Irak arabulucu olabilir mi?

Irak hükümeti, ABD ile İran arasında arabuluculuk yaptığını açıkladı. Bu iki ülke arasındaki krizle yüzleşme bakımından Irak’ın izlediği bir strateji. Bunun temel sebebi, iki ülke arasındaki olası bir savaş durumunda krizden etkilenen ilk ülkenin Irak olması gerçeğinden kaynaklanıyor. Fakat burada Irak’ta devletin içinde bulunduğu gerçekliğin dayattığı bir başka sorun mevcut.  Irak’ın mevcut yapısı, her iki ülkeyi uzlaştırabilecek kapasiteye sahip değil.

 

Bu noktada şunu soruyorum; Irak arabuluculuk yapabilir mi? Irak’ın izleyeceği bu politikanın neticeleri ne olur?

 

Muhtemelen; Irak’ın böyle bir arabulculuk yapabilme gücü çok sınırlıdır. Aksine de Irak bu krizde en çok zarar gören taraf olacak.

 

Irak kırılgan bir durumda

 

Irak, siyasi, ekonomik, askeri ve güvenlik bakımından sıkı sıkıya ABD ve İran İslam Cumhuriyeti’nin etkisi altında bulunuyor. Irak hem ABD’ye ve hem de İran’a bağımlı. İran’ın Lübnan, Suriye, Yemen ve Gazze’de de nüfuzu bulunuyor ancak buraları Irak’la karşılaştırırsak, Irak’taki nüfuzun daha etkili ve derin olduğunu görürüz. Yani İran’ın ırak’taki hakimiyeti belirleyici konumdadır. Ayrıca Irak’la olan sınır ortaklığı burayı adeta İran’ın arka bahçesi haline de getirmiştir.  

 

Diğer taraftan Irak ABD tarafından işgal edilmiş bir ülke ve ABD’nin buradaki etkisi de çok baskındır. Ayrıca ABD ile yaptığı uzun vadeli askeri ve güvenlik anlaşmaları nedeniyle Irak kendisini ABD hakimiyetinden de sıyırabilecek durumda değil. ABD şu an bütün gücü ile Irak’ın İran ile ilişkilerini sonlandırmaya çalışıyor.

 

Kısa bir süre önce ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo özellikle bu konu için Irak’ı ziyaret ederek uyarıda bulundu. Ayrıca ABD Dışişleri Bakanı Yardımcısı da Bağdat’ı ziyaret ederek özellikle bu konu hakkında Irak Merkez Bankası Başkanı ile görüşerek İran’dan Irak’a dolar transferi yapılmaması konusunda ülkesinin beklentilerini dile getirdi. Dolayısıyla ABD, İran ile Irak arasındaki tüm ayrıntıları da kontrol altında tutmaya çalışıyor.

 

Iraklı liderler ülkelerin kırılgan bir konumda olduğunu, Irak’ın olası bir ABD-İran savaşına dayanabilecek güçte olmadığını, iç savaş ve hatta parçalanma ihtimalinin de bulunduğunu biliyor. Bu gerçeği bildikleri için de farklı bir strateji ile “ne şiş yansın ne de kebap” usülü siyaset yapmaya çalışıyorlar. Gerçek ise Irak’ın şu an ki durumunun çok kırılgan olduğudur.

 

Irak krizi nasıl aşabilir?

 

Uzmanlar Irak’ın bu durumunu “Sırat Köprüsü’nden geçmeye” benzetiyor. Çünkü çok zor bir durum ve Irak’ın bu haliyle olası bir ABD-İran savaşını kaldırabilmesi mümkün değil. Sebebi de şu ki, olası bir savaş anında Irak’a sıçrar. Her ne kadar kaynaklar son günlerde ABD baskılarının yumuşadığını, Irak’a İran’dan enerji satın alma muafiyeti tanındığını belirtse de uzmanlar Irak’ın şu ana kadar da kendisine alternatif bir enerji kaynağı bulamadığını ve bu konuda sıkıca İran’a bağmlı olduğunu söylüyor.  

  

Öte yandan Irak’ı çok kurak bir yaz bekliyor. Bu durumda elektrik yetersizliği, temiz suyun az olması ve kamu hizmetlerinin kötü olması patlamaya neden olabilecek durumlardır.

 

Bu yüzden ABD, Irak’ın iç krizini aşabilmesi adına bu ülkeye enerji muafiyeti tanıdı. Enerji alımı için verilen bu maufiyetin geçici olması muhtemeldir. Çünkü ABD bir yandan da kendisine alternatif bulması için Irak’a baskı yapıyor. Suudi Arabistan ve diğer bazı ülkeler burada devreye girerek İran’ın yerini almaya çabalıyorlar fakat bu konuda orta vadeli bir plana ihtiyaç var ve alternatif olma meselesi de öyle kolay hal olmuyor. ABD’nin geçici muafiyeti İran’a uygulanan baskıların bitttiği anlamına gelmiyor, aksine Irak’ın bu süreci krizsiz atlatması için bir taktiktir.   

