Mehmed Mihri Hilav’ın yayınlanmış eserleri -3
Dönemin farklı dergi ve gazetelerinde yayımlanan makale türü yazılarından başka tespit edebildiğim basılmış dört kitabı ve iki adet de risalesi mevcuttur. 1- Mukaddimet’ül İrfan[1], 2- İrfan: Kürdçe, Türkçe, Arapça, Farsça ve Fransızca Lügat (1919, İstanbul), 3- Fuzulî Divanından[2] , 4- Ahlak Yükseliş Kaynağı ve Mutluluk Ocağıdır.[3] Ayrıca yazar Kurdistan dergisinin 11. sayısında “Riyadû’l Enzar"[4] adlı bir eserinden de bahsetmektedir. “Fikir Bahçeleri” anlamına gelen bu eser, yazarın anlatımından anlaşıldığı kadarıyla fıkıh usulüne dair olmalıdır. Ancak bahsettiği bu eseri şimdiye kadar bulunamamıştır. Yayınlanmış iki risalesi ise; Miftaful Edeb fi Teallüm-i Lisan’l Arab ve Bakara Suresi 21. Ayetin Tefsirine dairdir. 1- Miftaful Edeb fi Teallüm-i Lisan’l Arab (Arap Dilinin Öğrenilmesi İçin Edep Anahtarı):
Yazarın eserinde belirtiğine göre, bu risaleyi, Aksekili Ahmed Hamdi’nin ricası üzerine, ilkokul üçüncü sınıf öğrencilerine Arapçayı öğretmek için hazırlamış ve toplam 39 sahifeden ibarettir. Kitapçığın içeriğine dair kapakta şöyle yazılmıştır:
“Tedvini (içeriği) emredilen tüm meseleleri kapsar ve bunlarla birlikte ziyade fazlalıklarla pek çok alıştırmalara ve çözümlere dair kapsamlı bilgiler ve güzel şiirlerden oluşur.”[5]
Kapağın orta kısmında “Müelifi: Mehmed Mihri” olarak yazılmış ve müellifin alt kısmında da “Dersiamdan: Vanlı Mehmed Mihri Efendi tarafından tetkik için Hilmi Efendi’ye gönderilmiştir.”[6] ibaresi yer almaktadır. Aynı zamanda kitapçığın kapağında yazarın imzası var ve mukaddimesinde ise kendini “Muhammed bin Abdullah ed-Dişeyî” olarak tanıtmıştır. 2- Bakara Suresi 21. Ayetin Tefsiri: Yazar toplam 48 sahifeden oluşan bu risaleyi, 3 Zilkade 1326 (27 Kasım 1908) tarihinde, “Mehemed Bin Abdullah El Kurdî” imzasıyla yazmış. Mehmed Mihri bu risaleyi yazdığı dönemde, büyük ihtimalle henüz Van’dadır.
Bu dizi yazının ilk iki bölümünde, kısa bir özetle Mehmed Mihri’nin yazım ve siyasal faaliyetlerine değinmeye çalıştım. Şimdiye kadar değindiğimiz hususiyetlerinin yanı sıra Mehmet Mihri Bey, aynı zamanda “spor yapmayı çok seven; çok iyi yüzen, çok iyi ata binen, ava meraklı, çocuklarına düşkün ve ölçülü biriydi.”[7]
Bu konuda daha çok bilgi edinmek isteyenler, İBV yayınlarında 2015’te yayımlanan “Mehmed Mîhrî Hîlav û Kovara Kurdistan” adlı kitabıma başvurabilirler. Sonuç itibariyle Kürdler ve Kürdistan için mücadele, onun için bir “aşk yoluydu” ve bu yolda kendi “çırasının aydınlığıyla” yürürken, fikirsel ve yazınsal faaliyetlerin önemini şairin şu sözleriyle açıklamaktadır: “Bizim eserlerimiz bizi gösterir. Bizden sonra eserlerimize bakabilirsiniz.”[8] Hulasa; müderris, hukukçu, dilbilimci, edip, şair, felsefeci, yayıncı ve yazar kimlikleriyle tanınan Sıneli Mehmed Mihri Bey, 20. yüzyılın önemli Kürt entelektüellerinden biridir. Bütün bu farklı ve üretken özellikleriyle 19 Nisan 1957’de 72 yaşında iken aramızdan ayrıldı ve kendi alanından doldurulması çok zor bir boşluk bıraktı.
