Haber Merkezi - Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati, enflasyonu tek haneye getirmeyi hedeflerini belirterek, "Türkiye 2020'de, krizdeki fırsatları değerlendiren bir ülke oldu. Son 1 yılda büyüme değil sıçrama var. Yüksek büyüme, düşük cari açık, modelimizin temeli bu" dedi.
Türkiye Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati, Türkiye’nin ekonomik gündemini TRT 1 ve TRT Haber ortak yayınında değerlendirdi.
Türkiye'de ticaretin ve ihracatın güçlü olduğunu belirten Bakan Nebati, "Şimdi öncellikle hayırlı olsun. Hem bir model öne sürüyoruz hem de Sayın Cumhurbaşkanımız dün biliyorsunuz adeta bir manifesto yayınladı. Ve o andan itibaren de Türkiye'de her şey değişti. Aslında bu değişim, bir normalleşme. Son birkaç aydır yaşanan kur ataklarıyla ilgili yaşanan gelişmeler, ve buna ilişkin yapılan yorumlar aslında normal olmayan bir şeyin tartışmasıydı. Şimdi normale döndük. Gerek gerçek kişilerimiz gerek kurumlarımız gerek kamu yönetimi gerek siyasetimiz gerekse de sizler... Herşeyin normal çerçevesi içerisinde devam ettiği bir sürece giriyoruz" dedi.
Bakan Nebati'nin konuşmasından satır başları şu şekilde:
"Şimdi öncellikle hayırlı olsun. Hem bir model öne sürüyoruz hem de Sayın Cumhurbaşkanımız dün biliyorsunuz adeta bir manifesto yayınladı. Ve o andan itibaren de Türkiye'de herşey değişti. Aslında bu değişim, bir normalleşme. Son birkaç aydır yaşanan kur ataklarıyla ilgili yaşanan gelişmeler, ve buna ilişkin yapılan yorumlar aslında normal olmayan bir şeyin tartışmasıydı. Şimdi normale döndük. Gerek gerçek kişilerimiz gerek kurumlarımız gerek kamu yönetimi gerek siyasetimiz gerekse de sizler... Herşeyin normal çerçevesi içerisinde devam ettiği bir sürece giriyoruz.
"Çok önemli bir sürece girmiş olduk"
Bu Türkiye için çok çok önemli. Aynı zamanda yöneticiler açısından önemli fakat reel sektörün önünü görmeye gayret eden her türlü ekonomik aktivite de bulunan aktörlerin, önünü görebileceği çok önemli bir sürece girmiş olduk."
"Uzun süredir Türkiye modeli, Çin modeli, Güney Kore modeli gibi tartışmalar yapılıyor. Ben birkaç tespitte bulunarak niçin Türk modeli olduğunu, niçin özgün olduğunu, kendi iç dinamikleriyle uyumlu olduğunu ve diğer ülkelerden nasıl ayrıştığını ortaya koyan bir süre isterim.
Küresel ekonomilerde gelişmekte olan ülkeler özellikle 2006 yılında eşitlenen payla bugün yüzde 58'lere varan bir pay alıyor. Yani gelişmiş olan ekonomiler, 1990'lı yıllarda yüzde 65'ler civarında bir payı alırken, gelişmekte olan ülkeler yüzde 35'ti. Ve 2007-2008'de bu bir çakışma noktasına geldi, yüzde 50'lik bir pay. Sonrasında ise gelişmekte olan ülkelerin aslında dünyadaki ticaretin büyük bir kısmını almaya başladıkları, dolaysıyla da bu imkanlar silsilesi içinde bazı ülkelerin öne çıktığını çok rahat görüyoruz."
