Haber Merkezi – Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) Kültür, Gençlik ve Bilgi Geliştirme Bakanı Noora Al Kaabi, “Ayasofya binlerce yıldır tarihi bir dönüm noktası olmuştur. Statüsünü değiştirmek kültürel değerine zarar verecektir” dedi.
Türkiye’de, Danıştay kararıyla Ayasofya'nın müzeden camiye dönüştürmesi yönündeki kararın uluslararası alanda yankıları sürüyor.
BAE) Kültür, Gençlik ve Bilgi Geliştirme Bakanı Noora Al Kaabi, Twitter hesabı üzerinden yaptığı açıklamada, "Ayasofya binlerce yıldır tarihi bir dönüm noktası olmuştur. Statüsünü değiştirmek kültürel değerine zarar verecektir. Kültürler ve medeniyetler arasındaki dinlerarası diyaloğun değerli bir sembolü ve simgesi olarak kalmıştır” dedi.
Al Kaabi, “Kültürel miras değerlidir ve insanlara ve medeniyetlere aittir. Onları sorumlu bir şekilde korumalı ve gelecek nesillere dini uyum ve kültürel bir arada yaşamanın bir tanığı olarak kalmaları için bakımlarını sağlamalıyız” ifadelerini kullandı.
"Hagia Sophia" has been a historic landmark for thousands of years. Changing its status will harm its cultural value. It has remained a valuable symbol and icon of interfaith dialogue between cultures and civilisations.
— نورة الكعبي (@NouraAlKaabi) July 11, 2020
Ayasofya: 'Kilise, cami, müze' üçgenindeki 15 asırlık tarih
Danıştay'ın 1934 tarihli müzeye çevrilme bakanlar kuru kararını iptal etmesiyle Ayasofya hakkındaki tartışmalar yeniden alevlendi.
İbadethane olarak yaklaşık 1500 yıl önce inşa edilen Ayasofya, tarihi boyunca manevi dünyanın olduğu kadar iktidar ve güç kavgalarında da anılan yapıtlardan biri oldu. Bizans İmparatorluğu'ndan Cumhuriyet dönemine kadar İstanbul'a tanıklık eden mimari yapı, kilise-cami-müze üçgeninde yine tartışmaların odağına yerleşti.
Bizans İmparatoru Konstantius tarafından 360 yılında, o dönem Konstantinople olarak bilinen İstanbul'un bugünkü tarihi yarımadasında, küçük bir kilise olarak inşa edildi. 404 yılında, Arcadius döneminde çıkan isyanlarda meydana gelen yangında, çatısı ahşap yapı tamamen kül oldu.
Tarih dergisi History'de yer alan bir makaleye göre; II. Theodosius'un emriyle Ayasofya, bu kez 5 nefi ve görkemli bir giriş kapısıyla yeniden yapılmasına rağmen yüzyıl sonra tarihin tekrarıyla aynı kaderi yaşadı. Konstantinopolis'in gördüğü en şiddetli isyan olan Nika Ayaklanması'nda bina yeniden alevlere teslim oldu.
Üçüncü kez inşa edilen Ayasofya 15 asırdır ayakta
Tahribat o kadar derindi ki, yapıyı onarmak imkansızdı. İmparator I. Jüstinyen, yanan kilisenin yerine bugün hala ayakta kalmayı başarmış Ayasofya'nın tasarımı için 532 yılında, bilimin duayenlerinden Miletli Isidoros ile Trallesli Anthemius'u görevlendirdi.
Yapımı 537 yılında tamamlanan Rum Ortodoks Kilisesi, Hristiyanların ibadethanesi olarak yolculuğuna başladı.
History dergisinde yer alan bilgilere göre, İmparator Jüstinyen, ilk ayinin yapıldığı 27 Aralık 537 yılındaki açılış merasiminde "Yüce Tanrım, bana böyle bir ibadethane yapma imkanı verdiğin için sana şükürler olsun" dediği rivayet edilir.
Diğer bir rivayete göre, Jüstinyen, hükümdarlığı altındaki tüm bölgelerden, kilisede kullanılmak üzere mimari eserlerin gönderilmesini emretti. Kuzey Afrika'dan Anadolu'ya kadar geniş bir coğrafi yelpazeden tarihi eserlerin ve kutsal emanetlerin toplandığı kültür merkezi de oldu.
Rum Ortodoks Kilisesi'nin bir numaralı ibadethanesi olarak kabul gören Ayasofya, hükümdarların taht törenlerine de ev sahipliği yaptı.
1453 yılına gelindiğinde Ayasofya için bambaşka bir dönem başladı. Osmanlı Sultanı Fatih Sultan Mehmet'in İstanbul'u almasının ardından Hristiyanların kutsal mekanı camiye dönüştürüldü. İnsan figürleri sıvayla kaplanırken bazı eserlere dokunulmadı, kapatılan bölümlere İslami motifler yerleştirildi. Kubbede, İsa peygamberi resmettiği düşünülen görsel altın mozaiklerle kaplandı.
Yıllar boyunca iktidar kavgalarına, depremlere yangınlara tanıklık eden yapıda, Abdülmecit döneminde, İsviçreli Fossati kardeşlerin denetiminde, 1847 ila 1849 yıllarında restorasyon yapıldı.
Üçüncü Ayasofya'da üçüncü dönem
Birinci Dünya Savaşını ve ardından yaşanan savaşları da gören Ayasofya da, Cumhuriyet'in ilan edilmesiyle üçüncü bir yol çizildi: Bu kez kapılar ibadete değil müze ziyaretçileri için açıldı.
Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşundan 9 yıl sonra, Bakanlar Kurulu'nun 24 Kasım 1934 tarihli kararıyla önce kilise ardından cami olan Ayasofya müzeye dönüştü.
Artık adı Ayasofya Müzesi olan mimari yapıdaki sıva altında kalan eserler de gün yüzüne çıkarıldı.
Dönem dönem ülkeler arası çekişmelere de malzeme olan müzenin ibadete açılmasına dair fikirler yeniden duyulur olunca, binanın kilise olmasını isteyenler, camiye dönüştürülmesini talep edenler ve müze kalmasından yana olanlar arasındaki gerginlik arttı.
Yaklaşık 85 senedir müze olarak ziyarete açık olan Ayasofya'nın yeniden camiye dönüştürülmesi tartışmaları, İstanbul'un Osmanlıların kontrolüne girmesinin yıl dönümü olan 29 Mayıs'tan sonra alevlendi.
29 Mayıs'ta Ayasofya'da Fetih Suresi'nin okunması Yunan yetkililerin tepkisini çekmişti. Yunanistan Dışişleri Bakanlığı, Ayasofya'da Kur'an okunmasını "Hristiyanların dini duygularına da bir hakaret" olarak değerlendirmişti.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ise Yunan yetkililere cevaben "Fetih açmaktır, fetih gönülleri özellikle kazanmaktır" demişti.
Yorumlar
Misafir olarak yorum yazın ya da daha etkili bir deneyim için oturum açın
Yorum yazın