Erdoğan’dan Fransa’daki sokak olayları hakkında açıklama

Haber Merkezi – Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Fransa’da bir gencin polis tarafından öldürülmesinin ardından başlayan gösteriler hakkında, “Tarih boyunca olduğu gibi bugün de rüzgar ekenler fırtına biçmektedir. Kamu malına zarar verilmesini, sokakların yakılıp yıkılmasını, mağazaların yağmalanmasını elbette tasvip etmiyoruz” ifadelerini kullandı.

Kabine Toplantısı'nın ardından açıklamalarda bulunan Erdoğan, başta depremde en çok yıkıma uğrayan Hatay, Adıyaman, Maraş olmak üzere, 11 vilayetimizin tamamında ihya ve inşa çalışmaları şu anda devam ettiğini söyledi.

“Bizim ana gündem maddemiz deprem bölgesidir”

Erdoğan, Ekim-Kasım ayından itibaren yapımı tamamlanan konutların teslimatına başlayacaklarını aktardı.

“Başkaları ne yaparsa yapsın, bizim ana gündem maddemiz deprem bölgesidir” diyen Erdoğan, “Deprem mağdurlarımızın sıkıntılarını çözmektir. Son Adıyaman ziyaretimizde vatandaşlarımızın yolumuzu keserek açtığı o pankartı asla unutmadık ve unutmayacağız. Depremzedelerimizi, iyilik etmeden başa kakan namertlere muhtaç eylemeyeceğiz. Sandıkta milletten yediği tokadın acısını afetzedelerden çıkaran faşist zihniyete rağmen, oylarının rengine ve siyasi tercihlerine bakmadan deprem bölgesinde yaşayan tüm vatandaşlarımızı kucaklamaya devam edeceğiz” ifadelerini kullandı.

“(Rusya-Ukrayna savaşı) Bedelini de asker, sivil, on binlerce insan ödedi”

İstanbul sürecinin Rusya-Ukrayna savaşını sona erdirecek tarihi bir fırsat olduğunu belirten Erdoğan, “Taraflara onurlu çıkış imkanı sunan bu fırsat değerlendirilebilseydi bugüne kadar yaşanan yıkım ve gözyaşı olmayacaktı. İstanbul süreciyle başlayan Tahıl Mutabakatı ve esir takaslarıyla devam eden diplomatik gayretler maalesef savaş lobisi tarafından engellendi, yıpratıldı. Bunun bedelini de asker, sivil, on binlerce insan ödedi” dedi.

Erdoğan şöyle devam etti:

“Muhalefetin adayının Rusya ile aramızda kriz çıkarmayı amaçlayan asılsız ithamları bu senaryonun bir parçasıydı. Sadece Türkiye'nin çıkarlarına değil, Türk demokrasisine de zarar veren bu iddialarla ilgili ortaya tek bir somut delil konulmadı. İddialar yalanlandıktan sonra seçim atmosferinde niçin böyle bir provokasyona girişildiğine dair muhalefet cenahından kamuoyunu tatmin edecek, şüphe bulutlarını dağıtacak hiçbir açıklama da gelmedi. Son 1,5 yılda bunun gibi sayısız örnekle, kışkırtmayla, Türkiye'yi zorda bırakmayı hedefleyen art niyetli teşebbüsle karşı karşıya kaldık. Hükümet olarak bunların hiçbirine kulak asmadık. Bölgemizdeki ateşin kıvılcımının Türkiye'ye sıçramasına izin vermedik. Savaşa, odun taşımak yerine, barışın tesisi için gayret sarf ettik."

Türkiye’nin halen Rusya ve Ukrayna ile aynı anda görüşen, diyalog kanallarını işleten, acil sorunlara çözüm önerileri geliştiren tek ülke olduğunu belirten Erdoğan, "Her iki ülkenin devlet başkanıyla yakın temasımız devam ediyor. Çatışmaları, derinleştirme riski taşıyan her olayda inisiyatif alıyoruz. İnşallah bundan sonra da dengeli duruşumuzu muhafaza edeceğiz. Türkiye'nin çevresinde huzuru hakim kılana kadar diplomatik çabalarımızı sürdüreceğiz" diye konuştu.

