Prof. Dr. Karatay: İntiharlara karşı toplumsal dayanışma önemli

01-11-2023
Ali Haydar Gözlü
Etiketler İntihar Prof. Dr. Gülnaz Karatay Dersim
A+ A-

Dersim (Rûdaw) – Türkiye’de ve Dersim’de son zamanlarda yaşanan intihar vakalarına ilişkin Munzur Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi'nden Prof. Dr. Gülnaz Karatay, çeşitli değerlendirmelerde bulundu. Prof. Karatay, vakaların nedenleri, mevsimsel bağlantısı, bu konuda yürütülen akademik çalışmalar, yapılması gerekenler ve intihar haberciliği üzerine konuştu.

Gerek Türkiye'de gerekse de Dersim özelindeki intihar vakalarına değinen halk sağlığı uzmanı Karatay, vakaların önlenmesinde ilgili kurumların sorumluluklarını yerine getirmesinin yanında toplumsal dayanışmanın da son derece önemli olduğuna vurgu yaptı. Dersim'in Alevi kimliğinin intiharların önlenmesi konusunda önemli bir avantaj olduğunu söyleyen Karatay, bu konuda toplumun her kesimine sorumluluk düştüğünü söyledi.

Türkiye’nin çeşitli üniversitelerinde son dönemde yaşanan intiharlardaki artış dikkatleri üniversitelerin üzerine çekti.

Munzur Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Halk Sağlığı Uzmanı Prof. Dr. Gülnaz Karatay, Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) son zamanlarda intihar hızı verilerini paylaşmamasına rağmen Dersim’in intihar vakalarında Türkiye’de ilk sıralarda yer aldığını söyledi.

Halk Sağlığı Uzmanı Prof. Dr. Gülnaz Karatay, gerek Türkiye’de gerekse de Dersim’de son zamanlarda meydana gelen intihar vakalarına ilişkin önemli değerlendirmelerde bulundu.

“İntihar önlenebilir bir sorun”

İntiharı önlenebilir bir sorun olarak gördüklerini söyleyen Karatay, “Ben, bir halk sağlığı uzmanı olarak intiharı önlenebilir bir sorun olarak görüyorum bilimsel perspektifte. Bu yüzden etik boyutları olan akademinin de tartışması gereken bir sorun, bir problem, ölüm nedenleri sıralamasında ilk sırada yer alan bir ölüm sebebi olarak değerlendiriyoruz. Çünkü gençlik döneminde yani 15-19 yaş grubunda gerçekleşen ölümlerin ilk dört sırasında yer alıyor intihar. Yani gençler arasında en çok öldüren neden. Ortalama her bir vaka yaklaşık 60 kişiyi etkiliyor başta yakın evre olmak üzere” dedi.

“İntihar vakalarında habercilik dili  önemli”

İntihar vakalarının haberleştirilmesinde son derece hassas davranılması gerektiğine vurgu yapan Karatay, “Çünkü toplum intihar haberciliğine ilgi duyuyor, merak ediyor, ölüm şeklini merak ediyor. Bu anlamda intihar haberciliği de önemli hale geliyor. Dikkat ederseniz son zamanlarda kampüslerde peş peşe vakalar olmaya başladı ve bunlar hep taklit intiharlar. Yani intihar, bireyin koşulları örneğin depreşip bir gencin koşullarına benziyorsa, örneğin yoksulsa, örneğin atanamamışsa, örneğin kanser tedavisi görüyorsa özdeşim gruplarında taklit intiharlar gerçekleşebiliyor. Bu yüzden intihar haberciliği çok özel bir habercilik türü. Maktulün onurlandırılması, haber içerisinde ya da kahramanlaştırılması ya da olayın aşırı dramatize edilmesi, ya da olayın oluş biçiminin, şeklinin verilmesi; maktulün fotoğrafının paylaşılması bunlar arzu edilen durumlar değil. Çünkü özdeşim gruplarında tetiklemeye neden olabiliyor.  Teşvik etmemek lazım. Bilakis intihar haberciliğinde yardım hatlarının, uzman görüşlerinin paylaşılması çevredeki kişilerin bu tarz eğilimde olan bireyleri fark etmesi için nasıl davranması gerektiğine ilişkin farkındalık yaratılması gerekiyor” diye konuştu.

“İklim risk faktörü”

İklimin intihar vakalarında başlı başına bir risk faktörü olduğunu kaydeden Prof. Dr. Karatay, “Ruhsal hastalıklar intihar dinamiğinde en başat etkiye sahip. İlkbahar ve sonbaharda depresyon oranları artıyor. Ya da depresyon tanısı almış bireyler yeniden tetiklenebiliyor, alevleniyor. Depresyon yönetilebilir bir durum olduğu halde ilaç kullanılmadığında ya da düzensiz kullanıldığında bu tarz vakalar bazen kaçınılmaz olabiliyor. Bu yüzden muhakkak depresyonu olan bireyleri tedavi sürecine yönlendirmek, yardım almasını sağlamak, bunun için teşvik etmek, kolaylaştırıcı olmak, yargılamadan dinleyebilmek, sorun ifade ettiğinde dinlemek, insanın insana duyarlı olması, fark etmesi, sinyalleri ciddiye alması son derece kıymetli. Maalesef ki birbirimize karşı duyarlılığımızı yitirdiğimiz süreçlerden geçiyoruz. Herkes o kadar kendiyle meşgul ki çevremizde ne olup bittiğini anlamıyoruz” şeklinde konuştu.

