Iraklı Bakan: Bağdat Türkiye’den taleplerini yerine getirmesini bekliyor
Irak Su Kaynakları Bakanı Mehdi Raşid Hamdani, su konusu ile ilgili Dışişleri Bakanlığı aracılığıyla İran ve Türkiye hükümetlerine taleplerini ilettiklerini ve yakın bir zamanda Türkiye ile müzakerelere başlayacaklarını söyledi.
Su meselesinin stratjik bir mesele olduğunu ve bu nedenle komşu ülkelerde “iktidarın en tepesindeki şahısların kontrolünde” olduğuna değinen Hamdani, Türkiye ve İran’ın su üzerindeki projelerinin Irak’a zarar verdiğini, bu nedenle müzakerelerle bo sonucu değiştirmeyi istediklerini belirtti.
Bakan Hemdani, “Komşu Türkiye ile su projelerini azaltması için işbirliği yapmaya devam edeceğiz. Başka bir deyişle Irak’ın su payını garanti altına almak, özellikle Türkiye ve Irak sınırında Dicle ve Fırat nehirlerinin su seviyesini artırma yönünde barajların çalışma planları üzerinde bir anlaşmaya varmamız gerekiyor” dedi.
Türkiye ve İran ile su meselesini uluslararası mahkemelere taşımadan çözmek istediklerini vurgulayan Mehdi Raşid Hamdani, her iki ülkenin de bu yönde iyi niyet belirttiklerini ifade etti.
Irak’ın “su israfı yaptığı” yönündeki söylevlerin gerçek dışı olduğunu belriten Su Kaynakları Bakanı, bu konuda bri yol haritası hazrıladıklarını ve 2035’e kadar da Irak’ın içme suyu ihtiyacını garanti altına aldıklarını kaydetti.
Irak Su Kaynakları Bakanı Mehdi Raşid Hamdani, Rûdaw TV’de yayınlanan özel söyleşi programında Hawraz Gulpi’nin sorularını yanıtladı.
İlk olarak Türkiye ve İran’la su sorunu nedeniyle yapılan görüşmelerden başlamak istiyorum. Özellikle de Türkiye ile bu konudaki müzakerelerde nereye vardınız?
Çok teşekkür ederim. Allah’ın izniyle Türkiye ile müzakereler yakın bir zamanda başlayacak. Daha önce de birkaç yazı gönderdik şu ana da müzakereler için hazırlık yapıyorlar. Covid-19’dan dolayı bütün görüşmeleri aksıya almak zorunda kaldık. Video konferans düzenlemek için Dışişleri Bakanlığı aracılığıyla İran ve Türkiye hükümetlerine talebimizi ilettik. Çünkü malumunuz koronavirüs pandemisinden dolayı yüz yüze görüşme gerçekleştiremiyoruz. Her şeyin hayırlısını diliyor durumun biran önce düzelmesini ve yüz yüze görüşmelerin başlamasını diliyorum.
Müzakerlerde Irak’ın elindeki koz nedir, mesela Türkiye’yi Irak’ın payına düşen suyu azaltmamasına ikna edecek bir kartınız var mı?
Kesinlikle, geçtiğimiz yıllarda Irak heyetleri teknik düzeyde müzakere yürütüyordu. Dışişleri Bakanlığı ile Su kaynakları Bakanlığı bu konuda üzerlerine düşen rolü üstlenmişlerdi. Bu konudaki ağırlık da Su kaynakları Bakanlığının sırtındaydı ve devamlı müzakere halindeydi. Şimdi durum çok farklı, Sayın Başbakan bu konuyu çok destekliyor. Şunu da söyleyebilirim, bu dosya şu anda başbakanın elinde. Yani müzakere heyeti, Su Kaynakları Bakanlığı temsilciler ile Irak heyeti müzakereye başladıklarında elleri daha da güçlenecek ve bütün siyasi ve ekonomi boyutlarıyla hazırlıklı olacaklar. İfade ettiğim gibi bu mesele biraz değişti ve Başbakan şahsen bu konuyla ilgileniyor ve gözlemliyor. Bu da hem içeriden hem de dışarıdan su kaynakları konusunda köklü bir değişimi beraberinde getirecektir, özellikle de komşu ülkelerle.
