ERBİL/ANKARA - Ekonomik ilişkiler nereye doğru?

Erbil (Rûdaw) – Uzmanlar Türk Lirası’nın değer kaybettiği bu dönemde İbrahim Halil (Habur) Sınır Kapısı’nın Türkiye için iyi bir alternatif olabileceği ifade ederken, Erbil ile Ankara arasındaki ticari ve ekonomik ilişkilerin daha da geliştirilmesi gerektiğini belirtiyor.

 

13 Eylül’den başkent Erbil’de Rûdaw Araştırma Merkezi tarafından düzenlenen Kürdistan Bölgesi ve Bölgesel Ekonomik Kriz adlı  sempozyuma katılanlar arasında Dicle Toplumsal Araştırmalar Merkezi (DİTAM) Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Vural da vardı.

 

Kürdistan Bölgesi ile Türkiye ve Kürt illeri arasındaki ticari alışveriş 10 milyar dolayında.

 

Mehmet Vural Türk Lirası’nın değer kaybı ve Kürdistan Bölgesi ile Türkiye arasındaki ticari ve ekonomik ilişkileri değerlendirdi.


"En yakın olması gereken Türkiye, fırsatı değerlendiremiyor"

 

“Ancak Türkiye’ye yakın olmasına rağmen, en yakın olması gereken Türkiye, bu konuda fırsatı çok değerlendiremiyor” diyen Vural şunları söyledi:

 

“Türkiye ile Güney Kürdistan Federe Devleti komşudur. Kürt federe devletinin toprakları ve zengiliği de malum. Bütün dünyanın, bölgenin ve herkesin gözü burada. Kürdistan federe devleti için de durum budur, açılacak tek kapı Türkiye kapısıdır. Ama Türkiye’nin yapacağı işler var. Türkiye’nin özelliklle Güney Kürtleriyle barışık yaşaması lazım. Örneğin 2017’nin Eylül ayında yapılan referanduma yandaş olması gerekirken tam tersi karşı çıktı, bir fırsat kaçırdı. Mesela hemen İran kapılarını açtı. Türkiye kapı kapattı ama İran kapılarını açtı. Dolaysıyla Türkiye’nin Kürtlerle ve Kürt federe devletiyle barışık, dostane bir ilişki kurması lazım ki ekonomi gelişebilsin. İlişki kurulmazsa ekonomi de olmaz. İki devlet de iki halk da bir birine muhtaçtır.”

 

Türkiye’nin bugün bile en çok ihracat yaptığı üçüncü yerin Kürdistan Bölgesi olduğu altını çizen Mehmet Vural, şöyle devam etti:

 

“Dolaysıyla bu fırsatı kaçırmaması lazım. İbrahim Halil sınır kapısını kapatarak bir şey elde etmez. İran üzerinden bu defa Türkiye Kürt bölgesindeki malları almaya çalışır. Bu yanlış bir şey. Siyasetin Türkiye’de Kürtlerle dostane bir yol bulması lazım. Kürtler de aynı şekilde dünyaya açılacak kapı olarak Türkiye’yi görmesi lazım. görünüde budur.”


"İki komşunun kaderi budur"

 

DİTAM Yönetim Kurulu Başkanı, “İkisi de birbirine muhtaçtır. İkisinin de kaderidir” diyerek sözlerine şunları ekledi:

 

“Coğrafya kaderdir derler ya, işte iki komşu da kaderdir budur. Türkiye’nin kısa zamanda o dar miliyetçi politikalarından vazgeçip, Kürtlerle iligli yeniden bir dizayin  etemesi lazım kendisini, yeniden düşünmesi lazım. ve Kürtlerle ilgili o krmızı çizgileri  terk etmesi lazım.

Bu ekonomide görülür. Kürdistan federe devleti ve Kürt coğrafyası zengin bir coğrafya. Türkiye’nin buradan alacağı çok ciddi ekonomik payılar vardır. Bu payıları başkasına kaptırdığı zaman Türkiye kaybeder.Türkiye’nin bu coğrafyala barışık yaşaması en akılcı en doğru yoldur diye düşünüyorum.”

 

“Katar, İran, Rusya ve Çin’in Türkiye’ye verceği çok fazla bir şey yok”

 

Mehmet Vural, “İbrahim Halil Sınır Kapısı, bu süreçte ekonomik kriz yaşayan Türkiye’ye için önemi nedir?” sorusuna şu yanıtı verdi:

 

“Türkiye, Katar, İran, Rusya ve Çin üzerinden ticaret yapmaya çalışıyor. Bunların Türkiye’ye verceği çok fazla bir şey yok. Türkiye en yakın komşusuyla ilişkisini ve ekonomisini geliştirme durumda. İran üzerinden Kürdistan mallarını alıp pazarlamak doğru değil. Direkt Kürdistan federe devletiyle ilişki kurarsa olur. Katar küçük bir ülke, gelir getirici bir üretimi yok. daha çok parasal bir değeri var. ve ham petrolü var. bunu herkes biliyor.

 

“Güney Kürdistan’da mesele sadece ham petrol değil. başka zenginlikler var”

 

Ama Güney Kürdistan’da mesele sadece ham petrol değil. başka zenginlikler var. Başka zengin kaynaklar da var. dolaysıyla Katar gibi küçük bir devlete ve onun vereceği bir kaç milyar krediye muhtaç kalmaktansa, elindekini değerlendirmek daha doğru ve daha akılcı olur. Türkiye elindekini değerlendiremedi. Sıkıntı burada.

