İsmail Saymaz: Çözüm sürecini başlatma görevi Bahçeli’ye verildi

Diyarbakır (Rûdaw) – Gazeteci İsmail Saymaz, MHP lideri Devlet Bahçeli’nin Öcalan için yaptığı çağrıya ilişkin, “Bence Bahçeli, Erdoğan'la bir anlaşmaya vardı. Cumhur İttifakı’nda çözüm sürecini başlatma görevi ona verildi. Bahçeli, Türkiye’de milliyetçiliğin sembol ismi olarak böyle bir adımı atarsa, başlangıç olarak kabul göreceğini düşündüler. Ayrıca, Türkiye’de Kürt sorununun gelecekte bölgesel krizlere dönüşmesini engellemek için bu adım atıldı” dedi.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin 22 Ekim'de PKK lideri Abdullah Öcalan’a, örgütü lağvetmesi koşuluyla, "Umut hakkı için başvurması ve TBMM’de DEM Parti Grup Toplantısı'nda konuşması" için çağrı yapması, Türkiye'de büyük yankı uyandırdı.

“Çağrının Bahçeli’nden gelmesi çok şaşırtıcı”

CHP lideri Özgür Özel’in Diyarbakır gezisini takip eden gazeteci İsmail Saymaz, konu hakkında Rûdaw muhabiri Abdulselam Akıncı’ya konuştu.

İsmail Saymaz, “Televizyonda izlerken ‘herhalde şaka yapıyor’ dedim. Çünkü Devlet Bahçeli'nin bazen anlamakta zorlandığımız ironileri olabiliyor. Bunun da öyle bir ironi olduğunu düşündüm. Sonra metni okuyup görüntüleri tekrar izleyince gayet ciddi olduğunu fark ettim” dedi.

Devlet Bahçeli'den böyle bir önerinin gelmesinin insanları şoka uğrattığını belirten Saymaz, “Öcalan’ın ev hapsine alınması zaten bir şekilde konuşuluyordu. Hatta DEM Parti bunu çözüm sürecinde gündeme getirmişti. Ancak ev hapsini bile aşarak Öcalan'ın serbest bırakılması ve hatta TBMM’de DEM Parti grubundan PKK'ya silah bırakma çağrısında bulunması gibi bir önerinin özü, Öcalan’ın silahları susturması halinde serbest bırakılmasını içeren bu çıkışın Devlet Bahçeli’den gelmesi, gerçekten herkesi çok şaşırttı. Ben de o şaşkınlığı yaşadım” diye konuştu.

“Çözüm sürecini başlatma hamlesi Bahçeli'ye verildi”

Bahçeli’nin böyle bir çözüm önerisini masaya sürmesinin nedenlerini yorumlayan Saymaz, şöyle devam etti:

“Bence Erdoğan ile Bahçeli arasında bir anlaşma var. Bir iş bölümü yaptılar. Bir konsensürte uzlaşıya vardılar. Cumhur İttifakı'nın bu kez çözüm sürecini başlatma hamlesinin Bahçeli'den gelmesine karar verildi. Çünkü Bahçeli, Türkiye'de milliyetçiliğin markası olarak görülen bir lider. Dolayısıyla Bahçeli'nin bu adımı atması, sürece güven katacağı düşünülmüş olabilir.

Bu hamleye neden ihtiyaç duyuldu? Hem içsel hem de dışsal nedenler olabilir. Dışsal neden olarak İsrail. İsrail, 7 Ekim'den bu yana korkutucu bir devlet terörü uyguluyor ve bu süreçte bölgede güçlü bir devlet olarak kabul edilen İran’ı deyim yerindeyse madara etti. İran’la bağlantılı güçlerin önemli liderlerini öldürdü. AK Parti iktidarında bir bölünme kaygısı var. Daha önce Irak parçalandı, Suriye de bölünmenin eşiğine geldi, bu bölünmeler genelde Kürtler üzerinden oldu. Eğer gelecekte İran hedef alınırsa, yine bir kırılma Kürtler üzerinden olabilir. Türkiye'de yaşayan Kürtler dünya Kürt nüfusunun üçte ikisini oluşturuyor. Bu nedenle Türkiye, gelecekte yaşanabilecek olası bir kırılmanın önüne geçmek için Kürt kartını dış güçlerin elinden almak adına bir hamle yapmış olabilir.”

Saymaz, “Ben bu hamlenin stratejik bir planın parçası değil, Türkiye’nin kendi Kürt meselesini çözmesi gerektiği düşüncesiyle yapılması gerektiğine inanıyorum. Bu mesele, Suriye’deki krizle ya da İsrail-İran arasında yaşanan gerilimlerle ilişkilendirilmemeliydi. Türkiye, kendi Kürtleriyle barışmasının zorunluluk olduğunu çok daha önce fark etmeli ve bu meseleyi kendisi çözmeliydi” ifadelerini kullandı.

