Millet İttifakı Mutabakat Metni, Kürtleri, düşünce ve örgütlenme özgürlüğünü yok sayıyor
6’lı Masa Partileri (CHP, İYİ Parti, Saadet Partisi, Demokrat Parti, DEVA Partisi ve Gelecek Partisi ) 30 Ocak 2023 tarihinde, Millet İttifakı adı altında, 2500 maddeden oluşan ‘’Millet İttifakı Ortak Politikalar Mutabakat Metni’’ni kamuoyuna açıkladılar.
6’lı Masa Partileri daha önce, 28 Kasım 2022 tarihinde, ‘’Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem Anayasa Değişikliği Önerisi’’ne dair 84 Prensibi kamuoyuna açıklamışlardı.
Elbette ki Mutabakat Metni ve 84 Prensip birçok boyutuyla değerlendirilebilir, değerlendirilecektir. Ben burada, şimdilik, söz konusu metinlerin ayrıntılı değerlendirmesini yapmayacağım; deyim yerindeyse, çağdaş değerler çerçevesinde adeta temel haklar niteliğini kazanmış hususlar konusunda ‘‘6’lı Masa’nın’’ ya da yeni adıyla ‘’Millet İttifakı’’nın yaklaşımı üzerinde duracağım.
Mevcut AK Parti ve MHP iktidarının süregelen anti-demokratik, uluslar arası hukuku tümden ayaklar altına alan bir çok kararname ve uygulamalarına son verileceğinin, Millet İttifakı’nın Mutabakat Metni’’nde dile getirilmiş olmasını elbette ki olumlu gördüğümüzü dile getirmek istiyorum.
Ama, açıktır ki, Millet İttifakı’nın Mutabakat Metni ve 84 Prensibi, gerek Kürt, Kürdistan meselesinde, gerekse özgürlük, demokrasi, adalet, eşitlik, hak ve hukuk konusunda, neredeyse 100 yıllık Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin inkarcı anlayışının ve anti-demokratik muhtevasının büyük oranda devem edeceğinin mesajını vermektedir.
Kürt, Kürdistan meselesinden başlayacak olursak; bırakalım, Kürt milletinin kendi geleceğini belirleme hakkını, iki millet, iki ülke gerçekliğinin kabulüne ve eşitliğine dayalı, federal bir ortaklığı, Kürtlerin kendi ülke toprakları üzerinde siyasi, milli bir statü ile kendilerini yönetmelerini; Kürtlere dair bir tek kelimenin bile kullanılmadığı iki belge Millet İttifakı’nca kamuoyuna sunuldu.
‘’Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem Anayasa Değişikliği Önerisi’’ne dair 84 Prensip ile 2500 maddelik ‘’Millet İttifakı Ortak Politikalar Mutabakat Metni’’nin ortak özelliği, Anayasa’nın ilk 4 maddesinin aynen kalmasıdır.
Yine her iki belgenin diğer bir ortak özelliği, Kürtlere, Kürt kimliğine, Kürtçe ana dille eğitime dair bir tek kelimenin yer almamasıdır.
Mutabakat Metni’nin 53. sayfasında düşünce, ifade ve örgütlenme özgürlüğüne dair şöyle denilmektedir:
‘’Anayasa’da yapacağımız değişiklik ile ifade ve basın özgürlüğünün sınırlama nedenlerini Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi hükümleri ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi İçtihatları Doğrultusunda millî güvenlik, kamu düzeni, Cumhuriyetin temel nitelikleri ve Devletin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğünün korunması, suçların önlenmesi, Devlet sırrı olarak kanunla düzenlenmiş bilgilerin açıklanmaması, başkalarının şöhret ve haklarının korunması sebepleriyle sınırlı tutacağız’’.
Yani bu tanımlamaya göre, Kürtlerden, Kürtlerin milli, demokratik hak ve özgürlüklerinden, bir ülke olarak Kürdistan’dan, Kürtlerin kendi ülkelerinde siyasi, milli bir statü ile kendilerini yönetmelerinden, devletin üniter yapısının değiştirilmesinden, Anayasa’nın ilk 4 maddesinin değiştirilmesinden, Cumhuriyetin anti demokratik niteliklerinden bahsetmek, Atatürkçü olmamak, vatandaşlık tanımına karşı çıkmak, anayasaya aykırıdır; bölücülüktür, milli güvenliği ve kamu düzenini tehlikeye sokmaktır.
