Kılıçdaroğlu: Kazanamadık ama bu, dünyanın sonu değil
Haber Merkezi – CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “Ben de çalıştım, siz de çalıştınız. Çalıştıysak vicdanen müsterihiz. Çalıştık, ne yapalım? Bir işin içinde asıl hedefimiz ne? Kazanmak. Kazansaydık farklı bir şey olacaktı. Kazanamadık ama bu, dünyanın sonu değil. Yapılan ilk seçim de değil, son seçim de değil” dedi.
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, dün gece Ankara-Keçiören’deki bir kahvehanede vatandaşlarla bir araya geldi.
CHP Ankara İl Başkanı Ali Hikmet Akıllı eşlik ettiği Kılıçdaroğlu, vatandaşlarla sohbet etti.
Umudunu koruyacağını belirten Kılıçdaroğlu, “Verdiğimiz kararlı mücadeleden geri dönmek yoktur. Geri dönmeyeceğiz. Bizim en temel özelliğimiz o. Umutsuzluğa kapılmak bizim kitabımızda yoktur. En zor şartlarda bile umudumuzu koruyacağız. Çünkü bizim umudumuz, daha güzel bir Türkiye inşa etmek, daha karamsar bir tabloyu hayat geçirmek değil. ‘Emekliye 15 bin lira vereceğiz’ dedik. Verilebilir miydi? Verilirdi, niye verilmesin?” dedi.
Öte yandan bir emeklinin “Ben, devlet memuruyum. 36 sene MEB’de görev yaptım. Haysiyetli, şerefli, dürüst… 16 sene garaj amirliği yaptım. En sonda da Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin Bey’in hanımının şoförlüğünü yaptım. O da Halk Eğitim Müdürü’ydü. 3 sene önce emekli oldum. 120 bin lira para aldım. Bugün 9 bin lira para alıyorum. Daha çok iyi şeyler bekliyorduk ama… Bize övüne övüne ‘Yüzde 25 verdim’ diye… Benim maaşıma 2 bin lira yansıdı. Her şeyi görüyoruz, yani vatandaş her şeyi görüyor, biliyor ama dediğiniz gibi, aklımız yetti ama gücümüz yetmedi. Çok mu oy farkı var? Çok az bir oyla kaybettik” sözleri üzerine Kılıçdaoğlu, seçim sonuçlarına değinerek yanıt verdi.
Kılıçdaroğlu, emekli yurttaşa şöyle yanıt verdi:
“Ben de çalıştım, siz de çalıştınız. Çalıştıysak vicdanen müsterihiz. Çalıştık, ne yapalım? Bir işin içinde asıl hedefimiz ne? Kazanmak. Kazansaydık farklı bir şey olacaktı.
Kazanamadık ama bu, dünyanın sonu değil. Yapılan ilk seçim de değil, son seçim de değil. Dolayısıyla biz, yine gücümüzü koruyarak, çok az farkla kaybettik. O zaman oturacağız, konuşacağız. Vatandaşla oturup konuşacağız. ‘Bak kardeşim; vermedin oy, eyvallah.
Ben seni suçlamıyorum. Belki dedin ‘Bunlar daha iyilerini yaparlar. Ama şimdi öyle bir tablo yok. Sen de yaşıyorsun, görüyorsun. O zaman bunun değişmesi lazım’. Bizim vatandaşı ikna etmemiz lazım. Şunu kabul edelim; benim, 85 milyonla tek tek gidip görüşme şansım yok. Bugün bu kahvedeyim, üç ay sonra İstanbul’da başka bir yerdeyim. 15 gün sonra bir başka yerdeyim. Ama görüşeceğim kişiler her zaman sınırlıdır. Televizyonlara çıkabilirsek anlatırız.
Onu da isteyen izliyor, isteyen izleyemiyor. Dolaysıyla televizyonların etkisini de bilmiyorum ama aslolan vatandaşla yüz yüze gelmek ve konuşmaktır. Aslolan budur. Yani karşılıklı güveni oluşturmamız lazım. Bu güveni oluşturmazsak olmuyor.”