Alman arkadaşının dilinden Yılmaz Güney

Kürt yönetmen ve oyuncu Yılmaz Güney’in yakın arkadaşlarından Alman Edi Hubschmid, Güney ile ilgili anılarını “Yol - Sürgün Yolu” (Yol - der WEG ins EXIL) adlı kitapta topladı.

 

Almanya’nın Frankfurt kentinde düzenlenen “Frankfurt Kitap Fuarı”na  Kürt yayınevlerinden biriyle karşılaşma ümidiye katıldığını söyleyen  Edi Hubschmid, “Kitabımı Kürtçe’ye çevirecek yayınevi bulamadım” dedi.

Edi Hubschmid, Türk yönetmen Fatih Akın’ın Yılmaz Güney’i konu aldığı senaryoyla ilgilendiğini belirterek, “Ben de kendisine senaryoyu gönderdim. O günden beri kendisinden bir cevap alamadım” ifadesini kullandı.

 

Edi Hubschmid, Rûdaw’ın sorularını yanıtladı…

 

Yılmaz Güney’in ölümünün üzerinde yıllar geçti. Çalışmanızı neden bugüne bıraktınız?

 

Uzun  hikaye. Ancak şundan başlayabilirim. Geçen yıl Yılmaz Güney’le ilgili tüm doküman ve fotoğrafları yer ve zaman olarak kronolojik sıralarına göre toplamaya başladım. Dokümanların dağınık olmasından korktuğum için İngiliz yazar ve senarist Peter Palinsin ile 3 gün oturup, ona Yılmaz’la geçen zamanımızı anlattım. Yılmaz’ın çalışmaları ve hayata yaklaşımıyla ilgili daha önce de 2001’de Peter’la konuşmuştum.

 

Peter  teklifimi hemen kabul etti. Ortaya güzel bir işin çıkması için hergün Yılmaz’la ilgili hikayaleri anlatıyordum, o da sesimi kaydediyordu. Bir süre sonra Zürih’e döndüm. Peter de senaryoyu yazmaya başladı.  “Senaryoyu bitirdikten sonra nerede ve ne zaman çekime başlayacağız?” diye sordu. Çalışanı olduğum C. Film firması ile bu işi üstlenmeye karar verdik.

 


Güney’in hayatını anlatan film hangi yılları kapsıyor?

 

Film Ankara Cezaevi’nde 1976’da başlıyor. Mahkemenin Yılmaz’a 19 yıl hapis cezası vermesiyle başlayıp, 1982’de Yol filmiyle Cannes Film Festivali’nde ödül almasına kadar uzanıyor.

 

Yılmaz Güney’i ilk defa nerede gördünüz?

1979’da Sürü filminde gördüm. Filmi Cannes’a getirmek istiyorduk. Bu nedenle de bir arkadaşımTürkiye’ye giderek Yılmaz’la anlaştı. Ekim 1980’de de Yılmaz’ı ziyaret ettim. Ne yazık ki o sırada cezaevindeydi. Polis gözetiminde onunla gelecekte nasıl sinema filmi yaparız onu konuştuk.

 

O dönem çok moralsiz ve umutsuzdu. “Yol”,  “Sürü” ve “Düşman”  filmleri hakkında verdiğimiz karar onun hoşuna gitti. Fakat “Düşman” filminin sanatsal yönünü beğenmiyordu. Kendisine gereken materyalleri bize verip, filmin montaj, ses ve yeniden renklendirmesi için üzerinde çalışacağımızı söyledik.

 

Sanat çalışmalarnız Yılmaz Güney ile mi başladı?

 

Yılmaz’la 1980-1984 yılları arasında birlikte çalıştık. O benden 10 yaş büyüktü. Hiç şüphe yok ki bu işte benden çok daha tecrübeliydi. Yaklaşık 100 çalışması vardı. Aktör, yönetmen ve senaristti. Benim ise çok az çalışmam bulunuyordu. Ortak sanat çalışmalarıyla “Yol” filminin set ve senaryosunu Türkiye’den İsviçre’ye götürdük. O dönemde havayollarında çok sıkı denetim yapılıyordu. Yılmaz’ı ve ailesini Avrupa’ya kaçırma planımız vardı.

 


Yılmaz Güney’in Türkiye’den Avrupa’ya  kaçış sürecini anlatır mısınız?

 

O da uzun bir hikayeydi. 1980 Ağustos ayında ailesiyle görüşmesi için birkaç günlüğüne bayram izni verilmişti. Bunu fırsat bilerek Ege Denizi’nden eşi ve 2 çocuğunu da alıp gittik. İsviçre’ye ulaştığımızda Yılmaz’ın İnterpol tarafından arandığını duyduk. Bu büyük bir sorundu. Türk gazeteciler yüzünden yerimiz tespit edimişti ve kendimizi saklamak zorunda kaldık.

 

Avrupa’ya ulaştıktan sonra ilk işiniz ne oldu?

 

İsviçre’ye ulaştığımız gibi “Yol” filminin çekimlerine gizli bir şekilde başladık. Ekim 1981’den 1982’nin Mart’ına kadar filmi tamamladık.

 

Çalışmalarınız şu anda hangi aşamada?

 

Birkaç yıl filme finansman sağlamak amacıyla çalıştım. Gerçeği söylemek gerekirse gerekli bütçeyi sağlayamadığımdan dolayı pratiğe geçiremedim. Ancak ne olursa olsun Yılmaz Güney’le ilgili birşeyler yapmak istiyordum. Bu nedenle de film yerine kitabı yazmak zorunda kaldım. Yaklaşık bir yılda  “Yol-Sürgün Yolu” (Yol – der WEG ins EXIL) adını verdiğim kitabı tamamladım.

 

Film için kimseyle görüşmediniz mi? 

 

Doğrusunu söylemek gerekirse tüm yolları denedim. Hiçbir sonuç alamadım. Fransa, İsviçre ve Almanya’dan bütçe bulmaya çalıştım. Çoğu yerde yardımcım bile yoktu. Hastalığımdan dolayı da fazla uğraşamadım bu nedenle filmi çekemedim.

 

Alman bir gazetede senaryoyla ilgili bir haber çıkmıştı. Haberi okuyan Türk yönetmen Fatih Akın benimle iletişime geçip, konuyla ilgilendiğini söyledi.  Ben de kendisine senaryoyu gönderdim. O günden beri kendisinden bir cevap alamadım.

 

Frankfurt Kitap Fuarı’na gelmeyi nasıl düşündünüz?

 

Fuarın olduğunu duyunca gelmek istedim. Özellikle de Kürtçe yayınevlerini görme ümidiyle geldim. