Perinçek, Rûdaw’la röportajdaki sözleri için Şeyh Said’in torununu mahkemeye verdi
Haber Merkezi – Vatan Partisi lideri Doğu Perinçek, hakkında “istihbaratçı” ve “gavur” dediği için eski milletvekili Abdulilah Fırat’a karşı tazminat davası açtı. Fırat ise söz konusu sözler için “İstihbaratçı demek hakaret değildir” şeklinde savunma yaptı.
Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, Rûdaw TV’ye verdiği röportajda hakkında sarf ettiği sözler nedeniyle Şeyh Said’in torunu ve eski milletvekili Abdulilah Fırat’ı mahkemeye verdi.
Fırat, Kawa Emin’in sunduğu “Pencemor” programının 2. bölümünde, “Bizim dönemimizde milliyetçilerin teşkilatları vardı. Türkeşçiler MHP’liler diyorduk. Çok güçlüydüler. Ayrıca solcular vardı. Bunların başında da Doğu Perinçek vardı ama kendisi de istihbaratçıydı ve gavurdur” ifadelerini kullanmıştı.
Fırat’tan 100 bin TL manevi tazminat istendi
İstanbul Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesi Hakimliği’ne başvuran Perinçek’in avukatı İbrahim Erdoğan, Fırat’ın sarf ettiği sözlerle müvekkillerinin “onur, şeref ve haysiyeti ile kişilik haklarına saldırı niteliğinde hakaretlerde” bulunduğunu savundu ve yasal faizi ile birlikte 100 bin TL tazminat istedi.
Dava dilekçesinde Fırat ve kullandığı “gavurdur” sözleri hakkında şu gerekçeye yer verildi:
“Davalı, tarihte Türkiye Cumhuriyet'ine silahlı ayaklanma ile anılan Şeyh Said'in torunu olma sıfatıyla yıllarca siyaset yapmış bu kapsamda Refah Partisi'nden Erzurum milletvekili seçilmiş ve yoğunlukla Kürt kökenli mütedeyyin yurttaşlara yönelik siyasi söylemlerde bulunan bir kişidir. Röportaj, Irak Kürt Bölgesel Yönetimi merkezli ve yüz binlerce yerli/yabancı ziyaretçisi olan bir sitede yayınlanmıştır. Kullandığı ifade ile aleni bir şekilde davacı müvekkilin hem kendisi hem geldiği aile soyu itibariyle Müslüman soydan gelmediğini belirterek, şahsi ve aile değerlerine saldırmıştır.
Kullanılan ifadeleri genel çağrışımlardan ziyade hitap edilen kitle açısından düşünüldüğünde, "kökü gavur" ifadesi hiç şüphesiz ki Doğu ve Güneydoğu bölgemizin sosyo-kültürel muhteviyatında farklı bir zemine oturmaktadır. İmparatorluk çağından beridir, emperyalist kışkırtmalar nedeniyle özellikle Ermeni kökenli kesimlerle yaşanan etnik sıkıntılar, boğazlaşmalar ve kavgalar sonucu halkın kültürel dimağına bu tip ifadeler şahsi ve ailevi hakaretamiz bir tipe bürünmüştür.
Günümüzde dahi bölgenin etimolojik ve kültürel örneklerine bakıldığında, bölge halkı kendi arasında gavur/fileh (Kürtçe) ifadesini; ailesinde ve kendisinde Ermenilik bulunduğunu iddia ettiği şahıslara yönelik olarak hakaret kastıyla kullanmaktadır. Dolayısıyla davacı müvekkile dönük olarak bu ifadeleri kullanmak, Doğu ve Güneydoğu bölgesinde yaşayan halkımızda karşılık bulacağı öngörülen bir röportajda özellikle belirtilen yörelerde müvekkilin itibarını düşürmek, aile soyu hakkında gerçeğe aykırı ithamlarda bulunarak onu halkın husumetine maruz bırakmak ve müvekkilin şeref ve itibarına kast etme amacını haizdir.”
Fırat’ın avukatından savunma
Öte yandan Fırat’ın avukatı Muhammed Sabır Fırat ise İstanbul 40. Asliye Hukuk Mahkemesine davaya karşı itirazda bulundu.
İtiraz dilekçesinde davacı tarafın kendi kendine “istihbaratçı” kelimesi üzerinden yorumda bulunduğu ve “varsayım üzerine kendi şahsı için başka menfaatler karşılığında Türkiye'ye yönelen kaos planlarına alet olduğu, kirli odaklardan emir ve talimat almakta olduğu şekilde değerlendirme ve yorumunda bulunduğu” kaydedildi.
