ERBİL FORUMU - Irak’ta su krizi derinleşiyor: Barajlar yetersiz mi?

Erbil (Rûdaw) - Irak, su kaynaklarının azalması ve kuraklığın etkileriyle mücadele ederken, yetkililer ve uzmanlar sorunun boyutlarını ve çözüm yollarını tartışmaya devam ediyor. Rûdaw Araştırmalar Mekezi tarafından düzenlenen 3. Erbil Forumu’nda su yönetimi, baraj kapasitesi ve bataklık bölgelerinin giderek çölleşmesi üzerine çarpıcı değerlendirmeler yapıldı.

Erbil’de düzenlenen 3. Erbil Forumu kapsamında “İklim Değişikliği ve Irak ile Kürdistan Bölgesi'nde İnsan Hakları İhlallerine Etkisi” konulu bir panel düzenlendi.

Panelde Irak Başbakanı'nın Su Danışmanı Dr. Turhan Mufti,  Irak Doğa Örgütü Başkanı ve Kurucu Ortağı Casim el-Esedi, SEED Vakfı Başkanı Şherri Kraham Talabani ve CEDR ulusal ve uluslararası su hukuku uzmanı Zeki Şubber konuşmacı olarak katıldı.

Forumda konuşan Casim el-Esedi, "Tarihi bataklıkların toplam alanı 9.950 kilometrekaredir ve taşkın mevsimlerinde 20.000 kilometrekareye kadar ulaşmaktadır" dedi. Esedi, bataklıklarda biyolojik çeşitliliğin yanı sıra insan yerleşimlerinin de bulunduğunu belirtti.

Ancak bataklıkların zamanla büyük bir tahribata uğradığını vurgulayan Esedi, "Bataklıklar soykırım ve kurutma politikalarına maruz kaldı, son dönemde adeta çölleşti. Yerel halk, Irak'ın batısına ve dünyanın farklı bölgelerine göç etmek zorunda kaldı" dedi.

Barajların inşası ve bataklıkların yeniden canlanması

Esedi, 2003'ten sonra ailelerin bataklık bölgelerine dönmeye başladığını ancak bu sürecin Irak hükümetinin bir girişimi olmadığını ifade etti. "Yerel halk, suyu engelleyen barajları kırarak bataklıkların suyla dolmasını sağladı" diye ekledi.

Özellikle Curf el-Cebaiş bölgesi hakkında konuşan Esedi, "1990 yılında burada yaklaşık 63 bin kişi yaşıyordu. Çoğunluk, manda yetiştiriciliği, balıkçılık ve geleneksel konut yapımıyla geçiniyordu. Ancak 2002'de nüfus 6 bine kadar düştü. Bugün ise tekrar 61 bin kişiye ulaştı" dedi.

Kuraklık ve su seviyelerindeki dalgalanmalar

Bataklıkların su seviyeleri yıllar içinde büyük değişiklikler gösterdi. Esedi, "2003'ten 2025'e kadar hedeflenen su miktarına yalnızca 2019 yılında ulaşıldı. O yıl bataklıkların yüzde 97’si suyla kaplandı. Ancak sonraki yıllarda bu oran yüzde 70 ile yüzde 80 arasında değişti" ifadelerini kullandı.

Kuraklık sorununa dikkat çeken Esedi, "2009, 2015 ve 2018 yıllarında kuraklık yaşandı. En şiddetli kuraklık ise 2020’de başladı ve hâlâ devam ediyor. Bu süreçte manda sürülerinin yüzde 30’unu ve balık rezervlerinin yüzde 95’ini kaybettik" şeklinde konuştu.

Bataklıkların Dünya Mirası Listesi'ne alınması ve göç tehlikesi

Irak bataklıkları, 2016 yılında UNESCO Dünya Mirası Listesi'ne alındı. Ancak Esedi, bataklık ekosisteminin büyük tehlikelerle karşı karşıya olduğunu belirtti. "Buradaki yerleşim alanları, suyun yeterliliği ve tuzluluk oranı gibi faktörler nedeniyle risk altında. Suyun çekilmesiyle otlaklar kayboluyor ve manda yetiştiricileri yılda üç kez göç etmek zorunda kalıyor" ifadelerini kullandı.

Esedi, bataklıklardaki en büyük tehdidin göç olduğunu belirterek, "Bataklık halkı, Wasit, Kerbela, Babil ve Necef gibi bölgelere göç ediyor. Bu yerlerde ise genellikle tahliye kanalları ve atık sular bulunuyor" diye konuştu.

Su seviyelerinde büyük düşüş

Esedi, bataklıklardaki su seviyelerindeki azalmaya dair örnekler verdi. "2019'da Curf el-Cebaiş'te Fırat Nehri'nin su seviyesi 194 santimetreydi. Ancak 12 Aralık 2023'te bu seviye 28 santimetreye kadar düştü. Şu anda ise 90 santimetre civarında, ancak bu seviye yaz aylarını karşılamaya yetmeyebilir" değerlendirmesinde bulundu.

