Doç. Dr. Dürre: Suriye’nin toprak bütünlüğü artık bir realite değil; Rusya, Kürtlerin hamiliğine yönelebilir
Erbil (Rûdaw) - Uluslararası ilişkiler uzmanı Doç. Dr. İkbal Dürre bölgedeki gelişmelere ilişkin, “Suriye’nin toprak bütünlüğü meselesi artık bir realite değil. Bu, Rusya’nın Kürtlerin hamiliğine oynaması gibi yeni senaryoları doğurabilir,” dedi.
Uluslararası ilişkiler uzmanı Doç. Dr. İkbal Dürre, Suriye’deki son gelişmeleri ve Rusya’nın bölgedeki tutumunu değerlendirdi. HTŞ öncülüğündeki muhalif grupların saldırılarıyla hareketlenen sahada, Moskova’nın Ukrayna’daki savaşa odaklanması ve Esad yönetimine duyduğu hayal kırıklığı dikkat çekiyor. Dürre, Rusya’nın sahadaki stratejik duruşunu, Esad yönetimine verdiği mesajları ve Kürtlerle olası iş birliği ihtimalini ele alırken, Astana sürecinin fiilen sona erdiğini vurguladı. Suriye’deki belirsizliğin, uluslararası dengeleri yeniden şekillendirecek dinamikler barındırdığına dikkat çekti.
Rûdaw TV’de Dilbxwin Dara’nın sunduğu 19.00 bültenine katılan uluslararası ilişkiler uzmanı Doç. Dr. İkbal Dürre, Suriye’de Heyet Tahrir Şam (HTŞ) öncülüğündeki muhalif grupların saldırıları karşısında Rusya’nın tavrı ve bölgedeki son gelişmeleri değerlendirdi. Dürre, Rusya’nın mevcut yaklaşımının, Ukrayna savaşı gibi dış faktörlerden ve Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad ile yaşanan ilişkisel gerilimlerden etkilendiğini ifade etti.
Rusya’nın yavaş ve temkinli tavrı
Dürre, Rusya’nın bölgedeki hareketsizliğinin birkaç temel nedeni olduğunu belirtti. Birincisi, Ukrayna’da devam eden savaşın Moskova’nın dikkatini önemli ölçüde dağıttığını vurgulayan Dürre, “Rusya, şu an Ukrayna meselesiyle meşgul ve bu, Suriye’ye odaklanmasını geciktiriyor,” dedi.
İkincisi ise Rusya’nın Esad rejimi ile yaşadığı sorunlar diyen Dürre, “Üç hafta önce bir Rus yetkiliyle yaptığım görüşmede bana, ‘Esad için elimizden geleni yaptık, ama o bizi dinlemiyor. Bundan sonraki gelişmeler artık onun sorunu’ dedi,” ifadelerini kullanarak, Moskova’nın Şam’a duyduğu hayal kırıklığını aktardı.
Türkiye ve Batılı güçlerin rolü
Dürre, Rusya’nın, sahadaki gelişmelerin arkasında Batılı güçlerin yanı sıra Türkiye’nin de etkisi olduğunu düşündüğünü söyledi. Dürre bu konuda şu ifadeleri kullandı:
“Bir değişiklik olacaksa, eğer olacaksa yine Rusya'nın yardımıyla olacak. Öyle görünüyor. Ama Rusya acele etmiyor. Şundan dolayı birincisi Rusya kendi derdiyle meşgul Ukrayna'da. İkincisi bundan 3 hafta evvel görüştüğüm bir Rus yetkili bana aynı şu cevabı verdi. Dedi ki biz Esad için elimizden geleni yaptık ama Esad bizi dinlemiyor. Esad bizi sadece zor zamanlarında yanında görmek istiyor ve bundan sonraki olacaklar artık biraz da onun sorunu. Rusya'nın yaklaşımı bu. Birincisi bu. İkincisi de Rusya içeride tabi basın yayında bütün bu gelişmeleri Türkiye'nin etkisiyle olduğunu söylüyor. Ama resmi açıklaması daha yumuşak. Neden? Çünkü bu lokal olaydan dolayı. Kendinin Türkiye ile olan ilişkilerine şu anda çok fazla zarar vermek istemiyor ama içten içe bunun hesabını sonra görürüz mantığıyla davranıyor. Rusya'nın görüşü şu, şu anki gelişmeler kendi kendine olan bir dinamik değil. Bu olayların arkasında batılı güçler özellikle İngiltere ve Türkiye var.”
