Epözdemir’den Sancar’ın ‘Atatürk’ sözlerine tepki: Here begêmin here
Erbil (Rûdaw) – HAK-PAR Genel Başkanı Latif Epözdemir, HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar’ın TBMM’nin 100’üncü kuruluş yıldönümü özel oturumunda yaptığı açıklamalara, “Mithat Sancar Kürdlerin tarih bilincini karartma sevdasına düşmüştür!” sözleri ile tepki gösterdi.
Hak ve Özgürlükler Partisi (HAK-PAR) Genel Başkanı Latif Epözdemir, yaptığı yazılı açıklamada, TBMM’nin 100’üncü Kuruluş Yıl Dönümü özel oturumunda 17 dakika süren bir konuşma yapan Halkların Demokratik Partisi (HDP) Genel Başkanı Mithat Sancar’ın Mustafa Kemal’e ilişkin sözlerini hatırlattı.
“Klasik Türk egemen siyaseti, Atatürkçülük konusunda yarışmakta”
“Sancar’ın Mustafa Kemal’e olan hayranlığının dışa vurumu anlamına gelen sözleri, Kemalist ideolojiyi aklama girişimidir” diyen Epözdemir, açıklamasında şu ifadelere yer verdi:
“Sancar bu konuşması ile Mustafa Kemal seviciliği yapmakta ve bilinçli olarak tarih bilincimizi karartıp manipüle etmektedir. Görünen odur ki, HDP de diğer Türk partileri gibi Kemalist ideolojiden, resmi görüşten medet ummakta, eski tarz Türk siyaseti platformlarında kendine yer aramaktadır.
Bilindiği gibi klasik Türk egemen siyaseti, -sağı solu fark etmez- Atatürkçülük konusunda yarışmakta, gıdasını ulusal varlık olarak Kürd ulusal sorununu ve Kürdistan olgusunu ret ve inkar etmekten almakta, bayrağa sarılarak devleti kutsamakta, Kürdlerin kolektif ve ulusal hak ve özgürlüklerine karşı ciddi barikatlar kurup, gerektiğinde kendi iç çelişkilerini bertaraf ederek Kürdlerin temel hakları söz konusu olduğunda tereddütsüz olarak ‘milli mutabakat’ ruhunu hayata geçirmektedir.
Mustafa Kemal’in ilk meclis yıllarında Kürdler ve Kürdistan sözcüklerini telaffuz ettiği 22 resmi belgenin arşivlerde bulunduğu bilinmektedir. Bu belgelerin çoğunda ve özellikle de BMM (Henüz ‘Türk’ kelimesini almamışken) oturumlarındaki söylemler ve tartışmalardan anlaşıldığı kadarı ile Kürdlere özerklik verme yanlısı gibi bir yol izlendiği, bilinçli bir algı operasyonu ile Kürd milli potansiyelini, etkisizleştirmek, Kemalist kurumlaşmaya tabi kılmak amacına yönelik olduğu da bilinmektedir. Bu anlayış Kemalist kurumlaşmanın inşa süreci tamamlandıktan sonra son bulmuş, mutlak güç olarak tekçi ve Türkçü anlayış hayata geçirilmiş, egemen ideoloji haline getirilerek de terk edilmiştir.
“Kemalizmin en çarpıcı manipülasyonu Lozan’da dile getirilmiş”
Kemalizmin en çarpıcı manipülasyonu Lozan’da dile getirilmiş, uluslararası toplumun algılarını etkileme amaçlanmıştır. Bu anlayışın temsilcisi İsmet İnönü, ’Türkler ve Kürdler Türkiye Cumhuriyeti’nin ana unsurlarıdır. Kürdler bir azınlık değil, millettir; Ankara Hükümeti hem Türklerin hem de Kürdlerin hükümetidir’ diyerek resmi açıklama yapmıştır. Bu görüşler Lozan Konferans tutanak ve belgelerinde kayıt altına alınmıştır. Bu ifade ile Kürdler lehine oluşan kamuoyunu bilinçli olarak dağıtma hedeflenmiştir. Aynı İnönü, Lozan sonrasında Şêx Said ulusal hareketi esnasında acilen göreve getirilmiş ve Kürdlerin yükselişlerini bastırmak için ‘Takriri Sûkun, Şark Islahat Planı’ gibi yasa ve uygulamalar eşliğinde hayata geçirilerek bizzat uygulatılmıştır.
