Erbil (Rûdaw)- Irak Parlamentosu 5 Ocak’ta yabancı güçlerin ülkeden çıkması yönünde karar aldı. Bu gelişmenin ardından Türkiye’nin, Irak ve Kürdistan Bölgesi’ndeki askeri varlığı bir kez daha gündeme geldi.
Türk Silahlı Kuvvetleri'nin Duhok’un Berwari bölgesinde 2 karakolu, Bamerni, Amedi merkez, Siriye yerleşkesi ve Musul’un Başika bölgesinde ise birer askeri üssü bulunuyor.
Ankara’nın, 2015 yılında IŞİD’le savaşla birlikte bölgedeki yerel güçlerin eğitilip donatılması için kurduğu Başika üssünde yaklaşık 450 askerinin bulunduğu tahmin ediliyor. Bölgedeki toplam Türk askeri sayısı ise PKK’ye yönelik operasyonların yoğunluğuna bağlı olarak sürekli değiştiği için net sayı bilinmiyor.
Irak Parlamentosu’nun kararı ve bu kararın Türk askerini kapsayıp kapsamadığını Irak Parlamentosu Güvenlik Komisyonu Üyesi Nasır Yusuf, Ortadoğu Uzmanı Dr. Ali Semin ve Selahaddin Üniversitesi Siyaset Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Dr. Zubeyir Resul ile görüştük.
“Bağdat ile Ankara arasında ciddi sorun”
Rûdaw’a konuşan Irak Parlamentosu Güvenlik Komisyonu Üyesi Nasır Yusuf, parlamentoda yapılan oylamanın sembolik ve slogandan ibaret olduğunu belirterek, “Yabancı güçlerin Irak’taki varlığı Bağdat ile Washington hükümetleri arasında imzalanan anlaşmaya bağlıdır. Mevcut durumda Irak hükümetinin bu kararı gerek siyasi, gerekse ekonomik olarak çıkarlarına ne denli örtüştüğünü ayrıntılı bir şekilde tartışması gerekiyor. Aksi durumda yaşanacaklar Irak’ın aleyhinde olacaktır” dedi.
Parlamentodaki kararın tüm güçleri içerdiğini belirten Yusuf, “Karar mevcut durumda Türkiye’yi de kapsıyor. Ancak uygulanır mı? Orası tartışılır. Asıl olan Irak hükümetinin alacağı karardır” diye konuştu.
Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, dün yaptığı açıklamada, Irak Parlamentosu’nda alınan kararın kendileri için bağlayıcı olmadığını belirtmişti. Çavuşoğlu'nun sözlerine ilişkin de Nasır Yusuf, şunları söyledi:
“Türkiye bu tür kararlara hiçbir zaman bağlı kalmamıştır. Irak yönetimi daha önce de Türk güçlerinin buradan (Irak) çıkarılması için girişimlerde bulundu, ancak Türk hükümeti kayda almamıştır. Olur da karar hayata geçirilirse ve Türkiye güçlerini çekmek zorunda kalırsa bu iki taraf arasında ciddi soruna neden olur.”
Nasır Yusuf, son olarak, mevcut durumda Irak Parlamentosu’nda alınan kararın hiçbir şekilde ülkenin çıkarına olmadığın vurguladı.
“Türkiye Irak’ta yabancı güç değil!”
Ortadoğu Uzmanı Dr. Ali Semin ise, Irak Parlamentosu kararının ABD tarafından öldürülen Süleymani ve Mühendisi’nin intikamını alma niteliğinde olduğunu belirterek, “Irak’tan yabancı güçlerin çıkarılması konusunda ABD ile Türkiye arasında ve Türkiye ile uluslararası güçler arasında da çok fark var. Türkiye ile Irak arasında 1983 yılında daha Saddam Hüseyin döneminde Sınır Güvenliği ve İşbirliği Anlaşması var. Türkiye’nin Irak’ta bulunmasının bir diğer sebebi bu anlaşmadır. Irak hükümeti 2003 yılında da bu anlaşmayı fes etmedi. Söz konusu anlaşma bir kez Saddam döneminde o da 1990 yılında idi ama bu daha sonra iki ülke arasında tekrar hayata geçirildi” dedi.
