Bugünkü anlam ve uygulaması ile Alevi felsefesi hem bir tanımlama sıkıntısı yaşıyor, hem de adlandırma ve tarihsel kök ile bağlantı tartışmaları sürekli gidip referansı sorunlu yerlere ulaşıyor.
Tarihsel oluşumlar düşünüldüğünde aslında çokta bilinmeyen bir geçmişten bahsetmiyoruz. Genel kabul M.Ö 600’lü yıllarla değişimin takiye düzeyinde yaşanmaya başlandığı 14. yüzyılda sistemin oluşum ve değişimi görülüyor.
Sonrası Zerdüşti felsefe ile İşrak felsefesi, Ezidilik merkezli Orta Kürdistan Hamadan ve çevresi çoğrafya olarak alınabilir.
Sonrası İslam saldırı ve etkisi ile modern 19. yüzyıla kadar gelen dönem bulunmakta. Son dönemeçte oluşan ise bölgede kendisini resmi düşünce üzerinde oluşturma var. Bizim Kuzey ve Kuzey Batı Kürdistan’da yaşadığımız Alevilik süreci buna denk geliyor.
Birincisi; yapay resmi sistemlerin Alevi toplumunda uygulamaya çalıştığı Alevilik, ikinci ve bizim yürütmeye aydınlatmaya kökleri ile buluşturmaya çalıştığımız tarihi Alevilik. Bu Rea Haq, Hakikatçi ve Yarsan Aleviliği ve yaşam biçimi olarak görülebilir. Yazımızda genel olarak Rea Haq, Hakikatçi ve Ezidi-Zerdüşti felsefe benzerliğine bakıldı.
Haq düşüncesi bir sistemdir. Alevi düşüncesi semavi dinler gibi “ibadet inancı” değil, ahlak ve etik değerler öğretisidir. Etrafımızdaki canlı cansız bütün varlılarla uyum ve dayanışma içerisinde yaşandığına, yaşanması gerketiğine inanır ve hayatımızı bu inaç, kabul ile sürdürüz. Alevi düşünce inaç felsefesi sistem olarak bu yol ile Haqq kavramını kullanır. Alevi düşüncesi bir hakikat, gerçek hayat fikri ve yaşam biçimidir. Kayıpta gelme, bilinmeyene gitmeyi kabul etmez, inanmaz.
Donadon, Haqqa yürüme fikri de buradan gelir. Devri daim derin bir düşüncedir. Yok olmama, dönüşme buradadır. Göç etti, Haqqa yürüdü denir. Öldü denmez. Uğurlama dönülecek yol-yön “CANIN CEMALİ” denilen “İNSANI KAMİL” yüzüdür. En-el Haqq diyen Hallcı Mansur, Pir Seyid Rıza, Sultan Sahak, Ebul Vefa budur. Kırklar katarı gidilecek, içinde güçlenerek devri daim olunacak yerdir. 72 şartımız içinde bulunduğumuz dünya sistemi ile uyum içinde paylaşımcı, ahlaklı, iyi düşünceli, iyi işli, iyi sözlü bir hayattır. Alevi düşüncesinin özü bu 72 şarttır.
“İNSANI KAMİL” olma ulaşabileceğimiz en yüksek mertebedir. “İnsanı Kamil” hem yaşarken hem de devri daime girildiğinde ulaşılacak güzel, bilge ehli kamil insan makamıdır. Devrimizin daimi sonu varlıkta ve gittiğimiz yolda buna ulaşma, bunu hak etme, bunu yaşam ve yaşatma üzerine kuruldu, böylece güzelleşerk, güçlenerek geleceğe aktarılmalıdır.
Bu bağlamda tarihi kökler ve benzerliklere bakacakoluyrsak, doğa ilişkisi, su, hava, toprak, su temelli, ateş ve güneşin kutsallığı, aile bağlarındaki ilişki ve paylaşımlar kendisini tarihsel köklerden alır.
