Kürdistan Bölgesi'nin bölünmesine hayır
Kürdistan Bölgesi, Fas'tan İsrail'e kadar Ortadoğu'nun her yerinde olduğu gibi çeşitli sorunlardan mustarip. Ekonomik sorunlar, siyasi sorunlar, toplumsal sorunlar, temsil sorunları, işsizlik sorunları, göç sorunları ve kuşak sorunları. Elbette ki, bu sorunların her birinin tarihsel kökleri vardır ve birkaç düzeyde ele alınabilir.
Dünyanın hiçbir yerinde sorunsuz bir modern toplum yoktur. Aksine, modern toplum her zaman farklılıkların, anlaşmaların ve çelişkilerin bir yüzeyidir ve problemsiz, uyumlu, tekdüze bir modern toplum yoktur. Yeni toplum, farklılıkların güçlü varlığı üzerine inşa edilmiş canlı, dinamik bir toplumdur.
Buradan, Kürdistan Bölgesi'nde çok partili, çok görüşlü, çok örgütlü, çok medyalı ve çok sınıflı toplumun varlığı Kürdistan için bir hastalık ve tehdit olmadığı gibi, Kürdistan toplumunun modern ve dinamik boyutunu dünyaya tanıtmaktadır. Bu durumun tersi olsaydı eğer, kesinlikle hasta ve trajik bir toplum olurduk.
Bu çerçevede, KDP, KYB, Yeni Nesil ve İslamcılar arasındaki farklılıkların varlığı, Kürdistan Bölgesi için bir tehdit olmadığı gibi modern toplum koşullarının gerekliliği ve nesnel bir yanıttır. Tarafsızca, önyargıdan ve bölgecilikten uzak, işini profesyonel bir şekilde özgürce ve cesaretle yürüten birçok bağımsız ve yarı bağımsız medya kuruluşunun varlığı Kürdistan Bölgesi için bir tehdit olmadığı gibi gurur, kazanım sembolik sermayesi olarak görülmelidir. Sadece korunmamalı, aynı zamanda genişletilmeli ve güçlendirilmelidir, çünkü bu, Kürdistan Bölgesi'ni otoriterleşmeye doğru ilerleyen diğer bölgelerden ayıran özelliklerden biri olabilir.
Ancak aynı zamanda, modern toplumun sadece yasaları ve hakları değil, aynı zamanda yasakları ve görevleri de olduğunu belirtmek gerekiyor. Hiçbir siyasi veya sosyal grup yada aktörün bu yasaklara dokunmaya veya çiğnemeye, her ne şekilde olursa olsun temel görevlerden kaçmaya hakkı da yoktur.
Bugün tüm dünyadaki Kürt halkı için Kürdistan Bölgesi, ulusal ve hatta uluslararası yasalar çerçevesinde, tarihinde anayasal kabulü olan tek varlıktır. Evet, Rojava’da (Batı Kürdistan) bir oluşum var ama ne yazık ki henüz anayasal olarak tanınmadı. Ne yazık ki, Ortadoğu'daki değişimler bizi sonunda sadece Kürdistan Bölgesi'nin varlığını sürdürebileceği gerçeğine götürüyor. Geçmişte diplomatik merkezlerden yapılan bölgede birkaç Kürt oluşumun ortaya çıkacağına dair varsayımlar son yıllarda ortadan kalkıyor.
Burada, dünyadaki tüm Kürtlerin vicdanlarının, hayallerinin, tasavvurlarının ve en yüksek çıkarlarının ortak ifadesi olarak nitelendirilebilecek olan Kürdistan Bölgesi'nin anayasal çerçevesini tek bir aktör, siyasi grup veya bölgeye indirgemek sadece politik bir hata değil, aynı zamanda Kürtler için fiili bir felakettir de.
Tüm partiler şunu bilmelidir ki, uluslararası toplum kendileri ile parti olarak değil, Kürdistan'ın anayasal ve yasal temsilcileri, devlet kurumlarının, aklının ve kültürünün temsilcileri olarak ilişki kurmaktadır. Kürdistan Bölgesi Hükümeti olmasaydı, Beyaz Saray'ın ve Elysee Sarayı'nın veya dünyadaki diğer sarayların kapıları Kürtlere asla bu şekilde açılmayacaktı.
Taraflar, diplomatik gelenekte KRG olarak bilinen Kürdistan Bölgesi Hükümeti'ne bir kişi, grup, sınıf veya bölgenin tapusu olarak değil, bir halkın, bölgenin ve tarihi bir sorunun temsilcisi olarak yaklaşıldığını anlamalıdır. Bu nedenle, herhangi bir siyasi, sosyal veya medya aktörü tarafından bu anayasal statüye karşı yapılan herhangi bir saygısızlık veya ihlal, ulusal bir statüye el uzatmak şeklinde tanımlanmalıdır.
Bu bağlamda, Kürdistan Bölgesi'ni ikiye bölme iddiası veya Kürdistan Bölgesi'nin ikiye bölünmesini yasallaştırma iddiası, gerçekte öyle olsa bile, hiç kimsenin veya hiçbir partinin bu hakkı hiçbir koşulda ve hiçbir bahaneyle haklı gösteremeyeceği kırmızı bir çizgi, ulusal bir tabu olarak belirlenmelidir.
Fransız toplumunda, ifade özgürlüğü adına bile olsa Holokost'tan şüphe duyan herkes, ulusal bir tabu olarak tanımlandığı ve her düzeyde kutsal kalması gerektiği için adalet önüne çıkarılacaktır.
İfade özgürlüğünün Kürt toplumu da dahil olmak üzere toplumdaki bireylerin hakkı olduğu doğrudur, ancak aynı özgürlük adına Kürdistan Bölgesi'nin kutsal birliğine kimsenin dokunmaya hakkı olmadığı da bir gerçektir. Aksi takdirde yasal olarak çok sert bir şekilde yanıt verilmesi gerekir.
Bu nedenle, alanları hiç şekilde karıştırmamalıyız. İfade özgürlüğü ve medya özgürlüğü alanını korumalıyız ve güzel bir Kürdistan Bölgesi inşa etme hayali kuran Renc Sengawi de dahil profesyonel gazetecilerimizi suçlamamalıyız. Aynı zamanda, hiçbir kişi, grup, parti veya kurum, ister siyaset adına olsun ister medya, Kürdistan Bölgesi'nin güvenlik ve istikrarını hiçbir koşulda sorgulama hakkına sahip olmamalıdır.
Bu iki alan arasındaki dengeyi sağlamanın kolay olmadığının farkındayım ve bunun için sorumlu siyasi, sosyal ve medya aktörlerine ihtiyaç var. Ancak aynı zamanda dengenin dışında herhangi bir seçeneğin Kürdistan Bölgesi'nin çıkarına olmadığının da farkındayım.
Fransa Irak Araştırma Merkezi Direktörü Dr. Adil Bakawan
(Yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Rûdaw Medya Grubu'nun kurumsal bakış açısıyla örtüşebilir ya da örtüşmeyebilir.)