Kürtlerle olası yakınlaşma ve Suriye’nin toprak bütünlüğü meselesi
Rusya’nın, Esad’a daha fazla sorumluluk yüklediğini söyleyen Dürre, Moskova’nın “Suriye benim sigortalı bölgem değil, buranın asli sorumluluğu sende” mesajını verdiğini belirtti. Ancak bölgedeki yeni dinamiklerin, Rusya’nın Kürtlerle daha yakın ilişkiler kurmasına neden olabileceğini belirten Dürre, “Suriye’nin toprak bütünlüğü meselesi artık bir realite değil. Bu, Rusya’nın Kürtlerin hamiliğine oynaması gibi yeni senaryoları doğurabilir,” dedi.
Astana Süreci’nin fiilen sonu
Dürre’ye göre, Astana süreci fiilen sona ermiş durumda ve sahte müttefiklik olarak adlandırdığı İran, Türkiye ve Rusya arasındaki iş birliği de son bulmuş görünüyor. Bundan sonra, sahada “gerçek müttefiklerin” devreye gireceğini ifade eden Dürre, “Türkiye, NATO ve İngiltere gibi aktörler, Rusya’ya karşı daha belirgin roller üstlenecek,” değerlendirmesinde bulundu.
Sahadaki belirsizlik ve Trump faktörü
Dürre, sahadaki güçlerin ABD’deki seçimlerin ardından Trump’ın yeniden göreve gelmesini beklediğini ifade etti. Bu süreçte hem Türkiye’nin hem de Rusya’nın sahadaki pozisyonlarını güçlendirmeye çalıştığını belirten Dürre, “Şu anda herkes beklemede, ancak sahadaki çatışmalar ve belirsizlikler Trump göreve gelene kadar devam edecektir,” dedi.
Moskova’nın öncelikleri ve yeni stratejiler
Dürre, Rusya’nın önceliğinin Hmeymim ve Tartus üslerini korumak olduğunu vurgularken, bu üslerin tehlikeye girmesi durumunda daha sert adımlar atılacağını söyledi. “Rusya’nın şu anki yaklaşımı beklemek, gözlemlemek ve gerektiğinde pozisyon almak,” diyen Dürre, Moskova’nın Şam yönetimine bağımlılığı artıracak adımlar atabileceğini de sözlerine ekledi.
Bölgedeki durumun karmaşıklığını vurgulayan Dürre, yerel dinamiklerin büyük güçlerin müdahalesiyle birleşeceğini ve yeni bir denklemin ortaya çıkacağını öngörüyor.
Uluslararası ilişkiler uzmanı Doç. Dr. İkbal Dürre Rûdaw bülteninde yaptığı değerlendirmeler şu şekilde:
“Eğer bir değişiklik olacaksa, bunun yine Rusya'nın yardımıyla gerçekleşmesi muhtemel görünüyor, ancak Rusya acele etmiyor. Çünkü Rusya şu anda kendi derdiyle meşgul; Ukrayna'da durumuyla ilgileniyor. Üç hafta önce görüştüğüm bir Rus yetkili bana, "Biz Esad için elimizden geleni yaptık, ama Esad bizi dinlemiyor. Bizi yalnızca zor zamanlarında yanında görmek istiyor, bundan sonrakiler ise onun sorunu" demişti. Rusya'nın yaklaşımı bu şekilde. Ayrıca, Rusya içeride tüm bu gelişmeleri Türkiye'nin etkisiyle açıklıyor, ancak resmi açıklamalar daha yumuşak. Bunun sebebi, Rusya'nın şu an Türkiye ile olan ilişkilerine fazla zarar vermek istememesi; fakat içten içe "bunu sonra hesaba katarız" mantığıyla hareket ediyor.
