HAK-PAR: Ekonomik kriz siyasal iktidarı tehdit ediyor

Haber Merkezi – Türkiye’de artan hayat pahalılığının ağır yükünü emekçiler ve dar gelirli vatandaşların çektiğini belirten HAK-PAR lideri Latif Epözdemir, ekonomik krizin nedeninin, “iktidarın yanlış para politikaları ve izlenen yanlış ekonomik politikalar olduğunu” söyledi. Epözdemir, ekonomik krizlerin etkisini azaltmak için önerilerini sıraladı.

HAK ve Özgürlükler Partisi (HAK-PAR) Genel Başkanı Latif Epözdemir, Türkiye’de ekonomik durumu değerlendirdi.

Son dönemlerde Türkiye'de hükumetin Merkez Bankası'na “direkt müdahale ederek” kısa sürelerle politika faizlerini düşürmesi sonucunda yükselişe geçen döviz kurları karşısında Türk lirasının yüzde 25'ten fazla değer kaybına uğramasının ardından, ekonomi sıkıntıya girildiğini belirten Epözdemir, “Bu durum doğal olarak enflasyonu ve pahalılığı da arttırmaktadır. Son döviz dalgalanmaları sonucunda Türkiye’nin bir günlük dış borcu 1 trilyonu geçti. Türkiye bugün gelinen manzaraya bakıldığında kredi iflas riski bakımından dünyada Arjantin ve Venezuella'nın ardından üçüncü sıraya yerleşmiş durumdadır” dedi.

“Hayat pahalılığının ağır yükünü emekçiler ve dar gelirliler çekiyor”

Epözdemir’in açıklamasının devamı şöyle:

“İktidar, dövizdeki hızlı tırmanışın sorumlusu olarak yine dış mihrakları işaret etmekte bu nedenle de bu durumdan kurtulmak için bir ‘ekonomik kurtuluş’ savaşından söz etmektedir. Bu yaşanan ekonomik krizin nedeni olarak dış güçlerin işaret edilmesi demagojileri yeni değil. Bu sözü edilen “dış mihraklar” iktidarın algısına göre terör örgütleri ile paralel çalışmaktadır.

Artan hayat pahalılığının ağır yükünü yine emekçiler ve dar gelirli vatandaşlar çekmektedir. Asgari ücret geçen yıl daha ilk aylarında erimişti. Şimdi ise bu ücret açlık sınırının da altına inmiş durumda.

Devletin en önemli gelir kaynağı vergiler ve cezalardan oluşmaktadır. Türkiye ekonomisi yanlış ekonomik politikalara kurban edilmiş durumda. Bu nedenle yolsuzluk, rantçılık, kara para aklama, faizcilik ve spekülatörlük almış başını gidiyor. İktidar çarşı pazardaki fiyatları denetleyemiyor, artan maliyet ve girdi  fiyatları tarım ve sanayideki üretimi durma noktasına getirmiş, ülkede ticari hayat kaygılı bir bekleyiş sürecine girmiş bulunmaktadır.

“Muhalefetin savları yeterince samimi ve ikna edici görünmüyor”

Muhalefet hep bir ağızdan erken seçim çağırısı yapmakta, seçimin çözüm olacağını ısrarla vurgulamaktadır. Muhalefet, iktidarı yeterince ‘milli’ olmamakla suçlamaktadır. Muhalefetin bu savları yeterince samimi ve ikna edici görünmemektedir. Bu söylemler daha çok seçim propogandası olarak görülmektedir. Oysaki bugünkü kötü ekonomik ve siyasal gidişatın nedeni, ülke kaynaklarının doğru değerlendirilmemesi, içte ve dışta izlenen güvenlikçi politikalar ve devasa askeri harcamalar, israf, yap-işlet- devret projelerinin döviz üzerinden yürümesi ve bu projelere verilen döviz bazlı aylık ödemeler ve artan maliyet fiyatları karşısında ülkede üretimin durması, sanayinin ve tarımın durmasıdır.

Ekonomi ve finansman okur-yazarlığı olan herkes bugünkü krizin nedeninin, iktidarın iddia ettiğinin tersine, yanlış para politikaları ve izlenen yanlış ekonomik politikalar olduğunu çok iyi bilmektedir. Bugünkü ekonomik ve siyasal krizden kurtulmanın yegane yolu, bu tekçi ve inkarcı sistemin terk edilmesi, güvenlikçi ve askeri politikalardan vazgeçilmesi, içte ve dışta barışçı ve özgürlükçü bir anlayışın  benimsenmesi ile olanaklı olur. Bu sistem ve bugünkü algılar ve anlayışlar değişmeden düzen değişmez. Ne bugünkü sistem ne de muhalefetin diline koro halinde pelesenk ettiği ve tam olarak inandırıcı ve ikna edici içeriğe sahip olmayan ‘güçlendirilmiş parlamenter sistem’ mevcut krizlerin önünü alamaz.

