BALIKÇI: Öcalan temasta... / Yakında konuşabilir...

Türkiye ile PKK arasında arabuluculuk yapan ve “Balıkçı” lakabıyla bilinen İlhami Işık, “Devletin Öcalan ile resmi, PKK ile de gayriresmi temas halinde olduğunu” söyledi. 

 

İlhami Işık, “Devletin Öcalan’a güvendiğini ancak HDP ve Kandil’e güvenmediğini” ifade etti.   

 

Işık, “çözüm süreci”nin tekrar başlaması durumunda muhatapların değişeceğini, Hüda - Par dahil diğer Kürt partilerinin mekanizmada yer alacağını belirtti.

 

İlhami Işık Rûdaw’ın sorularını yanıtladı

 

Türkiye’de barış yerini savaşa bıraktı. Savaşı durdurmak için sizce PKK lideri Abdullah Öcalan konuşacak mı?

 

Yakın zamanda Öcalan’ın konuşacağı ipuçlarını aldık. Şimdi çatışma ve ölüm Öcalan’ın saygınlığına herhangi bir şey katmaz. Öcalan bunun farkındadır. Nitekim öyle olmuştur. “Bebek katili” suçlamalarından barışı sağlayacak aktörlerden biri oldu. Bunu hiçbir lider kaybetmek istemez. Dünya artık çatışmayı durduran liderlere kucak açıyor.

 

Bütün dünya HDP/PKK’ye kucak açmaya çalışırken, “terörizm”in dışına çıkarıyorken, Türkiye’nin her tarafından oy alan HDP, şuan Cizre, Varto, Silopi, Silvan gibi yerlerde özerkliği, öz savunmayı hayata geçirmek isteyen bir örgüte dönüşmüş durumda. Kazanarak kaybetme stratejisi... Öcalan’ın buna karşı çıkmaması mümkün mü. Eğer kongre toplanabilseydi Öcalan KCK yönetimini de değiştirirdi.

 

Türkiye Başbakanı Ahmet Davutoğlu, “Biz Öcalan’ı serbest bıraksak da PKK onu dinlemiyor” dedi, doğru mu?

 

Teorik olarak doğrudur. PKK, Kandil ve KCK’nın açıklamalarına baktığımız zaman, Öcalan ne derse odur. Ama reel hayatta öyle değildir.

Şu durumda devlet Öcalan ile görüşüyor mu?

 

“Devlet görüşüyoruz” dedi. Öcalan ile müzakereler yürüyor. Bu zaten yasal. Kandil ile de görüşmelerin önünde yasal bir durum sözkonusu değil, sadece psikolojik bir engel var.  Bu görüşmeler bu günden sonra KCK’nın atacağı adımlara bağlıdır. Devletteki düşünce şudur: “Öcalan yıllardır barış diyor, silahlara son diyor, silahsızlanma kongresini yapın diyor, Türkiye’ye karşı düşmanlıktan vazgeçme politikası bizim temel stratejimizdir” diyor. Ama Kandil kaç aydır bildiğini okuyor. Özellikle devlette şekillenen duygu da budur. Kamuoyunda “Kandil Öcalan’ın dediğini yapıyor” yaklaşımları var. İşte sıkıntı buradadır. Oysa bunun öyle olmadığına dair kamuoyunu ikna edilmesi gerekiyor. 

 

Yani siz Kandil’in Öcalan ile aynı fikirde olmadığını söylüyorsunuz?

 

Türkiye’nin her yerinde “insanlara dokunma” projesi Öcalan’ın stratejisidir. Kandil siyaseten bunu yaptı ama pratik anlamda bugün yaşananlardan bunu yapmadığı ortaya çıktı. Bütün Türkiye kamuoyu onlardan beklediği “siyaset kazandı, şiddet son buldu” yaklaşımları hakimdi. Ama herkes büyük bir hayalkırıklığı içerisinde. Devlet diyor ki: “Öcalan söyler, Kandil oyalar”.

 

Bu savaştan sonra bir ateşkes mümkün mü?

 

Elbette mümkün! Görüşmeler de var, çok yoğun temaslar da var. Devletin Öcalan ile resmi görüşmeleri var ama PKK ve Kandil ile de gayriresmi temaslar var.  55 bin insan öldü ama barış süreci başladı. Bu acıların insanlara neden yaşattıklarının bir mantığı yok. Türkiye artık dünün devleti değil, geçmişte katliamlı bir devletti, inkar vardı, asimilasyon vardı bunu izah edebiliyordun ama şimdi çocuklarımız hesap soracak. Yazık değil mi insanlarımıza. Kırk yıldır bu insanlar acı çekiyor. Hiçbiri ölümü hakketmedi. Nereye kadar insanlarımız ölecek? PKK buna bir cevap vermeli. Bu ülkenin bir vicdanı vardır, bir ahlakı vardır.

 

Biliyorsunuz HDP’ de ikinci ve üçüncü dönem adaylıkları var. Olası bir erken seçimde Demirtaş yine aday olacak mı?