Türkiye’nin bölgede PKK ile mücadele kapsamında bulunduğunu belirten Semin, sözlerine şunları ekledi:
“Irak hükümeti yarın ‘Ben PKK’yı ülkeden çıkartıyorum’ dediği an Türk askerinin oradaki varlığı sona ermiş oluyor. Ama PKK’nın varlığı devam ettikçe Türkiye’de bu anlaşma gereği Irak toprağında 10 kilometre sıcak takip hakkıyla beraber anlaşmayı uygulayacaktır. Bu nedenle yabancı güçler ABD ile uluslararası koalisyon güçlerini kapsıyor ve Türkiye’nin Irak’ta bulunmasıyla da herhangi bir tehdit oluşturmuyor.”
Çavuşoğlu’nun dün yaptığı açıklamanın da bunu kapsadığını belirten Sami, Irak’taki tepkilerin de Türkiye’ye karşı değil ABD askerlerine karşı olduğunu kaydetti.
Parlamento kararının kendi içinde tartışma konusu olduğunu ifade eden Dr. Semin şöyle dedi:
“Bu kararı Şiiler aldı. Kürtler, Sünni Araplar ve Türkmenler almadı. 328 milletvekili var ama 170 milletvekiliyle bir karar alınmış. Şiilerin bu kararı alması bütün Irak’ı ateşe atacakları anlamına gelmez. Mevcut hükümet geçici bir hükümet var ve yeni hükümet kurulana kadar ki süreçte bu da bir yılı bulacaktır. Amerikalılar çıkarsa yerine kim gelecek? Bu da ayrı boşluk oluşturacaktır.”
Gelinen aşamada ABD askerlerini çıkarmak isteyen Şiiler ile askerlerin çıkmasını istemeyen Sünni Araplar ve Kürtler arasında da bir tartışma çıkaracağını belirten Semin, “Herkes intikam kelimesini kullanıyor ama bu o kadar kolay değil. Irak şu anda iki taraf arasında çatışmalı bir bölge haline geldi. Şiiler’in arasında da ABD’nin hemen ülkeden çekilmesini istemeyenler var. Karar daha çok İran’ın baskısıyla alınan bir karar bence” diye konuştu.
“Heşdi Şabi ve İran baskısı hakim”
Selahaddin Üniversitesi Siyaset Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Dr. Zubeyir Resul da, Irak Parlamentosu’nun aldığı kararın bağlayıcı bir niteliği olmadığını belirterek, kararın daha çok Heşdi Şabi ve İran’ın baskısıyla alındığını söyledi.
Kasım Süleymani’ye saldırının Şii kesiminin büyük bölümünde ve İran’da öfkeye neden olduğunu belirten Dr. Resul, “Irak durum halen sıcak ve bir şekilde İran yönetimine ve IŞİD’le savaşta etkin role sahip olan Kasım Süleymani’ye karşı bir nevi vefa borcu olarak, ABD’ye diş göstermek için bu kararı aldıklarını düşünüyorum. Nitekim Iraklılar da NATO’nun veya ABD’nin bölgelerinden çekilmesi halinde durumun daha ciddi bir aşamaya geleceğinin farkındadır. Irak yapılanma sürecinde olan bir ülke ve farklı ülklerinde de yardımına ihtiyacı vardır. Irak’ta bulunan askeri danışmanların hepsi de Irak askerlerine lojistik desteğin yanı sıra ciddi eğitimler verdi. Ayrıca bu güçlerin Irak’tan çıkmasını istemek mevcut durumda ülkeyi daha çok tehlikeye sokacaktır.”
Kararın hayata geçirilmesinin zor olduğunu belirten Zubeyir Resul, mevcut Irak hükümetinin de bu kararı onaylaması zor olduğu gibi ülkedeki Kürt, Sünni Arap, Türkmen, Hristiyan ve bazı Şii üyelerinin onayı dışında parlamentonun karar aldığını yineledi.
Saldırı sonrası durumun halen sıcak olduğunu kaydeden Resul, “10 gün sonra Şiiler’in büyük bir bölümünün şu andaki düşünceleri değişecektir” dedi.
Dr. Zubeyir Resul, “Özellikle Türkiye’nin de askeri varlığını gözönüne aldığımızda, karar tüm yabancı güçleri gerçekten kapsasaydı Kürt ve Sünniler’in bir bölümü de oturuma katılırdı” dedi.
Türkiye’nin bölgeden çekilmesinin de mevcut durumda zor olduğunu belirten Resul, sözlerine şunları ekledi:
“Türkiye’nin güvenliğini koruma gerekçesi var. Kaldı ki Ankara’nın Bağdat’ın art arda gelen yönetimleriyle güvenlik anlaşmaları olduğu gibi bir nebzeye kadar Kürdistan yönetimiyle de ittifak söz konusudur. Türkiye’de bölgeden çıkmaz zaten. Türkiye özellikle 2003 yılından sonra kurulan Bağdat’taki hükümetleri kayda aldığını söyleyemeyiz.
Genel olarakta baktığımızda Irak’ın sınırlarını güvenliğini tamamiyle kontrol altına alacak güçte değil. Haliyle de güvenliği de ilgili aktörler farklı gerekçelerle korumaya çalışacağını dillendirecek. İster Türkiye, ister ABD isterse de İran olsun...”
Kürdistan Bölgesi’nin söz konusu karardan sonra işinin çok daha zor olduğunu vurgulayan Zubir Resul, sözlerine şunları ekledi:
“Bağdat, Kürdistan Bölgesi üzerinde etkili bir komşu ayrıca İran’da Kürtlerin büyük bir bölümünün katılmamaması hoşuna gitmeyebilir. Bu durum Kürtleri bir nebzede olsa zor duruma da sokabilir. Ancak ABD de, İran da kendi çapında Kürdistan’nın içinde bulunduğu durumu anlıyor. Çünkü Kürdistan Bölgesi taraflara karşı bir tutum ve tarafta olamayacağının farkındalar. Kaldı ki şimdiye kadar yürüttüğü tutumda bunu gösteriyor. Taraflar arasında bir denge oluşturmaya çalışıyor.”
Resul, “Kürdistan Bölgesi’nin savaşın çıkmaması yönünde çaba sarfetmesi ve Washington ile Bağdat arasında da diplomatik arabuluculuk rolünü üstlenmesi, önümüzdeki süreçte kurulacak Irak hükümetinde de yapıcı yol izlemesi gerektiği” konusunda da Erbil yönetimine öneride bulundu.
3 Ocak’ta ABD tarafından başkent Bağdat'ta havaalanı yakınına düzenlenen füze saldırısında İran Devrim Muhafızları Ordusu'na (Pasdaran) bağlı Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani ve Heşdi Şabi Başkan Yardımcısı Ebu Mehdi Muhendis’in öldürülmesi sonrası bölgede tansiyon giderek yükseliyor.
Irak Parlamentosu kararı sonrası ülkedeki yabancı askerlerin sayısına yönelikte tartışmalar alevlenirken, ABD, Irak ve Kürdistan’da yaklaşık 5 bin asker ile varlığını koruyor. ABD’nin başkent Erbil’de 2 askeri üssü mevcut.
İngiltere'nin Irak ve Kürdistan Bölgesi’nde askeri üssü bulunmazken 400 askeri personeli var. Londra’nın IŞİD ile mücadele için ek konuşlandırmalarla asker ve sivil personel sayısı bin 400 civarında.
Fransa'nın ise mevcut durumda Irak ve Kürdistan Bölgesi’nde 300 askeri personeli bulunuyor.
Yorumlar
Misafir olarak yorum yazın ya da daha etkili bir deneyim için oturum açın
Yorum yazın