Artan ekonomik ve siyasal kriz nedeni ile halk kitlelerinde, memnuniyetsizlikler de baş göstermiş bulunmaktadır. Bu haklı ve meşru tepkilerin amacı aşmaması ve demokratik yapısından uzaklaşmaması gerekir. Tahrik ve provokasyonlara kapılmamak gerekir. Şiddet ve vandalizm içeren eylem ve davranışlardan uzak durmak gerekir. Tersi durumlar iktidarın daha çok gerilip sertleşmesine ve daha çok anti-demokratik yaptırımlara zemin hazırlar. Lakin bu sıkılaştırılmış tedbirler ve daraltılmış demokratik hak ve özgürlükler koşulunda girilebilecek bir seçimin galibi yine bu iktidar güçleri olacaktır. Demokratik tepki hakkını kullanmak isteyen kesimlerin meşruiyet ve haklılıktan uzaklaşmaması ve dikkatli olması gerekir. Asla tahriklere kapılmaması gerekir.

“Kürdler alanlara sürülerek hedef haline getirilmemeli”

Kürdler bakımından ise, önemli olan iktidar ve muhalefet kanatları arasında sarf malzemesi olmamaya dikkat etmek olmalıdır. Kürdler alanlara sürülerek hedef haline getirilmemeli ve Kürd potansiyel daha çok heder edilmemelidir. Kürdler bu kutuplardan herhangi birini tercih etmek zorunda bırakılmamalıdır. Her iki kesim de Kürdlere daha iyi bir yaşam ve siyasal bir statü tanımamaktadır.

Kuşkusuz ki, artan hayat pahalılığı ve ekonomik krizler, anti-demokratik uygulamalar Kürdleri de yakından ilgilendirmekte ve yaşamlarına etki etmektedir. Ne var ki, tüm bunların sorumlusu Kürdler değildir. Kürdleri hedef göstermek, sorumlu tutmak, ırkçı saldırılara maruz bırakmak tehlikeli sonuçlar doğurabilir. Kürdler de herkes gibi bu kriz ortamlarını kendi lehlerine çevirecek politikalar izlemeli, kendi taleplerini dile getirmelidir.”

Yapılması gerekenler

Hak ve Özgürlükler Partisi lideri Latif Epözdemir, partisinin, bugün yaşanan ekonomik krizin etkisini azaltmak için yapılması gereken önerilerini ise şu şekilde sıraladı:

“- İçte ve dışta izlenen savaşçı, güvenlikçi ve askeri politikalardan derhal vazgeçilmeli barışçı bir dış politika izlenmelidir. Askeri harcamalar ve savunma sanayi giderleri asgariye indirilmelidir.

- Ülke kaynakları doğru değerlendirilmeli, ekonomi üretime dayalı hale getirilmeli, üreticiler desteklenmelidir.

- “Yap-işlet-devret” projeleri durdurulmalı, yol, köprü ve şehir hastahanelerine  taahhüt edilmiş olan ödemeler Türk lirası ile sabitlenmeli, yapılan döviz sözleşmeleri iptal edilmelidir.

- Kamudaki israflar önlenmeli, teşrifat koruma ve karşılama giderleri sınırlandırılmalı, iktidara yakın cemaat, vakıf ve derneklere yapılan yardımlar kesilmeli.

- Devlet bütün olanakları ile çiftçi ve üreticinin yardımına koşmalı, sanayicilerin vergi yükünü azaltmalı, ham madde teminine yardımcı olmalıdır. Üretimi arttırmak için ne gerekiyorsa yapmalıdır.

- Faiz artışları, enflasyon ve hayat pahalılığı konusunda gerekli duyarlılık gösterilmeli ve piyasalar denetlenmeli, haksız kazançlara, rantçılığa ve faizciliğe karşı sıkı önlemler alınmalıdır.

- Asgari ücret insani yaşam koşullarına ve hayat standartına uygun hale getirilmeli ve vergi dışı bırakılmalıdır.

- Kutuplaştırıcı, inkarcı, ötekileştirici, ırkçı ve şoven politikalar terk edilmeli, çoğulcu, demokratik, adil, özgür ve hak eşitliğine dayanan bir yeniden yapılanma reformu başlatılmalı, başta Kürd halkının temel hak ve özgürlükleri olmak üzere tüm etnik kesimlerin varlığı tanınmalı ve tüm ulusal-demokratik-etnik ve kültürel haklar anayasal güvenceye kavuşturulmalıdır.”