Haber Merkezi – Dede, HDP hakkında açılan kapatma davasına ilişkin “41 sayfalık mütalaayı incelediğimizde, ilk 16 sayfasında benzer tüm mütalaalarda olduğu gibi uzun uzun savcı PKK’yi anlatmış. Bu mütalaayı okuyan herhangi biri, davadan haberi olmayan biri davayı PKK’nin kapatma davası gibi düşünebilir. Amaç algı yaratmaktır. HDP’nin kapatma gerekçelerini taşıyıp taşımadığını anlatmak yerine algı yaratmaya çalışıyor” ifadelerini kullandı.
Anayasa Mahkemesi (AYM), Halkların Demokratik Partisinin (HDP) kapatılması istemiyle açılan davada, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının esas hakkındaki görüşünü partiye göndermiş, partiye, savunmasını hazırlamak için 30 günlük süre vermişti.
HDP Hukuk ve İnsan Hakları Komisyonundan Sorumlu Eş Genel Başkan Yardımcısı Ümit Dede, kapatma davası, dün tebliğ edilen mütalaa ve hukuki sürece ilişkin HDP Genel Merkezi’nde bir basın toplantısı yaptı.
“PKK’nin kapatma davası gibi düşünebilir”
Dede şunları kaydetti:
“Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın mütalaasının Anayasa Mahkemesi tarafından dün bize tebliğ edilmesi sebebiyle basın açıklaması yapma ihtiyacı duyduk. AYM’nin bir kısım kararları da var bize ulaşan. Bunları da değerlendirmek istedik. Savcının mütalaası 41 sayfadan oluşuyor. 800 sayfalık bir iddianameden sonra 41 sayfaya sıkışan bir mütalaa dikkat çekici. Tabii biz mütalaayı inceledik, çok daha derinlikli incelememiz devam edecek. Buna karşı savunmamızı da AYM’nin bize verdiği süre içinde tamamlayacağız.
Bir basın toplantısında mütalaada belirtilen hususlara cevap vermemiz mümkün olmayacağına göre bazı kısımlarını değerlendireceğiz. Toplantıdan sonra hem mütalaayı hem de partimizin ön savunmasını size göndereceğiz. 41 sayfalık mütalaayı incelediğimizde, ilk 16 sayfasında benzer tüm mütalaalarda olduğu gibi uzun uzun savcı PKK’yi anlatmış. Bu mütalaayı okuyan herhangi biri, davadan haberi olmayan biri davayı PKK’nin kapatma davası gibi düşünebilir. Amaç algı yaratmaktır.
HDP’nin kapatma gerekçelerini taşıyıp taşımadığını anlatmak yerine algı yaratmaya çalışıyor. Mütalaayı okumaya başlar başlamaz bunu çok net bir biçimde görüyoruz. Savcılığa sunulan ön savunmamıza cevap verilmiş. Bu husus önemli. Hatırlarsanız Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı daha önce eline geçen bütün bilgileri, birçok yığını iddianame içine boca etmişti ki AYM ilk iddianameyi iade etmişti. Ön savunmamızda vurguladığımız tezlerimize cevap vermeye başlamış ve savcılık savunmaya geçmiş durumda. Savcı ön savunmamıza cevap verme telaşına girmiş. Ve bunu başaramamış olması bu davanın siyasi olduğu gerçeğini gösteriyor.
“Tarihler siyasi bir dava olduğunu gösteriyor”
Biz davanın siyasi bir dava olduğunu iddia ederken seçilen tarihlerin de buna göre seçildiğini belirtmiştik. Savcı bu konuda suçüstü yakalandı. Bunu yakalayan sadece biz değildik. Bu tarihlere yetiştirmek için o kadar çok acele etmişti ki dosyayı birçok eksiklikle sunmuştu ve bu yüzden AYM ilk iddianameyi eksik bulduğu için iade etti. Bu eksikliğe rağmen savcı bu iddianameyi 18 Mart’taki MHP kongresine yetiştirmek için acele etmişti. Çünkü bu talimatı veren Bahçeli’dir. Özellikle 7 Haziran tarihine denk getirildiğini iddia ediyoruz ama savcı bu tarihlerin tesadüf olduğunu söylüyor. Oysa bu tarihe yetiştirmek için savcı eksik sundu iddianameyi, daha sonra eksikleri tamamladı. 7 Haziran’da iddianameyi sunmuş olması da davanın siyasi bir dava olduğunu göstermektedir.
