KOBANİ DAVASI - Gültan Kışanak: Biz Kürdüz, bunu kabul etseniz bir sorun kalmayacak
Ankara (Rûdaw) - Kamuoyunda "Kobani Davası" olarak bilinen 28’i tutuklu 108 kişinin yargılandığı davanın 3’üncü duruşmasında konuşan Gültan Kışanak, “Önümüze getirilen şey bir iddianame değil. Bir senaryo, bir kurgu. Siz bu senaryoda aktör olmak istiyor olabilirsiniz ama biz olmayacağız” dedi. Yargılananların talepleri Kürtçe tercüman olmadan alındı.
Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ’ın da aralarında bulunduğu 108 sanıklı Kobani davasının 3’üncü duruşması bugün Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü.
Duruşmayı, Avrupa Birliği (AB) Türkiye Delegasyonu’ndan uzmanların yanı sıra AB üyesi ülkelerin diplomatik temsilciliklerinden isimler, avukatların yanı sıra Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanı Berdan Öztürk, HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar ile Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Eş Genel Başkanları Saliha Aydeniz ve Keskin Bayındır da izledi.
HDP eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Mayıs ayında görülecek duruşmalarına hazırlanmak için mazerette bulunarak, duruşmaya katılmadı.
HDP eski Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ, eski milletvekilleri Sırrı Süreyya Önder, Gültan Kışanak, Zeynep Ölbeci, Ses Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile duruşmaya bağlandı.
Duruşma salonunda Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) eski Eş Genel Başkanı Sebahat Tuncel, eski milletvekili Ayla Akat Ata, Emine Beyza Üstün, Pervin Oduncu, Ayşe Bağcı, Sibel Akdeniz, Bircan Yorulmaz, Berfin Özgü Köse hazır bulundu.
Ata: HDP fikriyatı yargılanmaya çalışılıyor
Kimlik tespitinin ardından ilk sözü alan Ayla Akat Ata, “Faşizmin bugün dünyada geldiği nokta popülist rejimlerdir. Dünyanın bir çok yerinde olduğu gibi Türkiye’de de bu popülist rejim yükseldi ve bugün biz bu rejimle mücadele ediyoruz” dedi.
Ayla Akat Ata, “Burada kişisel olarak biz değil, HDP fikriyatı yargılanmaya çalışılıyor. Şu an arkamdaki sıralarda ötekileştirilen bütün insanlar. Heyetin her üyesini ayrı ayrı reddediyorum” diye konuştu.
“2012 yılında ‘Anadilde Savunma Hakkı’nın yasal statüsünün olması için parlamento çatısı altında mücadele ettik” diyen Ata, “Lozan'a dayanarak düzenlemeler yapıldı. Kürtçenin Zazaki lehçesi ile savunma yapmak istiyordum ama asimilasyon politikalarından dolayı anadilde eğitim görme konusunda kendimizi eğitemedik. Anadilim olan Zazaca ile savunma yapamayacağım için öncelikle halkımızın her ferdinden özür dileyerek savunmama başlıyorum” ifadelerini kullandı.
Kubilay: Cübbenizi çıkarıp gidin
Duruşmada HDP önceki dönem Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyesi ve Parti Sözcüsü Günay Kubilay, reddi hakim talepleri ve tahliye talebine ilişkin söz aldı.
Kubilay, “Mahkemeleriniz sadece bu kritik davalardaki AİHM kararlarını değil, AYM kararlarını da tanımıyorsunuz. AYM herkesi uyardı. Saray rejimine de uyarıyı yaptı. Türkiye’de hukuk devleti bir retorikten ibaret değilse AYM kararlarını uygulamalısınız dedi. Yaptığınız şey burada koskocaman AİHM Büyük Dairesi’nin kararını uygulamıyorsunuz. AİHM kararını beğenmeyebilirsiniz, iktidarın da hoşuna gitmiyor ama bunu uygulamak zorundasınız. Uygulamadığınız da Anayasal suç işlemiş olursunuz” dedi.
“Bu kumpası yürüten mahkeme heyeti bugün sırtını sağlam kayalara, Ağrı Dağı’na dayadığını düşünüyor olabilir” ifadesini kullanan Kubilay, “Size Zekeriya Öz’ü hatırlatıyorum, altına zırhlı araba verilmişti şimdi nerede?” diye sordu.
Kubilay, “Siz yönünüzü siyasi iktidara dönmüşsünüz. Bunu yapıyorsanız cübbenizi çıkarıp gidin” diye konuştu.
Kürtçe savunma çevrilmedi
HDP eski Mardin Milletvekili Gülser Yıldırım, reddi hakim gerekçelerini Kürtçe açıkladı. Mahkeme salonunda tercüman bulunmadığı için Yıldırım'ın savunmaları çevrilmedi.