"Türkiye, 2020'de krizde fırsatları iyi değerlendiren ülke oldu"
"Türkiye son 19 yılda ortaya koyduğu büyük hamleyle farklılığını ortaya koydu. Türkiye 2020 yılında çok önemli birşey yaptı. Krizde fırsatları en iyi şekilde kullanan bir ülke oldu. Bunu kullanmasının temel sebeplerinden bir tanesi bulunduğu coğrafya ikincisi 19 yılda yapılmış altyapı yatırımlarının tamamlanmış olması, üçüncüsü her türlü pazara yakın olması, ve aynı zamanda özgün bir pazar olma niteliğini kazanması ve klasik bir deyimle İstanbul'u merkez alırsanız 3,5-4 saatte bir uçağa bindiğinizde 1 buçuk milyarlık bir pazara hızlı bir şekilde ulaşabilme ama bu pazarında aynı zamanda çeşitlilik addettiği bir pazar. Böylesine büyük imkanlar silsilesi var."
"Türkiye 2020 yılında doğrudan yatırımları birikimli olarak şu anda 12,7 milyar dolara ulaşmış durumda ki sıcak paradan ziyade. Sıcak parayı sevmiyoruz, istemiyoruz. Çünkü sıcak paranın ne zaman geleceği belli fakat ne zaman gideceği belli değil. Ve bu giderken de ne tür tahribatları yapacağını da birçok kez gördük yaşadık. O yüzden Türkiye bu maliyet avantajı olan katma değerli ve yeşil üretime dayalı bir beceriye sahip olması, pazara yakın olması nitelikli insan sermayesine sahip olan ender ülkelerden biri olması, dijital altyapıyı geliştirdik ve cari dengeyi de sürdürülebilir bir alan olan ülkeler sınıfına soktuk.”
TÜSİAD'a mesaj
“TÜSİAD, sen geldin toplantımdaydın, gayet iyi iletişimimizi kurmuştuk, ne oluyor da hemen şiddetli bir açıklama yapıyorsun? İçeriden de bu açıklamadan rahatsız olduğunu ifade edenler çok. Sevgili TÜSİAD sakın ha muhalefet partisinin gazına gelmeyin. Çünkü onlar zannettiler ki bu iş böyle bitiyor. Bak ben size söyleyeyim, siz bize tavır takınırsanız bu millet size tavır takınır. Siz bizim gideceğimizi zannediyorsanız, 2002 yılından bu yana yapılan seçimlerin neticesine bakın ‘Biz geliyoruz’ diyenler hepsinde sizi yalnız bıraktı. Biz yine birlikte çalışacağız. Bizim sizinle bir alıp veremediğimiz yok. Gelin hep beraber bu ülkeye hizmet edelim. Biz bir gemideyiz, siz geminin en üst katında oturuyorsunuz, havuzlu kamaralarınız var, kamaralarınız çok şık. Döviz kurundaki bir değişimden en fazla etkilenen sizlersiniz, öyle bir bağırıyorsunuz ki, dövizle işi olmayan aşağıdaki insanlar koşa koşa döviz alıyorlar sonra da elinde patlatıyorsun. Yazık değil mi kaybımıza? En fazla kaybeden TÜSİAD başta olmak üzere en büyük oyuncularımız. Türkiye’de döviz borcu olanların yüzde 75’i 1000 firmaya ait, bireyler kurumlar borçlu değil, bu borcu asıl yüklenen sizsiniz. Peki siz bu dövizin köpüklü bir şekilde makroekonomik göstergelerle asla bağlantısı olmayan böyle bir sonuca nasıl katlanıyor sonra da size bir telefonla ya da bir gelişle iktidara çeki düzen vermeye çalışıyorsunuz?”
“Ana muhalefet partisi son 20 yıldır oy oranını yüzde 25’ten yüzde 25,3’e çıkardığı için binde 3’lük bu artıştan dolayı kendisini iktidarda zannetmeye başladı ve seçim olmayacağını bile bile her gün erken seçim teranesi ile iş dünyasının önünü kapattı. Zannetti ki bugün akşam iktidar gidiyor”
Yorumlar
Misafir olarak yorum yazın ya da daha etkili bir deneyim için oturum açın
Yorum yazın