Ezidi kız: Bizi kura ile ‘cariye’ verdiler

Duhok (Rûdaw) – IŞİD’in Şengal ilçe merkezinden kaçırdığı binlerce Ezidi Kürtten biri olan Hayriye, yaşadıklarını Rûdaw’a anlattı.

 

Hayriye ailesi ile birlikte Şengal’in Şehidan Mahallesi’nde oturuyormuş. O evinden hiç çıkmayan, kendi halinde biriymiş. Öyle ki caddenin öbür tarafı onun için dünyanın ucuymuş. Arap komşuları ile bir güne birgün aralarında nahoş bir hadise yaşanmamış. Bu yüzden Arap komşularının birgün aniden onlara düşman olacağını asla akıllarına getirememiş.

 

Ağustos 2014’te birgün aniden IŞİD mensupları Şengal sokaklarında ortaya çıktığında, Hayriye’nin ailesinden ve komşularından hiçbir erkek evde yokmuş. Ancak onların da erkekleri bekleyerek ne yapacaklarına dair onlardan fikir alıcak fırsartı yokmuş. IŞİD’liler kapılarına dayanmış ve evden çıkmalarını istemiş.

 

Şengal ve köylerinde alıkonulan diğer Ezidi Kürtler gibi Hayriye de beraberindekilerle birlite Şengal’denalınarak Telafer’e götürülüyor. Yedi gün Telafer’deki bir okulda kalıyorlar. O tüm bu olanlara bir anlam vermek için ne kadar kafa yorsa da bir anlam veremiyor. IŞİD’lerin çocukları neden burada tuttuğunu anlayamıyormuş.

 

Telafer’den Badoş’taki askeri karargaha nakledildiklerini belirten Hayriye, Halife adında Türkmen bir IŞİD’linin sorumlu olduğu bir kağuşta kaldıklarını söylüyor.

 

Hayriye, “Halife bulunduğumuz yerin liderliğini yapıyordu. Her  şeyden sorumluydu; yemek, elbise, yatakhane. Bize kızmasın diye kimsenin onu kızdırmamasını umuyordum. Çünkü cellatlar gibi her gün bulunduğumuz yere ortama gelerek dolaşıyordu. Gözlerini birinin üstüne diktiği zaman, nefretini kusuyordu. Hakaret ederek küçük düşürüyordu. Aynı Halife 6 yaşındaki çocuğu ayırarak askeri eğitime götürdü” diyor.

 

Kaderleri kapalı bir kağıtta

 

Askeri karargahın içindeki 18’inci günün ardından, daha önce bir Hristiyan aileye ait olan bir eve yerleştirildiler. Eve yerleştikleri o gün, kendisine IŞİD’li “emirlere” cariye olarak peşkeş çekileceği anlatılıyor. Hayatı boyunca hiç o gün olduğu kadar ağladığını hatırlamıyor. O güne kadar sürekli aynada görmek istediği yüzünü de görmek istemediğini belirtiyor.  

 

Hayriye Suriye’de Ebu Kasım adında bir adama emanet ediliyor. Ebu Kasım’ı gördüğü gün çocukluğunun öldüğünü ve korkudan ödü koptuğunu söylüyor. Ancak burada yanlız değil ve onun gibi kaçırılan diğer kadın ve kızlar da burada bulunuyor. Her gün karşılarında durarak işaret parmağındaki bıçağı sallayan bu adam, karşısında konuşmalarına bile izin vermiyor.

 

Hayriye’nin anlattığına göre Ebu Kasım’ın görevi kaçırılan kadın ve kızların paylaştırılmasıymış:

 

“Bir gün yine bir kaç IŞİD’li ile gelmişti. Elindeki bıçağı sallayarak bir kaç kadını dışarıya çıkarttı. Her birisinin adını küçük bir kağıda yazarak büyük bir kabın içine koydu. Daha sonra IŞİD’lileri teker teker çağırarak kaptan bir kağıt çekmelerini istedi. Bizi çekilişle onlara veriyordu. Ebu Said adında biri benim adımın yazılı olduğu kağıdı çekti.”

