Rûdaw TV'de Hevidar Zana'nın konuğu olan araştırmacı ve akademisyen Cuma Çiçek, Türkiye'de gündemde olan yeni çözüm süreciyle ilgili değerlendirmelerde bulundu.
Çiçek, Selahattin Demirtaş'ın eşini ziyaret etmesine izin verilmesinin siyasi bir jest olduğunu belirterek, hükümetin bu adımla yeni bir sürece zemin hazırlamak istediğini söyledi.
Çiçek, hükümetin bugüne kadar sadece PKK'nin silah bırakmasına odaklandığını, ancak ilk kez demokratikleşme ve reformlardan bahsettiğini vurguluyor. Bu adımların Kürt meselesinin doğrudan çözümüne yönelik değil, şiddet ortamını sona erdirerek süreci hukuki zemine taşıma amacı taşıdığını dile getirdi.
Kürt siyasetinin çok sesli bir yapıya sahip olduğunu belirten Çiçek, silahların gölgesinin kalkması halinde siyasi alanın genişleyebileceğine dikkat çekiyor. Ancak Kürt partilerinin bu süreçte kendilerini dönüştürmesi gerektiğini ifade ediyor.
Toplumun sürece temkinli yaklaştığını belirten Çiçek, halkın yalnızca silah bırakmayı değil, dil, yerel yönetimler, ekonomik ve siyasi haklar gibi alanlarda reformlar beklediğini söylüyor.
Çiçek, reformların kapsamlı olmayacağını, ancak Kürt meselesinin çözümüne zemin hazırlayacak yasal düzenlemelerin gündeme gelebileceğini belirtiyor. Özel Kürtçe okulların açılması, kayyımların kaldırılması ve anadil üzerindeki yasakların gevşetilmesi gibi adımların atılabileceğine işaret etti.
Cuma Çiçek, mevcut sürecin önceki barış süreçlerinden farklı olarak Kürt meselesinin çözümünü değil, şiddet ortamını sona erdirmeyi hedeflediğini belirtti. Sürecin hukuki ve siyasi zemine taşınması gerektiğini vurgulayan Çiçek, Kürt siyasi partilerinin, sivil toplum kuruluşlarının ve medyanın daha fazla rol alması gerektiğine dikkat çekti. Ayrıca, toplumun sadece silah bırakmayı değil, dil, yerel yönetimler ve siyasi haklar gibi alanlarda reformlar beklediğini ifade etti.
Sürecin dinamik olduğunu vurgulayan Çiçek, aktörlerin pozisyonlarının ve çabalarının, çerçevenin genişleyip genişlemeyeceğini belirleyeceğini ifade etti.
Cuma Çiçek, silahların gölgesinde kalan Kürt siyasetinin şimdi daha geniş bir siyasi alan kazanabileceğini dile getirdi. Kürt aktörlerinin sürecin merkezine yerleştiğini vurgulayan Çiçek, en büyük sınavın Kürt partilerinin kendilerini demokratikleşme ve dönüşüm sürecine adapte edip edemeyeceği olduğunu kaydetti. Reformların kapsamlı olmayacağını ancak siyasi çözüm için bir zemin oluşturabileceğini söyledi.
Akademisyen-araştırmacı Cuma Çiçek’e sorulan sorular ve yanıtları şöyle:
Rûdaw: Uluslararası ilişkiler ve siyaset alanında uzman bir araştırmacı ve akademisyen Sayın Cuma Çiçek Diyarbakır’dan konuğumuz. İyi günler Sayın Çiçek, ilk sorum Demirtaş hakkında olacak. Bu telefon görüşmeleri ya da Demirtaş'ın İstanbul'da ameliyat olan eşini ziyaret etmesi neyin işareti olabilir?
Cuma Çiçek: Çok teşekkür ederim öncelikle davetiniz için. Bu önemli bir jesttir, yani Demirtaş’a, İstanbul'da ameliyat olan eşinin yanında bulunması Sayın Erdoğan tarafından izin verilmiş bir jesttir.
Demirtaş ordayken Bahçeli de telefonla aradı ve bu meselenin kamuoyuna duyurulmasını istedi. Yani, hem Erdoğan'ın talimatı hem de Bahçeli'nin telefon görüşmesi, bunun siyasi bir jest olduğunu gösteriyor.
