DEM Parti İmralı Heyeti'nin yaklaşık 9 yıl aradan sonra, 28 Aralık'ta İmralı'da tutuklu bulunan PKK lideri Abdullah Öcalan ile gerçekleştirdiği görüşme, Türkiye'de Kürt meselesinin siyasal çözümü için yeni bir sürecin başlayıp başlamayacağı tartışmalarını temel gündem maddesi haline getirdi.
Heyet, Öcalan ile görüşmesinin ardından kapsamlı bir tura çıktı. Önce Meclis'teki siyasi partileri ziyaret eden heyet, daha sonra cezaevlerinde tutuklu bulunan eski HDP Eş Genel Başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ ile görüştü.
Heyetin fiili sözcülüğünü yürüten Sırrı Süreyya Önder, görüşmelerin sonuçlarına ilişkin 17 Ocak'ta yazılı bir açıklama yapılacağını duyurdu.
Bu açıklamada sürpriz bir gelişme beklenmiyor, daha önceki görüşmelerin derli toplu bir sonucunun kamuoyuyla paylaşılması planlanıyor.
Sırrı Süreyya Önder, Öcalan ile ikinci bir görüşme için "Önümüzdeki hafta en kısa sürede Adalet Bakanlığına başvuruda bulunacağız" dedi.
Bu görüşme sonrasında sürecin somutlaşması ve bazı adımların atılması bekleniyor.
İlk etapta hasta tutukluların serbest bırakılması gibi uygulamaların gündeme gelebileceği belirtiliyor.
İzlenim: Sürecin sonunda Rojava gerçeği
MHP lideri Bahçeli'nin 1 Ekim'den bu yana Öcalan'a yönelik "PKK'nin silah bırakması ve örgütü lağvetmesi" çağrısı, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Diyarbakır'daki "PKK'nin kayıtsız şartsız silahları bırakarak kendini feshetmesi amaçlanıyor" sözleriyle yeni bir boyut kazandı.
Ancak sürecin kamuoyu önünde açıkça tartışılamayan asıl konusu, PKK'nin silahsızlanmayı hangi şartlarda kabul edeceği meselesi.
DEM Parti İmralı heyeti ile görüşen siyasi partilerin üst düzey yöneticileriyle yaptığım görüşmelerden edindiğim izlenim, Türkiye’nin PKK’nin kendini feshetmesi karşılığında Rojava’nın statüsünü tanıyabileceği ve bölgeyle iyi ilişkiler geliştirebileceği yönünde.
İngiltere ve Amerika'nın da taraflara bu doğrultuda telkinlerde bulunduğu aktarılıyor.
AK Parti ve bazı muhalefet partisi kaynakları, Ortadoğu'daki değişen şartlara dikkat çekerek, Türkiye'nin geçmişte Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi'ni kabul edip Erbil ile kurduğu iyi ilişkilere benzer bir sürecin Rojava ile de yaşanabileceğini belirtiyor.
AK Partili üst düzey bir kaynak, "Ankara'nın Kamışlo'yu kabul etmesi hem Türkiye'ye hem de Kürtlere bölgede fayda getirecek" değerlendirmesinde bulundu.
Ortadoğu uzmanları, Türkiye'nin terör listesinde olmasına rağmen Suriye'nin yönetiminde etkin olan HTŞ ile görüşebilmesini örnek göstererek, uluslararası toplumun muhatap kabul ettiği Rojava Özerk Yönetimi ile de diyalog kurulabileceğini vurguluyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın TBMM'de "Suriye'deki Kürt kardeşlerimizin tüm meselelerinin çözümünün takipçisiyiz, destekçisiyiz; Kürtlerin güvenliğinin teminatıyız" açıklaması da bu bağlamda değerlendiriliyor.
Yasal çerçeve hazırlığı
Erdoğan'ın yeni süreçle ilgili daha net açıklamaları ve yasal altyapı çalışmalarından bahsetmesi dikkat çekiyor. "Arkadaşlarımıza, bölücü örgütün lağvedilmesini sağlayacak çalışmaların dikkatle ve çok yönlü bir şekilde yürütülmesi talimatını verdik" sözleri, sürecin resmi boyutunu ortaya koyuyor.
Abdullah Öcalan, 43 aylık tecridi sonlandıran 23 Ekim görüşmesinde "Koşullar oluşursa bu süreci çatışma ve şiddet zemininden hukuki ve siyasi zemine çekecek teorik ve pratik güce sahibim" mesajını vermişti.
DEM Parti Heyeti görüşmesinden sonra paylaştığı mesajında ise "Bahçeli'nin ve Erdoğan'ın güç verdiği yeni paradigmaya, pozitif anlamda gerekli katkıyı sunacak ehil ve kararlılığa sahibim" ifadelerini kullandı.
Tarafların birbirine güven sorunu ve beklentiler
Sürecin en kritik noktalarından biri, yasama ve yürütme erkini elinde tutan iktidarın henüz netleşmemiş tutumu.
Kürt siyasi hareketi, devletin görüşmelerden ne beklediği ve süreci hangi zeminde yürüteceği konusundaki belirsizlik nedeniyle temkinli bir iyimserlik sergiliyor.
Ankara'da iktidara yakın kaynaklar, Öcalan ve DEM Parti heyetinin "bu sefer çok makul ve kabul edilebilir taleplerle" masaya oturduğunu belirtiyor.
Görüşmelerde henüz Kürtçe anadilde eğitim, Kürtçenin ikinci resmi dil olması ve yerel yönetimlere özerklik gibi konuların gündeme gelmediği, önceliğin silahların susması ve çatışmalı dönemin sona ermesi olduğu vurgulanıyor.
AK Parti'de deneyimli bir isim, "Örgütün Öcalan'ın silahsızlanma çağrısına vereceği yanıt konusundaki belirsizlik Ankara'da endişeye yol açıyor" derken, Öcalan'ın sürecin gidişatını iyi okuduğunu belirtiyor.
DEM Partili kaynaklar ise Öcalan'ın süreçten umutlu olduğunu ve moralinin yüksek olduğunu aktarıyor.
Sırrı Süreyya Önder'in "Çözüm ve barış kavramları karıştırılıyor. Çözüm demokratik bir mücadeledir, uzun zaman alır. Şu an kurmaya çalıştığımız barıştır" sözleri, sürecin niteliğini ve yönünü ortaya koyuyor.
Öte yandan devlet kanadının "Terörsüz Türkiye" vurgusu ile Demirtaş'ın "Demokratikleşme, Barış ve Kardeşlik" süreci tanımı arasındaki farklılığın, tarafların beklentilerindeki ayrışmayı gösterdiğini de not etmek gerekiyor.
Yorumlar
Misafir olarak yorum yazın ya da daha etkili bir deneyim için oturum açın
Yorum yazın