Malumunuz, su meselesi komşu ülkelerde iktidarın en tepesindeki şahısların kontrolünde bulunuyor. Türkiye’de direk Başkan Erdoğan’ın elinde, İran’da Dini liderin be Suriye’de ise Suriye Başkanı’nın kontrolünde bulunuyor. Şu anda bu konuda komşu ülkelerle eşit konumdayız. Türk tarafı kendi çıkarlarını gözeterek müzakerelerde olacaklar, dolayısıyla bazı kişiler müzakere masasına gönderilmemeli. Çünkü bana göre bu konu çok önemli ve bir baskı kartı olarak kullanılabilir. Uzlaşma sağlanmadığı takdirde de söz konusu baskı kartlarının kullanılması ihtimalinde tutumlarda değişiklik olacak ve sonuç itibariyle iki ülkenin de haklarını göz önünde bulundurarak bir anlaşmaya varılacaktır. Böylece Irak-Türkiye, Irak-İran haklarının çıkarlarının tespit edildiği görülecektir.
Sayın Bakan şunu bilmek istiyorum; İran ve Türkiye’nin yaptığı barajlar Irak ve Kürdistan Bölgesi’ndeki su kaynaklarını nasıl etkiliyor?
Kesinlikle Irak’ın payının azalmasından bahsettiğimiz zaman, Irak’ın bir parçası olan Kürdistan Bölgesi’nin de bu meseleden etkileneceğini belirtebiliriz. Yani Kürdistan Bölgesi’yle farklı bir şekilde muamele etmeyeceğiz, aksine bütün Irak olarak bakacağız. Kürdistan Bölgesi’nin hakları Irak’ın diğer bölgeleri ile aynı değer ve öneme sahiptir. Müzakerelerimizde de bunu göz önünde bulunduracağız. Bütün Irak’a aynı şekilde bakacağız. Kuşkusuz buna Kürdistan Bölgesi de dahildir. İran ve Türkiye ile yürüttüğümüz müzakerelerde Kürdistan Bölgesi’nden önemle bahsediyoruz. İnşa edilen bir barajdan herksin yararlanması olağan bir durum ve dünyanın her yerinde bu çok normal karşılanıyor. Türkiye ZAP projesi kapsamında birkaç baraj inşa etti. Halihazırda depolama işlemi yüzde 90 uygulanmıştır. Bu da Irak ile her hangi bir istişare edilmeden ve onay alınmadan yapılmıştır. Kuşkusuz İran’la da aynı şekilde. Türkiye elektirik üretimini artırmak için bu projeleri uyguluyor. Baraj projelerinin yanında çok sayıda sulama kanalı projesini de hayata geçirdi. Bizim de Irak’ın su payını etkileyen bu baraj ve su kanalı projeleriyle sorunumuz var. Bu Türkiye’de veya İran’da olabilir. İran’da bu görüş farklı olabilir, çünkü ne Kürdistan Bölgesi sınırlarında ne de Irak’ın güney bölgelerinde İran’ın büyük baraj projeleri yok. Kerix ve Karon nehirleri üzerinde yapılan barajlar hariç. İran’ın hayata geçirdiği bu projeler nedeniyle suyun gidiş güzergâhları değiştirmiş bu da bizim İran ile su konusunda büyük bir sorun yaşamamıza yol açmış.
