İslam’da iç savaş

Afganistan’da Kutsal Mekanları Kurtarma adlı örgüt, ABD’nin kontrolünde bulunan bölgelerde harabeye dönen isimlerin yerlerini yayımlamıştı.


Hatırlanacağı üzere, ABD, El- Kaide’den önce Humeyni’yi “büyük şeytan” olarak adlandırmıştı. Farklı mezheplerden olmalarına rağmen ikisini aynı kefeye koymuştu.


1998’in Ağustos ayında eşzamanlı olarak Kenya ve Tanzanya’da ABD elçiliklerine gerçekleştirilen terör saldırısı sonrası, ABD’nin kalbine yapılan 11 Eylül 2001 saldırısı dünya tarihinde büyük değişimleri de beraberinde getirdi.

Örgüt, Batı’nın kültürel, siyasi, ekonomi sembollerini tabiri caizse, İslam’ın kutsal mekanlarının önünde diz çöktürmeye çalıştı.


ABD, bölgedeki coğrafyanın yıkılması pahasına modern tank, top ve uçaksavarlarla bu örgütün sonunu getirerek, dünyayı savaştan uzaklaştırma hayaline kapıldı.


Ancak, tüm dünyada yeraltındaki terör örgütleri günyüzüne çıkarak bir sarmaşık gibi yayılmaya başladılar.


Böylelikle ABD’nin eski başkanı George Bush, gelinen aşamada ABD’nin sembolü olarak kabul edilen ikiz kuleler aracılığıyla dünyayı sınırsız ve bilinmeyen bir savaşa sürüklemiş oldu.


George Bush, 20 Eylül 2001’de ABD Kongresi’nden teröre karşı küresel savaşı ilan etse de birçok kesim, bunun “Haçlı Savaşı’nın ilanı” olduğunu öne sürdü.


Bush konuşmasında, “Artık teröre karşı savaşımız El- Kaide’yle başlayacak. Ancak bununla da kalmayacağız dünyadaki tüm terör gruplarını yok edeceğiz”demişti.


Bu konuşmasıyla Bush aslında bir nevi sonu gelmeyen bir savaşı da başlatmış oldu.

 

Afganistan’a askerlerini göndermesi boşuna değildi, ABD’nin bir numaralı düşmanı Taliban, El-Kaide ve birçok karanlık gücü yok ederek, Bin Ladin’in öldürülmesi elbette bölgedeki bir çok kesim tarafından gözardı edilmedi.

Bir süre sonra da dünyanın beşinci gücü olan Saddam devrildi.

 

Ancak ABD’nin halen birçok düşmanı bulunuyor. Dünyayı terörden temizleme adına, birçok yer yakılıp-yıkılmasına rağmen, terör yeryüzünden tamamiyle silinemedi.


Dünyanın Bush’un açık savaş ilanına ihtiyacı var mıydı?

Askerlerin silahlarını susturup geri çekilmeleri, bölgede savaşın sonu olmadı. Aksine yerini iç savaşlara, komşu devletlerle savaşlara ve mezhep savaşlarına bıraktı. Kısacası onlarca yıldır aynı coğrafyada yaşayanlar, terörün çirkinliğiyle karşı karşıya kaldı.

Diktatörleri içinde barındıran bu coğrafya, şimdi de IŞİD halifesinin fetvalarıyla, dünyayı kendi devleti sanan bir örgüte tanıklık ediyor.

IŞİD ’in varlığı Batılı askerlerin Ortadoğu’ya geri dönmesine neden oldu. Ancak bu seferki gelişin Haçlı Ordusu olarak değil, gerçekten yardım olduğu lanse edildi.

Bush’un savaşı düşmanlarının ve terörün sonunu getirmedi. Savaş devam ediyor. IŞİD’ le savaşta ise şimdiye kadar Batı’nın çıkarlarının dışına çıkılmadı.

Dünya şu anda ucu açık bir savaşın içinde olmakla beraber, nerede ve ne zaman terörün sonunun geleceğini bilmiyor. Zira Paris, Brüksel, Bağdat ve İstanbul’ da gerçekleştirilen intihar saldırıları örnektir.

Bazı batılı kesimler, İslam’ı koruma ve sahiplenme mesajları vererek, Bush’un açık savaşının cihad terörünün sonunu getirmeyeceğini içten içe değerlendiriyordu.

İslam ise şu anda tarih karşısında ayakta kalmak için bir iç savaştan geçiyor.

İslam dünyasının artık, “cihad terörizmine” karşı son bir defa açık bir savaş vermesi gerekiyor.  

Çünkü, 14’üncü yüzyıldan beri, kendi içinde başlatamadığı savaşın kaçınılmaz olduğunu anlamalı.


  (Yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Rûdaw Medya Grubu'nun kurumsal bakış açısıyla örtüşebilir ya da örtüşmeyebilir.)