Tahir Elçi Vakfı’ndan panel: Devlet Kürtlerle kavgasını kaybetti

09-12-2019
Rûdaw
A+ A-

Haber Merkezi- Tahir Elçi Vakfı tarafından “Eşit Vatandaşlık Sorunu” ile “Sokağa Çıkma Yasaklarından Bugüne” başlıklı panel Diyarbakır’da düzenledi.

Diyarbakır’da Tahir Elçi Vakfı tarafından düzenlenen ve “Eşit Vatandaşlık Sorunu” ile “Sokağa Çıkma Yasaklarından Bugüne” başlıkları altında iki günlük panel gerçekleşti.

Panelin ikinci gününde, akademisyen Cuma Çiçek, avukat M. Emin Aktar, avukat Ramazan Demir ve araştırmacı yazar Fırat Aydınkaya konuşmacı olarak yer aldı.

Panelde konuşan M. Emin Aktar, devletin Kürt sorununda yasalarla cezasızlık ilkesini uygaladığını belirterek, şunları söyledi:

“Türkiye Cumhuriyeti tarih boyunca Kürt sorununda yasalarla hızlı bir şekilde hareket etmiştir. Devletin ve devlet görevlilerin işlediği suçlar kanuni güvence ile cezasızlığı garanti altına almıştır.

Kürt sorununda devletin işlediği suçlarda kanuni güvenceyi Cumhuriyet’in ilk yıllarından itibaren alındı. Bunun ilk örneği Şeyh Sait isyanında çıkartılan Takrir-i sukut kanununda gördük. Daha sonra Zîlan katliamı sonrasında çıkartılan yasa ile operasyonda görev alan devlet görevlilerin ceza almayacağı kanun ile güvence altına almıştır.”

2013 yılında yapılan bir kanun değişikliği ile askeri bölgelere sivillerin girmesinin yasaklanması yetkisinin Genelkurmaydan alınıp Valilere verildiğini belirten Aktar, 2015 yılında ilk defa Kürt şehirlerinde valilerin bu yetkiyi kullandığını ifade etti.

Sokağa çıkma yasakları döneminde hukuki süreci takip eden avukat Ramazan Demir ise konuşmasında, “Yasakların ilanının devamı hukukçular açısından tam bir sınavdı ve il idaresi kanununa göre yasakların yasal dayanakları yoktu” dedi.

Devletin Avrupa Konseyi üzerinden AİHM’e baskı yaptığını belirten Demir, “Danıştay Başkanı’nın Avrupa Konseyi’nde yaptığı görüşmeden sonra Cizre bodrumlarına ilişkin tedbirleri reddetti AİHM. Devlete göre bodrumdaki herkes 7’den 70’e teröristti. Ölen insanlarla ilgili yürütülen soruşturmalarda hiçbir asker ve polis ismi geçmiyor. Sanki asker hiç olmamış, sanki hayalet” diye konuştu.

Akademisyen Cuma Çiçek ise, konuşmasında şunlara yer verdi:

“Türkiye genelinde ve bölgede bir alt üst oluş yaşadık. 2600 kişinin hayatını kaybettiği, bütün siyaset alanının ve Kürt siyaset kanallarının kapatıldığı bir süreçle karşı karşıya kaldık. Birkaç kuşağın durumunu belirleyecek bir alt üst oluş yaşandı. Kürt meselesi noktasında daha belirleyici olan dinamikleri konuşmak lazım. Uluslararası denklemde Kürtlerin içinde bulunduğu bir bağlam var sınırlı olsa da. Kürtlerin 4 ülkenin arasına sıkışmış bir halde olduğunu söyleyebiliriz. Kürtler, Türkiye’de çocuklarına kendi dillerini öğretecek durumda değil. Bununla birlikte Kürtlerin uluslararası alanda elde ettiği bir sempati var. Devlet Kürtlerle olan kavgasını kaybetmiş. Devletin 100 yıllık hikayesinin bir karşılığı yok, çözümü uzatıyor.”

“Kaybeden bir Kürt siyaseti oldu”

Türkiye’nin Kürtlere abilik yaparak kazanacağını düşünmesinin kendisine de Kürtlere de kaybettirdiğini söyleyen Çiçek, bölgesel ölçekte Türk modelinin Kürt meselesi çözümünde çöktüğünü söyledi.

“Olan bitene baktığımızda derinleşen bir devlet krizi var. Bu da devletin ödemiş olduğu maliyettir. Kaybeden bir Kürt siyaseti oldu diyebiliriz. Kürt siyaseti, genel kitleleri mobilize etme gücünü kaybetti. Bir vekilin 5 polis arasında kalmasını da sembolik bir kayıp olarak görmek lazım. Sokağa çıkmak konusunda bir sessizlik var. HDP tüm olan bitene rağmen oy alabiliyor. Kürtler, politik kollektif olarak bir siyasi tutum alabiliyor. Kürtlerin silahı arkada bırakacağı yeni bir tavır alması lazım. Devlete bağlı olmadan böyle bir arayışın içinde olunmalı. Kürtlerde artık bir sınıf meselesi var. Sınıfsal mesele ile yüzleşmek zorundayız.

Araştırmacı Yazar Fırat Aydınkaya ise konuşmasında Kürt coğrafyasının fethedildiğini ifade etti. Aydınkaya, “Sokak Kürtler için ne ifade eder, bunu konuşmamız lazım. Devletin kurulduğu yer sokaktır. Devlet oradan geldiğini bilir ve oradan yıkılacağını da bildiği için sokağa izin vermez. Kürt haraketleri şehirle sınandı. Kürt hareketinin sokağı tanımlama biçimi kusurludur. Kürtlere nasıl bir hayat sunacağı belli değil. Sokakları bir mücadele alanı kurgularsanız başka bir tutum almanız gerekir.”

Yorumlar

Misafir olarak yorum yazın ya da daha etkili bir deneyim için oturum açın

Yorum yazın

Gerekli
Gerekli