Açıkçası bütün bunlar bizim için birer sorun teşkil ediyor. Yapılan her baraj kuşkusuz bizim su kaynaklarımızı etkileyecektir. Özellikle de eğer amaç elektrik üretimi ise bu durumda Irak’ın gelir kaynakları üzerindeki etkisi daha da büyük oluyor. Geçmişte biz bu konuda sorun yaşadık, örneğin Türkiye Atatürk barajı hayata geçirildiğinde, aynı sorunla karşılaştık. İran hükümeti de su projelerini hayata geçirmeye başladığında Irak zarar eden taraf oldu ve büyük ziyanla karşılaştı. Türkiye ile müzakerelerin seyri değiştikten sonra Irak hükümeti Türkiye’den taleplerini yerine getirmesini istiyor. Irak’ın müzakere heyetinin elindeki baskı kartları çok güçlü. Dolayısıyla herkesi temin ederiz ki süreçte değişiklik olacak ve gelecekte de çok fazla değişikliğe şahit olacaksınız. Köklü değişimlerin farklı sonuçlar doğuracağına inanıyoruz. Komşu Türkiye devletiyle de su projelerini azaltması için işbirliği kurmaya devam edeceğiz. Başka bir deyişle Irak’ın su payını garanti altına almak, özellikle Türkiye ve Irak sınırında Dicle ve Fırat nehirlerinin su seviyesini artırma yönünde barajların çalışma planları üzerinde bir anlaşmaya varmamız gerekiyor. İran açısından konuyu değerlendirecek olursak, 1975 yılında imzalanan Cezayir Anlaşmasında kapsamlı olarak muhtelif konularda iki ülke arasında anlaşmalar var, su meselesine ilişkin de özel protokol içermektedir. Anlaşmada yer alan bu protokollerin hayata geçmesi için çalışacağız. Allah’ın izniyle yakında yapacağız çünkü Tahran yönetimi sadece su meselesini değil de söz konusu anlaşmanın bütün boyutlarıyla ele alınmasını istiyor. Irak devleti, su meselesinin diğer bütün siyasi konulardan farklı tutulması yönünde ısrarcı. Çünkü bu mesele milyonlarca insanı ilgilendiriyor ve pazarlık konusu olmadığı gibi siyasallaştırılmamalıdır da. İran ve Türkiye ile bu konuyu çözmeye kararlıyız.
Sayın Bakan, Dicle ve Fırat nehirlerinin su seviyesi ne durumda azalma var mı?
Bu konu o yılın doğa ve iklim koşullarıyla alakalı, ister istemez su seviyesini de etkiliyor. Su Kaynakları Bakanlığımızda hazırladığımız araştırma ile su politikamızla ilgili yol haritası belirleyeceğiz. Irak’ın bütün bölgeleriyle Kürdistan Bölgesi’ni de kapsayan stratejik bir araştırma bu. Araştırmada suyun doğal seviyesiyle azalma ve değişimleri ele alıyor. Araştırmamız 2035 yılına kadar devam edecektir. Söz konusu araştırma Irak’ın su politikasının bir parçasıdır dolaysıyla güçlü bir mali kaynağa (bütçe) ihtiyacı vardır. Açıkçası 2014 yılında bu bütçenin hazırlanması gerekiyordu. Ancak maalesef aynı yıl IŞİD teröristlerinin saldırıları ve petrol fiyatlarındaki ciddi düşüş, söz konusu stratejik planın uygulamasına engel oldu. Saldırılar sırasında birçok baraj ve proje zarar gördü, dönemin hükümeti de bu hayati önem taşıyan meseleyi önemsemedi. Bütün bu engeller nedeniyle maalesef dört, beş yıl proje ertelenmek durumunda kaldı. Gereken bütçeyi tahsis edeceğimizi umuyoruz. Yapılan araştırmada ortaya çıkan yol haritasını izlemez ve uygulamaya koymazsak Irak’ın su miktarında 11 milyar metreküp azalma olacak ve su rezervini etkileyecektir.
Peki, Sayın Bakan, sizce Türkiye ve İran’ın su meselesi üzerinden Irak’a bu şekilde muamelede bulunmalarının nedeni nedir. Bazen Irak’ın kendi payına düşen suyu aldığını ancak su sorununun kötü kullanmaktan kaynaklandığını duyuyoruz. Bu doğru mu?