"Kur'an-ı Kerim mushafı yakma diye bir özgürlük olamaz"

Erdoğan, İsveç'in başkenti Stockholm'de mukaddes kitap Kur'an-ı Kerim'e yönelik gerçekleştirilen saldırının herkesi öfkelendirdiğini belirtti.

"2 milyar Müslümanın hissiyatını hiçe sayan bu sapkınlığın, bırakın fikir özgürlüğünü, en temel insani değerlerle bağdaşması mümkün değildir" diyen Erdoğan, bunların İslam düşmanlığından beslenen nefret suçları olduğunu söyledi.

Bu nefret suçunun polis korumasında işlenebilmesinin ise çok daha vahim olduğunu vurgulayan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Dünyanın hiçbir medeni ülkesinde insanların kutsallarına yönelik saldırılar, düşünce hürriyeti olarak nitelenemez. Nasıl kiliseyi, havrayı veya bir başka inancın mabedini ateşe vermek özgürlük değilse Kur'an-ı Kerim mushafı yakma diye bir özgürlük olamaz. Bizim nazarımızda, camilerimizi hedef alan eylemler ile kutsal kitabımıza yapılan rezil saldırılar arasında hiçbir fark yoktur. Bu gerçeği aslında nefret suçlarına imza atanlar kadar buna izin verenler, göz yumanlar da çok iyi biliyor.

Söz konusu kendi güvenlikleri olunca hiçbir hak, hukuk, ilke tanımayanlar sıra Müslümanların kutsallarına gelince birden fikir özgürlüğünü hatırlıyor. Bu zihniyetin elinde 'fikir hürriyeti', İslam düşmanlığı ve yabancı karşıtlığının tüm biçimlerini meşrulaştıran bir araç konumundadır. Stockholm'de Kurban Bayramı'nın ilk günü hem de bir cami önünde gerçekleştirilen menfur eyleme münferit bir hadise gözüyle bakamayız. Bu saldırıları batıda habis bir ur misali hızla yayılan İslam ve Müslüman düşmanlığı hastalığının yeni tezahürleri olarak görüyoruz. Batı dünyası özellikle bu hastalıkla mücadele noktasında hiçbir adım atmıyor."

"Sokak olayları meşru bir hak arama metodu olamaz"

Fransa'da başlayan, kısa sürede diğer ülkelere yayılan olayların kökünde bu zihniyetin inşa ettiği sosyal mimarinin bulunduğunu belirten Erdoğan, şunları kaydetti:

"Sistematik şekilde baskı gören kamusal hayatın dışına itilen varoşlarda, gettolarda yaşamaya mahkum edilen göçmenlerin çoğu Müslümanlardır. Şiddet, maalesef şiddeti doğurmuş ve bugünkü hadiseleri tetiklemiştir. Tarih boyunca olduğu gibi bugün de rüzgar ekenler fırtına biçmektedir. Kamu malına zarar verilmesini, sokakların yakılıp yıkılmasını, mağazaların yağmalanmasını elbette tasvip etmiyoruz. Sokak olayları meşru bir hak arama metodu olamaz. Ancak bu sosyal patlamadan, otoritelerin de ders çıkarması gerektiği açıktır.

Benzer vakalar ülkemizde yaşandığında bizlere hak, hukuk ve demokrasi dersi verenlerin, meydanlarda kamp kurup yirmi dört saat canlı yayın yapanların bugün derin bir sessizliğe bürünmesi ayrıca manidardır. Dışişleri Bakanlığımız özellikle bugünlerde Fransa'ya gidecek olan veya orada yaşayan vatandaşlarımıza gereken uyarılarda bulundu. Büyükelçiliklerimiz ve konsolosluklarımız her zaman vatandaşlarımızın yanındadır. Biz de ilgili birimlerimizle süreci yakından takip ediyoruz. Endişeyle karşıladığımız son hadiselerin daha fazla kan akmadan, şiddet sarmalı daha fazla büyümeden, bir an önce sona ermesini diliyoruz. Bu olayların göçmenlere ve Müslümanlara yönelik yeni bir baskı, yıldırma, sindirme furyasına yol açmasından da kaygı duyuyoruz. Daha çok kısıtlama, daha fazla ötekileştirmeye, adaletsizliğin daha fazla derinleşmesine sebep olacaktır. Bu da gelecekte daha vahim olayların fitilini ateşleyecektir. Biz yüz binlerce vatandaşımızın yaşadığı hiçbir ülkenin böyle bir girdaba sürüklenmesini istemeyiz. Hele hele ırkçı nefretin, insanımızı hedef almasına izin veremeyiz."