Bu, zemin hazırlama girişimidir. Hükümet bugüne kadar ne müzakere ne de pazarlık olduğunu reddediyordu, sadece PKK'nin silah bırakmasını amaçladığı belirtiyordu. Ancak Öcalan'ın yaptığı son çağrının ardından hükümet ilk defa demokratikleşmeden bahsetti. Bu, bazı reformların gelebileceğinin sinyalini verdi. Geçen yıl bir hukuk komisyonu kuruldu, 20'den fazla kişi yer aldı ve yasal düzenlemeler üzerinde hazırlık yapıyorlar.
Tahminime göre, PKK'nin silah bırakacağı zamana kadar bir ortamda birkaç ay daha bazı jestler devam edebilir. Demirtaş gibi figürlerin ya da eski Diyarbakır Belediye Başkanı Selçuk'un gibi isimlerinin serbest kalması gündeme gelmesi mümkündür. Dil meselesinde bazı sinyaller gelebilir veya Rojava meselesinde yeni bir siyaset şekli ortaya çıkabilir. Ancak, bu jestlerin sınırlı kalması da muhtemeldir.
Toplum şuana kadar meseleye mesafeliydi. Ne olduğunu anlamaya çalışıyor olduğu için bu mesafe henüz kapanmış değil. PKK'nin silah bırakması ve toplumun sürece dahil edilmedi için angajman gerekiyor, bazı jestlere ihtiyaç duyuluyor. Zaten PKK silah bırakacaksa Demirtaş’ı içerde tutmak mümkün değildir.
Rûdaw: Sayın Çiçek, sizce bu süreç gerçekten barış ve çözüm sürecine dönüşebilir mi?
Cuma Çiçek: Şu anda devam eden sürecin, önceki barış süreçlerinden temel bir farkı var. 1999-2015 arasında üç barış süreci vardı. Ve bu 3 barış sürecinin hepsinde Öcalan, Kürt meselesinin siyasi çözümü ile silah bırakma müzakerelerini bir arada yürütüyordu. Ancak şu anki sürecin öncekinden büyük bir farkı var. Hedef, Kürt meselesini çözmek değil, şiddet ortamını sona erdirmek. Şiddet zemininden meseleyi çıkarak, hukuk ve yasal zemine taşımayı hedefliyorlar. Çözüm değil, çözümün başlangıcı olacak. En büyük fark bu. Bu, hukuki ve siyasi zemine oturtulmadığı sürece çözüm olmaz, sadece bir başlangıç olabilir.
Dolayısıyla, Kürt siyasi partileri, sivil toplum kuruluşları ve medya daha fazla rol ve sorumluluk almalıdır. Dediğim gibi bu çözüm değil demokratik ve hukuki zeminin yaratılmasının zemininin yaratılmasıdır.
Bu zemin, Kürt meselesinin siyasi ve hukuki tartışmalara açılmasını sağlar.
Rûdaw: Peki, bu süreç Kürt siyasetini nasıl etkiler? Kürt siyasetinde çok sesliliğin olmadığını, silahların gölgesinde bir siyasetin baskın olduğu, elinde silah olan kısmın son sözü söylediğine dair bazı eleştiriler vardı.
Cuma Çiçek: Geçmişte de Kürt siyaseti çok sesliydi. DEM Parti’nin üyelerine baktığınızda çok sesli ve renkli olduğunu görüyoruz. Sol siyaset, sosyalist siyaset, muhafazakar ve milliyetçi siyaseti içerisinde barındırıyor. DEM Parti dışında bağımsızlık, federasyon, dindar veya seküler talepleri olan yaklaşık 8 Kürt partisi daha var. Sol, muhafazakâr, milliyetçi ve federalist partiler vardı. Ancak temel sorun siyasi alan bugüne kadar siyasetin gölgesindeydi. Mevcut çatışmalar ve silahların varlığı siyasetin alanını daraltıyordu. Bugün yeni bir durum var. Siyasi alanın genişlemesi ihtimali var ve bu, Kürt partilerine daha fazla çeşitlilik ve güç kazandırabilir.
