Beşinci kezdir Bağdat havalimanına iniyorum. Havalimanında beni karşılayan ilk şey her tarafa yayılmış kötü koku oldu. Prosedürlerden geçerken havalimanının zemin, duvar ve tavanı dikkatimi çekiyor. 1979 ve 1982 yılları arasında Fransız ve İngiliz firmaların çok güzel bir dizayn ve malzeme ile yapıldığını düşünüyorum. Ancak bakımsızlıktan tahrip olmuş. (Ama herşeye rağmen Erbil havalimanı gibi damı akmıyor)
Bağdat havalimanındaki şoförün Adil Abdulmehdi’yi Nuri Maliki’ye benzeterek, “Haydar Abadi daha iyidir” demesi dikkatimi çekti. 36 yaşındaki şoför, Abdulmehdi’nin “korkak” olduğunu ve karar alamayacağını söylüyordu. Ona göre, bu konuda Maliki’ye benziyordu: elinin açık olması gerekiyor, ancak halka zülmedecek. Son olarak güçlü bir başbakan olamayacağını söyledi.
Bilmiyorum ama memnun olmayan halk hep bize mi denk geliyor yoksa Bağdat halkının çoğu hükümet, hizmetler ve partilerden memnun değil. Bağdat havalimanı şoförü olan Mazın, diğer gün yapacağımız röportaj için bizi İran’ın Irak büyükelçisinin bulunduğu yere götürdü. Bağdat’a ulaştığımız gün gazeteci arkadaşlarla başka bir taksici ile Bağdat usulü hazırlanmış balık yemeye gittik.
60 yaşında olan şoförümüzün sakallarının çoğu beyazlamıştı. İran SAIPA marka araba kullanan şoförümüz 100 kilonun üzerindeydi. Mecbur olmasaydı şoförlük yapmazdı ve biz de el kaldırmazdık. Bağdatlı olan şoför yaşadığı kentten hiç memnun değildi. Ona göre başkent hareketlenmeden diğer kentlerdeki protesto ve gösterilerden bir sonuç elde edilemezdi.
Taksi şoförü Saddam dönemindeki Irak kentlerinin çoğunu gezmişti. Süleymaniye ve Duhok’ta kalmıştı. 80’li yıllarda 10 yıldan fazla Erbil’de yaşamıştı. Ona göre sadece aydınlar sokakları hareketlendirebilir. Ama Bağdatlı aydınların gittiğini söylüyordu. Şimdi Bağdat halkının yüzde 10’unun aydın olduğunu ve bu derece düşük bir rakamla sokakların hareketlenmeyeceğini belirtiyordu.
Şoföre göre Tahrir Meydanı’ndaki gösterileri sıradan halk düzenlemedi. Çünkü Bağdat şimdi “Halksız”dır. Gösteri düzenleyenler partilerin üye ve taraftarlarıydılar. Maaşlı kimselerdi ve maaşları kesildiği için sokağa çıktılar. Hepsi partileri tarafından örgütlendi. Maaş almayanlar ise hükümete kulak asmıyorlar. Maaş olsun ya da olmasın sokağa çıkmazlar.
Diğer gün şoförümüz Mazın ile birlikte İran Büyükelçisi ile görüşmek üzere yola çıktık. Tümgeneral olan İran Büyükelçisi İrec Mecidi Ramazan Karargahının önemli komutanlarındanmış. Gittiğimiz yolun solunda Yeşil bölgenin duvarı bulunuyordu. Sağ tarafta ise 80’li yıllarda güzel bir dizayn ile yapılmış büyük evler bulunuyordu. Yollar son derece kötüydü. Yola döşenen asfalt Baas döneminden kalmaydı. Sol taraftaki hurma ağaçları topraklıydı. Caddelerdeki çöplerden dumanlar yükseliyordu. Şoföre başkentin ne zamana kadar hizmetsiz kalacağını sordum. Beni dinledikten sonra gülerek “iyi olmayacak” dedi.
Kürdistan’da Bağdat’ı sorduğunuzda, Bağdat’ın cadde ve sokaklarını ve Bağdat halkını gözleriyle görmeyenler için güçlü bir parlamento, sistemli bir hükümet ve iyi bir yönetim tanımı yapılıyor. Ancak Irak’ın başkentine giderek gözlerinizle tespit ettiğinizde çöpün kitaplardan daha fazla olduğunu görüyorsunuz. Aydınlanmadan daha çok gerilemenin olduğu görülüyor. Zamanı geldiğinde herkes şikayet ediyor. Bağdat’ın Arap ulusal gelişiminin merkezi olmadığını ve Irak’ın televizyonlarda görüldüğü gibi olmadığı anlaşılıyor.
Bağdat halkının gözünden Kürdistan Bölgesi’nde çok farklı bir dünya var. Bağdat halkı için maaşın ödenmesi ya da gecikmesi önemli değil. Onlar cadde, evlerin çatıları ve yüksek apartmanları görüyor. Cumhurbaşkanı adayı Fuad Hüseyin ile ropörtaj yapmak üzere Bağdat’a gittiğimde Bağdatlı bir şöfor, “Erbil’de çok güçlü trafik kuralları var. Kimse kırmızı ışıkta geçebilir mi?” diye söylemişti. Şüphesiz ki bir yetkilinin otomobilinin durdurulmasından dolayı, trafik polisini yaraladıkları haberini duymamıştı.
İran Büyükelçiliğinde büyük bir saygı gördük. Iraklı nüfusuna sahip olmamıza rağmen misafir gibi davrandılar. Sıcak bir şekilde karşılayarak “burası sizin eviniz” dediler. Bu kendiliğinden olmadı. Bağdatlıların dediği gibi, ülke vatandaşların elinde değil. Yetkililer ve Heşdi Şabi’nin elinde. Yetkililer ve Heşdi Şabi de İran taraftarı. Fakat halk hiçbir tarafa meyilli değil.
Yorumlar
Misafir olarak yorum yazın ya da daha etkili bir deneyim için oturum açın
Yorum yazın