Doç. Dr. Vahap Coşkun yeni kabineyi değerlendirdi: Rasyonel politikalara dönülecek
Erbil (Rûdaw) – Akademisyen Doç. Dr. Vahap Coşkun, Erdoğan’ın açıkladığı Cumhurbaşkanı Kabinesinin, Türkiye’de her alanda daha rasyonel bir politikanın izleneceğine dair mesaj içerdiğini söyledi. Coşkun yeni kabine ile birlikte Kürt sorunun çözümü konusunda bir değişikliğin kısa sürede beklenmemesi gerektiğini vurgulayarak, "Türkiye'de çözüm süreci Suriye'deki gelişmelere bağlı" dedi.
Dicle Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Görevlisi ve yazar Doç. Dr. Vahap Coşkun, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın açıkladığı yeni kabineyi değerlendirdi.
Rûdaw’dan Serpil Güneş’e konuşan Coşkun, Erdoğan'ın son dönemde daha rasyonel bir siyasete dönüş yapabileceğini öngördüğünü, yeni kabinede yer alan isimlerin bu tezi güçlendirdiğini söyledi.
Erdoğan'ın son dönemde izlediği siyasetin “normalleşmeden” ve “rasyonelleşmeden” uzaklaştığını belirten Doç. Dr. Vahap Coşkun “Özellikle ekonomi alanda izlenen siyasete, hem içeride hem dışarıda çok sert eleştiriler vardı” ifadelerini kullandı.
Vahap Coşkun “Özellikle Cevdet Yılmaz ve Mehmet Şimşek gibi uzman iki ismin, ekonominin dümenine oturtulması artık akli politikaların izleneceğinin bir işareti olarak okunabilir” tespitinde bulundu.
“Seçimler bittikten sonra iki senaryo öne çıkıyordu” diyen Coşkun, “Bazıları artık Erdoğan'ın önünde hiçbir engelin kalmadığını dolayısıyla kafasına estiği gibi bir siyaset izleyeceğini söylüyordu. Bazıları ise bu Erdoğan'ın son dönemi, dolayısıyla daha rasyonel bir siyasete dönüş yapabileceğini öngörüyordu. Ben de daha rasyonel bir siyasete döneceği kanaati taşıyanlardandım” şeklinde konuştu.
Vahap Coşkun “Genel olarak kabineye baktığımızda, kabinede daha makul isimlerden oluştuğunu, şahin isimlerin yer almadığı yönünde genel bir görüntü olduğunu görmekteyiz” dedi.
“Bana göre bu kabine bize 3 noktada rasyonelleşmenin işaretlerini veriyor” diyen Vahap Coşkun sözlerini şöyle sürdürdü:
“Ekonomide rasyonelleşme bekleyebiliriz”
“Bir; ekonomide rasyonelleşme. özellikle Cevdet Yılmaz ve Mehmet Şimşek ekonominin dümenine oturtulması artık ekonomide akli politikaların izleneceği bir işareti olarak okunabilir. Nitekim Mehmet Şimşek görev devir teslim töreninde yaptığı konuşmada ‘rasyonel politikaları izlemekten başka bir şansımız yok’ diye bir ifade kullandı. Bu aslında nisan-i münasiple eski dönemdeki politikaların, rasyonel olmadığının bir itirafıydı. Dolayısıyla ekonomide rasyonelleşme bekleyebiliriz.
Avrupa ile ilişkiler
İkincisi; Avrupa birliği ile olan ilişkilerin bir toparlanma süreci içerisine girmesi. Türkiye, hem iktisadi hem de siyasi anlamda büyük gelişmeler istiyorsa, bu yolun Avrupa'dan geçtiğini gayet iyi biliyor. Ama son dönemlerde Avrupa ile her alanda ciddi bir kriz içerisine girmiştir. Muhtemelen bu dönemde bu kabine ile birlikte bu konuda da bir normalleşme yoluna gidecek Her seferinde Avrupa ülkelerini açık ve net bir şekilde suçlayan, ağır ithamlar üreten İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun kabine dışında kalması, bu anlamda önemli bir veri olarak kabul edilebilir.
ABD ile ilişkiler
Üçüncüsü ise; ABD ile daha yoğun ilişkilere girilecek bir dönem beklenebilir. Türkiye, son dönemlerde Rusya'ya daha çok yakınlaştı. ABD ile ilişkilerinin gerginleştiği şeklinde bir izlenim vardı.Bu dönemde Amerika ile ilişkileri daha geliştirebilir. Bunun işaretleri verilmeye başlandı, F-16'lar konusu konuşmaya başlandı, İsveç'in Avrupa birliğine üyeliği konusunda Türkiye'nin vetosunun nasıl giderileceği masaya yatırılmaya başladı vesaire. Dolayısıyla burada da bir rasyonelleşme, bir normalleşme sürecine gireceğini düşünebiliriz.”
Erdoğan’ın toplumun genelinde makul karşılanan bir kabine kurmasının altında iki önemli sebep olduğunu dile getiren Coşkun, “Bunlardan bir tanesi ekonomi. Ekonomi açısından artık sınıra gelinmiş olunması. Güven verecek bir ekibi iş başına getirmek ten başka bir çaresi yoktu. Türkiye'nin ve Erdoğan, nitekim gerek Mehmet Şimşek gerek Cevdet Yılmaz gibi son derece itibarlı isimleri getirmesi akıllıca bir adım. Türkiye'nin ekonomisini toparlanması yönünde birtakım hamleler yapması beklenebilir. İkincisi 10 ay sonra yapılacak olan yerel seçimler. Büyük şehirlerde ortaya çıkan tablo mevcut politikaların sürdürülmesi halinde AK Parti'nin Büyük şehirlerde kaybetmesi ihtimali” şeklinde konuştu.