“Ekonomik buhran etkili”

Yaşanan ekonomik sıkıntıların vaka artışlarına yansımasına değinen Karatay, şunları kaydetti:

“Ekonomik olarak zor bir süreçten geçiyoruz ülke olarak. 1929 ekonomik buhranında 1932’ye gelinceye kadar intihar oranlarının yüzde yüz elli arttığı ifade ediliyor.

Benzer koşullar bugün için de geçerli. Evet, gençleri, toplumu zorlayan bir takım ekonomik güçlükler şu anda çok bariz bir şekilde yaşanıyor. Ama tabi ki burada nasıl baş ettiğimiz önemli. Bu intihar için risk faktörü olabilir ama yönetilebilir bir risk faktörüdür. Çünkü her yoksul olan, her ekonomik anlamda zorluk çeken bireyler intihar etmiyor. Bunların içinde bazıları intihar ediyor. Bu demektir ki burada baş etme önemli hale geliyor.

Bu yüzden risk gruplarına karşı duyarlı olmamız lazım. Toplumsal dayanışmayı artırmamız, birbirimize ilaç olmamız lazım. Birbirimizden gelen sinyalleri ciddiye almamız ve yardım için çabalamamız gerekiyor. Bu yüzden lütfen özellikle gençlere sesleniyorum diyelim ki bir arkadaşınız bu anlamda bir güçsüzlük belirtisi gösteriyorsa kentimiz için konuştuğumuzda ruh sağlığı birimi var hastanenin, kentimizde ücretsiz psikolojik danışmanlık hizmeti üreten birimler var.

Psikolojik danışmanlık hizmetleri ücretsiz veriliyor. Burayla teması sağlayabiliriz. Aile Sosyal Politikalar İl Müdürlüğü bünyesinde psikologlar var bunlarla teması artırabiliriz.”

“Kayıt tutmak önemli”

Dersim özeli için konuşabilmenin veri olmaksızın zor olduğunu söyleyen Prof. Dr. Gülnaz Karatay, “Çünkü artışı ya da azalmayı değerlendirmek için sizin elinizde somut veriler olması gerekiyor. Fakat kentimizde bu verilere erişmek çok olası değil. Aslında her bir vakanın kaydı tutuluyor. İster girişim düzeyinde olsun ister tamamlanmış intihar olsun muhakkak kaydı tutuluyor. Bu kayıtların mutlaka yıllık istatistiğe dönüşmesi lazım. Örneğin şunu diyebilmemiz gerekiyor 2021 yılında kentte toplam vaka sayısı öyle olduğu için değil örnek olarak veriyorum 20 idi, bu 2023’te 25 oldu. Biz ancak bu durumda kıyas yapabiliriz. Artış mı var azalma mı var? Dolayısıyla intihar kayıtçılığı sağlık kurumlarının da önemli bir sorumluluk alanı. Bu alanda sorumluluk üstlenmeleri ve her bir vakayı ayrıntılı bir şekilde kaydetmeleri özellikle intihar nedenleri açısından detaylı kayıt gerektiren bir süreç” diye konuştu.

“Travmatik bir kentte yaşıyoruz”

Kentte intihar vakaları üzerinde iki çalışma yürüttüklerini dile getiren Prof. Dr. Gülnaz Karatay, “Bir tanesi intiharın haritasını anlamak üzere son on yıllık veriler üzerinden bir analiz ortaya çıkarmaya çalıştık. Burada riski işaret eden bazı mahalleler, ilçeler karşımıza çıktı. Ama örneğin X ilçesinde neden daha fazla vaka var sorusunu anlamak için daha ileri düzeyde çalışma yapmak gerekiyor. Bazı risk gruplarını çıkardık. Kentte özellikle öğrencilerin gelmesinden sonra gençlerde özellikle kadınlarda girişim düzeyinde vaka artışı dikkati çekiyor. Bunu öğrenciyle açıklamak mümkün. Ama yerlilerde de çokça vaka var. Bunu sübjektif olarak söylüyorum hangi ile göre, Türkiye ortalamasına göre mi? TÜİK verilerine göre Dersim’de intiharlar diğer illere göre biraz daha yüksek. TÜİK son zamanlarda her ne kadar yüz binle ifade edilen intihar hızı verileni söylemese de kabaca şöyle bir değerlendirme yaptığımızda Türkiye’de ilk sıralardayız. Bunu rahatlıkla söyleyebilirim. Bunun da birçok nedeni var. Travmatik bir kentte yaşıyoruz. Bu travmaların ardı arkası gelmiyor ne yazık ki. Bunun işsizlikle, göçle bağı var. Sadece kentte meydana gelen vakaları konuşamayız. Buradan göç etmiş, bir şekilde gittiği yerde ayrımcılığa maruz kalmış, işsiz kalmış, entegre olamamış, kimliğinden dolayı dışlanmış gençlerimiz ya da insanlarımız da bu sonla karşı karşıya kalabiliyorlar. Bu yüzden karmaşık dinamiği olan bir sorundan bahsediyoruz” şeklinde konuştu.

