlerinin kendilerini gelecekteki tehditlerden korumayacağını ve ortak Avrupa ordusu projesinin, AB'ye daha fazla egemenlik ve stratejik bağımsızlık vereceğinden haberdar. Bu da AB’nin uluslararası alanda daha aktif bir aktör olmasına izin veriyor. Ortak bir AB ordusunun kurulması, üye devletlerin güçlerinin daha fazla bütünleşmesini gerektirdiğinden proje, AB içerisinde daha fazla siyasi bütünleşme sağlayacaktır.

Tehditler

AB’nin tüm üye ülkeleri, ortak komuta altında bir AB ordusu oluşturma tartışması konusunda hemfikir değil. Böyle bir proje, bazı üye devletlerin muhalefetine rağmen AB entegrasyonunu daha da ilerletecektir. Ayrıca, eskiden Sovyetler Birliği'nin bir parçası olan AB üyeleri, ABD askeri desteği olmadan Avrupa ordularının etkinliğine güvenmemekte ve onları NATO'nun yedeği olarak değerlendirmektedir. Bu nedenle de ABD ve AB’nin Doğu Avrupalı üyeleri bu projeye karşı çıkıyor.

Avrupalı liderler, AB üyelerinin tek başlarına son tehditlere karşı koyamayacaklarının farkında. Dolayısıyla da AB liderleri, savunma güvenliği konularında koordinasyon sağlamak için güçlü siyasi irade göstermelidir. AB, mevcut durumda ortak bir orduya sahip olmadığından ve üye ülkeler güvenlik ve savunmayı sağlamakla yükümlü olduklarından AB koordinasyon, güvenlik ve savunmayı sağlamak için daha aktif girişimlerde bulunmalı. AB, CSDP’de yeni reformlar yapmalı ve onu kısa sürede güçlendirmeli. Bunun yanında da kapasitesini daha da geliştirmek, iş birliğini kolaylaştırmak ve daha fazla kaynağa ulaşmak için pratik girişimlerde bulunmalı.

Askeri operasyonları gerçekleştirme karar sürecinin, daha seri bir mekanizmaya ve bürokrasinin azaltılmasına ihtiyacı var. AB’nin uluslararası alanda daha etkili ve daha güçlü bir güvenli ortak olmaya aynı şekilde küresel çapta etkili bir oyuncu olmaya ihtiyacı var. Zorlu süreçlerle başa çıkmak için AB’nin ortak askeri birlikler oluşturulmasına ihtiyacı var. Bu ortak birlikler küçük birlikler olup iki ulustan meydana gelerek adım adım daha fazla ülkeden oluşan büyük birliklere evrilebilir. AB’nin ortak bir bütçe ve savunma işbirliği, ortak askeri girişimler ve eğitim için ayrılan parayı tahsis etmek için önemli bir adım daha atması gerekiyor.

Uzmanlar, AB'nin silahlı kuvvetlerinin hazırlık durumunu ve hızlı hareket etme kabiliyetlerini geliştirmesi gerektiğini aynı zamanda askeri teknolojiyi geliştirmek, silah ve elektronik endüstrileriler ile modern ve gelişmiş askeri teçhizata daha fazla yatırım yapmak için bir plan hazırlaması gerektiğini düşünüyor.

Ortak kuvvetlerin konuşlandırılması, AB'nin yeteneklerini ve etkinliğini artırmak için atabileceği belirleyici diğer bir adımdır. Bu birleşik güçlerin, NATO ile yakın iş birliği içerisinde olması gerekiyor.

Avrupalı diğer bazı yetkililer, AB üye devletlerinin kısa vadeli ve uzun vadeli ortak bir AB planı yoluyla savunma harcamalarını, NATO ile siber güvenlik ve terör ile mücadele gibi farklı alanlarda ortak eylemler ve iş birliğini güçlendirmesi gerektiği inancındalar. AB, uzun vadede üye ülkelerin ordularını birleştirmeye odaklanmalı. AB, NATO ile ortak değerleri, aynı çıkarları ve zorlukları paylaştığından, AB ordusu kurmaya yönelik herhangi bir girişim NATO'nun tamamlayıcısı olmalı ve bu girişim NATO'nun alternatifi olmamalıdır.

Sonuç olarak Avrupa ordusunun NATO’ya faydalı olması için NATO ile çok yakın bir iş birliği içinde olması gerekiyor. En iyi seçenek de bu ordunun NATO komutası altında faaliyet göstermesidir. AB'nin mevcut ortak savunma ve güvenlik politikalarına daha fazla odaklanması gerektiği, vatandaşlarının ve sınırlarının güvenliğini reformlar ve yeni girişimler yoluyla iyileştirmeye ve geliştirmeye yönelik kısa vadeli ve uzun vadeli planlar yapmaya ihtiyacı olduğu aynı şekilde NATO ile yakın iş birliği yapması gerektiği sonucuna varabiliriz.

Kürdistan Bölgesi Hükümeti Avrupa Birliği Temsilcisi Dilawer Ajgeyi

(Yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Rûdaw Medya Grubu'nun kurumsal bakış açısıyla örtüşebilir ya da örtüşmeyebilir.)