“Kürt sorunun çözümü konusunda bir değişikliğin yapılması zor gözüküyor”
Yeni kabine ile birlikte Kürt sorunun çözümü konusunda fazla bir gelişme beklemediğini dile getiren Vahap Coşkun bu konuda şunları söyledi:
“Kürt sorunun çözümü konusunda bir değişikliğin yapılması zor gözüküyor. Ama Erdoğan yemin töreni sonrası konuşmasında ‘yüzyıllık cumhuriyetin tüm kitlelerle barışması gerektiğinden’, ‘bir kardeşlik hukuku’ndan bahsetti. Yani seçim döneminde kullandığı dilden tamamıyla ayrı bir dil kullandı. Seçim döneminde çok kutuplaştırıcı ve çok daha ayırıcı bir dile girmişken şimdi daha birleştirici bir dil kullanmaya başladı. Bu Kürt sorununun siyasi mekanizmalarda tartışılması için bir ortam yaratabilir. Ama dediğim gibi bu konuda daha ihtiyatlı olmak gerekir.”
HÜDA PAR, HDP'nin yerine mi ikame ediliyor?
AK Parti listelerinde seçime giren HÜDA PAR'ın Kürt sorunun çözümünde muhatap alınacağı, HDP'nin muhataplıktan çıkarılacağına dair yorumlar hakkında da konuşan Vahap Coşkun, “Bunun sosyolojik ve siyasi anlamda mümkün olmadığı kanaatindeyim. HÜDA PAR’ı HDP'nin yerine ikame etme, tamamen devre dışı bırakarak bir çözüm süreci izlemenin mümkün olmadığını düşünüyorum” diyerek sözlerini şöyle sürdürdü:
“Çözüm süreci Suriye’deki gelişmelere bağlı”
“Ben tekrardan bir çözüm sürecine girilmesinin, Türkiye'deki şartlardan ziyade -Türkiye'deki şartlar da elbette önemli- Suriye'deki gelişmelerle yakından bağlantılı olduğunu düşünüyorum. Eğer Suriye'de asgari bir mutabakata varılabilirse, orada bir zemin oluşturulabilirse bu Türkiye'de yeni bir sürecin başlamasını kolaylaştıracak denilebilir.
Daha önce de bir kaç kez ifade etmiştim. Erdoğan'ın en önemli vasıflardan bir tanesi pragmatist bir lider olması. Değişen şartlara kendisini uydurması, değişen şartlara göre siyasetinde ve siyasal tercihlerinde değişikliğe gitmesi söz konusu. Dolayısıyla önümüzdeki dönemlerde Suriye'deki gelişmeler tekrardan bir sürecin önünü açacak şekilde ilerlerse o zaman Erdoğan, bu adımları atmaktan imtina etmez. Gerekli tüm aktörlerle de görüşür, PKK ile de görüşür HDP ile de görüşür. Bu görüşmenin de toplumun yararına olduğu konusunda kendi seçmenini ikna edebilir diye düşünüyorum. Bunu tabii ki şartlar belirleyecek, yoksa HDP'nin devre dışı kalacağı, burada çözüm muhataplarının değişeceği bunun HÜDA PAR olacağı şeklindeki yorumları, ben çok aşırı ve erken yapılmış değerlendirmeler olarak görüyorum.”
"MİT’in daha yoğun mesai sarf edeceği bir dış politika"
Erdoğan’ın dış politikada diplomasiyi öne çıkaran bir yaklaşımı benimseyeceğini belirten Coşkun, “Yemin törenindeki konuşmasında tekrardan Atatürk'ün ‘yurtta sulh cihanda sulh’ sözünü işaret etti. Dolayısıyla dış politikada da bir değişikliğin olmasını bekleyebiliriz” dedi.
Dışişleri Bakanlığına Hakan Fidan’ın getirilmesini değerlendiren Coşkun, “Hakan Fidan, Erdoğan'ın en çok güvendiği aktörlerden bir tanesi. Uzun süreden beri milli istihbarat teşkilatının başında. Fidan’ın döneminde istihbarat teşkilatı aynı zamanda dış operasyonları da yapan bir birim haline getirildi. Buradan belki iki sonuç çıkarılabilir; Bir tanesi komşularıyla daha diplomasi ve konuşmayı öne çıkaran bir politik hatta girecektir. Bu başlıkların bir tanesi muhakkak Suriye olacaktır. Suriye-Türkiye ilişkilerinde belirli bir noktaya gelindi, dışişleri bakanlıkları düzeyinde görüşmeler başladı. Muhtemelen bu görüşmeler derinleşerek devam edecek. Taraflar karşılıklı kartlarını açacak ve o kartlar üzerinden yeni bir oyun inşa etmeye çalışacaktır. İkincisi Hakan Fidan'ın MİT arka planı düşünüldüğünde önümüzdeki süreçte dışişlerinde MİT’in daha yoğun bir şekilde mesai sarf edeceği bir döneme girebiliriz diye düşünüyorum” ifadelerini kullandı.