“Vakayı yaşayan aileleri destek sunmak gerekiyor”

Yaptıkları ikinci çalışmaya ilişkin bilgi veren ve intihar vakalarının yaşandığı ailelere destek verilmesi gerektiğinin altını çizen Karatay, şöyle devam etti:

“İkinci çalışmamızda tamamlanmış intiharların olduğu ailelerle görüştük. Yaklaşık 14 aileyle görüştüm. Hem öncesinde neler yaşadılar bu aileler ve sonrasında ne tür deneyimleri oldu. Şunu gördük yani intiharın dinamiğinde çocukluk çağı travmaları özellikle babayla sorunlar, alkol, aile içinde alkol kullanımından kaynaklı sorunlar ve buradan gelen travmalı ruh hali süreci kolaylaştıran faktörler arasında.

En önemli sonuçlardan bir tanesi özellikle intihar sonrası süreçte aileler çok desteksiz kalmış. Yani kapısını çalıp soran olmamış. Bu kadar dramatik bir son yaşadınız sizin ihtiyacınız nedir, nasıl yardım sunabiliriz? Bunu ne kentteki yerel kurumlar yapmış ne de resmi kurumlar yapabilmiş.

Yani Dersim yönetilmesi küçük bir kent. Erişim çok kolay insanlara. Bir vaka gerçekleşince biliniyor nerede olduğu. Dolayısıyla intihar deneyimi olan alilerin mutlaka desteklenesi gerekiyor. Bu destek psikolojik destek olabilir ekonomik sorunları var ekonomik destekler olabilir. Diğer türlü ailede yeni bir vaka kaçınılmaz olabilir.

“Yaptıklarından, yapamadıklarından ötürü kendilerini suçluyorlar”

Mesela anneler çok zor atlatıyorlar bu süreci. Belli anneler babalara göre daha kolay tepki veriyor. Babalar da çok ağır yaşıyor. Suçluluk hissi var çünkü. İntihar olan bir ailede stigma var, damgalanma var; aile bireyleri suçlanıyor. Yaptıklarından, yapamadıklarından ötürü kendilerini suçluyorlar. Yani bütün bunlardan ötürü yardım gereksinimi yüksek bir gruptan bahsediyoruz. Bu desteğin gitmesi gerekiyor. Eğer resmi kurumlardan gitmiyorsa mutlaka toplumsal dayanışma ağı kurmak lazım ve aileleri bu yönüyle desteklemek, güçlendirmek gerekiyor diye düşünüyorum.”

Nüfusunun büyük bölümünün Alevi olduğu Dersim’de son dönemde yaşanan intihar vakalarının önüne kültür ve inancın yaşatılarak önüne geçilebileceği belirtiliyor.

Dersim Cemevi dedelerinden Mehmet Halis, Alevi inancının yaşamasının önündeki engellerin kaldırılmamasından ötürü toplumsal dayanışmanın zayıfladığını ve sonucunda intihar vakalarının artışında bunun da önemli bir etken olduğunu söylüyor.

“Toplumumuz, kültür, inanç ve dilinden uzaklaştırılınca  boşluğa düştü”

Alevi dedesi Mehmet Halis, “Milletimiz, büyük şehirlere, Avrupa’ya göç etti. Ve oralarda diğer kültürler, dil ve inançlarla tanıştı. Buralarda başka kültürle tanışınca ve kendi kültürünü yaşayamayınca boşluğa düştü ve gençlerimiz, insanlarımızın bazıları bunalıma girerek yaşamına son verdiler. Eğer Dersim’de tekrar toplumumuz inanç ve kültürü ile bir araya gelip, pirleri, rayberleri ile bir araya gelirse inancını yaşayıp dayanışma içine girer, birbirine yardım eder. Gencine sahip çıkar. Anne ve babalar çocuklarıyla inancına sahip çıkarak bu zorluğu aşabiliriz. Artık gençlerimizin, insanlarımızın hayatına son vermesi bizi derinden üzüyor. Birbirimize sahip çıkalım gençlerimize sahip çıkalım” dedi.

Eskişehir'de geçtiğimiz hafta Anadolu Üniversitesi Matematik Öğretmenliği Bölümü öğrencisi 21 yaşındaki Resul Alan'ın, yaşamına son vermesinin ardından birkaç gün sonra da Eskişehir Teknik Üniversitesi Kimya Mühendisliği Bölümü öğrencisi Sezen Naz R., kaldığı Kredi ve Yurtlar Kurumu'na (KYK) bağlı Mükrime Hatun Kız Öğrenci Yurdu’nda intihar etmişti. Çanakkale'de ise bir öğrenci hayatına son vermişti.

Yorumlar

Misafir olarak yorum yazın ya da daha etkili bir deneyim için oturum açın

Yorum yazın

Gerekli
Gerekli