Açıkçası ifade ettiklerinizin kaynağını bilmiyorum, ya da bakanlıktan kimin böyle bir demeç verdiğini bilmiyorum. Ancak sürekli olarak kaynak ülkeler bu konuyu kendi özel çıkarları için kullanıyor ve su meselesine dikkat çekmek için gündeme getiriyorlar. Konuyu gündeme taşımak için suyu kötü kullanıyorlar yeterince faydalanamıyorlar diyerek karşı tarafı suçluyorlar. Daha önce ifade ettiğim gibi durum değişti ve bundan sonra her adım bilimsel ve stratejik araştırmalara dayanarak atılacaktır. Su kaynaklarımızı iyi kullanmak için yoğun bir çalışmalar yapılıyor. Irak 50’li yıllarda su konusunda Türkiye ve İran’ın çok ilerisindeydi ve muazzam bir sisteme sahipti. Tarım ve toprak reformları yapan ilk ülke konumundaydı. Irak su teknolojisini kullanan ilk ülkeydi. Dolaysıyla Irak’ta su kaynaklarının kötüye kullanıldığı iddiası bir bahane ve gerçeği yansıtmamaktadır. Türkiye heyetleriyle yaptığımız toplantılar sırasında bu konu hakkında konuşulmuyor. Sadece kamuoyunda bu konuyu sulandırmak için medyada gündeme getirmeye çalışıyorlar. Bunu da zaman kazanmak için yapıyorlar. Suriye ve Irak gibi ülkelerdeki siyasi durum ve istikrarsızlığı bir sorun olarak lanse etmeye çalışıyorlar. Biz de onlar da kötüye kullanma veya israf gibi bir şeyin söz konusu olmadığını biliyoruz. Çünkü Irak sudan faydalanan bir ülke ve kendisinden sonra sudan bu kadar iyi faydalanan bir ülke daha yok. Dolaysıyla bu doğru değildir, amaç zaman kazanmak ve kamuoyunun desteğini almak. İddialar gerçek dışıdır.
Irak bu yaz susuzluk sorunu yaşayacak mı? Yani ülkeye yetecek kadar yeterince su depolanmış mı?
Hayır, kesinlikle 2035’e kadar içme suyu kaynaklarımız garanti altında. İçme su meselesi sorun değildir. Anlaşma yaparsak da yapmazsak da içme suyunu etkilemeyecektir. Çünkü Irak’ta tarım için ihtiyaç olan su ile içme suyu arasında büyük oranda fark var. Bir kez daha vurguluyorum içme suyu uzun yıllar yetecek kadar temin edilmiştir.
Türkiye ve İran tarafından su kanallarının değiştirilmesi ve su depolanması uluslararası anlaşmaları ihlal kapsamına giriyor. Bu konuda uluslararası kurumlardan herhangi bir talebiniz oldu mu, olduysa size nasıl bir yanıt verildi?
Su kanallarının güzergâhını değiştirmek veya su depolamak gibi projelerin uygulanması sırasında kaynak ülke faydalanan ülke ile istişare etmediği takdirde bütün uluslararası anlaşmaların ihlali anlamına geliyor. 1997 yılında imzalanan uluslararası anlaşma ve protokoller Birleşmiş Milletler tarafından da onaylanmıştı. Böylece kaynak ülkelerin yasalara uymalarını zorunlu hale getiriyor. Diğer yandan su kaynakları idaresi ve düzenlemesini öngören Helsinki anlaşması da var. Bu yüzden sadece bir özelliği ele almayacağız. Kaynak ülke, suyun aktığı ülkeyle istişare etmeden baraj projesi gerçekleştirmesi durumunda bütün uluslararası anlaşma ve protokolleri çiğnemiş olur. Bu konuda Irak Türkiye’nin işbirliği yapacağı konusunda kendisine güveniyor. Başkan Erdoğan bu konuda birçok kez konuşmuş ve bu konu hakkında görüşmek için özel temsilcisini göndermiştir. Su kaynakları konusunda uzlaşmaya varmak için bir irade olduğunu görüyoruz. Dolaysıyla ortak çıkarlar ve iyi komşuluk ilişkileri çerçevesinde bu tür açılımlarla ilgili çalışmamız gerekiyor. İki ülke arasındaki ilişkiler uzun yıllara dayanmaktadır. Bu nedenle konuyu uluslararası mahkemelere taşımak gibi farklı bir niyetimiz yok. Özellikle de bu süreçte, çünkü anlaşmaya varacağımıza güveniyoruz.
