Kurdgalname
Gördüğümde, bu nitelikte bir kitabın olabileceğine inanamamıştım. Uzun yıllar Kürt edebiyat tarihi çalışan biri olarak hem duymamış, hem de doğrudan bu isimle bir kitabın olması bana pek iddialı geliyordu.
Kitabın bilinen bir yayınevinden basılmamış olması da, ister istemez önemini sorgulatıyordu. Böyle bir kitap olsa, bilinen yayınevleri başkasına kaptırır mı diye düşünüyordum.
Elime ulaşıp ilk sayfalarını okuduğumda, daha önce Kürt olduklarını duyduğum Beluçların Kürt olduğunu birinci ağızdan öğrendiğime üzüldüm. Ortadoğu’nun en parçalı ve perişan durumdaki ikinci milletinin de Kürt olması bilincime yeni bir yük gibi oturdu.
Ancak okudukça bir mucizeyle karşı karşıya olduğumu fark ettim. Uzun zamandır aklımda olanı, nihayet bulmuştum.
Kürt tarihinin milattan öncesini Herodot, Firdevsi gibi kaynaklardan kısmen okuyorduk. Bu eser, ilk kez bir Kürt’ün dilinden Kürtlerin binlerce yıllık tarihini anlatıyordu.
Kürt hafızasının o dönemleri kendi penceresinden nasıl gördüğü, nasıl anlattığı ve nasıl kayda geçtiğini öğrenebileceğimiz bir kaynağın olması benzersizdi.
Anlatı boyunca Beluç Kürtlerini alt başlık olarak anlatsa da bu eseri seçkin kılan, büyük Firdevsi’nin Şehnamesi gibi kralların, şahların, mirlerin, devletlerin tarihine değil, doğrudan Kürtlerin tarihine odaklanıyor olması, yani Kürtlüğü çatı olarak belirlemesidir.
1659’da Kürt vezir Axwend M.S Zengene tarafından Farsça kaleme alınan eser, 1943’te Mir Nasırhan Ahmed Zeyi Beluç tarafından el yazma nüsha olarak Belucistan’ın Sorab kazasında Qazi Xews Bexş’in evinde bulundu. 1988’de Belucistan’da “Beluç ve Belucistan Tarihi” adlı kitabın eki olarak yayımlandı. 1991’de Beluç Akademisi tarafından Farsça basıldı. 1994’te Urduca’ya, 2012’de Hiwa Mihemed Zendi tarafından Sorani Kürtçesine çevrilen eser, 2019’da Ziya Avcı’nın tercümesiyle Azad Yayınları tarafından Kurmanci Kürtçesiyle yayımlandı.
Zengene, 1380’lerde Gurganlı Timur’un Maveraünnehir’den gelip Zabilistan’a (Sistan) saldırmasına kadar atalarının sürekliliği olan bir dersliği ve kütüphanesi olduğunu, Sistanlıların yenilmesiyle eğitim binasının ve kütüphanenin büyük zarar gördüğünü, savaştan sonra dedesi Mir Halef’in Zabil’e yerleştiğini, burada bir derslik kurup Timur’un talanından kaçırabildiği kitap ve belgeleri burada koruduğunu, Safevilerden sonra 1640’lı yıllardan itibaren yine karışıklıkların yaşandığını ve bu dönemde Gurganlı Timur’dan kurtarılmış tarihi kaynaklardan faydalanarak kitabını, Zabil, Turan ve Mekranlı Beluç Kürtlerinin yönetici ve tanınmışlarına tanıtmak için yazdığını söyler.
Kürt Şehnamesi diyebileceğimiz bu eseri bize miras bırakan Axwend M.S Zengene, bu eseriyle Kürt tarihçiliğinin Xani’si ve banisidir. Yaklaşık 400 yıl önce yazdığı Kurdgalname, Şerefname, Mem û Zîn ve Cizîrî divanı gibi Kürtlüğün temel kaynaklarındandır.
Zengene’nin anlattığına göre milattan 850 yıl önce Med Kürtlerinin Zengene, Bırahoyi, Mamıli, Edregani ve Kirmanilerden oluşan toplulukları Med kralı Keykubad’ın isteğiyle Zerenc, Turan ve Mekran’a gelip yerleşmişlerdir. O dönemde bu Kürt toplulukları yerliler tarafından “Kurdgal” (Kürtçe konuşanlar) şeklinde isimlendirilmiş, yazar da “İçeriği, başlangıcından sonuna Kürt Med topluluklarının milattan 850 yıl öncesini, Med egemenliği dönemini ve bu bölgeye gelişlerini anlattığından dolayı kitabın adını Kurdgalname” koymuştur.
Kitabın hemen başında yazar, Nuh’un oğlu Yafes’e kadar 151 atasını sayıp Medlerin Budi kabilesinin Zengene ve Bırahoyi adlı iki kolundan biri olan Zengenelilerden olduğunu belirttikten sonra “Kürt raviler”i kaynak alarak Kürtlerin kökenini anlatıyor.