 

“Türkiye’nin acilen adım atması gerekiyor”

 

Yani bir bütün olarak Kürtlerle ilgili, yıllardır Suriye Kürtleriyle bir kaçak yaşadı. Bugün de Kürdistan federe devletiyle kaçak giriş çıkış var. Niye kaçak giriş çıkış olsun. Resmi bir yol varken, iki devletint de kendine göre bir prosüdörü varken ne diye kaçak yapsın. Türkiye’den Güney Kürdistan’a kaçak canlı hayvan geliyor. Buna gerek yok. kapısını ve yolunu açarsın normal ticareti yaparsın biter. Türkiye’nin acilen bu konuda adım atması gerekiyor. Doğrusu da budur.”

 

Arzum Küçük Ev Aletleri ve Tareks Irak ve Kürdistan Bölgesi Distrübötürü M.Fuat Akgüvercin ise, TL’nin değer kaybetmesinden dolayı bir çok firma ve şirketin etkilendiğini belirtti.

 

Fuat Akgüvercin, Sempozyomun güzel bir düşünce olduğunu ifade ederek, “Keşke Türkiye’den gelip burada iş yapan Türkiye Kürtlerinden biri de o panelde olsaydı. Çok daha etkili olurdur” sözleriyle eleştirisini dile getirdi.

 

“Türkiye’deki bir çok firma şuanda ihracat yapmak istiyor”

 

Akgüvercin, “TL’nin değer kaybetmesinden dolayı etkilendiniz mi?” sorusuna şu yanıtı verdi:

 

“Tabiki etkilendi, Türkiye’deki bir çok firma şuanda ihracat yapmak istiyor. Çünkü Türkiye’de TL’nin ne kadar değer kaybedeceği ve fiyatın nereye oturacağı hakkında hiç bir fikirleri yok. Bugün aldığını yarın satarsa zarar olasığılığı var. çünkü ham ve yarı ham maddeler dolarla alınıyor. Bir kar marjı koyuyor üstüne satıyor ertesi gün zarar ediyor. Çünkü dolar yükseliyor. Dolayısıla Türkiye’deki bir sürü firma bir sürü şirket şuanda ihracata daha fazla önem veriyor. Bu artı bir avantaj.

 

Bu dolara bağlı bir ticaret yapmaktır. Oradaki işadamları ve buradaki pazar için olumlu bir şey. Ama olumsuz yanı insanlar ham maddeyi alırken, ürün alırken veya hazırlarken zarar ediyor. Dolaysıyla fiyatı pahalı koyuyorlar. ‘bu fiyata satarsam yarın alabilir miyim’ mantıyla fiyattı arttırmaya çalışıyorlar.

 

Kimi ihracat ettiği mallardan daha yüksek kar elde etmek için fiyat yükseltiyor. Kimisi de eğer güçlü bir fabrika ise ve güçlü bir üretici ise daha bir ucuza satma peşinde ama dolar olarak çünkü hiç olmazasa zarar etmeyeceğini biliyor. Öyle ikili bir şey var.”

 

“Kriz uzun vadede Kürdistan Bölgesi’ne iyi gelmeyecek”

 

Krizin uzun vadede Kürdistan Bölgesi’nde çalışan Türkiyeli iş adamları etkileyeceğini dile getiren Fuat Akgüvercin, “Benim en çok kaygı duyudum şey, şimdi krizin başlangıcıdır ilerde bugün Kürdistan ve Irak’ın genelinde iş yapan Türk firmasının buradaki ortakları bu durumda etkilenecektir. Çünkü Türkiye’de şirketler zor durumdalar. O anlamda Tl’nin değer kaybetmesi uzun vadede buraya iyi gelmeyecek” diye belirtti.

 

“Krizin en az zararla atlatılması için neler yapılamlı?”

 

Kürdistan Bölgesi’nin önünde tek bir çıkar yolu olduğunu ve kendi üretimini güçlendirmesi gerektiğini vurgulayan Fuad Akgüvercin, şunları söyledi:

 

“Her ülkede olduğu gibi mümkün olduğu kadar az dışa bağımlı olmak. Çünkü Kürdistan’ın ciddi bir coğrafyası var. örneğin ziraatla başlanabilir, havancılıkla devam edilebilir. Üretimin belki devlet teşviğiyle buradaki kendi işadamlarına mümkünse yerel iş adamlarını desteklemesi ve mümkün olduğu kadar dışardaki, Türkiye’deki İran’daki veya başka bir yerdeki ekonomik krizden etkilenmemek için, kendi ayağının üzerinde minimum düzeyde durabilecek önlemler almak. Bu Kürdistan’ın tek çaresi.”

 

“Türkiye, yönünü gelişmiş dünyaya çevirmeli”

 

Akgüvercin, sözlerine ayrıca şunları ekledi:

 

“Türkiye, ekonomik politikalarını ve biraz da gelişmiş dünyaya Avrupa’ya, Amerika’ya sırtını dönmezse kurtulur ama sırtını dönerse ben kestiremiyorum ve kimse kestiremez. Avrupa’da veya ekonomiki çok güçlü olan Amerika’dan destek alırsa belki ama yine de çok değer kaybediyor. İnsanlar çok mağdur oluyor. Belki oradan kendini toparlayabilir. Ama nereden döner onu bilemem. Ne kadar zarar görür onu bilemem.”

 

Kürdistan Bölgesi’nin kendi enerji kaynaklarının yanı sıra onun kadar değerli başka kaynakları olduğunu altını çizen Fuat Akgüvercin, “Kürdistan’ın tek çaresi var, kendisi üretime geçecek. Toprağından madeninden hayvancılığından başlayıp dışarıya bağımlılığını azaltacak. Niye yumurtayı, sütü, yoğurdu niye dışardan alalım ki. Burada da bir sürü insanımız var, toprak da var gelirde elde edebilirler ülkenin ekonomisine de katkı sağlayabilirler” diye konuştu.