Türkiye ve İran kararlı olduğu gibi biz de askıdaki sorunları çözme konusunda kararlıyız. Burada asıl soru şu; kaynak ülkeler bu konuda uzlaşmayı reddederse neler olur? Bütün siyasi ve diplomasi kanallarını kullanarak bir sonuca varmazsak eğer vatandaşlarımızın yüksek çıkarlarını göz önünde bulundurarak konuyu uluslararası mahkemelere taşıyacağız ve uluslararası toplumun bu konuya bir çözüm bulması için talepte bulunacağız. Bu seviyeye gelinmeyeceğine inanıyoruz çünkü Türkiye ilk anlardan itibaren yardım edeceği konusunda sinyal verdi. Aynı şekilde İran’da sürece destek olacaklarını açıklamıştı. Allah’ın izniyle niyetlerimiz gerçekçi olacak ve onların temiz niyetleriyle hepimizin ortak çıkarlarını sağlayacak anlaşmaya varacağız.
Sayın Bakan ne kadar haberdarsınız bilmiyorum ama Kürdistan Bölgesi’ndeki barajlarda görevli olan memurlar yaklaşık dört aydır maaş alamıyorlar ki bunlar Irak merkezi hükümetine bağlı çalışanlardır. Baraj çalışanlarının maaşları neden verilmiyor, problem nedir?
Özellikle barajlarda görev yapan Kürdistan Bölgesi memurlarının hakları için 2017 yılında da çalıştım ve onlar için çabalarım her zaman vardı. O dönem Başbakan olan Sayın Neçirvan Barzani ile müzakerelerde bulunduk ve maaşların Kürdistan Bölgesinin bütçedeki payı çerçevesinde merkezi hükümet tarafından ödenmesi konusunda karar çıktı. Bu sorun çok kolay bir şekilde çözüldü ve bunlarla ilgili oranların Federal Hükümet Su Kaynakları Bakanlığının bünyesine aktarılmasını istedik ki konu çözülsün. Çünkü çok stratejik ve en etkili barajlardır. Bütün Irak için önemli ve daha önce de merkezi hükümet bu konunun sorumluluğunu hassas bir şekilde üstleniyordu. 1991 ile 2003 yılları arasında bile maaşları merkezi hükümet tarafından ödeniyordu ve bir şekilde her türlü yardımlar bu barajlarda çalışan memurlara ulaştırılıyordu. Ama maalesef daha sonra Kürdistan Bölgesi Hükümeti dosyalarını göndermeye onay vermedi. Bu konu iki yıldan fazla sürdü ve bu bana tuhaf geliyor çünkü bunun üzerinde çalışmıştık. Kürdistan Bölgesi Hükümeti tarafından bilgilerin aktarılmasına neden onay vermediğini bilmiyorum. Maalesef siyaset bu konuyu etkilemiş olabilir ve memurlar da bunun mağduru olmuş olabilir. Bu konunun çözümü için Başbakandan talepte bulunduk ve kendileri de onay vererek maaşlarının ödenmesi ve bilgilerinin gönderilmesi için Maliye Bakanlığına talimat verdi. Maliye Bakanlığı Kürdistan Bölgesine bir miktar para gönderdi ve paranın bir kısmı ile barajlarda çalışan memurların maaşlarının ödenmesini talep etti. Ama maalesef Kürdistan Bakanlığı Maliye Bakanlığı bu konuya hiç önem vermedi ve ben de Maliye Bakanlığının yazılarının da olduğu bu konu ile ilgili üzgünüm.
