Erbil (Rûdaw) – İstanbul merkezli İsmail Beşikçi Vakfı, 1990’lı yıllardan bu yana Kürt sanatçıların sanatsal üretimleri sırasında karşılaştıkları yasal ve fiili engeller ile hak ihlallerini mercek altına aldığı geniş bir rapor hazırladı.
“Müzisyen ve tiyatrocular özelinde Kürt sanatçılara yönelik hak ihlalleri izleme çalışması” başlıklı çalışma için 30 sanatçı ile görüşüldü.
Proje Koordinatörlüğünü Ayşe Tepe Doğan’ın üslendiği çalışmada, “Sanatın Türkçe üzerinden tarif edildiği Türkiye’de Kürtlerin kültür ve sanat alanında giderek artan ve görünür hale gelen icraları bu alanda karşılaştıkları sorunların analiz edilmesini gerekli kılmıştır” denildi.
“Bu rapor bir ilk”
Şimdiye kadar özel olarak Kürt sanatçıların karşılaştıkları hak ihlalleriyle ilgili bir çalışma gerçekleştirilmediği vurgulanan raporda, bunun alanda ilk olduğu kaydedildi.
Çalışma için 15’i müzisyen ve 15’i tiyatrocu olmak üzere 30 sanatçıyla mülakatlar gerçekleştirildiği ifade edilen raporun gerekçesinde şu ifadeler yer aldı:
“Bu çalışma sanatlarını ağırlıklı olarak Kürtçe icra eden Kürt müzisyen ve tiyatro sanatçılarının karşılaştıkları hak ihlallerini yasal, siyasal ve kültürel boyutlarıyla ortaya koymayı ve ihlaller konusunda bir farkındalık yaratarak sanatlarını özgürce icra edebilecekleri sivil ve demokratik bir kültür politikasının geliştirilmesine katkı sunmayı amaçlamaktadır.
AB üyelik sürecinde ülkede konuşulan farklı dilleri kapsayacak şekilde çoğulcu bir tarzda tanımlanana kadar kültür ve sanatın sadece Türkçe üzerinden tarif edildiği Türkiye’de Kürtlerin kültür ve sanat alanında giderek artan ve görünür hale gelen icraları bu alanda karşılaştıkları sorunların analiz edilmesini gerekli kılmıştır. Kültür ve sanat alanında yaşanan sansür ve yasaklamaları ele alan bazı son dönem raporlarda Kürt sanatçıların maruz kaldıkları hak ihlallerine yer verilse de müstakil olarak Kürt sanatçılarının karşılaştıkları hak ihlalleriyle ilgili bir çalışma gerçekleştirilmemiştir. Bu anlamıyla rapor kendi alanında bir ilk olma özelliği taşımaktadır.
“1991 yılına kadar tamamen yasaklıydı”
1991 yılında Kürt dili üzerindeki yasaklar sınırlı olarak kaldırılana kadar Kürtçe sanat faaliyetlerinin tamamı yasaklıydı. Kürt dilinin yasal bir statüsünün olmaması Kürtçe sanat faaliyeti gerçekleştiren sanatçıların da onları hak sahibi kılacak bir statüye sahip olmamaları sonucunu doğurmuştur. Çalışmaya, 1991 yılında Kürtçe üzerindeki yasağın kısmi olarak kaldırılmasının ardından Kürt kültür kurumlarının çevresinde şekillenmeye başlayan ve 2000’li yıllardan sonra Kürtçenin kamusal kullanımının yasallaşması sürecinde Türkiye’de sanatlarını icra etme olanağı bulan Kürt sanatçıları dahil edilmiştir.
2009 yılı ve sonrasında Kürt sorununa çatışma dışı çözüm arayışlarının gündeme geldiği ve Avrupa Birliği üyelik müzakere sürecinin başladığı Türkiye’de siyasal ve kültürel hayatı derinden etkileyecek yeni bir dönem başladı. Farklı halk ve etnik grupları Türk kültürü içine asimile etmeyi amaçlayan yerleşik kültür politikalarından bir kopuş gerçekleştirilmeye çalışıldığı ifade edildi. Kürtlerin başta yerel yönetimler olmak üzere legal kurumlar aracılığıyla kendilerini temsil ve ifade etmeleri, ülke genelinde kültürel çoğulculuğu destekleyecek yasal ve idari düzenlemelerin hayata geçirilmesi Kürt sorununun Türkiye’nin demokratik dönüşümü ile çözüleceği yönündeki umut ve beklentileri arttırdı.