Bataklıkların sürdürülebilir şekilde yönetilmesi için yıllık en az 5,4 milyar metreküp suya ihtiyaç duyulduğunu belirten Esedi, diğer alanların ise sulama kanallarından beslenmesi gerektiğini vurguladı.

Bataklıklardaki kirlilik artıyor

Casim el-Esedi, bataklıklardaki çevre kirliliğine de dikkat çekti. "Bataklıklara 40'tan fazla kanalizasyon tesisi atık sularını boşaltıyor. Bu da ekosistem üzerinde ciddi bir tehdit oluşturuyor" dedi.

Başbakan Danışmanı: Irak’taki barajlar 170 milyar metreküp su kapasitesine sahip

Irak Başbakanı’nın su konularından sorumlu danışmanı Dr. Turhan Mufti de Irak’ın şu an kuraklık aşamasında olmadığını, ancak bu duruma bir adım uzaklıkta olduğunu belirtti.

Mevcut barajların yeterli olduğunu vurgulayan Mufti, Irak’taki barajların 170 milyar metreküp su kapasitesine sahip olduğunu ifade etti.

Mufti, "Irak’ta yaşananlar, bölgedeki (iklim değişikliği ve su kıtlığına dair) gelişmelerden bağımsız değil" dedi. El-Mufti, "Son 15 yılda bir yıl yağışlı, üç yıl kurak geçti" ifadelerini kullandı.

"Kuraklık seviyesinde değiliz ama çok yakınız"

Irak’ın şu an kuraklık seviyesinde olmadığını ancak bu duruma çok yakın olduğunu dile getiren El-Mufti, "Irak’a gelen suların yüzde 75’i dış kaynaklı, yüzde 20 ila yüzde 25’i ise ülke içindeki kaynaklardan sağlanıyor" dedi.

"Su paylaşımı konusunda anlaşma yok"

Irak’ın su krizindeki en büyük sorununun, komşu ülkelerle su paylaşımı konusunda resmi bir anlaşmaya sahip olmaması olduğunu belirten Dr. Turhan Mufti, "Bazı anlayış birliktelikleri var ancak bunlar kesin bir anlaşma niteliği taşımıyor" ifadelerini kullandı.

"Komşularımız suyun kaynağına sahip, biz ise suyun aktığı ülkeyiz. Bu tür durumlarda, su kaynaklarının yönetimiyle ilgili net bir tanım bulunmuyor" diyen Mufti, "Suya hakkınız var, ancak suyun aktığı ülke olduğunuzda, kaynak ülke ihtiyacı olan suyu kullanır ve geri kalanını aşağı akıştaki ülkeye gönderir" diye konuştu.

"Kentleşme oranı arttı"

Dr. Turhan Mufti, Irak’ta kırsal nüfusun giderek azaldığını vurgulayarak, "Önceden nüfusun üçte biri şehirlerde, üçte ikisi kırsal bölgelerde yaşıyordu. Ancak şu an durum tamamen değişti. Nüfusun yüzde 70’i şehirlerde, geri kalan yüzde 30’u ise köylerde yaşıyor. Bu da hükümet için istihdam sağlama açısından toplumsal bir kriz oluşturuyor" yorumunu yaptı.

"Türkiye ile yapılan anlaşma sayesinde Dicle’den gelen su miktarı iki katına çıktı"

Irak’a komşu ülkelerden gelen su miktarına değinen Mufti, "Irak’a gelen suyun yüzde 70’i Türkiye’den geliyor. Su ve ekonomi alanlarındaki ikili işbirliği sayesinde 2023’te aldığımız su miktarının iki katına çıktığını gördük. 2024 yılında ise Dicle Nehri’nden gelen su miktarı bir önceki yıla kıyasla iki katına çıktı. Bu, Türkiye ile yapılan anlaşmanın sonucudur" dedi.

"Tarımsal sulamada modern teknikler kullanılmalı"

Tarım sektöründe modern tekniklerin kullanılmasının önemine değinen Mufti, "Özellikle pirinç gibi suya çok fazla ihtiyaç duyan tarım ürünleri için ileri sulama tekniklerini benimsemeliyiz" çağrısında bulundu.

Mufti, Irak’ta su tasarrufu kültürünün yaygınlaştırılması gerektiğini belirterek, "Her vatandaş suyu nasıl kullanacağını bilmeli ve suyun öneminin farkında olmalıdır" diye konuştu.

Irak’ta su kullanım oranları hakkında bilgi veren Mufti, "Su kaynaklarının yüzde 15’i yerel kullanım için, yüzde 85’i ise tarım için harcanıyor" ifadelerini kullandı. Irak’ın komşu ülkelerden su temin etmesinin kolay bir süreç olmadığını vurgulayan El-Mufti, "Irak devletinin kurulduğu günden bu yana, su paylaşımı konusunda herhangi bir resmi anlaşma imzalanmadı" ifadelerini kullandı.

