Haber Merkezi – Türkiye Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, “müze yapılacağı” açıklanan ve mülkiyeti Adalet Bakanlığında bulunan Diyarbakır Cezaevi'nin kapısını kilitleyip anahtarını Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy'a teslim etti.
Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Diyarbakır programına eşlik eden Bekir Bozdağ ile Mehmet Nuri Ersoy, toplu açılış töreni öncesinde Diyarbakır Cezaevi'nde incelemelerde bulundu.
Bozdağ, burada yaptığı açıklamada, cezaevinde yaşanan olayların “demokrasi tarihine geçen kara bir leke” olduğunu belirtti.
Diyarbakır Cezaevi'nin kapısına kilit vurarak kötü hatıralarla, hak ihlalleriyle anılan bir mekanı kapattıklarını ifade eden Bozdağ, "Geçmişten ders alan ve geleceğe daha iyi hazırlanan bir Türkiye için burası bilim, kültür ve bir ibret ve iyilik merkezi olarak Diyarbakırlılar başta olmak üzere aziz milletimize hizmet edecektir" diye konuştu.
Diyarbakır Cezaevi'ndeki incelemenin ardından kapıyı kilitleyen Bakan Bozdağ, anahtarı Kültür ve Turizm Bakanı Ersoy'a teslim etti.
Bozdağ'dan cezaevi anahtarını teslim alan Ersoy da geçmişte yaşanan hatalardan ders alınması gerektiğini söyledi.
Diyarbakır Cezaevi’nde neler olmuştu?
Dünyada kötü muamele ve işkence ile nam salmış 10 cezaevinden biri olan Diyarbakır Cezaevi, Tayyip Erdoğan'ın Diyarbakır ziyaretinden kısa süre önce boşaltılmıştı.
Özellikle 5 No’lu koğuşu ile tanınan Diyarbakır Cezaevi'nin yapımına 1972'de başlandı ve 4 Temmuz 1980'de tamamlandı. 12 Eylül 1980 askeri darbesinden sonra işkenceler ile ön plana çıkancezaevinde 1981 ve 1984 yılları arasında en az 34 kişi işkenceyle öldürüldü, onlarca kişi de sakat kaldı. Yüzlerce kişi cezaevinden çıktıktan sonra travma ile yaşadı ve bir daha kendine gelemedi. Bura yaşanan insanlık dışı muamelelerden dolayı cezaevi üzerine onlarca kitap yazıldı, şiirlere konu oldu, belgeseller ve filmler çekildi.
Cezaevi 12 Eylül sonrası askeri yönetime devredilerek ‘Sıkıyönetim Askeri Cezaevi’ olarak kullanıldı. 9 Mayıs 1988 tarihinde Adalet Bakanlığına devredildi. Yaklaşık 600 kişi kapasiteli olan cezaevinin doluluk oranı 900’e kadar çıkarılabiliyor.
Diyarbakır Cezaevi'nde yaşanan işkence olayları:
1981-1989 yılları arasında işkenceye maruz kalan 34 kişi öldü, yüzlerce kişi sakat kaldı. Bu kişilerden 25'i aldığı ağır darbeler sonucu, 5'i açlık grevi sonucu hayatını kaybetti. Tutuklulardan 5'i kendini asarak, 4'ü kendini yakarak yaşamına son verirken cezaevindeki işkenceci görevlilerden hiçbiri yargılanmadı.
PKK'nin kurucularından Kemal Pir ölüm orucu sonucunda Diyarbakır Cezaevi'nde yaşamını yitirdi. PKK Merkez Komite Üyesi Mazlum Doğan ise 20 Mart'ı 21 Mart'a bağlayan gecede üç kibrit çöpü yakarak kendini astı. 21 yıl KUK davasından cezaevinde kalan Cano Amedî de ağır işkenceler görenlerden biri. Diyarbakır Cezaevi’nin Kürtlerin iradesini kırmak için "laboratuvar" olarak kullanıldığını belirten Amedî, "Günün 24 saati işkence vardı. Elektrikten, Filistin askısına kadar, coplu tecavüzden, 60'ın üzerinde Türk ırkçılığını öven marşlara kadar, aç bırakmadan tutukluları lağıma koymaya, her türlü işkence vardı. Amaç uyanan Kürtlerin iradesini o cezaevine gömmekti. Ama başaramadılar” diyor.
Cezaevinde yaşanan işkencelerin baş mimarı ise Yüzbaşı Esat Oktay Yıldıran'dı. Kıbrıs Harekâtı sonrası Diyarbakır Cezaevi'ne bizzat cunta lideri Kenan Evren tarafından yollanmıştı ve iç güvenlik komutanı olarak görev süresi boyunca tutuklulara her türlü işkenceyi yapmıştı.
Kadınların anlatımı
Hapishanede o yıllarda kalmış olan 32 kadınının çeşitli vesilelerle sarf ettiği sözler cezaevini tüm çıplaklığıyla gözler önüne seriyor. Kadınlar Diyarbakır Cezaevi’nde yaşadıklarını için şöyle anlatıyor:
"Elektrik dahil bütün işkence yöntemlerini yaşadık ama en ağırı cinsel işkenceydi."
"Tecavüz ettikleri kadınları kanlı etekleriyle koğuş-koğuş dolaştırıyorlardı.”
"Eteklerimizi başlarımıza geçiriyor, altımızın çıplak olmasını sağlıyor, ’gez’ diyorlardı."
"Banyodan çıkıp bornozla karşımıza gelip ve bize baka-baka mastürbasyon yapıyorlardı.”
"En büyük işkence başka kadınların çığlıklarını dinlemekti."
"11 yaşında ikiz oğulları olan arkadaşımızın, oğullarına işkence yapıp seslerini ona dinletmişlerdi."
"Lağım sularının içine zorla soktular."
"Çocuğum görüşe geliyor ama bana yapılan davranışlardan dolayı benden korkuyor o hiç sevmediğimiz gardiyanlara sarılıyordu. Çıktıktan sonra da bir süre kızım bana anne demedi."
Diyarbakır Cezaevi'nde yatanlar arasında Kürt siyasetçiler Ahmet Türk, Gültan Kışanak, Bayram Bozyel ve Mehmet Emin Kardaş da bulunuyor.
Dönemin ceazevi mağdurlarından biri de Nuri Sınır… Tüm anılarını "İşkence Karanlığı'na Doğru" kitabında toplayan Sınır, Rûdaw'a şunları söyledi: "O ağır işkenceler altında ölmek istiyorduk ama ölmemize bile izin verilmiyordu. Kendimizi öldüreceğimiz olanaklardan bile yoksunduk."
Yorumlar
Misafir olarak yorum yazın ya da daha etkili bir deneyim için oturum açın
Yorum yazın