 

Uzmanlar, Irak’ın tek başına arabuluculuk yapamayacağını söylüyor. Çünkü Irak’ın altyapısı ve siyasi yapısı buna yetmiyor. Buyüzden hem içeriden ve hem de dışarıdan Irak’ın bu konuda gerekli ittifakları oluşturması gerektiği belirtiliyor. İçeriden topyekün bir birlik ve ittifaka ihticı var ki bu politika dışarıda da etkili olmasını beraberinde getirsin. Aynı zamanda dışarıdan da Umman, Kuveyt ve Ürdün gibi nisbeten daha ılımlı Arap ülkelerinin arabuluculuk desteğine de ihtiyacı var. Irak ancak bu yolla Washington ve Tahran üzerinde bir etkiye sahip olabilir.  

 

Ancak, bu yeni stratejisini açıklamasının üzerinden birkaç hafta geçmesine rağmen ne içeride gerekli birlik ve ittifağı sağlayabildi, ne de dışarıdan arabuluculuk yapabilecek bölgesel bir blok oluşturbildi. Bu yüzden de bu politikanın başarı ihtimali çok azdır ve Irak’ın daha fazla zamana ihtiyacı var.

 

Sonuç; Krize karşı mücadele senaryoları

 

Mevcut durumda Irak’ın bu krizle mücadele edebilmesi için birkaç senaryo var ve bunlar aşağıdaki gibi sınıflandırılabilir:

 

Birincisi; Irak’ın bu krizde tarafsız olması ve herhangi bir tarafa arka çıkmaması gerektiği belirtiliyor. Irak’ın güç dengelerini sözeten bir strateji izlemesi gerekiyor. Her türlü taraflılık ülkedeki güç dengelerinin bozulmasına, olası bir iç savaşa vesile olmasına ve hatta ülkenin parçalanmasına da yol açabilir. ABD taraftarları ve Irak’ı kendi derin “Arap” blokuna çekmek isteyenler bu stratejiyi benimsiyor.

 

İkincisi; Olası bir savaşta “İran’dan yana tavır alalım” diyenler de bulunuyor. Bu görüşe göre Irak’ın stratejik derinliğini sağlayan İran’dır, Saddam’a karşı mücadele, IŞİD savaşı, referandum krizi ve Kerkük olaylarında Irak’ın yanında açıkça tavır alan ve koruyan tek güç İran oldu. Dolayısıyla bu nedenlerdden ötürü İran’ın desteklenmesini savunuyorlar.

 

Üçüncüsü; İran’a düşmanlık güden küçük bir azınlık da Irak’ın güç üstünlüğünü elinde bulunduran tarafı desteklemesi gerektiğini yani ABD ile hareket etmesini savunuyor. Bunlar, Irak’ın kaderinin ABD’ya bağlı olduğunu, bu gerçeğin görmezden gelinemeyeceğini ve olası bir savaşta ABD’nin mutlak kazanan olacağını savunuyor.

 

Dördüncüsü; Bu görüşün sahipleri ise siyasi realiteyi gözönünde bulundurarak, “Irak ne güç dengesini gözetleyen siyaseti uygulayabilir ne de bu taraflardan birini destekleyebilir” diyor.  Irak’ın ne yapıp edip olası bir savaşın önüne geçmek için tüm imkanlarını seferber etmesi gerektiğini savunuyorlar. Ülkenin ivedilikle kapsamlı bir diplosai harekatı başlatıp savaşın olası kötü sonuçlarından kendisini koruması gerektiğini belirtiyorlar.

 

Bu durumda Irak’ın izlediği yol haritasında dördüncü görüş daha egemen duruyor ve bu temelde çalışılıyor. Adil Abdulmehdi birkaç defa arabuluculuk için Washington’a ziyarette bulunmak istedi ancak ABD yönetimi bunu reddetti. ABD kriz siyasetinin zirveye ulaşmasını, daha sonra sonuçlarını değerlendirmeyi yeğliyor. ABD baskılarla birlikte peyderpey İran’ı diyalog masasına mecbur kılmayı ve yeni bir anlaşma dayatmayı hedefliyor.

 

 

Buradan şu sonucu çıkarabiliriz; Irak’ın arabulucluluk siyaseti elle tutulabilir bir sonuç doğurmaz, dolayısıyla krizin gelişmesi Irak’ta patlamaya ve iç kargaşaya da yol açabilir.

 

(Mamend Roje: Rûdaw Araştırmalar Merkezi Müdürü)


 (Yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Rûdaw Medya Grubu'nun kurumsal bakış açısıyla örtüşebilir ya da örtüşmeyebilir.)