Konya’daki katliam davasının avukatı: Irkçı saldırı olduğu sabittir

11-12-2021
Rûdaw
 Avukat Abdurrahman Karabulut
Avukat Abdurrahman Karabulut
Etiketler Abdurrahman Karabulut Konya Katliamı Dedeoğlulları Ailesi
A+ A-

Erbil (Rûdaw) – Avukat Abdurrahman Karabulut, Konya’da 7 kişinin katledildiği saldırı ile ilgili tüm taleplerine rağmen etkin bir soruşturma yürütülmediğini söyledi. Karabulut, saldırının “ırkçı bir saldırı” olduğunu belirterek, “Ne olursa olsun, sonuna kadar davayı takip edeceğiz. Adaletin peşinden koşmaya devam edeceğiz” dedi.

Konya'nın Meram ilçesinde 30 Temmuz’da Dedeoğulları ailesi üyelerine yönelik silahlı saldırıda 7 kişi katledilmiş, saldırıyı gerçekleştiren Mehmet Altun günler sonra yakalanmıştı. Saldırı ile bağlantılı olduğu düşünülen ve bu amaçla gözaltına alınanlar ise daha sonra serbest bırakılmıştı.

Rûdaw TV’de Hêvîdar Zana’nın sunduğu 15:00 bültenine katılan ailenin avukatı Abdurrahman Karabulut, 14 Aralık günü görülecek dava hakkında önemli açıklamalarda bulundu.

“Arkasında kimlerin olduğunun araştırılması yönündeki taleplerimizi reddedildi”

Karabulut, “Soruşturma evresinde bizim bu tetikçinin arkasında, yanında kimlerin olduğuna dair, hem azmettirme, hem iştirak etme ve hem de yardım etme sıfatıyla daha iddianame hazırlanmadan önce, savcılık aşamasında Türk Ceza Kanununun 37, 38 ve 39’uncu maddeleri kapsamında kimlerin olayla bağlantılı olduğuna dair yirmiyi aşkın talebimiz vardı. Bu taleplerimizin hiç biri karşılanmadı. Dolayısıyla niyet sadece tetikçinin üzerinde bu katliamı bırakıp, gerek aile fertleri ve gerekse de bir önceki ırkçı saldırıyı yapan kişilerin irtibatını kesmek ve olayın arkasında başkada kimlerin olduğuna yönelik araştırma yapılması yönündeki taleplerimizi reddettiler. Bunu ortaya çıkartmadılar” dedi.

“Dolayısıyla savcılık aşamasında iddianame hazırlanmadan önce etkin bir soruşturma yapılmadı” diyen Karabulut, “En azından bizim taleplerimizin hiç biri karşılanmadı. Hazırlanan iddianame tabiri caiz ise bir örtülü tahliye dilekçesidir. Göz boyamak adına 11 kişi tutuklandı daha sonra bir-iki ay içerisinde hepsi tek tek serbest bırakıldı. Yani kamuoyunun tepkisini azaltmak amacıyla teker teker bırakıldılar. Salı günü (4 Aralık) 4’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülecek olan davada tek tutuklu sanık kaldı ki o da tetikçinin kendisi. Diğer 14 kişi de azmettirme sıfatıyla yargılanıyor. Ancak iddianamede azmettirmeyle ilgili düzgün bir gerekçe belirtilmemiş” ifadelerini kullandı.

“Whatshap diyalogları var”

Saldırı ile ilgili ellerinde yeterince belge olduğunu ifade eden avukat Karabulut, şunları kaydetti:

“Daha önce de kamuoyuyla paylaştığımız gibi 12 Mayıs’ta Keleş ve Çalık ailelerinin ırkçı saldırısından sonra 6 kişi tutuklanmıştı ve bir whatshap grubu kurmuşlardı. Bu grubu kuran aile bireyleri arasında ‘Kürtler evlerini satıyorlar, inşallah buradan giderler, araya şu isimleri, bu isimleri koyduk, umarım korkar ve şikayetlerinden vazgeçerler’ şeklinde diyalogları var. Tetikçi olan Mehmet Altun’un da ifadesinde belirttiği gibi ‘ben şikayetlerinden vazgeçmeleri için korkutmak amacıyla gittim’ şeklinde karşılıklı diyaloglar var. İki beyanı yan yana koyduğumuz zaman olayda müvekkillerimi vazgeçirmek ve şikayetlerinden vazgeçmeleri için fikir ve eylem birliği içerisinde bir baskının olduğu ve bunlar içerisinde bir irtibatın olduğu açık ve net bir şekilde anlaşılmaktadır. Whatshap grubundaki bütün yazışmalar elimizde. Ancak içerisinde silindiğini tahmin bir takım yazışmaların olduğunu düşünüyoruz. Amerika’da Wahatshap veri tabanından yazışmaları da talep edeceğiz elbette.”