Ezidilik, dünyanın yedi melek tarafından yaratıldığına inanır. Ana temel Tanrı (Ahura Mazda) ile Melek-i Tavus (kutsal görülür, diğer dinlerin şeytan diye adlandırdıkları kavrama bu ad verilir) arasındaki ikiliktir. Tanrı dünyanın yaratıcısı olan fakat koruyucusu olmayan bir varlıktır. Melek-i Tavus; ilahi iradenin etkin yürütme gücü-merciidir.
Avesta kaynaklı düşünsel oluşum ve ilkelerle Ezidilik kavramlarında bazı farklılıklar oluşmasına rağmen temel referanslar aynıdır. Bu oluşum ikili tarzda düşünülebilir: Birincisi; Zerdüştiliğin biraz dönemsel yorumu veya tarikatı; ikincisi ise bu tarikata rağmen, sürdürücülerin ana kaynağa yani Avesta ya bağlı kalmaları. Ezidilik üzerine yapılan en temel kaynağa göre, ikinci seçenek daha uygun duruyor.
Yaygın inanışın tersine, Ezidiler ŞEYTANA TAPMAZLAR, Melek-i Tavus’u, anrının gözünden düşen, fakat tövbeden sonra tekrar Tanrının lütfuna mazhar olacak bir melek olarak görürler. Şeytan kendiliğinden vardır.
Yeni Ezidilik bu tarz bir inanışa sahip olmasına rağmen, asıl kaynak Avesta da daha farklı ve ayrıntılı anlatılır. Diğer dinlerde ise şeytanı, Allah yaratmıştır. Yine; Mithra ile Ahura Mazda nın özdeş olduğu Kabul edilir. Mithra, “Ateşin Efendisi”, yaratıcı büyük tanrıdır. Zarahustranın kabul ettiği tek tanrı AHURA MAZDA’dır. Bu temelde bakıldığında, kavramlara yüklenilen anlamlar oldukça farklılılar gösterir. Her bir kavram derin bir felsefik analizi gerektirir.
Elimizdeki az kaynak, sınırlı ve işgalcilerin süzgecinden geçmiştir. Büyük Tarihsel Kürt Halkı, bu kaynakları yeniden kendi kültür ve tarihine göre düzenlemelidir. Ezidiler, kötülüğün varlığına ve cehenneme inanmazlar. Mazdacılara göre, Ahura Mazda, tek yaratıcı tanrı, ilk başta sonsuz ışıklı mekanında bulunuyordu. Herşeyi bilen ve hikmet sahibi olarak nitelendiriliyordu ki, Aryanlar buna “din” diyorlardı. ”Din” Aryani bir kelimedir ve Müslümanlar da bu anlamda kullanmışlardır.
Erken seyyahlar tanımlamalarında “devil worshipper” dedikleri için böyle anılmış. Söyleyeninde referansı yok. Laliş Ezidiliğinde şeytanın Allah tarfından yaratıldığı ve Allahın yanlış birşey yapmayacağından, yanlışlardan dönülebileceğinden, lanet okunmaz. Bunu bir isyan olarak görürler. Avestada yine bu kavramlar yok; İslamın yayınlaşmasından sonra oluşan Ezidilik görüleceği üzere,bazı referanslarını, şeytan, melek vb. islami kaynaklardan hareketle geliştirmiştir.
Gathalar’da insanın günlük hayattaki söz ve eylemleri tümüyle kayıt altında tutulduğu, net bir biçimde belirtilir. Ölüm bir ayrışmadır. Af yoktur. Cehennem, günahtan arınma yeridir, cezalandırma yeri değildir.
(Yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Rûdaw Medya Grubu'nun kurumsal bakış açısıyla örtüşebilir ya da örtüşmeyebilir.)
Yorumlar
Misafir olarak yorum yazın ya da daha etkili bir deneyim için oturum açın
Yorum yazın