Bakan Tunç'tan AYM açıklaması: 130 bin dosyaya bakması mümkün mü?
Haber Merkezi - Türkiye Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, tutuklu milletvekili Can Atalay hakkında Yargıtay ile Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) aldığı farklı kararlara ilişkin, iki mahkeme arasında görüş farklılığı bulunduğunu, belirsizlikleri Meclis’in gidereceğini söyledi.
AYM’nin dosya yükünün ağır olduğunu vurgulayan Bakan Tunç, “Anayasa Mahkemesi üyelerinin 130 bin dosyayı zamanında ve sağlıklı bir şekilde sonuçlandırabilmesi mümkün mü, milletimizin takdirine bırakıyorum. Dolayısıyla burada bir reform ihtiyacımız yok mu?” ifadelerini kullandı.
Bakan Tunç, hükümlü ve tutukluların ürettikleri ürünlerin sergileneceği İşyurtları Ürün ve El Sanatları Fuarı açılışı öncesi basın mensuplarının sorularını yanıtladı.
Bir soru üzerine, Türkiye İşçi Partisinden milletvekili seçilen Gezi Parkı davasından yargılanan Can Atalay hakkındaki Yargıtay ile Anayasa Mahkemesi kararlarına ilişkin konuşan Tunç, tartışmanın, "Atalay hakkındaki hükmün dokunulmazlık kapsamında olup olmadığı" konusundan kaynaklandığını belirtti.
Anayasa'daki düzenlemeleri hatırlatan Tunç, şöyle devam etti:
"Seçimden önce soruşturmasına başlanan terör suçu dokunulmazlık kapsamında mı, değil mi? Tartışma konusu bu. Seçimden önce soruşturmasına başlanmış olmak kaydıyla terör suçu, Anayasa'nın 83. maddesine göre dokunulmazlık kapsamı dışındadır diyor Anayasa, Yargıtay da bu görüşte. Anayasa Mahkemesi ise şunu söylüyor; 'Anayasa'nın 14. maddesine atıf yapılan bu suçlar belirli değil, devletin güvenliğine ilişkin suçların tek tek sayılması gerekir' diyor. Yargıtay da 'bu suçlar belirlidir, zaten kanunla düzenlenmiştir, Türk Ceza Kanunu'nun devletin güvenliğine ilişkin suçlar tek tek yazılmıştır ve bu dokunulmazlık kapsamının dışındadır' diyor. Tartışma buradan çıkıyor. İki yüksek mahkememizin bir görüş farkı var burada. Bu görüş farkından yola çıkarak bunu farklı noktalara çekmenin hiçbir anlamı yok."
“'Darbe yaptığı' şeklindeki yoruma kesinlikle katılmıyoruz”
CHP Genel Başkanı Özgür Özel'in, bu tartışmalar üzerinden Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a yönelik "yakışıksız ifadeler" kullandığını söyleyen Tunç, şunları kaydetti:
"Bunlar sorumsuzca ifadeler. Burada Cumhurbaşkanı'mızın sanki 'darbe yaptığı' şeklindeki yorumuna kesinlikle katılmıyoruz. Burada herhangi bir darbe söz konusu değil. Bu millet darbenin ne olduğunu çok iyi biliyor. Bu millet 27 Mayıs darbesini bayram olarak kutlayan zihniyeti de biliyor, Yassıada zihniyetini de hiç unutmamıştır bu millet. Bu millet 15 Temmuz hain darbe kalkışmasına kimin 'kontrollü darbe' dediğini de çok iyi biliyor. Bu millet darbeyi de çok iyi bilir, darbecileri de darbe şakşakçılarını bilir."
Anayasa Mahkemesi’nin çalışma usulleri, bireysel başvuru ve mahkemenin kuruluş kanunuyla ilgili hususların Meclis’in yetkisinde olan hususlar olduğunu ifade eden Bakan Tunç, "Dolayısıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin çözebileceği hususlar. Bunlar hukuk zemininde konuşularak, tartışılarak çözülecek hususlar. Bunu o tarafa bu tarafa çekmenin hiç anlamı yok. Konu, hukuk zemininde tartışılır ve net bir çözüm bulunur. Bundan hiç kimsenin şüphesi olmasın" diye konuştu.
“Bu sorun büyüyerek devam eder”
Adalet Bakanı Tunç, bir gazetecinin, "Anayasa'nın uygulanmadığı, ihlal edildiği" yönündeki yorumları hatırlatması üzerine, 2010'da yapılan Anayasa değişikliğiyle Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru hakkının getirildiğini anımsattı.
Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Arslan'ın da sıkça iş yükü konusunu gündeme getirdiğini söyleyen Tunç, Anayasa Mahkemesinin önüne gelen 130 bin dosyaya bakacak Yüksek Mahkeme üye sayısının ise 15 olduğunu söyledi. Bakan Yılmaz Tunç, şöyle devam etti:
"Anayasa Mahkemesi üyelerinin 130 bin dosyayı zamanında ve sağlıklı bir şekilde sonuçlandırabilmesi mümkün mü, milletimizin takdirine bırakıyorum. Dolayısıyla burada bir reform ihtiyacımız yok mu? Buna biz gözümüzü kapayabilir miyiz? 130 bin dosyanın vatandaşlarımızın, özellikle bireysel başvuru yoluyla Anayasa Mahkemesine başvurduğu durumda hakkını bir an önce alabilmesiyle ilgili çalışmaların hemen sonuçlanması lazım. Dolayısıyla hem Anayasa Mahkememizin bundan sonra eğer biz gerek anayasa değişikliği, gerekse Anayasa Mahkememizin çalışma usulleriyle ilgili konuları düzenleyen kanunda bir 'düzenleme yapılmasın' dersek bu sorun büyüyerek devam eder. Yüksek mahkemelerimiz arasındaki görüş farkları artar. Bu da bizim hukuk sistemimize zarar verir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti bir hukuk devletidir. Konuyu farklı yönlere çekmemek gerekir."