Ayrıca Perinçek’in "file" kelimesinin hakaret kastıyla söylediğini iddia ettiğine işaret edilen dilekçede şu ifadelere yer verildi:
“Davacı zorlama ve çarpıtma ile fıle kelimesinden Ermenilik bulunduğunu iddia ettiği şahıslara yönelik olarak hakaret kastıyla kullanıldığını belirtmektedir. Müvekkilin bu şekilde herhangi bir beyanı ve iması dahi olmamıştır.
Davacı yan bu çarpıtmasıyla müvekkilimi zan altında bırakmış ve başka bir amaca hizmet ettiğini ispatlamıştır. Müvekkilimin anlayışında gayrimüslim hukukuna saygısı bulunmakta olup ailesinin Ermeni milleti ile de kadimden beri komşuluk ilişkisi bulunmaktadır. Davacı dava dilekçesindeki bu söylemi ile huzursuzluk çıkarmak ve ara bozma gayesinde olduğu izahtan varestedir.
Hemen belirtmek gerekir ki davacının huzursuzluk çıkarma gayesini dava dilekçesinde kendisi ile alakası olmayan şu hususu dile getirmesi ile de dahada anlaşılır hale gelmiştir. Gazeteci, sayın Abdulilah Fırat'a Abdullah Öcalan hakkında solcu ve Marksist olup olmadığını sormuş ve müvekkil de Öcalan'ın dinsiz olduğunu belirten sözünü davacı yan kendi üzerine almış ve Öcalan hakkındaki ifadelerinin ve davacıya dönük sözünün dinle ilgili olmadığını, kişilik haklarına saldırı teşkil edeceğini şeklinde bir kurgu oluşturmuştur.”
“İstihbaratçı demek hakaret değildir”
Perinçek’in PKK lideri Abdullah Öcalan ile çekilen fotoğrafının da yer aldığı dilekçede, “istihbaratçı” kelimesinin manası izah edilerek, “Başka bir ifadeyle de bir kimsenin, bir ortaklığın veya bir devletin bazı işlerini yapan kimse; temsilci anlamına gelmektedir” denildi ve emsal kararlara dikkat çekildi.
Ayrıca “Fıle” kelimesinin Kürtçe'de özel bir terim olup kelime olarak Türkçe karşılığının bulunmadığına işaret edilen dilekçede, şu tespitler yer aldı:
“Romalılar tarafından Filistin'den sürgün olarak Anadolu'ya gönderilen insanlara Fıle denilmektedir. Bölgede Kürtler, Filistinli anlamında 'File' kullanmaktadır. Fıle'nin Türkçe anlamı hiçbir şekilde ‘gavur’ kelimesinin karşılığını vermemektedir. Ki müvekkilimin videoda da görüleceği üzere ağzından gavur kelimesi çıkmamıştır. Kürtçe sözlüğe baktığımızda Türkçe ‘gavur’ kelimesinin karşılığında ‘gawir, bêdîn’ kelimeleri gözükmektedir.
Müvekkilinin davacının itibarını zedeleme ve anlamsız tartışmaların içine çekme gayreti içerisinde olmadığını, davalının kanaat önderi olması, 50 yılı aşkın siyasi alanda ve ilmi alanlarda çalışması yapması hasebiyle röportajdaki sözün düşünce hürriyeti kapsamında olup eleştiri sınırlarını aşmadığını, kullanılan ‘fıle’ kelimesinin hakaret amacı ile kullanılmadığı gibi aşağılamak veya dini bir anlam yüklemek amacı ile söylenmediği aşikardır.
Davacı taraf bir ispat çabasına girmiş ve aile soy bilgilerini dava dilekçesi içeriğine koymuştur. Hemen belirtmek gerekirse sunulan evraklarda geçmiş soya ilişkin resmi evrak olmayıp şahsi düzenlenmiş evraklar olup resmi bir anlamı bulunmamaktadır. Unutulmaması gereken bir husus şudur ki insan insan olduğu için kıymetlidir. İster Ermeni olsun ister Kürt olsun ister Türk olsun, fark etmeyecektir. Davacı yan bu ince çizgiyi fark etmeyecek bir anlayışla maddi menfaat kastıyla hareket ettiği gözükmektedir.
Perinçek’in “tazminat davalarını kazanç kapısı haline getirdiği” ifade edilen dilekçede, tazminat davasının reddi talep edildi.