Tercüman olmadığı için uzun değerlendirme yapmayacağını dile getiren Yıldırım, özetle şunları söyledi:
“Kobani Davası diyorlar ama biz bunu kabul etmiyoruz. Bu Kürt halkının siyasetinin engellenmesinin davasıdır. Bu zulüm tek adam rejiminin zihniyetidir. İnkar üzerine kurulu bir zihniyet. Bu zihniyet devam ettikçe bu sorunlar da devam edecek. Ahlak ve vicdan ve azıcık hakikat arayışı olan varsa mahkum ediliyor. Bugün başlayan bir durum değil, 100 yıllık tarih boyunca bu böyle devam etti. AKP-MHP faşist ittifakı devam ediyor. Onlar bizi nasıl yargılayabilir? İnkar siyasetinin sözcüleri mi bizi yargılayacak? Bütün haklarımız ayaklar altına alınıyor. Bunlar ne dinde ne de imanda var. AKP dini kullanıyor, Müslümanız diyor. Ama bu kadar Müslümanlıkla alakası olmayan şeyler yapıyor. Ezelden beri Kürt halı üzerinde katliam yürütülüyor. Kürt halkı Müslüman değil mi?”
Zalimler karşısında demokrasiyi savunuyoruz ve savunmaya da devam edeceğiz. Vicdani muhasebeni ver ve savunduğun şeyin neye karşı olduğunu söyle. Ben bu muhasebeye girince vicdan azabı çekebileceğim bir şey olmadığını görüyorum. Tüm muhalif kesimler iktidarın elinden çeken tüm kesimlere sahip çıkmamız gerekiyor. İnsani şeyleri yaşatmamız lazım. Halklar arasında kardeşliği oluşturmamız lazım savaşı değil. Bu topraklarda kadınlar katlediliyor. Kimi insanların talimatları doğrultusunda gerçekleşiyor her şey. O nedenle de bu mahkemenin hakikat yansıttığına inanmıyorum."
Yıldırım’ın konuşmasından sonra söz alan avukatlar, “Duruşma salonunda tercüman bulunmadığından reddi hakim talebinin gerekçelerini anlamadınız. Ama birazdan bu konuda bir karar vereceksiniz. Gerekçelerini duymadığınız bir duruma dair karar vereceksiniz. Kürtçe konuşacak başka arkadaşlarımız da var. Bu nedenle tercümanın bulundurulmasını istiyoruz” dedi. Mahkeme başkanı ise, “Ne karar vereceğime dair şimdiden bir kanaat oluşturmayın, biz SEGBİS kayıtlarını dinlemeden reddi hakim talebini bir karara bağlamayacağız” dedi.
Bilgen: Kaçma şüphesinden bahsediyorsunuz
Eski Kars Belediye Eş Başkanı Ayhan Bilgen de, “Yargılanmaktan kaçmamak için kendi irademle belediye başkanlığını seçtim. ‘Dokunulmazlıktan yararlanmaya ihtiyacım yok’ dedim. Kaçma şüphesinden bahsediyorsunuz. Dosyadaki arkadaşlarımızın bir kısmı siyaseti bıraktı, 4 yıldır bu arkadaşların çoğunu görmedim, bir kısmı özel işleriyle ilgileniyor” dedi.
Bilgen, “Bize sadece bir suç makinesinin mekanik dişleriymişiz gibi davranılıyor, bu yönde bir otomatik karar veriliyor. Bu dosyada tutuksuz yargılanan arkadaşlarımız var. Tutuksuz yargılanan arkadaşlarımız bir kaçma şüphesi sergilemediler” ifadelerini kullandı.
Sağlık sorunları olduğunu ve avukatlarının mahkemeye başvurduğunu ifade eden Bilgen, tedavi olabilmek için tutuksuz yargılanma talebinde bulundu.
Kışanak: Önümüze getirilen şey bir iddianame değil
Diyarbakır eski Belediye Başkanı Gültan Kışanak da yargının bağımsız olmadığını ve kendilerinin de talimatla tutuklandıklarını söyledi.
Kışanak, “Bu dava demokratik siyaseti Meclisten atma davasıdır. (Mahkeme heyetini kastederek) Siz buna hizmet ediyorsunuz, konuşmamızı keserek, ‘keşke mecliste konuşsaydınız’ diyerek bize burada demogoji yapmayın” dedi.
Gültan Kışanak, “Bugün yargının içinde olduğu durum büyük yapısal bir krizdir. Yargı iktidarın oyuncağı olmuştur. Yolsuzlukların, arsızlıkların, mafyatik ilişkilerin üstü örtülüyor. Ama tek bir tweet attığı için insanlar tutuklanıyor. Biz şimdiye kadar olduğu gibi bundan sonra da bu ülkenin sorunlarının çözümü için kendimizi muhatap olarak görüyoruz. Siz ne kadar bizi siyaset dışına atmaya çalışırsanız çalışın. Biz halkın desteğiyle yine karşınıza çıkarız” ifadelerini kullandı.