Ancak en büyük sınav, Kürt sorunu Kürt akademisyenlerinin, medyasının, partilerinin yükü haline gelmiştir ki bu alan başat aktör değildi. PKK ve devlet arasındaki çatışmalar nedeniyle aktörler dışında kalabiliyordu. Artık bu aktörler meselenin merkezi haline geliyor. Bunun için de büyük bir güç gerekmekte hem DEM Parti hem de diğer partiler açısından böyle. En büyük sınav, Kürt partilerinin kendilerini dönüştürüp dönüştüremeyecekleridir. Bugün Türkiye'de Kürt meselesini gündemine alan yasal sekiz parti var. Bu partiler kendilerini yeniden inşa etmeli, demokratikleşmeli ve dönüşmelidir. Bu, Kürt siyasetinin geleceği için kritik sınav olacaktır.
Rûdaw: Kürt toplumunda bu sürece ilişkin bir tereddüt veya güvensizlik var mı sizce?
Cuma Çiçek: Şüphesiz. Hatırlarsanız 28 Şubat 2015’te de Öcalan’ın PKK’nin silah bırakması ve bahar aylarında kongre yapmalarına yönelik bir çağrısı olmuştu. Ancak savaş yeniden başladı ve bu savaş dağlardan şehirlere indi. Büyük ve kapsamlı bir savaş yaşandı. Bugün de halk arasında, daha önceki tecrübelerden kaynaklı bir tedirginlik var. Yani bir kez daha kötü bir sürecin bozulmasına yönelik bir endişesi mevcut. İkinci olarak, toplumun yalnızca silah bırakılmasına odaklanmadığı, Kürt meselesinin çözümünü beklediği bir durum var. Toplum, dil meselesi, yerel yönetimlerin güçlendirilmesi, ekonomik haklar ve siyasi haklar gibi alanlarda reformlar yapılmasını bekliyor.
Toplum, bu reformların gerçekleşip gerçekleşmeyeceği, ne kadar hayata geçirileceği, yavaş mı yoksa hızlı mı uygulanacağı, derinlemesine mi yoksa yüzeysel mi olacağı konularında beklenti içindedir. Ayrıca, Rojava meselesi de toplum içerisinde önemli bir konu olarak varlığını sürdürüyor.
Soru: Reformlar hakkında ne düşünüyorsunuz? Sizce bu reformlar gerçekleşir mi?
Cuma Çiçek: Ben reformların gerçekleşeceğine inanıyorum, ancak bunlar kapsamlı reformlar olmayacak. Kürt meselesini köklü ve sürekli bir şekilde çözüne ilişkin olmayacak ancak ona bir zemin hazırlayacak. Ancak kapsamlı bir dil reformu beklemiyorum. Mesela 2014 yıllarında Kürtçe özel okulların açılmasına izin veren bir yasa çıktı, ancak sonrasında bakanlık yönetmelik hazırlanmadığı için mesele öylece kaldı.
Bugün eğitim bakanlığı bir gecede bir yasa hazırlarsa birkaç ay içerisinde özel okullarla ilgili düzenlemeler yapılabilir, özel Kürtçe okullar açılabilir.
Kendi kendini yönetme konusunda, kayyımlar meselesinde önümüzdeki günlerde bazı adımlar atılabilir, jestler olabilir. Kayyımlar son bulabilir. Kendini ifade etme konusunda bir zemin var. Bir hukuk komisyonun olduğu ve bir yıldır çalıştığı söyleniyor. Anayasa maddelerinde vatandaşlık tanımı değişebilir. Anadil önünde engel teşkil eden bir madde var. Belki yolu açılmaz ama en azından yasaklar kalkabilir.
Dediğim gibi genel bir reformdan ziyade Kürt meselesinin çözümüne zemin oluşturulacak yasal düzenlemeler olacaktır. Minimalist reformlar önümüzde diyebiliriz. Bu süreç statik değil. Ak Parti ne yapacak. DEM Parti ne yapacak. CHP ne yapacak muhalefet partileri ne diyor. Var olan çerçevenin dar olduğu görülüyor. Aktörlerin pozisyonları ve çabaları doğrultusunda bu çerçevede genişleyebilir veya daralabilir. Bu da Kürt aktörlerinin çabası ve çalışmasına göre belirlenecek.
Yorumlar
Misafir olarak yorum yazın ya da daha etkili bir deneyim için oturum açın
Yorum yazın