 

Kendi kurallarına göre olmaması gerekiyor. Ama geçen sefer de bu kuralı değiştirdiler. Ama ben Demirtaş’ın tekrar aday olmasını zor görüyorum.

 

Neden?

 

 

Çünkü HDP 7 Haziran’dan sonra tüm inandırıcılığı kaybetti.  Kendi arkasındaki özgüveni siyasi bir temsile dönüştüremedi. HDP, PKK’ ye dönüp “benim artık” diyemedi. Sayın Demirtaş bunu PKK’ye diyebilirdi. Ama maalesef demedi. Millet 80 vekilin, belediye başkanlarının hesabını soracak. Bu toplum sadece Kürtler’den oluşmuyor ki, bu toplumun yüzde sekseni başka milletlerden oluşuyor. Türk’ü vardır, Arap’ı var, Çerkez’i var… Bunlara dönük bir şey söyleyemeyince hani senin Türkiyelileşme siyasetin, hani barış? Sorun orada.  Biz Kürtler’de sivil liderlik eksikliği var.  Bütün bunlar Demirtaş’ın tekrar aday olmasını etkileyecektir. Tabii onlar hiyerarşik yapıya uymayabilirler.  

 

Peki, HDP oy kaybeder mi?

 

Ben HDP’nin oy kaybedeceğine inanıyorum. Çatışma hiçbir zaman HDP’nin oy oranını arttırmadı. Kürt hareketinin siyasi tarihine baktığımız zaman, çatışma dönemlerinde oyları artmamıştır. Oyları hep sabit kalmıştır iki milyon ya da iki bucuk milyon olarak kalmıştır. Ama barış dönemlerinde oyları artmıştır. Durumlar böyle devam ederse bir erken seçimde HDP’nin baraj sorunu yaşayacağını düşünüyorum.

 

Peki, bu çatışmaların yaşanmasında devletin hiç mi suçu yok?

 

Olmaz olur mu! Elbette devletin hataları var. Ama PKK yaptığı eylemlerle devletin bütün hatalarını söndürdü. Çünkü PKK güçsüz bir devletle karşı karşıya değil. Dolmabahçe Mutabakatı’nın reddedilmesi çatışmanın gerekçesi olamaz. Türkler HDP’ye yüreğini açmıştı. Sen onlardan oy almışsın. HDP’nin devletin yanlışlarını bahane gösterip çatışmayı haklı kılması ahlaki ve vicdani de değildir. Yoksa elbette devletin hataları vardır. Bu devletin kuruluş süreci bile yanlıştır. 2013’te bir barış süreci başladı. Silahlar devreden çıkarılacaktı. Ama bakıyoruz PKK bölgeyi silahla doldurma sürecine dönüştürmüştür. Bunun devletin hatalarıyla izahı yoktur. Devlet şimdiye kadar Kürt meselesiyle ilgili bir adım atmamış dahi olsa, bu çatışmaların başlamasına bir gerekçe olamaz.

 

Siz, PKK’nin Kürtler için ne istediğini biliyor musunuz?

 

Bugün hayır! Şimdi burada Kürtler’in hak ve özgürlükleri arayışı diye sırf PKK Kürt örgütüdür diye demek ne derece doğru bir şeydir. PKK bu eylemlerle sadece kendisi için birşey istiyor, Kürtler için değil. PKK “ben” diyor. Kürtler demiyor. Onun için PKK hiçbir zaman Kürtleşmedi. PKK eğer Kürtleşmiş olsaydı biz bugün bunları yaşamazdık. Tam tersine, HDP’nin oyları yüzde 13 değil, yüzde 20 olurdu. PKK her zaman örgütün çıkarlarını Kürtler’in çıkarlarının üzerinde tuttu.

 

 

Kürdistan Bölgesi'ndeki gelişmelerle Türkiye’deki gelişmeler bağlantılı mı?

 

Bugün Mesud Barzani’ye karşı yürütülen operasyon ile Türkiye’de PKK’nin tekrar şiddete başvurması aynı mekanizmanın ürünüdür. Kürtler ateş içerisinde iken Mesud Barzani’nin başkanlığını tartışmaya açmak ve onu tasfiye etmeye kalkışmak... Kürtlük adına olumlu bir şey var mı burada?

 

İran’ın rolü olduğu yolunda spekülasyonlar var...

 

Bu İran’ın koordine ettiği, YNK ve Goran’ın siyasi darbe girişimi var. Aynı şekilde burada da Kürtler siyasetten her türlü mevziiyi kazma durumuna gelmişken şiddetle anılıyorlar. Bunlar dışımızdaki bir operasyonun (hem güney Kürdistan’ın hem de Türkiye’nin) içimize sızmasıdır. Bu İran aklıdır. İran bölge dengelerinin kendi lehine, özellikle Türkiye’nin ABD ile stratejik ortaklığı daha derinleştirip yeni bir evreye sokmasından sonra başladı.  Ne zaman Türkiye ABD ilişkileri yeni bir yol aldı, PKK’ den “devrimci halk savaşı”, Güney Kürdistan’da da “Barzani gitmeli” oyunu birlikte sahnelenmeye başlandı.