Kitabın en önemli yanı, Şehname gibi şaheserlerden yüzyıllar sonra yazılmasına rağmen, kaynak olarak Kürt belleğini esas alması ve benzer dönemleri anlatmasına rağmen hiçbir şekilde Şehname gibi yabancı kaynaklara atıfta bulunmamasıdır. Bu durum Yunan, Pers, Akad, Asur ve diğer kaynakları Kürt anlatımıyla karşılaştırmalı olarak okumamıza olanak sağlıyor.
Kurdgalname’nin altıncı bölümünde “Tarihi belge ve kaynaklara göre” Kürtlerin Doğu Kürtleri ve Batı Kürtleri olarak ikiye ayrıldığı, Batı Kürtleri’nin Ararat ve Cudi sıradağlarından Dicle ve Fırat boyunca batıda Suriye ve Roma denizine, doğuda Fars kıyısı ve Uman denizine kadar yayıldıkları yazılıyor. Batı Kürtleri’nin esas olarak Lolo, Guti, Kasu ve Subaru Kürtlerinden oluştuğu ve Hazar denizinin batısından geldikleri için Batı Kürtleri olarak tanındığı belirtiliyor.
Doğu Kürtleri’nin ise Asya içlerinden İran’ın doğusuna gelip Hazar denizinin doğusunu geçerek, Hazar’ın güneyinden Etropan’a yayılıp yerleştikleri, Kürtlerin bu kolunun esas olarak Mad, Nahiri ve Kardoxilerden oluştuğu, yerleştikleri toprakların da Madayi ya da Medya olarak adlandırıldığı anlatılıyor.
Önceleri “Mad” adıyla tanınan Kürtler, Hazar denizinin güneyinden ve günümüzde Azerbaycan olarak bilinen topraklardan Zagros sıradağlarına ve Dicle havzasına yayılmış, burası Kürdistan olmuştur. Bu bilgi, Kürtlerin anavatanının en az 2500 yıldır Kürdistan olarak anıldığını gösteriyor.
Zengene, Pişdadiler dönemini eser boyunca “Med ve Pers saltanatı dönemi” olarak isimlendirerek bugüne kadar daha çok Pers egemenliği olarak bilinen dönemin ortak bir saltanat dönemi olduğunu açığa çıkarıyor.
Med egemenliğinden önce Kürtler Sümer, Akad, Kilde, Asur, Elam ve Pişdadilerle ilişki kurmuş, M.Ö 9. yüzyılda son Pişdadi kralı Girşasp öldükten sonra Asuriler Med ve Pers ülkesine saldırmış, Med Kürtleri bu dönemde kendi saltanatlarını kurmuşlardır. Bu da Küçük Med, Büyük Med, Pars, Gil, Deylem ve Hazar Kürtlerinin toplanarak Keykubad’ı kral seçmesiyle gerçekleşmiştir.
O dönemde Turan paşası olan Efrasiyab, Pişdadi hanedanına akrabalığı nedeniyle kendisini Med ve Pers saltanatının mirasçısı görmüş, Keykubad’ın krallığını kabul etmemiş, yaşanan savaşlar sonunda Med kralı Keykubad, Efrasiyab’ı yenerek Turan ülkesini tamamen ele geçirmiştir.
Kurdgalname’ye göre Mad olarak bilinen Doğu Kürtleri Partasni, Buz, Arizant, Budi, Maj ve Dilman adlı yedi koldan oluşmaktaydı. (Yedi dediği halde altı ismin sayılması teknik bir yanlışlık olmasa gerek.)
Herodot’a göre de “Deiokes'in hükmü altında toplananlar yalnız Media ahalisiydi. Medler çeşitli boylardan oluşmuştu: Buslar, Paretakenler, Strukhatlar, Arizantlar, Budiler, Maglar”.
İki kaynaktaki isimlerin birebir aynı olmaması, Kurdgalname’nin Herodot’u da kaynak almadığını göstermektedir.
Şehname’de Pişdadiler hanedanı sırasıyla Keyumars, Hoşeng, Tahmars, Cemşid, Dahhak, Feridun, İrec, Menuçehr, Newzer, Zav ve Girşasp olarak anlatılmaktadır.
Kurdgalname’de bu kralların isimleri Kivmers, Siyamek, Hoşeng, Tehmurs, Cemşid, Aptin, Fereydun ve Subar olarak verilmekte, Subar’dan sonra Tur ve İrec soyu olarak ikiye bölünen hanedanın İrec’ten sonrası Menuçehr, Tahmasp, Viştasp ve Girşasp olarak anlatılmaktadır. Tur’un soyu ise Zarşim, Pişik ve Efrasiyab’la sürmüştür.
Kurdgalname’de yer alan Siyamek, Şehname’de yer almazken, Dahhak adlı kralın sırasında ise Aptin ismi geçmektedir.
Krallığın tamamen Kürtlerin eline geçtiği Keyaniler dönemindeki kral adları ise Şehname’de sırasıyla Keykubad, Keykavus, Keyhüsrev, Luhrasb, Guştasb, Behmen ve Hümay şeklindeyken, Kurdgalname’de bu kralların isimleri Keykubad, Keykavus, Keyhusro (Tus), Feriburz, Keyakser ve Azdiyak olarak sayılmaktadır.