Bu nedenle konu ile ilgili devamlı bir şekilde araştırma yapılıyor ve önümüzdeki hafta konunun çözümü için bir kararın verilmesi konusunda ümitliyiz. Meselenin içeriğini ve sırlarını yakından biliyorum, günlük olarak da ilgileniyorum. Bakan olmadan önce Barajlar Genel Müdürü’ydüm ve memurlarımın sorunlarının çözümü için çaba gösteren ilk kişiydim. Bu konu ile ilgili bazı engeller olabilir ve bu engeller Kürdistan Bölgesi Maliye Bakanlığı ya da Federal Hükümet Maliye Bakanlığından kaynaklanıyor olabilir. Son gelişmeler hakkında bilgi sahibi olabilmek için Sayın Başbakan ve ayrıca Maliye Bakanı ile de birebir görüşmemiz gerekiyor. Başbakan özellikle Federal Hükümet Maliye Bakanlığına talimat vererek sorunun kaynağının tespit edilmesini istedi. Bununla ilgili Sayın Başbakan yurt dışındayken iki gün önce yazı ve talimat ulaştı. Kürdistan Bölgesi Maliye Bakanlığı ile ilgili çok şikâyetim var. Bunlar memur ve şu ana kadar da maaş ödemeleri Kürdistan Bölgesi bünyesinde. Federal hükümet maaş ödemeleri için bir miktar para gönderdiği halde neden maaşları ödenmemiş. Gerçekten bu memurların durumu için çok dertliyim ve üzüntülüyüm. Bunlar bizim meslektaşımız ve bundan dolayı da Bakan olarak çok önem vermem lazım ve bilgilerinin Federal Hükümet Su Kaynakları Bakanlığı bünyesine aktarılarak dört aydır devam eden sorunun çözülmesi için ciddi bir şekilde çaba göstermeliyim.
Peki su kaynaklarının korunması ve özellikle Kürdistan Bölgesi yeni barajların inşası konusunda Erbil ile nasıl bir koordinasyon içerisindesiniz?
Kesinlikle stratejik değerlendirmelerimiz ve sonuçları var. Doğrusunu isterseniz konu ile ilgili detaylı bilgilere sahip değilim şu an. Ama bu değerlendirmelerde Kürdistan Bölgesi ya da Irak’ın herhangi bir yerinde baraj yapılması durumu ortaya çıkarsa kesinlikle mali bütçe ayrılarak uygulamaya konulması için gereken adım atılacaktır. Ayrıca Kürdistan Bölgesi ile Bakanlığın planı dâhilinde bir kaç barajın yapılması konusunda koordinasyon var. Çalışmalar Su Kaynakları Bakanlığı’nın performansını etkiledi buna Irak’ın orta bölgeleriyle Kürdistan Bölgesi de dahil.
Kürdistan Bölgesi hükümeti belli bazı barajların yapılması için çalışmalara başladı. Projelerin bitirilmesi ve Irak için su kaynaklarının güçlendirilmesi için sizin de bu projelere bir katkınız oluyor mu?
Açıkçası ben Kürdistan Bölgesi hakkında bu şekilde konuşmak istemiyorum. Ben bir bakan olarak Irak’tan ayrı bir yerdeymiş gibi düşünemiyorum. Ben Irak’ın yukarısında bulunan bir bölge olarak değerlendiriyorum. Onlar bizim kardeşimiz ve bütün projelerimizin ortağıdırlar. Bakanlığın hazırladığı stratejik araştırmada, Kürdistan Bölgesi bunun dışında değildir. Aksine Kürdistan Bölgesi plan dahilindedir. Dolaysıyla planı uygulamaya koyduğumuzda Kürdistan Bölgesi ile Irak’ın her hangi bölgesi arasında bir fark gözetilmeyecektir. Her hangi bir projenin uygulanması için belirli bir bütçenin ayrılması durumunda muhakkak Kürdistan Bölgesi’nin payı da eşit bir şekilde verilecektir. Kuşkusuz stratejik araştırma haricinde bir proje söz konusu olursa bu konuda gereken notu vereceğiz.
Irak’ta yeterli bütçe olmadığı için kaç su projesi askıya alındı? Yine yeni projeler için planlarınız var mı?
Kesinlikle yüzlerce proje var, açıkçası şu anda sayılarına ilişkin yanımda veri yok ancak yüzlercesinin olduğunu söyleyebilirim. Malumunuz Irak 2003 yılından sonra projeler konusunda bir sıçrama yaşadı. Ancak muhtelif nedenlerden dolayı bazı proje ya yarım kaldı ya da tamamlanamadı. Birçoğu da 2014’teki olaylardan sonra durduruldu. Su Kaynakları Bakanlığının Kürdistan Bölgesi ile Irak’taki projelerin de büyük oranda etkiledi. Çünkü olaylar doğrudan ekonomik bir krizin ortaya çıkmasına ve gelişimin önünü tıkamasına neden oluyordu. Muhakkak Kürdistan Bölgesi’ndeki baraj projeleri üzerinde etkisi olmuştur, aynı şekilde Irak’taki projeler de etkilendi. Şu an yanımda yanımda veri yok ancak yüzlerce olduğunu söyleyebilirim.
