Devlet vaaz kürsüsünde

Ve devlet, bütün ağızlarıyla vaaz kürsüsünde.

Ortak vatan, ortak devlet, ortak akıl, ortak çıkar kavramları havada uçuşacak.

Kürtler ve Türkler bin yıldır beraber yaşıyor! Malazgirt’te, Çanakkale'de birlikte savaştık! Cumhuriyeti birlikte kurduk! Aynı gemideyiz! Çıkarımız bir! Etle tırnak gibiyiz! Kız aldık, kız verdik! Kürt Türksüz, Türk Kürtsüz yaşayamaz! Kürtlerin devleti Türkiye’dir! Kemalizmin yanlış temeller üzerine kurduğu cumhuriyeti restore edeceğiz!

Ve çok daha fazlası.

Misak-ı Milli, İslam kardeşliği, İslam birliği, ümmet, halkların kardeşliği, cumhuriyetin ikinci yüzyılı, demokratik cumhuriyet, demokratik Ortadoğu konfederalizmi, batılı emperyalistler, dış güçler gibi söylemler bilincimize hücum edecek.

Kürt mahallesinde görevli İslamcılar devletin dili olmaya dünden hazır. Kürtleri bir kez daha inandırmak için her yola başvuracaklar. Yeter ki Kürtler Türklerden kopmasın, Müslümanlık tehlikeye düşmesin! Gavurlar Türkiye'yi işgal etmesin! İslam Anadolu'dan silinmesin! Müslümanlık Kürdistan'dan kovulmasın!

Vaaz kürsüsündeki devlet, farz ve haramları da belirleyecek. Kürt-Türk birliği siyasi farz, Kürtlerin dünyayla ilişki kurması haram!

Tüm bunlar beş yüz yıldır defalarca söylendi. Defalarca denendi. Her seferinde Türkler efendi, Kürtler hizmetçi oldu. Her seferinde Türkler kazanırken Kürtler kaybetti.

On milyonlarca Kürt Türkleşti, Türkçüleşti. Kürtlere karşı Türkçülük kılıcını çeken devşirme ordusunun sonu yok.

Kürtçe artık kuşaklar arasında bağ kuramıyor, iletişim sağlayamıyor. Konuşma oranı yüzde doksanlardan yüzde onlara, yirmilere düştü.

Yürüyemeyecek durumdaki hasta bir tutuklunun salıverilmesi gibi, tehlike olmaktan çıkan Kürtçe tahliye edilecek. Ne de olsa Kürtlerin yapay bir özgürlük duygusu yaşaması gerekiyor!

Peki Kürtler bir kez daha bunlara kanacak mı?

Evlat anasından, kadın kocasından ayrılabiliyorken, Kürtler neden Türklerden ayrılamıyor! Dünyada birbirine bu kadar mecbur iki millet daha var mı?

Kürtler Türklerin bir uzvu mu ki ayrılamıyor? Tek devlet Allah’ın emri mi ki sorgulanmıyor? Kürtlerin bağımsız bir bünye olduğu neden kabul edilmiyor?

Müslüman Müslümanın dinde kardeşi olabilir ama bu, onların kanını, malını, namusunu bir kılmıyor ki! Kürtler neden katiline, yağmacısına, tecavüzcüsüne mecbur! Velev ki kardeşi olsun!

Görmezden gelip güzelleme yapsanız da değişmeyen bir durum var. Kürtlerle Türkler arasında bin yıllık bir çıkar çatışması var. Tarih, anlattığınız masallardaki gibi değil. Malazgirt’i Selçuklulara kazandıran Mervani Kürt devleti on yıl sonra Selçuklular tarafından yıkıldı ve tüm zenginliği yağmalandı.

Bin yıllık süreçte Kürtler ve Türkler arasında zaman zaman ittifaklar olduysa da çıkar çatışması ve savaşlar hiçbir zaman son bulmadı.

Kudretli sultan Selahaddin Eyyübi, imparatorluğunu Türklere rağmen kurdu. Türklerin hükmüne son verdi.

Anadolu’daki Kürt beylikleri Osmanlılar tarafından ortadan kaldırıldı.

Kürt hükumetleri Osmanlı-İran denkleminde kah İran’la, kah Osmanlı ile ittifaklar kurdu. Ancak hiçbir zaman ikisine de güvenmedi. Kaderini hiçbiriyle özdeşleştirmedi.

Osmanlı 1847’de tüm Kürt hükumetlerini ortadan kaldırdı ve Kürdistan’ın fethini (işgal) duyurdu. O günden bu yana Kürdistan’daki egemenlik krizi dinmedi.

Bin yıllık Kürt-Türk ilişkilerinde bir taraf hiçbir zaman sözünde durmadı. Komşusunun mülküne el attı, arsasında ev yaptı. Komşusunun mülkiyetini kabul etmediği gibi, el atmanın önlenmesi ve işgalin kaldırılmasını sadece küçülme değil, kendisinin sonu görüyor.

Vaazlarınız bam teline dokunup göz yaşartıyor, yeni yetmeleri galeyana getiriyor olabilir ama dünya artık bir köy camiinden ibaret değil.

İlim, herkesin parmağının ucunda.

Dünyada bir avuç toprağa hükmeden onlarca devletin nasıl zenginlik ve refah içerisinde yaşadığını, dünyanın en prestijli ülkeleri olduğunu, herkes öğrenebiliyor.

Dünyadaki örnekleriyle devlet olmanın ne demek olduğunu, dil ve kültür zenginliğini, demokrasi ve hukuk uygulamalarını, medeni dünyanın dinlerle kurduğu rasyonel ilişkiyi, bilimsel gidişatı herkes görüyor.

Uyanan Türklerin bile terk edeceği ilkel saplantıları din ve siyaset diye Kürtlere pazarlayamazsınız.

Amerika, İsrail diyerek Kürtleri dünyadan izole edemezsiniz. Müslüman, kafir diyerek Kürtleri sığ sularda boğamazsınız. Devletsiz toplum rüyalarıyla Kürtleri uyutamazsınız. Soykırım, katliam tehditleriyle Kürtleri korkutamazsınız.

Devletin vaaz kürsülerinden inin ve saygı duymayı öğrenin.

Aynı şeyi tekrar tekrar yapıp farklı sonuçlar beklemek akıl yoksunluğudur.

 

(Yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Rûdaw Medya Grubu'nun kurumsal bakış açısıyla örtüşebilir ya da örtüşmeyebilir.)