“AK Parti kaybettiği Kürt seçmeni kazanmak istiyor”

Saymaz iç nedenleri ise şöyle yorumladı:

“AK Parti, bir sonraki seçime girdiğinde büyük ihtimalle seçimi kaybedecek, çünkü Kürt seçmeni kaybetti. 2015'e kadar Kürtlerin birinci partisi AK Parti'ydi, ancak 2015'ten itibaren bu HDP oldu. Batıda ve doğuda yaşayan Kürtler 2019’dan beri CHP’ye yöneldi. Eğer bir sonraki seçimde de bu eğilim devam ederse, AK Parti iktidarını kaybedecek. AK Parti, hem Kürtleri geri kazanabilmek hem de anayasa değişikliği gibi kritik adımlarda onların oylarını alabilmek için bu hamleyi yapıyor. Özellikle Kürt seçmeni tekrar kazanmak, AK Parti'nin iktidarını sürdürebilmesi açısından büyük önem taşıyor.

Bu planın daha önceden tasarlandığını, Erdoğan ile Devlet Bahçeli arasında muhtemelen bir süreç planlandığını görebiliyoruz. Sürecin bir ayağında İmralı'nın olduğunu da düşünüyoruz. Bunu nereden anlıyoruz? Devlet Bahçeli'nin dün meclisteki konuşmasında sorunun çözümünde muhatap olarak kendisini, İmralı’yı ve DEM Parti genel merkezini göstermesinden. Bu da demek oluyor ki, İmralı'nın da haberdar olduğu veya aktif bir rol oynadığı bir süreç var. Bu adım adım ilerleyen ve sürekli daha büyük hamlelerle önümüze getirilen bir plan. Ömer Öcalan’ın cezaevine gidecek olması da bu plana göre mantıklı bir hamle gibi görünüyor. Hem milletvekili olarak hem de aile yakını sıfatıyla bu rolü üstleniyor."

“Demirtaş sürecin dışında tutulamaz”

İsmail Saymaz, Selahattin Demirtaş’ın sürecin dışında tutulmaya çalışıldığına vurgu yaparak, “"Bugün sokaklarda gezdiğimde, bulabildiğim bütün Diyarbakırlılara soruyorum. Genel olarak bakış açıları şöyle: Eğer samimilerse, cezaevinden birini çıkarılacaksa, Selahattin Demirtaş'la başlamalılar. Çünkü Selahattin Demirtaş, şu an Kürtlerin en güncel, reel ve toplumsal siyasi figürü ve lideri. Onu sürecin dışına atarak Kürt sorununu çözme iradesini ortaya koymak eksik bir hamle. Selahattin Demirtaş, özellikle batıda yaşayan Kürtlerin kararlarında birinci derecede etkili bir figür. Ancak 2015'te ‘Seni başkan yaptırmayacağız’ cümlesini mecliste dile getirdiği günden beri, Öcalan'dan ve Kandil'den daha tehlikeli bir figür olarak görülüyor” dedi.

Saymaz, "Şöyle okuma yapanlar var: Diyorlar ki, Özgür Özel, Demirtaş'a yakın olduğu için Devlet Bahçeli’nin özellikle Demirtaş'la ilgili mesajlar vermesi dikkat çekici. Bu, tam da Özgür Özel’in bir haftadır planladığı Doğu ve Güneydoğu gezisine başladığı hafta gerçekleşti. Bahçeli’nin açıklamaları, Özgür Özel’in cezaevinde Selahattin Demirtaş’a ziyarete gittiği gün geldi. Bu ziyarette, 'Sen oyun dışındasın' ya da 'CHP’den yollarını ayırırsan bu süreçte sana da yer açarız' denildiği iddia ediliyor” ifadelerini kullandı.

“Vatandaş gerçekten bir çözüm istiyor”

“Vatandaş gerçekten bir çözüm istiyor” diyen Sayma, “Herkes 'Yeter artık, yorulduk, usandık' diyor ve bir çözüm bekliyor. Ancak müthiş bir güvensizlik var çünkü AK Parti, bu durumu daha önce 2009 ve 2012 süreçlerinde denemişti. Şimdi üçüncü kez çözüm olursa, tekrar denebilir ama her çözüm girişiminin ardından daha büyük bir acı geldi; bu nedenle insanlarda büyük bir güven sorunu var” dedi.

Saymaz, sokakta Devlet Bahçeli’nin yaptığı açıklamaları inandırıcı bulmayanlar olduğuna dikkati çekerek, “AK Parti’nin yine Kürtleri kullanma arzusu ve onlardan anayasa için yararlanma isteği ile bu hamleyi yaptığına dair geniş bir inanç var. Bu inançsızlık ve güvensizlikle yola çıkıldığını bilmeleri gerekir. İkincisi, siyasi iktidar, bu sorunu ele alırken, tırnak içinde söylüyorum, kendi muhatabını kendisi seçerek ele almaya çalışıyor. Öcalan ve Demirtaş’ı seçerek, sorunu onlarla baş başa görüşerek çözebileceğini varsayıyor ve büyük bir hata ediyor. Geçmişte de bu hataya düşüldü, yine o hata tekrarlanıyor” değerlendirmesinde bulundu.

Saymaz, “Dolayısıyla Kürt meselesi, evet, tüm aktörlerle ama en çok oy veren parti ve en önemli siyasi figürü olan Selahattin Demirtaş’la başlatılmalıdır. Eğer biri çıkarılacaksa, Selahattin Demirtaş’ın çıkarılması gerekir. Özgür Özel, 'Ben yükseltiyorum, Kürtlere devlet vadediyorum' dedi. Bu, mevcut Kürt sorununu kabul ettiği anlamına geliyor. Bugün sabah ve dün söyledi; muhtemelen akşamki toplantıda yine söyleyecek” dedi.