“Çözüm Sürecini kriminalize etme çabası var”
Savcının, Çözüm Sürecinde gösterilen çabaları kriminalize etme çabası var. Biz o dönemde çıkarılan yasa kapsamında yürütülen faaliyetlerin yargılama konusu yapılmayacağını ön savunmamızda söylemiştik. Bundan da öte uluslararası sözleşmelerle güvence altına alınan barış hakkı faaliyetleri yargılama konusu yapılamaz. Tam tersine barış için mücadele etmenin güvence altına alınmış temel bir hak olduğunu ifade etmiştik. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, neden o dönemin yargılama konusu yapılması gerektiğini söylemiyor. Buradan HDP’ye kapatma kararı çıkmaz. Ancak buradan AKP’ye seslenmek istiyorum hem Kobanî Kumpas Davasında hem de kapatma davasında AKP’nin de altına dinamit döşeniyor. O dönem yürütülen faaliyetlerin hiçbiri sadece HDP tarafından yürütülen faaliyetler değildi. Bizzat Erdoğan’ın koordinasyonunda Kamu Güvenliği Müsteşarlığının, MİT’in asker ve sivil bürokrasinin katılımıyla yürütülen bir süreçti. Bu sürecin yargılama konusu yapılması Türkiye ve demokrasi açısından olduğu kadar AKP açısından da tehdit barındırıyor.
“Kimse çözüme cesaret edemesin diye Çözüm Süreci yargılama konusu yapılıyor”
Burada hedeflenen HDP ve HDP’li siyasetçiler değildir. Barış ve müzakere döneminde yapılan faaliyetler; bundan sonra hiç kimse böyle bir süreci yürütmesin, bu çatışma devam etsin, şiddeti reddeden yöntemlerle Türkiye halklarının sorunlarını çözmeye kimse cesaret edemesin diye yargılama konusu yapılıyor.
“Davanın hukuki temeli yok”
Sadece HDP kapatma davasında değil genel olarak bir suçlama yönelttiğinizde bunun 3 kriteri içermesi gerekiyor. Biri kanuniliktir, bir diğeri demokratik toplum gerekliliğidir. Demokratik toplumda HDP kapatılmalı mıdır, kapatılmamalı mıdır? Son olarak meşru amaç çok önemlidir. Bir kişi fiiliyle bir tehdit oluşturuyorsa, bu kişinin eylemini engellemek meşru bir temele dayanıyorsa bir anlam ifade edebilir. Hukuki bir temeli olmayan bu davanın meşru bir temeli olduğu ileri sürülebilir mi?
Dün AYM’nin bize tebliğ ettiği 3 karar var. Bunlarla ilgili sizleri haberdar etmek isterim. Bu kararlardan biri şu AYM siyasi yasak istenen 451 kişiye iddianameyi tebliğ etmeyi ve yazılı savunmalarını almalarını kabul etmişti. Biz bu kişilerin savunmaları alındıktan sonra mütalaanın verilmesinin doğru olacağını söylemiştik. Eğer bu yapılmış olsaydı savcı mütalaasında birçok hatasını da düzeltecekti. AYM bu talebimizi reddetmiş. Biz AYM’nin bu kararının hukuka uygun olmadığını düşünüyoruz. Eğer savcının kişilerin savunmasını okumasına gerek yoksa savunma yapmasına da gerek yoktur. "Savcının okunmasına gerek yok, biz okuyacağız diyor" mahkeme. O zaman savcıya ne gerek var? Yargının 3 temel ayağı var. Bu ayaklardan herhanginin birinin eksik olması o yargılamayı adil yargılama olmaktan çıkarır. AYM kararının hem savunma hakkını kısıtlamaya yönelik bir eksik yaratacağını hem de savcının mütalaasının da eksikliğe yol açacağını ifade etmek isteriz.”
Yorumlar
Misafir olarak yorum yazın ya da daha etkili bir deneyim için oturum açın
Yorum yazın