Haber Merkezi – DEM Parti Eş Genel Başkanı Hatimoğulları, “Bu kaos sürecinde Suriye’de, Rojava’da Kürtlerin kazanımlarını yok etme hevesine ve fırsatçılığına sakın ola girmeyin. Ortadoğu’daki hesap çarşıya uymaz. Rojava’da yaşayan Kürtlere mızrak, Türkiye’deki Kürtlere zeytin dalı uzatmak olmaz, olamaz” dedi.
DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, haftalık meclis grup toplantısında yaptığı konuşmada güncel gelişmeleri değerlendirdi.
Hatimoğulları’nın konuşmasında öne çıkanlar şöyle:
“Değerli halklarımız, küresel hegemonya mücadelesi giderek kızışıyor. Bu kızışmalar birçok yerde sıcak çatışmalara dönüşmüş durumda. Dünya kapitalist sisteminin krizi, her geçen gün daha da derinleşmektedir. Bu krizi aşmak için oluşturulan ittifaklar ve yeni kamplaşmalar söz konusudur. Ticaret savaşları, enerji hatları, jeopolitik rekabet ve yapay zeka egemenliği üzerinden gerilimler gittikçe artıyor. Soğuk savaştan bu yana en sıcak süreçlere tanıklık ediyoruz. Bu kaosun odağında ise tarihi kırılmaların yaşandığı Ortadoğu var. Bitmeyen çatışma ve savaşların yarattığı kırılmalar her yerde taşları yeniden oynatıyor. Ortadoğu’da düzensizlik üzerinden yeni bir düzen ikame edilmeye çalışılıyor. Maalesef her zaman olduğu gibi, emperyalizm savaşının bedelini bölgenin halkları en ağır şekilde ödüyor. Katliam, yıkım ve göç dalgalarıyla yeniden karşı karşıyayız. Halep’ten Tel Rıfat’a, Şehba’ya kadar.
“El Kaide ve IŞİD uzantıları olan bu örgütler kimin vekalet savaşını yürütüyor?”
Birkaç gündür devam eden çatışmalarda on binlerce insan göç yollarına düştü. İsrail ile Lübnan arasında bir anlaşma imzalandı ama bu anlaşmanın daha mürekkebi kurumadan Suriye’de savaş ve çatışma yeniden başladı. Tüm dünyada terör örgütü olarak kabul edilen Heyeti Tahrir Şam (HTŞ) ve onunla birlikte SMO, Suriye’nin çeşitli yerlerine saldırılar gerçekleştiriyor.
SMO’yu hatırlayacaksınız; Türkiye’nin eğitip donattığı, bütün lojistiğini, hatta maaşlarını sağladığı örgütün ta kendisi. Biz buradan soruyoruz: HTŞ, SMO gibi El Kaide ve IŞİD uzantıları olan bu örgütler kimin vekalet savaşını yürütüyor? Bu sorunun yanıtını bekliyoruz. Suriye’nin en önemli kentlerinden olan Halep'e girdiler. Halep; Arapların, Kürtlerin, Ermenilerin, Süryanilerin, Alevilerin, Hıristiyanların ve Sünnilerin savaşa rağmen barış içinde yaşamayı başardığı bir kent. Bu kentlere, vekalet savaşı yürüten bu çeteler zorla çökmeye çalışmaktadır.
“Rojava’da yaşayan Kürtlere mızrak, Türkiye’deki Kürtlere zeytin dalı uzatmak olmaz”
Tel Rıfat’a yönelik çete saldırıları devam ediyor. Biz bu filmi 2011’de Suriye savaşı başladığı zaman izlemiştik. Bu filmin şimdi yeni sahnelerini izliyoruz. Bugün Ortadoğu’da, Gazze’den Hayfa’ya, Beyrut’tan Halep’e aynı savaşın izdüşümleri yaşanıyor. Ortadoğu’da 7 Ekim 2023’te başlayan savaş denklemi daha da karmaşık bir hal almış durumda. “Lübnanlaşma” riski bugün Türkiye dahil bütün bölge ülkeleri için vardır. Bölgeye fetihçi gözlerle bakan ve kendi iç barışını öteleyen her yaklaşım, emin olun ki Lübnanlaşmak demektir. Türkiye’de iktidarın bu konuyla ilgili çıkaracağı dersler olduğunu düşünüyoruz. Bu dersleri çıkarmalarını ümit ediyoruz.
