1918’de Kürd Diline dair yayınlanmış önemli bir eser: Mukaddimet’ûl İrfan-2

Mehmed Mihri bu çalışmaya başlarken elinde başvurulacak kaynakların olmamasından yakınarak bu eserin hazırlanmasında tamamen dikkat, şuur, hafıza, hayal hazinesi ve fikir sayfalarımdan başka kendisine müracaat edilecek bir kaynak bulamadım ve bulmak da katiyen mümkün olmadığından yakınır. Bu konuda kendisinden önceki Kürd alim ve münevverlerinin kavmi için gerekli hizmetleri ifa etmediğini belirterek onları şiddetle eleştirir.

Bu millet arasında birçok faziletli dahiler bulunmuş ve bilfiil bulunmaktadır. Bunlar kendi milletine karşı gerekli hizmetleri yerine getirmemiş, fakat şimdiye kadar hizmetinde bulundukları tarafından yaptıkları hizmetlerden dolayı tebrik ve teşekkürler takdim edilmiştir. Buna mukabil müjde makamında ihtiramla onlara şu beyti takdim ediyorum: “Fazilet sahibi olup da faziletini kavmine karşı gizleyip göstermeyenler için, itimat edilmediği gibi yerilirler.”

“Hakikatten bu gibi zatlar sayesindedir ki bugün acizleri bu broşürün tasnifinde zamanın Kürd âlimleri hilafına hareket ettim. Zira herkes bu konuda üstüne düşeni yerine getirmezken bendeniz ise bu sahadaki çalışmaların öncülerinden oldum. Dikkat, şuur, hafıza, hayal hazinesi ve fikir sayfalarımdan başka kendisine müracaat edilecek bir kaynak bulamadım ve bulmak da katiyen mümkün değildi. Malesef bu durum umutsuzluk ve gevşekliğe sebep değil, bilakis çalışma ve ciddiyetimin yegane etkenidir (teşvik edicisidir). Şairin dediği gibi: “Aşk yolunda kendi aydınlığımla yürüyorum; Eğer aydınlık senden olmasa başkasının çırası yolunu aydınlatamaz.”[1]

Dönemin önemli Kürd aydın ve yayıncılarından biri olan Kurdizade Ahmed Ramiz de,1911 yılında yayınladığı Reşbelek risalesinde benzer bir yaklaşımla kendi dönemi ve kendisinden önceki Kürd münevver, alim, fazilet sahibi ve edebiyatçılarını Kürd diline gerekli önemi vermeyip hizmet etmedikleri için şiddetle eleştirmekte. “Bir millet ki ilim ve eğitimi (eğitim ve öğretimi) onun kendi diliyle yapılmazsa, doğal olarak ilmin ve eğitimin verdiği saadet ve aydınlıktan mahrum kalır, peyderpey yıkılır, kaybolur, tarihten adları ve izleri silinir.

Mübalağasız olarak binlerce Kürd alimin, faziletlisinin ve edebiyatçısının adını sayabilirim. Bunlardan bir kısmı Araplara, bir kısmı Türklere ve bir kısmı da Acemlere (Farslara) hizmet etmişler, belirtilen dillerde değerli ve makul eserler vermişler. Şimdi de Arap, Acem ve Türkler onların eserlerinden istifade ediyorlar. Bugün de ve daha sonra da, o eserlerden istifade edecekler. Bakın işte, Kürd olduğu halde kimlere hizmet etmiştir? Kendi kavmi (milleti) hizmete muhtaç olduğu halde gidip başka milletlere hizmet edenler, kendi milletine hizmet etmeyenler, onun dışında kime ne kadar hizmet yapıyorlarsa yapsınlar; Allah katında hayır ve sevap sahibi olmazlar. Bu kişiler, diğer insanların nazarında da iyi ve değerli olarak kabul edilmezler.” [2]

Mezkûr çalışmanın hulasası olarak da yazar şunu belirtmektedir:

“Bu çalışmayla, bir genel yarar arzusuyla faydalı bir eseri vücuda getirmeye teşebbüs ettim. Şairin söylendiği gibi: Bizim eserlerimiz bizi gösterir/Bizden sonra eserlerimize bakabilirsiniz. Ve bu eserden amaçlanan faydalar her kesten ziyade Kürd milletine aittir. İkrar ve itiraf edebilirim ki zira İslam unsurları arasında ilim ve irfanın hayat suyuna her taifeden (gruptan) daha ziyade susamış ve eğitim-öğretim gıdasına her unsurdan daha fazla muhtaç olan ancak Kürdlerdir. Bununla birlikte bunlara ilmi hizmetlerin yapılması mukaddes ve mühim bir İslami vazife olduğundan dolayı, daha önce açıkladığım teşebbüsten sevinç ve mutluluk duyuyorum.”[3]

Mehmed Mihri’nin Kürd dili üzerine çalışmaları, ölümüne yakın bir süreye kadar devam etmiştir. 1954-1960 yılları arasında Hewlêr’de yayınlanan Hetaw Dergis’nin 47-74 sayılarında, toplam 27 bölüm halinde “Zimanê Kurdî Yek Cûre ye” başlığıyla bir dizi seri makaleleri yayınlanmıştır. Bu metinlerde Kürd dili ve lehçeleriyle ilgili yapılan tasnif, yazarın da belirtiği gibi, esasen 1918’de yayımlanan Mukaddimet’ûl İrfan adlı kitapçığındaki tasnife dayanmaktadır.

Hetaw dergisi sahibi Gîwî Mukrîyanî Mehmed Mihri’nin ölüm haberi üzerine yazdığı bir makalesinde; “Mamoste Mihri ölümün eşiğinde olduğunu hissetmişti, Kürdlerin ve Kürdistan’ın tarihte boynu bükük kalmasını istemiyordu, bu nedenle yaşamının son dönemlerinde Kürdistan’ın geri kalmışlığını, avare olmanın bütün dert ve kederini Kürdçenin en güzel bir şivesiyle Hetaw için yazıya dökmüş ve göndermişti. Kürd ulusu sana olan teşekkür borcunun yükü altında nasıl kalkacak, sen ki cehennemin içinden yaydığın yüksek parıltıyla cennet Kürdistan’ı aydınlatabildin.”[4]

Sonuç olarak, Mehmed Mihri Hilav, 20. yüzyılın ilk çeyreğinde Kürd dili üzerine yaptığı çalışmalarıyla ilk sıralarda yer alan Kürd dilbilimci ve entelektüellerinden biridir.   Mehmed Mihri, artzamanlı ve eşzamanlı olarak birbiriyle bağlantılı işleyen bir sistem içerisinde, Kürd dilini fonolojik, lûgatsal ve gramatik olarak mukadîme, îrfan, esas, sarfv ve nahv konu başlıkları altında geniş bir çerçevede ayrıntılı bir şekilde incelemiştir. Bu çok değerli çalışmaları yeniden okurlarla paylaşmak ve analiz etmek, bugün de Kürd diline dair devam etmekte olan çalışmalara ve tartışmalara önemli katkı sunacağı düşünüyorum.

(Yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Rûdaw Medya Grubu'nun kurumsal bakış açısıyla örtüşebilir ya da örtüşmeyebilir.)


[1] M. M., Muqeddimet’ûl İrfan, Naşiri: Arvasizade Seyyid Mehmed Şefik, Necmî İstikbal Matbaası, İstanbul, Hicri 1336-Mali 1334 (1918)

[2] Hulasa-yı Akait, Reşbelek, Menzûme-i Efkar Matbaası,14 Muharrem 1329-H / 3 Kanunisani 1326-R (15 Ocak 1911)

[3] M. M., Muqeddimet’ûl İrfan, Naşiri: Arvasizade Seyyid Mehmed Şefik, Necmî İstikbal Matbaası, İstanbul, Hicri 1336-Mali 1334 (1918), s. 2-3

[4] Kovarî Hetaw, Jimar: 95, Sal: 3, 10 Gulan 1957, r. 22-23