Burada da Keyhüsrev’den sonraki kral isimleri ve sayısı farklıdır. Bu da Kurdgalname’nin Şehname’yi de kaynak almadığını göstermektedir.
Kurdgalname’de 6 Med kralından bahsedilirken, Herodot tarihinde ise 4 kraldan bahsedilmekte ve isimleri sırasıyla Deiokes, Phraortes, Kyaxares ve Astyages olarak kaydedilmektedir.
Kurdgalname’ye göre “Tarihçiler Med ülkesini Keyan, Med hanedanını da Keyani olarak isimlendirdiler”. Medlerin hükmü 300 yıl, Hexamenşilerin 230 yıl sürdü.
Şehname’de Keyaniler döneminin Kürt hâkimiyeti olduğu belirtilmediği ve Kurdgalname gibi yazılı kaynaklar bilinmediği halde, Said-i Kürdi’nin yargılandığı Osmanlı mahkemesindeki savunmasını içeren 1909 tarihli kitabında “Ey Asurîlerin ve Keyanîlerin cihangirlik zamanında pişdar kahraman askerleri olan arslan Kürdler! Beş yüz senedir yattığınız yeter. Artık uyanınız, sabahtır.” şeklinde Kürtlere hitapta bulunması, Kürtlerde sözlü de olsa bir Keyani hafızası olduğunu göstermektedir.
Kurdgalname’de Keykubad’ın babasının adı Mad olarak verilmekte ve Keykubad’ın 853 yılında Mad ve Pars tahtına oturduğu yazılmaktadır. Tarihi veriler Mad adının ilk kez Asur kralı Salmanasar döneminde (M.Ö 858-M.Ö 824) kayda geçtiğini, Med imparatorluğunun ise M.Ö 679 yılında kurulduğunu ve M.Ö 549’da yıkıldığını gösteriyor.
Yine Şehname’den farklı olarak Kurdgalname’de Zabilistan mirleri olan Zal ve oğlu Pehlivan Rüstem’in başlarda Turan padişahı Efrasiyab’la dostane ilişkiler kurduğu, Med kralı Keykubad’a karşı savaştığı, ancak Efrasiyab’la aralarının bozulmasından sonra Rüstem’in babası Zal’ın Keykubad’ın yanına geldiği ve son Med-Turan savaşlarında Keykubad’ın yanında savaştığı, bunun üzerine Keykubad’ın Zal’a Zabilistan’ı verdiği anlatılıyor. Ayrıca Şehname’deki gibi anlatıyı Rüstem’in kahramanlıkları üzerine kurmaması hayli dikkati çekiyor.
Kitap, Med kralı Feriburz’un Asur savaşlarında öldükten sonra tarihin en şanlı Kürt kralı Keyakser’in Kürt boylarının ittifakıyla tahta oturduğunu ve büyük bir orduyla Ninova’yı kuşatıp Asur devletini yıktığını anlatıyor.
Erpak’ın (Harpagos) işbirliğiyle Med imparatorluğunun Parsagird’lerden Hexamenişli Kuriş tarafından yıkılması, Hexameniş egemenliği dönemi, Büyük İskender, Selefkoslar, Eşkaniler, Sasaniler ve Müslüman Araplar dönemi ayrıntılı bir şekilde anlatılıyor.
Güneş dini, Kürdistan’daki “Arin” tapınakları, Kürt topluluklarının örf ve adetleri, Avesta’nın yazıldığı Kürtçe, Mani dininin ortaya çıkışı gibi dini ve kültürel konular da eserin içeriğini zenginleştiriyor.
Beluç Kürtlerini özel olarak odağına alan Kurdgalname, Kürtler ve Kürdistan tarihi için temel kaynaktır. Bu eserin tüm el yazma nüshaları ve baskıları bulunarak özel olarak muhafaza edilmelidir.
Bir kısmı mitolojik anlatı ve yanlış bilgiler içerse de bu eserin tüm Kürtler arasında Firdevsi’nin Şehname’si gibi layık olduğu değeri görmesi elzemdir.
Bildiğim kadarıyla Türkler ve Araplar gibi milletlerin milattan öncesini anlatan birkaç yüz yıllık bir tarih kitabı yok. Birçok milletin de aynı şekilde.
Herodot tarihini, Şehname’yi, İlyada ve Odysseia’yı yazabilmiş çok az millet var. Kürtler için Kurdgalname bu denli büyük bir anlam ve öneme sahip. En az Şerefname kadar değerlidir.
Değer bilmiyorsak da, büyük ve benzersiz bir hazinenin varisleri olduğumuz bir gerçek. Ve bu hazine her geçen gün yeni sürprizlerini sunmaya devam edecek.
(Yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Rûdaw Medya Grubu'nun kurumsal bakış açısıyla örtüşebilir ya da örtüşmeyebilir.)