Buradan devlet aklı ve yürütme erkine sesleniyorum: 2011 Suriye savaşına müdahil olarak büyük bir yıkımın parçası oldunuz. Yeni maceraların peşinden koşmayın, vekil güçlerinizi sahaya sürmeyin. Neo Osmanlıcı hayallerinizden vazgeçin. Ortadoğu siyasetini, Suriye politikasını bu öfkeyle yürüttüğünüz sürece ülkeyi daha beter bir felakete sürükleyeceksiniz. Bu kaos sürecinde Suriye’de, Rojava’da Kürtlerin kazanımlarını yok etme hevesine ve fırsatçılığına sakın ola girmeyin. Ortadoğu’daki hesap çarşıya uymaz. Rojava’da yaşayan Kürtlere mızrak, Türkiye’deki Kürtlere zeytin dalı uzatmak olmaz, olamaz!
“Sınırın öte tarafındaki Kürtlere saldırarak Türkiye’de iç barışı sağlamak mümkün değildir”
1 Ekim’den bugüne kadar MHP Genel Başkanının bazı mesajları oldu. DEM Parti olarak, bizler de onurlu bir barış, Kürt sorununun demokratik bir zeminde çözülmesi için acaba bir fırsat doğar mı diye baktık. Bakmaya da devam ediyoruz. Ortadoğu’daki her gelişmede Kürtlerin kazanımlarını boğmaya çalışan akıl, doğru bir akıl değildir. Çözüme hizmet eden akıl hiç değildir. Bu akıl Kürt kazanımlarını yok etme aklıdır. Bu akıl Ortadoğu’da kaos ve istikrarsızlaşmayı derinleştiren bir akıldır.
Dünyada hangi gelişme olursa olsun, Kürt karşıtlığı ve halkların ortak yaşam umudunu ortadan kaldırma üzerinden davranan aklın ta kendisidir. Şu çok iyi bilinmeli ki sınırın öte tarafındaki Kürtlere saldırarak Türkiye’de iç barışı sağlamak mümkün değildir. Suriye’ye çomak sokmak, yeni felaketlerin kapısını açacaktır. 2011’den beri deneyimlediğimiz üzere, yayılmacı hayaller ve Neo Osmanlıcı politikalarla Kürtlerin kazanımlarını ortadan kaldırmaya çalışmak ne Türkiye halklarına ne Türkiye’ye fayda getirmedi, getirmez de. İktidarın IŞİD, El Nusra ve türevi örgütlere sunduğu katkıların zararlarını sadece Suriye ve bölge halkları değil; aynı zamanda Türkiye ve batı ülkeleri de yaşadı. Türkiye ve Avrupa ülkelerinin en önemli kentlerinde her gün bombalar patladı, katliamlar yaşandı. Biz bu gerçekliği gayet iyi biliyoruz.
“Ortadoğu’da şiddetin her yayılışı bir felakettir; gelin, bölgesel barış jeopolitiğini hayata geçirelim”
IŞİD pratiğini ve anlayışını sergileyen HTŞ’nin sadece Suriye’de değil, Türkiye ve bütün dünyada zarar üreteceği bilinmelidir. IŞİD ve türevi örgütler olan HTŞ’yi, SMO’yu ve koalisyonda yer alan diğer örgütleri düzeltme yaparak bizlere satmaya sakın ola kalkmayın. Bunların pratiğini El Kaide’den, El Nusra’dan, IŞİD’den gayet iyi biliyoruz. Bundan heves devşirmeye çalışıyorsanız, çok büyük yanılıyorsunuz.