Peki, şu an Irak’taki barajların durumu nedir, özellikle de Musul ve Derbendihan barajlarını soruyorum ki bu barajların deprem nedeniyle hasar gördükleri söyleniyor?
Evet, 2017 yılında deprem nedeniyle hasar gördüler. O dönemde ben Barajlar Genel Müdürüydüm. Memurların maaşının ödenmesi için çok çalıştım. Çünkü maaşların ödenmemesi bu büyük barajlarda büyük ihmallerin yaşanmasına yol açıyordu. Deprem meydana geldiğinde hepimiz sarsıldık. Biz bunun sadece Derbendihan Barajını etkilediğini ifade etmiyoruz. Aksine bütün yetkililerin vicdanında meydana gelen bir depremdi. Depremden sonra barajlara daha fazla önem verilmesi gerektiğine kanaat getirdiler. Bu kapsamda memurların maaşını temin etmek için kollarımızı sıvadık. Teknik açıdan Federal Hükümet ile Su kaynakları Bakanlığı, Derbendihan Barajına her türlü desteği sundu. Barajın onarılması için bütçe tahsis edildi. Şu anda barajda her hangi bir sorun yok ve çalışanları Kürdistan Bölgesi Barajlar Müdürlüğü ile koordineli bir şekilde çalışıyor. Derbendihan Baraj’ında çalışan arkadaşlarımızla işbirliği içerisindeyiz.
Öte yandan Barajlar Genel Kurulu ile Maliye Bakanlığı sorunların üstesinden gelmesi için gereken destek sağlanıyor. Bu nedenle Irak hükümeti Derbendihan Barajı, Dukan Barajı ve bütün barajların onarılması ve ihtiyaçlarının temin edilmesi için memur maaşlarının temin edilmesi konusunda ısrar ediyor. Depremin ardından onarım konusunda başarılı olduk, merkez ve Kürdistan Bölgesi’nde çalışan vatanperver memurlar birlikte çalışarak omuz omuza verdiler. Deprem sırasında bütün personel birbirine kenetlenmiş şekilde çalışarak muazzam bir işe imza attılar. Birbirlerine yardımcı ve ortak oldular, öyle ki sanki yıllardır birlikte çalışıyorlar tek vücut oldular. Hala birbirlerinin yol arkadaşıdırlar. Barajlar Genel Müdürü Sayın Ekrem bize çok yardımcı oldu, Hadise Barajında birlikte çalışıyorduk. Geçmişte de diğer barajlar konusunda da beraber çalıştık. Arkadaşlarımız Derbendihan ve Dukan barajlarında çalışan memurlar ile yoldaş ve meslektaş oldular. Bu nedenle çalışmalarımız sırasında her hangi bir problem yaşanmıyor. Hükümet söz konusu barajlarla çalışma konusunda ısrarlı, Irak ve Kürdistan Bölgesi’ndeki barajlarda çalışmak için de bütün imkânları seferber etmeye hazır.
Sayın Bakan, siz de biliyorsunuz ki yapılan araştırmalara göre Irak çölleşme ve kuraklığa doğru gidiyor. Böyle bir felaketin yaşanmaması için ne tür tedbirler aldınız?
Bu Irak Tarım Bakanlığının öncelikli işlerinden bir tanesidir. Çölleşmeyle ilgili özel bir bölümleri vardır. Tabiiki başında olduğum bakanlık ile Tarım Bakanlığı arasında doğrudan bir ilişki vardır. Söz konusu sorunla mücadele etmek amaçlı iki tarafında ortak araştırmaları var. Stratejik araştırmalar çerçevesinde hazırlanış planlar da var. Daha önce ifade ettiğim gibi bizim yol haritamız var, ancak uygulanması Su Kaynakları Bakanlığıyla Tarım Bakanlığı ve diğer ilişkili kurumların sorumluluğundadır. Çölleşmeyle ilgili husus ise gündeme alınmış ve bakanlığın araştırılması gerektiği dosyalar arasında yer alıyor.