 

Siz çözüm sürecinde aktif oldunuz mu?

 

2013’te çözüm sürecinin yedi maddelik yol haritasını ben yazdım. Ondan sonra muhataplar kendileri görüşüyorlardı. Daha önce benim istediğim bir durumla sürece müdahil olmadım. Ama bu sefer teklif gelirse sürece yine dahil olurum.

 

“Çözüm süreci” başlarsa muhataplar değişecek mi?

 

Süreç başlarsa muhataplar daha geniş olur. Tabii Öcalan’sız olmaz. Bu sefer sadece Kandil’le olmaz.

 

Kimler daha olabilir?

 

Daha çok Kürtler’in bilgeleri, şeyhleri, seyidleri, ağaları, diğer Kürt siyasi partileri... PKK sadece kendi örgütünü düşünerek süreci sekteye uğratmamak adına diğer Kürt yapılanmalarıyla ortaklaşa olacağı ama Öcalan muhakkak ana aktör olduğu bir süreç olacak.

 

Hüda - Par sürece dahil edilecek mi?

 

Hüda - Par’ın içerisinde olacağı HAK-PAR’ın, Azadi Hareketi’nin ve diğer Kürt partilerinin içerisinde olacağı bir muhatap kitlesi olmalı. Doğrusu da budur. Devletin düşünce de bu yöndedir. Benim de görüştüğüm, konuştuğum kişilerinin düşüncesi bu yöndedir.  

 

Devlet Öcalan’a güveniyor mu?

 

Devlet Öcalan’a çok güvendi. Devlet, 99’daki gibi Öcalan’ın kandili evirilebileceğine çok güvendi. Ama dışımızdaki güçlü devletlerin varlığı izin vermedi. Devlet halen Öcalan’a çok güveniyor. Ama devlet Kandil ve HDP’ ye artık güvenmiyor.

 

Rojava’daki son durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?

 

Orada IŞİD zulmüne karşı kahramanca bir direniş var. Ama siyasi duruş anlamında bizim dünün devletinin kopyası orada var. PYD kendisi dışında hiç kimseyi kabul etmiyor. Rojava’da  kendinden olmayanı reddeden, yaşama şansı vermeyen bir yapı var. Onlar da nasıl bir sistem oluşturmak istediklerini bilmiyorlar. Bu sürdürülebilir bir durum değil. PYD’nin dostları artık ölmüş Türk solu değildir ve olamaz da. PYD’nin dostları kendi içerisinden çıkan Kürtler’dir, o coğrafyada yaşayanlardır. Buna uygun davranmak zorundadır. Yoksa başka seçeneği yok.

 

Operasyonlar PKK’ ye ne kadar zarar verdi?

 

Büyük zarar verdi tabii ki. PKK ciddi bir özgüven içerisindeydi. PKK Lojistik olarak çok büyük zarar gördü.

 

HDP, “Öcalan 2015’te aramızda olacak” mesajları veriyordu. Muhtemel mi?

 

Tabii ki. Eğer PKK dünyalı bir strateji uygulamış olsaydı bugün Öcalan ev hapsindeydi. Devletin planı da böyleydi.  Şimdiki stratejileri Öcalan’ın daha çok İmralı’da kalmasına neden oldu. Eskiden PKK’nin bütün dünyaya karşı silah bırakmasını isteyen bir devlet vardı, şimdi öyle değil. Türkiye Cumhuriyeti şimdi PKK’nin sadece Türkiye’ye karşı silah bırakmasını istiyor.

 

Türk devlet aklı Güney Kürdistan’ın bağımsızlığına nasıl bakıyor?

 

Net olarak biliyorum ki Kürdistan eğer bağımsızlıktan kararlıysa ilk destekleyen Türkiye olur. Bunu Erdoğan da açıkladı. Türkiye, Güney Kürdistan olmadan bölgede ayakta kalamaz. Bunu çok iyi biliyor. Onun için eşzamanlı olarak IŞİD hem Kürtler’e, hem Türkiye’ye saldırdı.  

 

PORTRE/ İlhami IŞIK

 

1959 Batman doğumlu olan Işık, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’ni, 1 yıl eğitim gördükten sonra bıraktı. Işık, 1997 yılında “örgüte yardım ve yataklık”tan hapse girdi ve 1999’da tahliye oldu. Çeşitli dergilerde yazılar yazdı.  1980 öncesi İlerici Gençlik Derneği'nin Doğu ve Güneydoğu sorumlusu olarak liseli öğrencileri örgütleyen Işık, o dönemde Abdullah Öcalan ile iletişim içinde olduğunu açıklamıştı. Kendisini hiçbir zaman PKK'li olarak tanımlamadığını belirten Işık, son 18 yılda İmralı ile yapılan dolaylı ve doğrudan görüşmelerde rol aldı. Hürhaber’e yazan Işık, 4 çocuk babasıdır.