Döner bu tehlike sizi vurur. Reyhanlı Sınır Kapısında, SMO’nun maaşlarını ödemediğiniz zaman Türk bayrağını nasıl yaktıklarını ve Türkiye’ye karşı nasıl eylem gerçekleştirmek istediklerini de hatırlatmak isterim Türkiye kamuoyuna. Ortadoğu’da şiddetin her yayılışı hem Türkiye için hem de bütün bölge için bir felakettir. Gelin, bölgesel barış jeopolitiğini hayata geçirelim. Gelin, içeride ve bölgede barış ilkesini hayata geçirelim. Kürt halkı ve onun özgürlük mücadelesinin yanında dayanışma içinde olan halklar ve demokrasi güçleri, hem Kürt halkının kazanımları için hem demokratik bir Suriye’nin oluşması için hem de demokratik ve barışçıl bir Ortadoğu ikliminin oluşması için mücadele etmeye devam edecektir.
“Ortadoğu’da işgalciler ve sömürgeciler kaybedecek; halklar kazanacak, barış kazanacak”
Bu saldırılar hepimize ve geleceğimize dönüktür. Bunları asla kabul etmiyoruz, etmeyeceğiz. DEM Parti olarak, bölgede yaşanan kaosun hangi güçler tarafından çıkarıldığını ve kimin kimden ne çıkar elde etmek istediğini gayet iyi biliyoruz. Ortadoğu’da nelerin olup bittiğini gayet iyi biliyoruz. Bizim safımız belli: Biz demokrasi ve özgürlükten yanayız. Bizim mücadelemiz, Kürt sorununun demokratik ve barışçıl çözümünden yanadır. Sözde değil özde demokratik bir Ortadoğu inşasından yanadır.
Halkın doğduğu topraklarda doyabilmesinden ve bütün farklılıklarımızla ortak bir yaşamı inşa etmekten yanayız. Dünya nükleer savaş gibi bir tehdidin altındayken, dünyayı emperyalist kutuplar arasındaki çatışmalar kurtaramaz. Çare o değildir. Çare barıştır. Barış bütün sınırlar için en önemli güvenlik yöntemidir. Biz bu mesajı, 2011’de Suriye savaşı başladığından bu yana her kürsüye çıktığımızda verdik. Türkiye 911 kilometrelik sınırında barışı sağlayabilirse güvendedir. O nedenle barış, güvenlik açısından silahtan, tanktan ve toptan çok daha etkili bir yöntemdir. Burada bunun altını bir kez daha çiziyoruz. Hiç kimsenin şüphesi olmasın ki çeteler ve onların arkasındaki güçler yenilecek. Ortadoğu’da zalimler kaybedecek, mazlumlar kazanacak. İşgalciler ve sömürgeciler kaybedecek; halklar kazanacak, barış kazanacak. Aştî demeye devam edeceğiz!
“Muhalefet partileriyle kayyımlar ve Kürt meselesinin çözümü konusunda ortaklaştık”
Ekonomik krizin bu kadar derinleştiği, kayyım gasplarının bu kadar yoğunlaştığı, bölgesel savaşın küresel ölçeğe evrilme ihtimalinin bu kadar büyüdüğü bu dönemde, DEM Parti olarak muhalefetteki siyasi partileri ziyaret ettik. Eş Genel Başkanımız Tuncer Bakırhan ve heyetimizle beraber siyasi partilere, emek-meslek örgütlerine, sendika ve derneklere ziyaretler gerçekleştirdik. Bu ziyaretlerimizde, kayyımın demokrasi karşıtı bir rejim olduğunu hep birlikte söyledik. Türkiye tarihinde ilk kez, bu kadar farklı geleneklerden gelen siyasi anlayışlar olarak kayyım, demokrasi ve Kürt sorununun çözümü konusunda çok geniş bir yelpazede ortaklaştık. Sayın Davutoğlu, Sayın Babacan, Sayın Erbakan ve Sayın Özel kayyımlara karşı demokratik mücadele konusunda da çağrılarını yaptı. Görüştüğümüz bütün siyasi parti liderleri, kayyım rejiminin hukuksuz olduğunu, halk vicdanında mahkum edildiğini ve derhal son bulması gerektiğini ifade etti. Muhalefet, yerel yönetimlere merkezi bir müdahalenin olmaması gerektiği mesajını güçlü bir şekilde verdi.”
Yorumlar
Misafir olarak yorum yazın ya da daha etkili bir deneyim için oturum açın
Yorum yazın