“Kürt sanatçıları açısından kültürel hak kullanımı siyasal gelişmelere ipoteklenmiş oldu”
“Açılım” ve “Çözüm Süreci”ne endeksli bir şekilde gerçekleştirildiği için Kürt sanatçıları açısından kültürel hak kullanımı siyasal gelişmelere ipoteklenmiş oldu. Düzenlemelerin katılımcılıktan uzak, tek yanlı bir devlet edimi olarak gerçekleştirilmesi “reform” adı altında hayata geçirilme sürecinde yaşanan aksaklıklarda sivil toplumun denetimini de imkansız hale getirdi. Nitekim, 2016 yılında ilan edilen OHAL yönetimiyle Kürt kültür ve sanat alanında faaliyet gösteren birçok dernek, özel tiyatro, sanat atölyesi ve benzeri kurum kapatılmıştır. Rapor bu süreci ve sonrasını da ele alıp yaşanan sorunların yasal düzenleme ve kültür politikalarından kaynaklı nedenlerini analiz etmeyi amaçlamaktadır.
30 sanatçı ile görüşüldü
Çalışma için 15’i müzisyen ve 15’i tiyatrocu olmak üzere 30 sanatçıyla yarı yapılandırılmış, derinlemesine mülakatlar gerçekleştirilmiş olup ayrıca Kürt Kültür kurumlarında yöneticilik yapmış 2 isimle de ayrıca görüşülmüştür.
Araştırmada katılımcılara Kürtçe sanat icrası önündeki yasal ve fiili engellerin neler olduğu, Devletin ve özel kurumların Kürtçe sanata karşı tutumlarını, desteklerinin olup olmadığı soruldu. Ayrıca, yasal düzenlemeler ile devletin kültür politikaları arasında uyum var mıdır? Söz konusu uyum ya da uyumsuzluk Kürt sanatçılarının uğradığı hak ihlallerini ne yönde etkilemektedir? Siyasal atmosfer ile hak ihlalleriarasında bir ilişki var mıdır? gibi sorular sorularak görüşleri rapora yansıtılmış ve katılımcılardan ne tür yasal düzenlemelerin bu ihlalleri ortadan kaldırabileceğine dair önerileri de alınmıştır.
Çalışma sonucunda Kürtçeyle ilgili yasal düzenlemelerin yoruma açık ve muğlak bir nitelikte olduğu, devlet yetkililerinin siyasal atmosfere göre kültürel hakların kullanımını askıya alacak istisnai durumlar yarattıkları görülmüştür. Yasaklama ve fiili engellerin sadece kamusal kurumlar tarafından değil devletin ulusal kültür politikasından beslenen kişi ve kurumlar tarafından da hayata geçirildiği tespit edilmiştir.
“Uluslararası sözleşmelere konulan çekinceler kaldırılmalı”
Sonuç olarak bu yaklaşımların, ayrımcılık, otosansür ve geçim sıkıntısı gibi sonuçlara yol açarak Kürtçe sanat yapmayı gittikçe güçleştirdiği dile getirilmiştir.
Raporun sonuç ve öneriler kısmında; Devletlerin temel sözleşmeler ile kimi hakları özel olarak düzenleyen diğer sözleşmelere taraf olmaması ya da çekinceler koyması “ayrımcılık yasağına” uymak zorunda olmadıkları sonucu doğurmayacağından Türkiye tarafından uluslararası sözleşmelere konulan çekincelerin kaldırılmasının gerektiği belirtilmiştir. Elinizdeki rapor da bu görüşü desteklemektedir.
“Sanatsal faaliyetlerin desteklenmesinde ayrımcı tutumlardan vazgeçilmeli”
Kürtçenin sanat ve kültür alanında hak ettiği yeri bulması ve gelişebilmesi için okulöncesi de dahil olmak üzere eğitimin tüm aşamalarında Kürtçe kullanılmasına yönelik yasal ve pratik düzenlemelerin yapılmasının gerekli olduğu açıktır. Bu amaçla Kürtçe ve diğer dillerin korunması ve geliştirilmesi için eğitim alanı başta olmak üzere her alanda idari ve fiili düzenlemelerin hayata geçirilmesinin gerekliliği vurgulanmıştır. Sanatsal üretim ve faaliyetlerin desteklenmesinde ayrımcı tutumlardan vazgeçilmesi, keyfi uygulama sahiplerinin cezalandırılması önemlidir. Kürtçe konservatuvar başta olmak üzere sanatın her dalında üniversiteler bünyesinde bölümler açılması ve çalışmalar yürütülmesi gerekmektedir. Ayrıca Uluslararası sözleşmelerde garanti altına alan sanatçının devlet tarafından sanatını icra edecek maddi bir geçim düzeyine sahip olacak şekilde desteklenmesi ve bu destekten Kürtçe sanat icra eden sanatçıların ayrımcılığa uğramadan yararlanması gereklidir.”
Yorumlar
Misafir olarak yorum yazın ya da daha etkili bir deneyim için oturum açın
Yorum yazın