“Önümüze getirilen şey bir iddianame değil. Bir senaryo, bir kurgu” diyen Kışanak, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Siz bu senaryoda aktör olmak istiyor olabilirsiniz ama biz olmayacağız. Biz barışı, demokrasiyi, kadın haklarını savunmaya devam ederek bu iddianameyi size iade edeceğiz. Bu mahkeme başladığında beri tutukluluğumuz hakkında iki karar verdiniz. Hakkımda yazılan karardaki haberlerin ikisi ben gözaltındayken Eş Genel Başkanlarımızın açıklamaları. Üçü ben tutukluyken yine partililerimizin açıklamarı. Kalan haberlerden beşi aynı.
Kürtleri yeri gelince gerici diye, yeri gelince terörist diye yargılıyorsunuz. Bu sıfatların hepsini bize yakıştıranlara iade ediyoruz. Biz Kürdüz, bunu kabul etseniz, insan haklarını kabul etseniz bir sorun kalmayacak. 7 Haziran’da Türkiye’de bir umudun mümkün olduğunu, farklı kimliklerin yan yana siyaset yapabileceğini gösterdik. Hemen bir siyasi darbe fitili ateşlendi, o gün bugündür HDP ile uğraşıyorlar.
HDP cinsiyet eşitliği bayrağının taşıyıcısıdır. Siz kadınla erkek eşit değildir diyorsunuz. HDP talancılara karşı ekoloji hareketinin bayraktarlığını yapıyor, siz onu yargılıyorsunuz. Faşizmin önünde engel kalmasın istiyorsunuz.”
Kobani Davası’nın 49’lar davasına benzeten Kışanak’a mahkeme başkanı, “Bizimle ilgili kısmı söyleyin, biz mi yargıladık onları. Bunu ispat edin, bir tane örnek gösterin, ben istifa ederim” diye seslendi.
Mahkeme başkanına yanıt veren Kışanak, “Merak etmeyin, gerçekler asla karanlıkta kalmayacak, çıkacak bunların belgesi. Buna inanıyorum. Onun için de size bunları örnek veriyorum. 49’lar Davası gibi bir davadır” ifadelerini kullandı.
Gür: Önünüzde 3530 sayfalık yargıya müdahalenin belgesi duruyor
HDP eski MYK üyesi Nazmi Gür ise, (Mahkeme başkanını kastederek) Az önce Gültan Kışanak konuşurken ‘yargıya müdahale edildiğine dair bir tane belge getirin, istifa ederim’ dediniz sizin önünüzde tam 3530 sayfalık yargıya müdahalenin belgesi duruyor” dedi.
Gür, “Bağımsız bir yargının Türkiye’nin ekmek hava kadar ihtiyacı olduğunu her koşulda dile getirdik. Şimdi başı Sedat Peker’le belaya giren İçişleri Bakanı Süleyman Soylu yargıya sığındı. Bu çok ironik” ifadesini kullandı.
Önder: Etinizi mi çaldım, sütünüzü mü döktüm?
Eski HDP Milletvekili Sırrı Süreyya Önder de savunmasında şu ifadelere yer verdi:
“Yargı siyasallaşmış' demek gerçeği açıklamaya yetmiyor bugünün şartlarında söylenmesi gereken şudur: 'Siyaset yargısallaşmıştır'. Dün de öyleydi bugün de öyle. Bugün Filistin konusunda gösterilen hassasiyet neyse dün Kobanî konusunda gösterilen hassasiyet aynıydı. Bunu yargılamaya çalışarak 6 milyonu olağan şüpheli haline getiremezsiniz.
Et ve süt kurumunun temsilcisi de orada, soruyorum: Ben size ne yaptım? Etinizi mi çaldım, sütünüzü mü döktüm? Bana ve arkadaşlarıma 38 müebbet istenen bir davada müşteki olacak kadar ne geldi başınıza?"
Kobani Davası
IŞİD’in Eylül 2014’te Rojava’nın Kobani kentine saldırısı ile yüzlerce kişinin hayatını kaybetmesinin ardından, bir çok kentte saldırıları protesto etmek amacıyla gösteriler düzenlendi. 6-8 Ekim 2014'deki olaylar sırasında 37 kişi hayatını kaybetti.
Kamuoyunda "Kobani olayları" olarak bilinen gelişmelerin üzerinden yaklaşık altı yıl sonra, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan 3 bin 500 sayfalık iddianame Ankara 22'nci Ağır Ceza Mahkemesi tarafından Ocak ayında kabul edildi.
Söz konusu iddianame kapsamında yargılanan siyasetçilere "devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozma," "öldürme," "öldürmeye teşebbüs," "yağma", "alıkoyma," "mala zarar verme," "kamu malına zarar verme" gibi suçlamalar yöneltiliyor.
108 kişi hakkında açılan davada yargılananlar, 29 ayrı suçtan 38'er kez ağırlaştırılmış müebbet ve 19 bin 680'er yıl hapis isteniyor.
HDP eski eş genel başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ’ın yanı sıra Gültan Kışanak, Sebahat Tuncel, Ayhan Bilgen, Sırrı Süreyya Önder, Ayla Akat Ata gibi siyasetçiler de yargılananlar arasında bulunuyor.