Erbil (Rûdaw) - Suriye Demokratik Meclisi'nin eski eş başkanı Riyad Derar, "Tahrir el Şam heyetiyle iki kez temasa geçtik" dedi. Derar ancak Kürtlere yönelik saldırılar devam ettikçe Şam’daki görüşmelere katılmayacaklarını belirtti. Ayrıca DSG’nin gelecekte kurulacak Suriye ordusunun bir parçası olabileceğini vurguladı.
Şu an Suriye Demokratik Meclisi (MSD) Danışmanlar Kurulu Eş Başkanı olan Riyad Derar, Rûdaw TV’den Nalin Hesen’in sunduğu bültene bağlanarak Suriye'nin Kuzeydoğu bölgesindeki saldırılar ve Şam’daki yeni hükümet oluşumuna nasıl katılacaklarına yönelik değerlendirmelerde bulundu.
MSD yetkilisi Riyad Derar, Türkiye destekli Suriye Milli Ordusu'nun saldırıları sürdüğü müddetçe müzakereler için Şam'a herhangi bir heyet göndermeyeceklerini söyledi.
Kobani'ye saldırı tehdidi
Kobani’de Demokratik Suriye Güçleri'nin (DSG) silahlarını bırakması yönündeki soruya Derar, “Biz her zaman siyasi çözümü savunduk. Türkiye ile savaş istemiyoruz. Ancak Türkiye’nin Kürtlere karşı yürüttüğü saldırılar kabul edilemez. Kobani, özgürlük ve direnişin sembolüdür ve buna yönelik saldırılar siyasi ve insani açıdan reddedilmektedir” dedi.
Derar, özellikle Türkiye destekli grupların Fecir El Huriye (Özgürlük Şafağı) Operasyonları ismiyle DSG'ye yönelik saldırılar düzenlediğini bu grupların amacının Kürt bölgelerini istikrarsızlaştırmak olduğunu sözlerine ekledi.
"Kobani'den intikam alınıyor"
Riyad Derar, “Fecir El Huriye isimli gruplar özgürlük ismini aldılar ancak aslında özgürlük karşıtıdırlar. Şam’a yönelik operasyonlarda yer almalarına izin verilmediği için Tel Rıfat ve Eşrefiye’nin bunlara verilmesine razı oldular. Hatta Efrinli göçmenlerin kamplardan çıkarılması konusunda HTŞ bünyesindeki gruplarla anlaştılar. Şimdi de Kobani’ye göz dikmiş durumdalar. Onun iradesini kırmak istiyorlar ve IŞİD terör örgütünü mağlup ettiği için ondan intikam almak istiyorlar. Barışın en iyi yolunun o bölgede silah bırakmamak olduğuna eminiz” dedi.
Silahsızlanma olması durumundan Minbic’deki gibi savunmasız halkın evlerinin yağmalanacağı uyarında bulunan Derar, “Amerikalı ve Fransız arabulucular savaşın durdurulması için devredeler. Çünkü biz gerçekten önce çatışmaların sonlandırılmasını sağlamak, daha sonra Şam'a giderek Suriye'nin nasıl yönetileceği konusunda anlaşmaya varmak istiyoruz” ifadelerini kullandı.
Heyet Tahrir el-Şam ile temas
Riyad Derar, MSD’nin Tahrir el-Şam ile iki kez temas kurduğunu belirten Riyad Derar, ilk temasın Eşrefiye ve Tel Rıfat bölgelerindeki yerinden edilmiş kişilerin geri dönüşlerini kolaylaştırmak amacıyla yapıldığını, ikinci görüşmenin de Deyrezor'daki durum üzerine gerçekleştiğini ifade etti.
Derar, Şam ile yürütülen müzakerelerin Suriye’nin toprak bütünlüğünü koruyacak şekilde sonuçlanması gerektiğini ve tarafların demokratik bir çözüm için bir araya gelmesi gerektiğini vurguladı.
Siyasi çözüm ve Şam ile görüşmeler
Türkiye’nin, DSG’nin Kobani’de silahlarını bırakması yönündeki taleplerini değerlendiren Derar, bunun Türkiye’nin kalıcı bir askeri çözüm dayatmaya çalıştığının göstergesi olduğunu ifade etti. Derar, MSD’nin askeri değil, siyasi çözüm arayışında olduğunu ve Şam yönetimiyle müzakere yapacak bir heyet oluşturduklarını söyledi.
Heyetin Şam’da görüşmelere başlamamasının nedenini Türkiye destekli grupların saldırılarına bağlayan Riyad Derar “DSG heyetinin ya da Özerk Yönetim'in Şam’a gitmesini geciktiren şey, şu anda Türkiye sınırındaki bölgelerde yaşanan savaştır. Bu tehdit sona erdiğinde heyet, müzakereler için Şam'a gitmeye hazır olacaktır” dedi.
