Referandum, PKK ve Güney Kürdistan

"Evet üstün çıkarsa Türkiye, hayır üstün çıkarsa Kürdistan yandı" sözleri ortalıkta dolaşıyor. Bugünden daha kötüsü mü olur diyeceksiniz?

 

Kürt savaşçıların mezarlarını yıkıyorlar. Kürtçe okullar kapatılıyor. Kürtlüğü hatırlatan her şey yasak. Batman'da kültürel aktivitelerin merkezi Yılmaz Güney sineması vardı. Önce kundakladılar, sonra binayı dozerlerle yerle bir ettiler.

 

Kimi istiyorlarsa onu tutukluyorlar. İddianamesiz. Mahkemesiz. Tutsak değil, Kürt rehinleri en uzaktaki Türk şehir ve kasabalarındaki cezaevlerine aktarıyorlar. Tam bir sömürgeci keyfilik. Legal çalışma olanağı kalmamış. Parlamento tümden işlevsiz.

 

İktidar, Kürtlerin oylarını almak, demokratik koşullarda kazandığını ileri sürerek egemenliğine meşruluk vermek için, Newrozlara izin verdi. Umarım bu yanlışı, kitlelerin korku duvarını aşmalarına vesile olur. Bedeli ne olursa olsun, toplum kendini savunma yolunu bulmak zorundadır.

 

"Ben kazandım"

 

Bu, her vesileyle PKK'nin ileri sürdüğü. Ama eğer o kadar ölü, kayıp, tutuklama, göç ve yıkıntı üzerinde zafer oluyorsa...

 

Bugün olanı, 1980-1990'larla kıyaslayalım. Bugünkü daha kötü değil midir? Hem de o kadar kötü ki ancak 1925'le kıyaslanabilir.

 

Türk egemenlik sistemi elbise değiştiriyor. 1975 ve 1988'de Güney Kürt hareketinin başına gelenle PKK karşılaşabilir: Göçmenlik.

 

Ancak o sonuç, Türkiye için de tehlike arz edecektir. Türk devleti, bölgede ve uluslararası arenada büyük sorunlarla boğuşuyor, düşmanları çoğalmış. Neden onlar, Kuzey Kürt hareketiyle ilişki peşinde olmasınlar? Bunun şartları fazlasıyla var.

 

Kürt düşmanlığına endekslilik çıkmazı

 

Türk devleti kendini her yerde PKK'yi izlemeye mahkum etmiş. Irkçı saldırganlık esiri Türk yığınların da düşmana ihtiyacı var.

 

Ankara-Berlin gerginliğinin önemli bir nedeni bu olsa gerek. MİT, AB ülkelerinde Kürt ve Türk muhalifleri izliyor. Aslında MİT, Alman BND'sinin bir beslemesi. Her ölçüyü aşmış olmalı ki Berlin tepki gösteriyor.

 

MİT'in cinayetleri gündemden düşmüyor, özellikle Paris'te üç Kürt kadınının katledilmesi. Cinayette kullanılan tabanca/tabancalar bulunamadı. Katil sayısı netleşemedi. Bölgenin belediyesi, her yıldönümünde resimlerini asarak kurbanları anacak. Vahşet, cinayet mahalinde bir plakatla hatırlatılacak. Hukukçular, politikacılar, davayı Avrupa Konseyi'ne getirmeye çalışacaklar... Hepsi o kadar.

 

Batı Avrupa hükümetleri, MİT'e desteklerinden dolayı pişmanlık göstermiş değiller. Cinayetin ertesi günü Hakan Fidan, Paris'teydi ve Türkiye Paris'te halen MİT'çi büyükelçilerle temsil ediliyor.

 

Ama şu sonuç net: Türk devleti Avrupa cephesinde çok şey kaybetmiş. MİT, suç ve cinayet örgütü kabul ediliyor. Avrupalıları eskisi gibi Kürtlere karşı işbirliğine çekmek kolay olmamalıdır.

 

Batı Kürdistan'da Rusya ve ABD engel

 

Yoksa Türk devleti çoktan Batı Kürdistan'ı yıkıntı haline getirmiş, kan gölüne çevirmişti. Diyeceğim o ki PKK bulutlarda dolaşmasın.

 

Suriye'nin geleceğiyle ilgili tüm platformlar çöküyor. Yarının ne olacağı belli değil. Türk egemeninin karakteridir, Kürtlere karşı her yola başvurur, her tavizi verir. Her zamanki gibi ABD-Rusya çelişkisi, Türk devletinin işine yapıyor. Ama mademki onu bu kadar sıkıştırmışlar, neden vazgeçsinler ki?

 

Batı Kürdistan'daki gelişmeleri belirleyen PKK değil ama onun yerinde olsam yapabildiğim kadarıyla gücümü Batı-Güney Kürdistan bütünlüklü bir çözüm için harcardım. Çünkü Güney'i Ankara'nın şantajları karşısında güçsüz bırakan seçeneksizliktir.

 

Güney Kürdistan’da İran tehdidi

 

Çünkü orada ABD ve Rusya, Suriye'deki gibi engelleyici değiller.

 

Güney Kürdistan, Kerkük'teki gelişmeden dolayı yeni bir sürece girdi. YNK ve KDP'nin ortak tutumu, umut veriyor. Bağdat ve Hewler'in doğrudan karşı karşıya gelmeleri mümkün.

 

Diğer birçok kavgalı bölgenin ve başka sorunların da olduğunu biliyoruz. KDP, geleneksel bölgelerinin hemen hemen tümünü denetimine almış. Ama YNK bölgeleri için aynı şey söylenemez. Oralarda hatırı sayılır Arap ve Türkmen nüfusu ve de Heşdi Şabi milisleri var.

 

Güney'de Tahran'ın etkisi, Ankara'nınkinden çok fazladır. Tahran, büyük kötülükler yapma potansiyeline sahip. Ama işin şu yani iyi: Trump yönetimi, İran'a yeminli, hem de özellikle Irak'tan dolayı. Bu dünyanın safı, Kürtler midir?

 

Bugün Kerkük'te olan şey, tüm Kürtlerin istemidir. Atılan adımın gerektirdiği sorumluluk ve fedakarlıktan kaçamayız. Bunun ilk şartı, dayanışmadır. Böyle hayati günlerde birbirimize zorluk çıkarmamalıyız.

 

Konu PKK ise, Güney Kürdistan'ın başarısı, onun da başarısı sayılır. PKK, Güney'deki yeni sürece karşı çıkmamalı, aksine destek vermelidir.

 

Kürtler hiçbir kültür ve halka düşmanlık yapmıyorlar. Sadece haklarını, egemenliklerini istiyorlar. Kürdistan bayrağı, oradaki tüm Kürt partilerinin onayladığı bayraktır.

 

Herhangi bir Kürt partisi, Türk ordusunun Güney'de diğer bir Kürt partisine olası bir saldırısına destek sunarsa, bu mahkum edilmelidir. Ama herhangi bir Kürt partisi, hangi gerekçeyle olursa olsun, Güney'in bir bölgesini Kürdistan'dan koparmaya çalışırsa, o da şiddetle mahkum edilmelidir.


(Yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Rûdaw Medya Grubu'nun kurumsal bakış açısıyla örtüşebilir ya da örtüşmeyebilir.)