Karabulut ayrıca şu bilgileri paylaştı:

“Ayrıca tetikçi olan Mehmet Altun’un eşi Zehra Altun da ifadesinde de buna benzer bir takım ifadeler var. Bunları bir bütün olarak ele aldığımızda suça iştirakın, azmettirmenin ve yardım etmenin açık bir şekilde olduğu anlaşılmaktadır. Duruşmada tutuklamaların olması yönünde taleplerimiz olacak. Ayrıca Mehmet Altun’un arkasında kimler var, hangi paramiliter güçlerin olduğuna yönelik daha önce yirmiye yakın talebimiz oldu. Bu kişi çalışmadığı halde, hiç bir geliri olmadığı halde 3 aylığına araç kiralıyor, İstanbul, Eskişehir, Bursa ve Ankara’ya gidiyor, aylarca lüks otellerde kalıyor. Bunlarla ilgili elimizde kredi kartı dokümanları da var. Olayın arkasında hangi güçlerin olduğunu tespit etmek için de mahkemeden epeyce taleplerimiz olacak.”

“Irkçı saldırı değil de nedir?”

Katliamın olduğu gecede de bu saldırının “ırkçı bir saldırı” olduğunu ifade ettiğini hatırlatan Abdurrahman Karabulut, “Bu ifade ettiklerim daha önce beş müvekkilimin ifade tutanakları ile de sabittir ki 12 Mayıs saldırısında şunu söylemişlerdi; saldırganlar saldırı esnasında ‘biz ülkücüyüz, sizi buradan kaldıracağız’ diyorlar. Bu savcılık zabıtlarında sabittir. Katliam gecesinde de bunun ırkçı saldırı olduğunu söyledik. Saha sonra whatshap yazışmaları ve cezaevindeki telefon kayıtla elimize geldiği zaman, sürekli bri Kürtlük vurgusu üzerinden ifadesi olduğu görülüyor. Ayrıca cezaevinde sanıklardan bir tanesi dışarıdan ailesi ile yaptığı telefon görüşmesinde ‘Kürtler uslandı mı’ şeklindeki ifadesi ve ses kayıtları, ‘koca Kürdün kolu kırılmış’ şeklinde ifadeler ırkçı bir saldırı değil de ne olabilir. Bizim iddiamız somut delillerle ortaya konulmuş durumdadır. Bunun artık tartışılacak bir tarafı yoktur. Devlet aklı, devlet refleksi sürekli bu saikin olmadığı şeklinde resmi açıklamalar yapsalar da bu artık somut dellierle ortaya konulmuştur. Mahkemede de bunlar dile getirilecektir” diye konuştu.

“Fevri davranıp çekildim”

Avukat Karabulut, geçtiğimiz gün davadan çekildiğini açıklamış, ancak ailenin talebi üzerine bir kez daha kararından geri dönmüştü.

Bir çok meslektaşı ile dava hakkında çalışma yürüttüklerini anlatan Karabulut, bu konuda şunları söyledi:

“Tabii ki her birinin bir birinden kıymetli çabaları var. Ancak savunmanın tarzı ile alakalı meslektaşlarımız arasında bir tartışmamız oldu. Bundan dolayı bir görüş ayrılığımız vardı. Ben bu nedenle davadan çekileceğimiz beyan ettim. Daha sonra ailenin talebi üzerine bu talebimden vazgeçtim. Ne olursa olsun meslektaşlarımın hepsi kıymetlidir, hepsi bu davanın daha iyi aydınlatılması için bri gayret ve çaba içerisindeler. Başından beri davanın içerisinde olmamız ve burada baskıyı, adaletsizliği, hukuksuzluğu bir fiil Konya’da yaşayan tek avukat olarak söylüyorum. Uzaktan davayı takip etmek farklı bir şey, burada baskıları hissetmek farklı bir şey. Aile üzerinde, benim üzerimde saldırılar vardı. Teşhir edildik, tehdit de edildik. Bunların da hesabını ayrıca soracağız. İstifa fevri bir karardı, bu nedenle kamuoyundan özür diliyorum. Böyle yapmamam gerekirdi. Sonuçta yedi canımız gitti. Ne olursa olsun, sonuna kadar davayı takip edeceğim. Adaletin peşinden koşmaya devam edeceğiz.”

Ne olmuştu?

Merkez Meram ilçesindeki evde 30 Temmuz’da, Yaşar Dedeoğulları'nın (65) evine giden ve daha önce kendilerine ırkçı saldırıda bulunan komşusu Lütfi Keleş'in kayınbiraderi olan Mehmet Altun, aile  üyelerine tabancayla ateş etmişti.

Saldırıda Yaşar Dedeoğulları, eşi İpek Dedeoğulları (62), çocukları Serap Dedeoğulları (36), Serpil Dedeoğulları (32), Sibel Dedeoğulları (30), Metin Dedeoğulları (45) ve Barış Dedeoğulları (35) yaşamını yitirmişti.

Evdeki güvenlik kamerası görüntülerinde Mehmet Altun'un yerde yatan yaralılara tekrar ateş açtığı ve saldırının ardından da aracından aldığı bidonla evin birkaç noktasını ateşe verdiği görülmüştü.

Daha önce de saldırıya uğramıştı

30 yıl önce Kars’tan Konya’ya göç eden Dedeoğulları ailesi, 12 Mayıs günü de çoğu komşuları tarafından toplanan 60 kişilik bir grubun saldırısına uğramış, saldırıda tüm aile fertleri ağır yaralanmıştı.

Saldırıdan sonra başlatılan soruşturmada olaya karışanları altısı tutuklanmış, aile hakkında koruma kararı alınmıştı. Ancak saldırganlar daha sonra tahliye edilmişlerdi.

 

Yorumlar

Misafir olarak yorum yazın ya da daha etkili bir deneyim için oturum açın

Yorum yazın

Gerekli
Gerekli