Evet, Millet İttifakı’nın 84 prensibi ve 2500 maddelik Mutabakat Metni’yle uygulamayı düşündüğü anayasa ve yönetim tarzı, aynen bunları söylüyor.
Anayasa’nın ilk 4 maddesinin aynen kaldığı, Kürtlere dair bir tek ifadenin yer almadığı, ‘’millî güvenlik, kamu düzeni, Cumhuriyetin temel nitelikleri ve Devletin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğünün korunması‘’na yönelik eleştirel düşünce ve ifadelerin, düşünce, ifade, inanç ve örgütlenme özgürlüğünün kapsama alanının dışında tutulduğu, İstanbul Sözleşmesi’nin yer almadığı, bir ’’Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’’e dayalı ‘’Yeni Bir Anayasa’’dan söz edilmektedir.
Anayasa’nın ilk 4 maddesine dokunmayan, Kürtler’den hiç söz etmeyen, yaptığı tanımlamayla düşünce, ifade ve örgütlenme özgürlüğünü neredeyse yok sayan, İstanbul Sözleşmesi’nin geri getirilmesi konusunda hiçbir vurgunun olmadığı, ’’Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem Anayasa Değişikliği Önerisi’’ne dair 84 Prensip ile 2500 maddelik ‘’Millet İttifakı Ortak Politikalar Mutabakat Metni’’ndeki özgürlük, adalet, demokrasi, eşitlik, hak, hukuk, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi vb. bir çok pozitif kavramın, ayakları havada, amalı, fakatlı söylemlerden öteye geçemeyeceğini söylemek bir önyargı mıdır acaba?
Peşin hükümlü olmak istemiyoruz. Ama, gerçeklik gözler önündedir. Bir yandan, Kürt karşıtlığını amansız bir şekilde yürüten, ‘’Kürt Sorunu Yoktur’’ diyen Cumhur İttifakı; diğer taraftan da bu Mutabakat Metni ve 84 Prensibiyle, Kürtleri ve düşünce, ifade, inanç, örgütlenme özgürlüğünü neredeyse yok sayan Millet İttifakı.
Bu gerçeklik, elbette ki, Kürt milletinin acil taleplerini gündemleştirmemize engel değildir, olmamalıdır.
Kürt kimliğinin tanınması, Kürtçe ana dille eğitim ve Kürtçenin ikinci resmi dil olarak kabulü, Kürdistan ismi ve Kürdistan isimli parti ve örgütler üzerindeki yasakların kaldırılması, düşünce, ifade, inanç, örgütlenme özgürlüğünün amasız, fakatsız tanınması, Türkiye Devleti’nin imzalamış olduğu tüm uluslar arası sözleşmeleri şerhsiz bir şekilde uygulamaya koyması ve tüm bu hak ve özgürlüklerin anayasal, yasal güvencelere kavuşturulması talepleri doğrultusunda Kürt halkının en geniş kesimlerini kenetleyerek, harekete geçirerek, Türkiye halklarından da bu talepleri destekleyecek kesimlerle diyalog geliştirerek, anayasa değişikliği girişimlerinde bir taraf olmalıyız.
İnsanlık tarihinin de ispatladığı gibi, hak ve özgürlükler, karalı, sabırlı, büyük mücadelelerle elde edilebilmektedir.
Türk halkı ve Millet İttifakı, Cumhur İttifakı, diğer ittifaklar, Kürtlerin bu temel, acil talepleri gerçekleştirilmeden, yaşam bulmadan, Türkiye’de demokrasinin, özgürlüğün, adaletin, eşitliğin, huzurun kapısının aralanamayacağını anlayıncaya ve kabulleninceye kadar, meşru, sivil, siyasal, demokratik yol, yöntem ve araçlarla mücadeleye devam etmeliyiz, edeceğiz.
PAK Genel Başkanı Mustafa Özçelik
(Yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Rûdaw Medya Grubu'nun kurumsal bakış açısıyla örtüşebilir ya da örtüşmeyebilir.)