“Irak’ın yeni barajlara ihtiyacı yok"

Irak’taki mevcut barajların yeterli olduğunu söyleyen Dr. Turhan Mufti, "Irak’ın yeni barajlara ihtiyacı yok. Mevcut barajlar 170 milyar metreküp su depolama kapasitesine sahip" dedi.

Erbil Forumu devam ediyor

Erbil’de Rûdaw Araştırmalar Merkezi tarafından düzenlenen 3. Erbil Yıllık Forumu, 28 Şubat’a kadar devam edecek. Forum, Ortadoğu’nun önde gelen düşünce kuruluşları ve akademik kurumlarıyla ortaklaşa düzenleniyor.

Bu yıl "Ortadoğu'nun Geleceğinde Belirsizlikler" temasıyla gerçekleştirilen forumda, Suriye, Türkiye, Irak ve genel bölgeyle ilgili konular ele alınacak, ayrıca Kürt meselesinin çözüm yolları tartışılacak.

Üç gün sürecek etkinlik boyunca 13 panel oturumu ve 18 özel röportaj gerçekleştirilecek. Foruma, Irak, Kürdistan Bölgesi, Türkiye ve Suriye’den hükümet yetkilileri, liderler, 8 büyükelçi ve 21 başkonsolos dahil olmak üzere toplam 140 misafir davet edildi.

Talabani: İklim değişikliği kadınlar ve kız çocukları üzerinde daha büyük etkiye sahip

Panelde konuşan Sherri Kraham Talabani de kadınların doğal afetler karşısında daha kırılgan olduğunu belirterek, "İklim değişikliğinin kadınlar ve kız çocukları üzerinde özel bir etkisi var, mevcut eşitsizlikleri derinleştirerek yeni tehditler yaratıyor. Kadınların kırılganlığı ve iklim değişikliğinin etkileri, onların yeteneklerini kısıtlıyor” dedi.

Kadınlar ve kız çocukları doğal afetlerin erkeklere kıyasla 14 kat daha fazla etkisini hissettiğini kaydeden Talabani, "Kadınlar ve kız çocukları, erkeklere kıyasla doğal afetlerden 14 kat daha fazla etkileniyor ve iklim değişikliğiyle bağlantılı felaketlerde hayatını kaybedenlerin en az yüzde 60’ı kadın” ifadelerini kullandı.

Talabani, doğal afetler sırasında kadınların bilgiye ve erken uyarı sistemlerine daha az erişim sağladığını da vurguladı.

"İklim değişikliğinin göç ve kadınların güçlendirilmesi üzerindeki etkisi"

SEED Vakfı BaşkanıTalabani, kadınlar ve kız çocuklarının doğal afetler sırasında erkeklere kıyasla daha fazla yerinden edildiğini belirtti ve şunları söyledi:

"Kadınlar ve kız çocukları, doğal afetler nedeniyle daha fazla göç etmek zorunda kalıyor ve bu süreçte daha ağır etkilerle karşılaşıyor. Özellikle Irak’ın güneyinde artan sıcaklık ve su kıtlığı, iklim değişikliğinin zorunlu göçe neden olan başlıca etkilerinden biri."

Talabani ayrıca, mülteci kamplarında yaşayan insanların sel, kuraklık ve fırtınalardan doğrudan etkilendiğini vurguladı.

Sherri Talabani, mülteci kamplarında yaşayan kadınların geçimlerini sağlamada daha fazla zorluk yaşadığını ve şiddete maruz kalma risklerinin arttığını dile getirdi.

Talabani, ekonomik zorluklar nedeniyle birçok Iraklı ailenin kız çocuklarını erken yaşta evlendirmek zorunda kaldığını ya da onları zorla evlendirdiğini söyledi.

İklim değişikliğinin bir diğer etkisinin ise kadınların sağlık hizmetlerine erişiminde yaşanan kısıtlamalar olduğunu belirtti.

Talabani, "Toplumsal eşitsizlikler, ekonomik adaletsizlikler ve iklim değişikliği, kız çocuklarının eğitimini de etkiliyor. Irak’ta her 10 kız öğrenciden yalnızca 5’i ortaöğretimi tamamlayabiliyor” dedi.

Kadınların siyasi karar alma süreçlerine katılımıyla ilgili olarak Talabani, şu ifadeleri kullandı:

"Kadınlar, karar alma süreçlerinde yer almalı. Çünkü kadınlar iklim değişikliğinin etkilerini en fazla hisseden kesim ve ailelerin, toplumların ihtiyaçlarını daha iyi temsil edebilirler. Kadınlar sadece evde değil, parlamentoda ve hükümette de karar mekanizmalarına katıldığında sonuçlar yalnızca kadınlar için değil, tüm toplum için daha iyi olur."