Rusya'ya göre şu anki gelişmeler, kendiliğinden bir dinamik değil. Bu olayların arkasında Batılı güçler, özellikle İngiltere ve Türkiye bulunuyor. Ama bu, Rusya'yı şaşırtan bir durum değil; çünkü Türkiye'nin genel Suriye politikasıyla uyumlu bir durum söz konusu. Rusya şu an temkinli davranıyor çünkü Esad'a biraz ders vermek istiyor. Ayrıca, Rusya'nın bu saatten sonra Suriye'deki önceliği, Hmeymim ve Tarsus’taki üslerini korumak olacak. Rusya kesinlikle bu üslerinden vazgeçmeyecek ve eğer üsleriyle ilgili bir tehdit oluşursa, bu konuda daha sert bir tutum alacaktır.
Bütün büyük güçler, bu olayların arkasındaki büyük güçler, şu anda sahadaki yerel güçlerin ne yapabileceğini ve hangi pozisyonları kontrol edebileceğini görmek istiyor. Ardından, büyük güçler kendi oyunlarını devreye sokacak. Herkes Trump’ın gelişini bekliyor ve ben şu anki sahadaki belirsizlik ve çatışmaların Trump gelene kadar devam edeceğini düşünüyorum. Çünkü sahadaki bütün güçler, belki Türkiye de dahil, Trump gelmeden önce konumlarını maksimum derecede güçlendirmek istiyor. Rusya’nın da Trump’tan bazı beklentileri var, özellikle Ukrayna bağlamında, bu yüzden Rusya da tedbirli davranıyor.
Ancak burada önemli bir nokta var: Rusya’nın Türkiye ile paralel bir Suriye politikası gütmesinin bir nedeni vardı, o da Suriye’nin bütünlüğüydü. Ama bu saatten sonra, Suriye’nin toprak bütünlüğü konusu artık geçerli olmayacak ve birleştirici bir faktör olmayacak. Bu yüzden, Rusya da farklı arayışlara girebilir ve belki de Kürtlerle daha yakınlaşabilir. Şu anki sahadaki şartlar bunu doğurabilir. Bu durumun cezalandırmakla ilgisi yok, fakat Rusya Esad’a şu mesajı veriyor: "Suriye senin ülken, o yüzden sorumluluk senin, ben Suriye'nin sigortası değilim." Yani, Suriye’ye kasko sigortası sağlamadığını, bazı şeyleri Esad’ın kendisinin yapması gerektiğini söylüyor. Çünkü Esad’ın istihbaratı var ve sahada bir ordusu bulunuyor. Rusya'nın tavrı şu: "Bu benim değil, senin problemin."
Öte yandan, Rusya’nın Suriye’deki İran etkisinin azalması, işine de geliyor. Rusya-İsrail ilişkilerinin önemine dikkat çekmek lazım. Belki de bu yeni durum, Esad'ı Rusya’ya daha bağlı hale getirebilir ve Rusya, zaman kazandırmak istiyor olabilir. Bir diğer durum da şu ki, eğer Rusya Suriye’den çıkarsa, belki de Kürtlerin hamiliğine oynamayı planlıyor. Çünkü artık Suriye’nin bütünlüğü meselesi yok ve Astana süreci de facto olarak sona erdi. Şimdi, İran, Türkiye ve Rusya arasındaki sahte müttefiklik de sona eriyor; gerçek müttefiklerin oyunu başlayacak. Bu müttefikler, Türkiye, NATO ve İngiltere. Diğer taraftan, Rusya tek başına kalacak ve Esad, bundan sonra daha radikal kararlar almak zorunda kalacak.
Şam’daki yönetimde bir durum var: Kendine aşırı güvenen bir tavır var ve bunun altyapısı yeterince sağlam değil. Özgüvenin fazlalığı, sahada bazı yanlış sonuçlara yol açabiliyor. Örneğin, Halep’e yapılan saldırıda En Nusra'nın uyuyan hücrelerinin varlığı görüldü. Esad’ın istihbaratı var, ordusu var, ama bunu göremedi. Rusya, şu an sahada büyük bir askeri güç bulundurmuyor, yalnızca hava gücü var. Bu yüzden, Rusya birçok bölgedeki askerini çekiyor. Ancak bu, Rusya’nın bu olaya sert bir şekilde müdahil olmayacağı anlamına gelmiyor. Şu an sahadaki gelişmeleri bekliyor ve sahadaki olaylar kendi dinamikleriyle ilerliyor.