Resmi Kemalist ideoloji; Halk Evleri, Yatılı Bölge Okulları, Köy Enstitüleri, Türk Ocakları, Yetiştirme Yurtları, Olgunlaşma Enstitüleri gibi kurumlarla Kürdleri asimile etmeye çalıştı. Tevhidi Tedrisat Kanunu, Tekke ve Zaviyelerin kapatılmasına dair kanunlar ile de Kürdçe eğitim ve öğretime son verilmiştir.
Keza, tekçi ve Türkçülükte karar kılmış olan o dönemde Mustafa Kemal’in öncülüğünde inşa sürecini tamamlamış olan Türk siyaseti, yaygın, makbul ve geçerli tek icazetli siyaset kurumudur. Kemalist anlayış, Şark İslahat Planı, İstiklal Mahkemeleri, Takriri Sükûn, Mecburi İskân, Tunceli Kanunu, Mahalli İdareler Kanunu ve Umum Müfettişlikleri gibi yasal düzenlemelerle Kürdlere karşı topyekûn bir ‘sindirme’ siyaseti gütmüştür. Tarihi belgeler Dersim katliamının emrinin Mustafa Kemal tarafından verildiğini kanıtlamaktadır. Bu uygulama ve yöntemlerle Kemalist ideoloji ‘zafere’ gitmek için akla gelebilecek her türlü yol ve yöntemi denemiştir. Kemalist resmi görüşü esas alan Türk siyaseti bugüne dek Kürd ulusal mücadelesini engellemek için; ret, inkâr, tedip, tenkil, iskan, entegrasyon, asimilasyon, manipülasyon, askeri harekatlar, idam fermanları, adaletsiz yargılamalar ve buna benzer tüm sömürge uygulamalarını tereddüt etmeden hayata koymuştur.”
“Tarih, HDP genel başkanını yalanlıyor!”
Epözdemir açıklamasının devamında Sancar’a şu soruyu yöneltti:
“Bugüne dek Kürdlerin özgürlük mücadelesini engellemek üzere hazırlanan tüm bu yasa ve uygulamaların, Mustafa Kemal’in bilgisi dışında yaşam bulduğuna inanıyor musunuz?”
HAK-PAR Genel Başkanı açıklamasının devamında şu ifadeleri kullandı:
“Belli ki aksine inanıyorsunuz ama Kürd ulusu inanmıyor! Tarih, HDP genel başkanını yalanlıyor!
Belli ki, Anayasa Profesörü Mithat Sancar’ın Kürd ve Kürdistan tarihinden haberi yok ya da bilerek gerçekleri sümen altı ediyor. Sancar, Mustafa Kemal seviciliği kervanına katılma telaşındadır. Derdi, yürürlükteki sisteme uyum sağlamak ve asli görevini yerine getirmektir.
HDP’yi egemen Türk siyasetine entegre etmeyi “ulusal bir görev” olarak gören bu anlayış Kürd dostu bir anlayış değildir! Mustafa Kemal’i aklama çabaları, Kürd tarih bilinci ile örtüşmemektedir!
“Sancar’ın söyledikleri HDP’nin parti siyasetini bağlar”
Mustafa Kemal’in Kürd meselesini nasıl çözmek istediği; belgeler, olaylar, raporlar, yasalar ve uygulamalarla ortada iken Sancar’ın bunlardan habersiz olduğunu savlamak olanaksızdır. Sayın anayasa profesörü Sancar elbette tüm bu gerçeklerin bilincinde ama gel gör ki, onun payına da hileli algı yönlendirme düşmüş görünüyor.
Kuşkusuz, Sancar’ın söyledikleri HDP’nin parti siyasetini bağlar. Hal böyle iken, ‘yurtsever’ HDP’lilerden ses çıkmıyorsa bu son derece vahimdir. Kimi yanar-döner Kürd siyasetçinin de hala bu anlayışta olan bir partinin ‘Kürd’ partisi olduğunu savunması ise ‘eklemlenme’ sürecinin, başka bir deyişle tabi olma sürecinin tamamlanmış olduğunu göstermektedir.
HDP genel başkanının övgüler dizdiği Mustafa Kemal bir ulusal varlık olan Kürdleri ‘tebaa’ hâline getirmek konusunda çok ciddi çabalar sarf etmişti. Şimdi bu bayrağı Mithat Sancar devralmış görünüyor.
Bu bilinçli bir politikadır. Öngörülenin hayata geçirilmesi demektir. Kürdler arasında yeni bir pencerenin açıldığının işaretidir. Kürdleri sisteme entegre etme görevinin yerine getirilmesi telaşıdır.
Arap kökenli olduğu için belki bilmiyor olabilir. Sayın Sancar’a Kürdlerin bir sözünü hatırlatmak yerinde olabilir; Here begêmin here.”