Mehmed Mihri Hilav’ın ölümü, onu tanıyan bütün Kürdleri yasa boğmuştur. Kara haber tez yayılır misali, o zaman İstanbul’da öğrenci olarak okuyan Güney Kürdistandanlı Şivan, Mehmed Mihri Bey’in ölümünü bir telgrafla, yazarı olduğu Hetaw dergisinin Hewlêr’deki merkezine aşağıdaki kısa mesajla bildirilmiştir:
“İstanbul’dan Hetaw Dergisi’ne bir telgraf
Bugünlerde Kürdçe latin alfabesiyle aşağıda yazılı şekliyle İstanbul’dan bize ulaşan bir telgraf ciğerimizi yaktı:
Arbil- Iraq/ Hetaw Dergisi’ne
Maalesef Mehmed Mihri Hocamız vefat etti. (Şiwan)”[9]
Mehmed Mihri’nin, “Müderris ve Avukat: M. M.” imzasıyla Hetaw’ın 47-74 sayıları boyunca “Yekîtî zimanê Kurdî[10]: Zimanî ême yek cor e, şîwekanî zor e” (Kürd dilinin birliği: Dilimiz birdir, şiveleri çoktur.) başlığı altında yaklaşık 28 yazısı yayımlanmış.
Hetaw Dergisi’nin imtiyaz sahibi Gîwî Mukrîyanî, Mehmed Mihri’nin anısına yazdığı yazısında, yukarıdaki telgraf metnini verdikten sonra şöyle yazmıştır:
“Bu nahoş telgraf, eski ve yeni yaralarımı deşti, acı yaşamı, ümitsiz toprakları ve kimsesizliği bana hatırlattı. Mamoste Mihri! (Mihri Hocam!) Kürdistan’ı samimi ve güvenilir bir neferden ve Hetaw Dergisi’ni de yetim bıraktın. Ey Erdelanlı ve Mukriyaniler! Henüz üzerinizdeki çamur kurumadan ve yük hafiflemeden bir de üstüne Mihri Hoca’nınki de eklendi.
Öyle anlaşılıyor ki Mamoste Mihri ölümün eşiğinde olduğunu hissetmişti, Kürdlerin ve Kürdistan’ın tarihte boynu bükük kalmasını istemiyordu, bu nedenle yaşamının son dönemlerinde Kürdistan’ın geri kalmışlığını, avare olmanın bütün dert ve kederini Kürdçenin en güzel bir şivesiyle Hetaw için yazıya dökmüş ve göndermişti.
Kürd ulusu sana olan teşekkür borcunun yükü altında nasıl kalkacak, sen ki cehennemin içinden yaydığın yüksek parıltıyla cennet Kürdistan’ı aydınlatabildin.
Can amcacığım, yabancı ellerde kendi yüksek zekân, uyanıklığın ve bilincinle hukuk alanında müderris ve avukatlıkta da en yüksek dereceye ulaşmışsın. Bu senin büyüklüğünün, heybetinin ve şanının bir numunesidir ki Moğol ve Rumlar içerisinde Kürdlerin başını dik tutabilmişsin.
Erdelanlılar ve Mukriyanlılar seninle gurur duyuyor, çünkü sen yaşamının yaklaşık 50 yılını yabancı ülkelerde geçirdiğin halde bırakmadın Kürd dilinin renk ve izleri kaybolsun. İstanbul’da yaşayan bir Kürd senin yanına gelip de Türkçe konuştuğunda, şiddetle tepki gösterip onlara hitaben diyordun: Neden beyaz Türk gibi olmuşsun?
