Diyarbakır Barosu: Anayasanın 66. maddesindeki Türklük kavramı değiştirilsin
Diyarbakır (Rûdaw) - Diyarbakır Barosu, “Türkiye’de Kürt meselesi bağlamında, toplumsal barış için hukuki gereklilikler ve öneriler” adlı raporunu açıkladı. Baro Başkanı Nahit Eren, Kürt meselesinin çözümüne katkı sunacağı ifade edildi.
Diyarbakır Barosu Başkanı Nahit Eren, Adli Yardım Hizmet Binası'nda Türkiye’de Kürt meselesi bağlamında toplumsal barış için hukuki gerekliliklere dair hazırladıkları 60 sayfalık önerileri basın açıklaması ile kamuoyuna duyurdu.
Raporun içeriğine ilişkin bilgi veren Eren, son dönemde Türkiye’de Kürt meselesinin demokratik çözümüne yönelik oluşan ılımlı tablodan sonra hazırladıkları raporu kamuoyu ile paylaşmak istediklerini söyledi.
Eren, yeni anayasa tartışmalarının gündemde olduğunu hatırlatarak, yeni anayasada toplumsal sorunların hukuki çözümü ve toplumsal adaletsizliklerin giderilmesi adına yeni bir mutabakat metninde nelerin yer alması gerektiğini bu rapor içerisinde irdelediklerini söyledi.
Baro Başkanı Eren, raporun amacının toplumsal barışın sağlanması ve Kürt meselesinin çözümüne katkıda bulunmak olduğunu belirtti. Ayrıca, hukuk alanındaki gerekliliklerin yerine getirilmesinin önemine vurgu yaptı.
Hukuki reformların sadece mevcut problemlerin üstesinden gelmek için değil Kürt meselesinin çözümünde de önemli bir rol oynayacağını kaydeden Eren, “Türkiye’nin insan hakları karnesinin iyileştirilmesi, yargı bağımsızlığının sağlanması ve hukuk devleti olmanın gereklerinin yerine getirilmesi ciddi bir ihtiyaç olarak karşımıza çıkmaktadır. Hukuki reformlar genel-geçer bir yaklaşımla değil Türkiye’nin sorunlarına çözüm üretecek şekilde tasarlanmalıdır” dedi.
“Kürt meselesinin çözümü tüm Türkiye'yi şekillendirecek bir dönüm noktası olacak”
Eren şöyle devam etti:
“Kürtlerin temel hak ve özgürlüklerini sınırlandıran güvenlik odaklı politikalarla, siyasi alanda baskı ve keyfi yargı süreçleriyle Kürt temsiliyetini zayıflatıldığı, kayyum uygulamalarının sistematik bir hal aldığı bu süreçte; ağır insan hakları ihlalleri yaşanmakta, en temel haklara erişim bile kısıtlanmakta, toplumsal gerilimi yükselten bir devlet pratiği görülmektedir. Kürt meselesinin çözümü, sadece Kürtlerin değil, tüm Türkiye'yi şekillendirecek bir dönüm noktası olacaktır. Bu çözüm ancak yeni bir anayasa ve kapsamlı yasal değişikliklerle mümkündür.
Kürt kimliği, kültürü ve diline yönelik belirli odaklar tarafından ırkçı ve nefret içerir saiklerle saldırıda bulunma, linç edilme ve hedef gösterilme ile yargı tehditleri yaşanmaktadır. Son dönemde, Kürtçe stranlar eşliğinde halay çekilmesinden kaynaklı yersiz suçlamalarla oluşturulan yargı tehditleri, yaşanan tutuklamalar ve hükmedilen cezalar, kayyım politikası ve uygulamaları, Kürtçe trafik yer işaretlerine ilişkin idari engellemeler, Kürt meselesine ilişkin uygulanagelen inkar ve ret politikalarını bizlere göstermektedir.”
“Kürt meselesi bir insan hakları sorunudur”
Cumhuriyet tarihi ile yaşıt durumda bulunan Kürt meselesi farklı boyutlarıyla birlikte, temel bir insan hakları sorunudur. Temel haklarının güvence altına alınması, Kürt kimliğinin tanınması ve kültürünün yaşatılması için uluslar üstü insan hakları belgelerine uygun anayasal ve yasal düzenlemeler yapılması, insan hakları temel belgelerinin çekincesiz bir biçimde kabul edilmesi hukuk perspektifinden sorunun çözümünde önemli bir işlev görecektir.
Anayasal vatandaşlık, anadilde eğitim, yerel yönetimlerin güçlendirilmesi gibi taleplerin karşılanması için hukuki değişikliklerle birlikte, uluslararası bir insan hakları standardının uygulamaya koyulması ve bir bütünen temel hakların hukuki güvenceye alındığı hukuk sisteminin oluşturulması gerekmektedir.”
“Yeni bir anayasa ihtiyacı elzemdir”
Eren, “Tarihi ve toplumsal haksızlık ve adaletsizliklerin yarattığı tahribat ve kırılmaları onarmanın, yeni bir başlangıç yapmanın ve toplumun birlikte yoluna devam etmesinin esaslı araçlarından biri de bir toplumsal mutabakat belgesi olan ve toplumun bir arada ve barış içinde yaşamasının temel esaslarını belirleyen ve en üst norm niteliğinde olan anayasalardır” dedi.
Bu tür toplumsal mutabakat belgelerinin de tarihsel dönemeç noktalarında gündeme geldiğini dile getiren Eren, “Bu çerçevede, yaklaşık yüz yıllık bir tarihsel derinliği olan ve son kırk yıldır silahlı çatışma içerisinde varlığını devam ettiren Kürt meselesine kalıcı bir barışçıl çözüm arayışı ile yeni anayasanın yapım sürecinin paralel bir şekilde gelişmesi elzemdir” diye ekledi.
Eren şöyle devam etti:
“Kürt meselesinin çözümü için yeni bir anayasa, toplumun tüm kesimlerini kapsayıcı, özgürlükçü ve demokratik bir temele dayanmalı; Türkiye’nin çok etnisiteli yapısını tanıyan ve bu nedenle herhangi bir etnik, dini ve ya mezhepsel kimliğe atıfta bulunmayan bir başlangıç bölümü; yine herhangi bir kimlik veya sınıfa dayanmayan kapsayıcı bir vatandaşlık tanımı ve demokratik yönetimi esas alan ademi-merkeziyetçi bir idari yapılanma olmalıdır.
Anayasa’nın başlangıç bölümü dahil olmak üzere bütününde Türk etnik kimliğine vurgu hâkimdir. Bu vurgu anayasa metni boyunca sıkça tekrarlanan ‘Türk vatanı ve milleti, yüce Türk devleti, Türk milleti Türk dili, Türk kültürü’ gibi ifadelerle kendisini göstermektedir. Bu dil farklı etnik kökene mensup insanlardan oluşan Türkiye toplumunun çoğulcu yapısı ile bağdaşmamaktadır.”
Türkiye’de Kürt meselesi bağlamında üzerinde en çok tartışmaya konu edilen sorun alanlarından birinin de anadilde eğitim hakkı olduğunu kaydeden Nahit Eren, “Anadilde eğitim hakkı, eğitim ve öğretimin, bireylerin anadilinde yapılmasını içerir” dedi.