"Türkiye olarak geri adım atmayacağımızın bilinmesini istiyoruz"

Fransa'daki sokak olaylarının tüm boyutlarıyla titizlikle incelendiğini, Stockholm'de bir caminin önünde Kur'an-ı Kerim yakılmasının ardından çok net bir şekilde tepki gösterildiğini belirten Erdoğan, şöyle konuştu:

"İslam İşbirliği Teşkilatı da bu konuda hemen harekete geçti. Terör örgütleriyle ve İslam düşmanlığıyla kararlı mücadelenin kırmızı çizgimiz olduğunu açıkça ifade ettik. Teröre destek vererek, teröristlere alan açarak sokakları, caddeleri, şehrin en merkezi meydanlarını teröristlere tahsis ederek Türkiye'nin dostluğunun kazanılmayacağını artık herkesin kabullenmesi gerekiyor. Muhataplarımız bu gerçeği ne kadar kısa sürede içselleştirirse süreç o derece sağlıklı işleyecektir. Ülkemizin duruşu, beklentileri, bizlere verilen taahhütler bellidir. Biz geçen sene neyi savunuyorsak bugün de aynı ilkeleri savunuyoruz. Oyalama taktikleriyle vakit kaybetmek yerine verilen sözlerin tutulmasının daha akılcı, daha faydalı ve devlet ciddiyetine yakışır bir yöntem olacağına inanıyoruz."

"Halkımızı enflasyona ezdirmeme prensibimize sahip çıkıyoruz"

Meydanlarda millete verdikleri sözleri unutmadıklarını belirten Erdoğan, “Bir önceki kabine toplantılarımızda çiftçilerimizden gençlerimize toplumumuzun çeşitli kesimlerine yönelik müjdelerimizi paylaştık. Ardından 2023 yılının ikinci yarısında brüt asgari ücret tutarını 13 bin 414 liraya, net asgari ücret tutarını ise 11 bin 402 liraya yükselttik. Böylece asgari ücrete yüzde 34 gibi enflasyonun üzerinde refah payını da içeren zam yaptık” dedi.

“Son 21 yıldır kararlılıkla sürdürdüğümüz halkımızı enflasyona ezdirmeme prensibimize bugün de sahip çıkıyoruz” diyen Edoğan sözlerini şöyle sürdürdü:

“Özellikle toplumumuzun kırılgan kesimlerini hayat pahalılığının etkilerinden korumaya çalışıyoruz. Fahiş kira artışlarına karşı geçen sene devreye aldığımız üst sınır uygulaması bu tedbirlerden biriydi. Konut kira sözleşmelerinde artırım oranını yüzde 25 ile sınırlandırmıştık. Temmuz ayında yenilenecek konut kira sözleşmeleri için de aynı sınır uygulanmaya devam edecektir. Sıfır ve ikinci el araç fiyatlarında oluşan balonu da yakından takip ediyoruz. Ekonomik şartlardan ziyade açgözlülükten kaynaklanan bu meselenin üzerine gideceğiz. Ticaret Bakanlığımız denetimlerini daha da sıklaştıracak. Stokçuluk ve fırsatçılık yapanlara asla müsaade edilmeyecek. Milletin canını yakanlardan hukuk ve serbest piyasa kuralları içerisinde muhakkak hesap soracağız."

Memur ve emekli maaşı zammı

Erdoğan, "9 günlük bayram tatiline rağmen dış ticaret rakamlarında güzel haberler geliyor. Yıl sonu hedefimiz olan 265 milyar dolara ulaşacağımız kanaatindeyim" şeklinde konuştu.

Türkiye Aile Destek Programı'nı bu yıl da devam ettirme kararı aldıklarını açıklayan Erdoğan, memur ve emekli maaşı zammı ile ilgili "5 Temmuz'da 6 aylık enflasyon oranlarının belli olmasıyla, memur ve emeklilerimize verdiğimiz sözleri yerine getireceğiz" ifadelerini kullandı.