Evet bugüne kadar Kürdlük davasından dolayı başına gelen her şeyden haberdarım ve bunu Kürd tarihine bırakıyorum, çünkü bu konuda her ay gönderdiğin bir veya iki özel mektubunla beni daima bilgilendiriyor ve buyuruyordun:
“Babacığım, amcasının iki gözü, yaşayan ruhum, ülkemin umudu, Allah için avare olmuş ve yanan yüreğim için kaleminin yularını iyi tut (kalemine hâkim ol), dişini canına tak ve biraz sabret, çevremizdekileri rahatsız edecek yazılar yazmaktan uzak durun, onun bunun gönderdiği içeriği zayıf şeyleri yayınlama, sana, Hetaw dergisine ve Kürdistan matbaasına zarar verecek şeylerden uzak dur. Kürdistan matbaası ancak seninle varlığını sürdürebilir, senin varlığın da olmamaktan çok daha iyidir. Ben bu yaşlı ve hasta halimle kendimi koruyup ilaçlarla ayakta durabiliyorum. Senin korunman ve ilacın ise uyanıklık, cesaret ve uzağı görebilmektir. Bu derbeder ve avare halimi, hiçbir şey Hetaw kadar rahatlatmıyor. Her seferinde Hetaw dergisi elime ulaştığında ve onu okuduğumda, o kadar seviniyorum ki kendimi Seblax’daki köyümüzün bağ ve bahçelerinde, hüzünlü ve etkileyici ötüşüyle bütün şehri mest ve sarhoş eden bir bülbül gibi görüyorum.”
Sevgili amcacığım artık kim bana samimi olarak nasihatta bulunacak, bu namert zaman seni de bize reva görmedi, öyle zannediyordum ki 10 Newroz 1947, 20/09/1947 ve 21/01/1955’in yaratığı yaralarım henüz tam iyileşmemişken, maalesef senin vefatın da üstüne eklenince ciğerimde bir yara daha açtı.
Allah onu adalet ve şefkatiyle korusun, bütün ailesine, çocuklarına, sevdiklerine, hanedan ailelere ve milletini seven tüm Kürdlere sabırlar versin.”[11]
(Yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Rûdaw Medya Grubu'nun kurumsal bakış açısıyla örtüşebilir ya da örtüşmeyebilir.)
[1] M. M. Mukaddimet’ül İrfan, Necm-i İstikbal Matbaası, İstanbul,1918
[2] Avukat Mehmed Mihri, Fuzulî Divanından, Aydınlık Basımevi, İstanbul,1937
[3] Mehmed Mihri Helav, Ahlak Yükseliş Kaynağı ve Mutluluk Ocağıdır, Aydınlık Basımevi, İstanbul, 1943
[4] Kurdistan, Eded: 11, Necm-i İstikbal Matbaası, 19 Temmuz 1335 (19 Temmuz 1919)
[5] Müelifi: Mehmed Mihri, Miftaful Edeb fi Teallüm-i Lisan’l Arab,20/8/1329 (16 Ağustos 1911)
[6] Müelifi: Mehmed Mihri, Miftaful Edeb fi Teallüm-i Lisan’l Arab, 20/8/1329 (16 Ağustos 1911)
[7] Sema Rifat, a.g.e., s. 16
[8] M. M. (Mehmed Mihri), Muqeddimet’ul İrfan, Tabh ve naşiri: İstanbul Müderislerinden Arvasizade Seyîd Mehmed Şefik, Necm-i İstikbal Matbaası, Hicri 1336-Mali 1334 (1918), İstanbul, s. 3
[9] Kovarî Hetaw, Jimar: 95, Sal: 3, 10 Gulan 1957, r. 22 (2466)
[10] “Mebes le yekîtî zimanî Kurdî emeye ke pîwîste zimanî nûsînman be çeşnîk bî ke kurdêkî Dîyarbekir bitiwanî nûsrawey birayekî Lorrî xoy bixwênîtewe û kurdêkî Hewramî le nûsraweyî kurdêkî şiwan û Zêlî û Surçî bigat.
Eweş be têkelawkirdinî wuşeyî hemû şar û xîlat û hoz û tîrekanî Kurdistan nebî pêk naye, nek her wuşekanîyan têkelawkirîn û bes belkû destûrî serf û nehwêşyan kobikirête bew hoyewe zimanekeman pan û porr û firawan û dewlemend debî.” (G. M. (Gîw Mukrîyanî), Yekîtî Zimanê Kurdî, Kovarî Hetaw, Sal: 3, Jimar: 77, 31ê Teşrîn 1956, s. 1)
[11] Kovarî Hetaw, Jimar: 95, Sal: 3, 10 Gulan 1957, r. 22-23