 

Hayriye, Ebu Said’in yanında iki hafta kalmış ama bu adam ona hiç dokunmamış. İki hafta sonra Ebu Said ona, “Seni bir arkadaşıma hediye ettim” diyor ve yaşadığı kabusu şöyle anlatıyor:

 

“Halid adlı bu adam beni süsleyerek askeri karargaha götürdü ve burada zorla ilişkide bulundu. İki gün boyunca ağladım. İki gün sonra gelerek bana ‘korkma, ben de her gün aynı şekilde kan içindeyim’ dedi. Halid bana el uzatan ilk kişiydi.”

 

Halid, daha sonra Hayriye’yi Tel Ruman’daki bulunan ailesinin yanına götürüyor. Ama o daha ilk gün Halid’in eşinin duyduğu öfkeyi hissetmeye başlıyor:

 

“Öfkesinde parçalanıyordu ancak şimşekler gibi bize patlayacak gücü yoktu. Bir hafta sonra içindekileri dökerek benimle kavga etti. Ona ‘bu benim suçum değil’ dedim.”

 

Hayriye, Halid’in kendisine güvendiğini ve hatta birçok kez telefon getirerek ailesi ile birlikte konuşabileceğini söylüyormuş. Hayriye’nin anlattığına göre Halid bir gün savaşa gtmiş ve 5 ay dönmemiş. Geldikten sonra da Hayriye’yi Kasir Mihrab’a götürmüş ve burada cariye kadınlara dini ders verilen bir merkeze teslim etmiş.

 

Hayriye, “Beni Kasir Mihrab’da Kur’an dersi de verilen bir eğitim merkezine gönderdi. Burada bazı öğretmenler kadındı. Bize, erkeklere yani emirlerine iyi davranmayı, bizden memnun olmaları için nasıl davranacağımızı öğretiyorlardı. Çünkü emirler bir çok defa bu eğitim merkezine, cariyelerin Müslüman adetlerine göre davranmayı bilmedikleri konusunda şikayette bulunmuşlardı” diyor ve ekliyor:

 

“Bütün detayları soruyorlardı. Nasıl banyo yapılacak, yemek nasıl hazırlanacak, giyim tarzı ve evin düzeni nasıl olacak diye. Doğru cevap veremeyenleri tekrardan eğitime gönderiyorlardı.”

 

Gizli tünel mühendisi

 

Hayriye eğitimini tamamladıktan sonra tecvidli Kur’an okuyabilecek seviyeye geldiğini söylüyor. Buradaki sorumlular onu Telafer’in bir köyüne gönderiyor. Hayriye kendini burada boş bir evde buldu. Ona yeni sahibinin akşam saat 19:00’da geleceğini ve onu beklemesini söylüyorlar.

 

Ezidi kızın anlattığına göre ev sahibi IŞİD’in hendek ve tünel sorumlusu Ferid adlı örgüt üyesiymiş. Aslen Pakistanlı olan Ferid, Cezayir’deki bir üniversitede mühendislik okumuş. IŞİD’e hizmet etmek için Irak’a gelmiş.

 

Hayriye şöyle anlatıyor:

 

“IŞİD’in kazdığı hendek ve tünellerin haritasını Ferid çıkarıyordu. Sabahın karanlığında uyanarak namazdan sonra evden çıkıyordu. Saat 6-7 gibi eve dönüyordu. Benim dışımda 3 eşi daha vardı. Diğer eşlerinin her birisi farklı köylerde kalıyordu.”

 

Ferid, Hayriye’nin daha önce gördüğü diğer IŞİD’lilerden daha açık görüşlüymüş ve ona Cezayir’deki öğrencilik yıllarını anlatmışmış. Anlattığına göre Ferid üniversiteden mezun olduktan sonra, arkadaşlarının da etkisiyle Kahire’ye gitmiş. Orada örgüte katılmak için önce Türkiye’ye, oradan Suriye’ye ve daha sonra Irak’a geçmiş. Ferid, ölçülü bir şekilde IŞİD tünellerinin haritasını çizdiği için örgütte Ferid’in nazını çekiyormuş.