Avrupa'nın rolü
Avrupa’daki temaslarına değinen Derar, Rojava’ya yönelik saldırıların uluslararası arenada kabul edilemez olduğunu vurguladı. "Avrupa ülkeleriyle bu saldırılara karşı diplomatik girişimlerimizi sürdürüyoruz. Kobani'nin korunması uluslararası bir sorumluluktur" diye konuştu.
Petrol ve ekonomik işbirliği
Derar, Rojava’dan çıkarılan petrolün Şam hükümetiyle ekonomik işbirliği çerçevesinde paylaşıldığını doğruladı. Petrol gelirlerinin bölge halkının ihtiyaçları için kullanıldığını belirtti, "Bu kaynaklar tüm Suriye halkının refahı için değerlendirilmektedir" dedi.
Deyrezor ve Rakka’daki gelişmelere de değinerek, bu bölgelerin Suriye’nin geleceği açısından stratejik öneme sahip olduğunu belirtti. Özellikle Deyrezor’da Arap aşiretleriyle yaşanan gerginliklerin Türkiye destekli gruplar tarafından kışkırtıldığını ifade etti.
Derar, “Deyrezor’da halklar arasında bölünmeyi derinleştirmek isteyen güçler var. Bölgenin zengin petrol kaynaklarını kontrol etmek isteyen bu gruplar, halklar arasındaki dayanışmayı hedef alıyor” dedi.
Rakka konusunda ise Derar, şehrin IŞİD’den kurtarıldıktan sonra yeniden inşa sürecine girdiğini ancak Türkiye’nin saldırıları nedeniyle bu sürecin sekteye uğradığını vurguladı.
“Rakka’nın yeniden inşası, Suriye’nin kuzeydoğusundaki barış ve istikrarın temelidir. Ancak Türkiye’nin saldırıları, hem ekonomik hem de sosyal açıdan bölgeyi zayıflatmayı amaçlıyor” diye konuştu.
Derar, Deyrezor ve Rakka’daki halkların yerel yönetimlerle iş birliği yaparak bölgede barış ve istikrarı sağlama potansiyeline sahip olduklarını ve bu çabaların uluslararası destekle güçlendirilmesi gerektiğini söyledi.
HTŞ’nin Deyrezor’un batısını kontrol ettiğini ancak batı yakasının DSG'de olacağını belirten Riyad Derar, “Bu sınır ABD ile anlaşma sonucu belirlenmiştir. Yeni hükümetin kurulmasıyla Deyrezor’da olsun Haseke’de olsun ortak bir yönetimin nasıl kurulacağını müzakere edeceğiz” dedi.
“DSG ordunun bir parçası olabilir”
Derar, Demokratik Suriye Güçleri'nin (DSG) gelecekte birleşik bir Suriye ordusunun parçası olabileceğini belirtti. "Silahlı güçlerimizin ulusal bir yapıya entegre edilmesi, Suriye’nin yeniden inşası için bir adım olacaktır" dedi.
MSD yetkilisi DSG’nin ordunun bir parçası olabileceği ve isim değişikliğine de gidebileceğini belirterek, “İsim de değişebilir, çünkü nihayetinde birleşik bir yönetim oluşturacağız ve Demokratik Güçler’in bu askeri sisteme katılması sağlanacak. Bu, gelecekte ulusal savunma modeli üzerinde anlaşmalarla bağlantılı olacaktır. Demokratik Suriye Güçleri’nin bazı unsurları, Asayiş ve diğer uygun polis yöntemleriyle bölgesel çalışmalara dahil olabilir” değerlendirmesinde bulundu.
Kürtler arası diyalog
Kürtler arası diyalog konusuna da değinen Derar, Rojava’daki Kürt siyasi partilerinin birliğini desteklediklerini söyledi. Ancak ENKS heyetinin yaşanan boşluktan faydalanarak Şam’a heyet gönderdiğini vurgulayan MSD’li yetkili, “Bu kabul edilemez bir ziyaretti. Kürt halkının haklarının garanti altına alınması için Kürt kardeşleri ile ortaklaşmaları dışında başka çareleri yoktur” dedi.
Uluslararası topluma çağrı
Riyad Derar, uluslararası toplumun Türkiye’nin saldırılarına karşı sessiz kalmaması gerektiğini ve özellikle Avrupa ülkelerinin bu konuda daha aktif bir rol üstlenmesi gerektiğini vurguladı.
Bu açıklamalar, Suriye'nin kuzeydoğusunda artan tansiyonun ve bölgedeki güçlerin yeni denge arayışlarının bir göstergesi olarak dikkat çekiyor.
Yorumlar
Misafir olarak yorum yazın ya da daha etkili bir deneyim için oturum açın
Yorum yazın