 

Altı ay sonra bir gün Ferid evden çıkıyor ve Hayriye bir daha onu görmüyor. Tünel uzmanı Ferid, hava saldırılarından sığınacak tünel bulamayınca sığındığı bir evde savaş uçaklarının bombardımanında ölüyor.

 

Hayriye, “Aynı gün Ferid’in öldüğü haberi geldi. Diğer üç eşiyle birlikte büyük eşinin evinde misafirleri karşılamak için toplandık. Fakat onlar ölen üyeleri için taziye kurmazdı. IŞİD mensupları öldüğünde hediye ve tatlı dağıtılıyor ve kutlama yapılıyordu. Ancak sivil olanlar için taziyeye izin veriyorlardı” diyor.

 

Telefon kabinesi

 

Ferid’in ölümünden sonra Hayriye için bir kez daha ailesinin bulunduğu Kasir Mihrab’a dönme şansı doğuyor. Ailesinin yanına yerleşen Hayriye, orada olanları şöyle anlatıyor:

 

 “IŞİD’i ailemin yaşamasına niçin mi izin verdi? Size kısaca anlatayım; Büyük abim Müslüman olmayı kabul etti. Ona her gün sokak ve toplu kullanım alanlarını temizleme görevi vermişlerdi. Ama o yaşadıkları evin damında telefon için taş ve priketten gizli bir yer yapılmıştı. Hergün korku ve tehlike içinde de olsa telefonla Kürdistan’ı arıyordu. Peşmergelere telefon açarak yaşadığı yer hakkında bilgi aktarıyordu. Hergün güzel bir haber alma umuduyla dama çıkıyordu. Bunun açığa çıkması durumunda cezasının ölüm olduğunu biliyorduk. Ancak vazgeçmiyordu.”

 

Hayriye’nin anlattığına göre kardeşi IŞİD’in kontrolünde bile iki yıl boyuca sigarayı bırakamamış, gizlice sigara satan kişilerden satın alıyormuş. Ancak bunun için evlerine giderek onları IŞİD’in ajanı olmadığı ve gerçek sigara içicisi olduğunu ispat etmesi gerekiyormuş. Ezidi kız bir çok kez erkek kardeşi için kapıda nöbet beklemiş.

Hayriye, “Kardeşim savaşın yakın olduğunu ve IŞİD’lilerin ortalıkta görünmediği bir zamanda kaçma fırsatı bulabileceğimizi anlamıştı” diyor.

 

Bombalamadan kaçıyorlar

 

Heşdi Şabi güçlerinin Telafer’e yaklaştığında ilçeye attıkları ilk havan topu mermileriyle Hayriye’nin kardeşinin tahminleri doğru çıkıyor:

 

“Kardeşimin tahminleri doğru çıktı. Daha sonra uçaklar bombaladı. Her geçen gün hava saldırıları artıyordu. Ekim 2016’da Heşdi Şabi karadan saldırılarını arttırdı. Bombalaman ve kargaşa içerisinde Ezidi bir kadına rastladım ve bana, ‘başımıza daha kötü şeylerin gelemeyeceğini tahmin edebilir misin?” diye sordu. Bu sözler umutlarımı kırmasa da endişelenmeme neden oldu.”

 

Hayriye, “Daha sonra, Heşdi Şabi ilerledikçe IŞİD’liler bizi de kendileriyle birlikte geri çekilmeye zorladı. Peşmerge ya da Irak güçlerinin eline geçme şansımız vardı ama nasıl olacağını bilmiyorduk” diyor.

 

24 Ekim 2016’da Heşdi Şabi sert bir saldırı başlatı. Saldırı IŞİD’i geri çekilme ve halkı dağıtmak zorunda bıraktı. IŞİD’liler ve siviller köylere doğru geri çekildi.

 

Hayriye ve yakınları da o esnada Telafer’den ayrılıyor. Birkaç saat sonra Heşdi Şabi güçleri bulundukları yere varıyor ve onlara teslim olarak yakınlarına kavuşuyor.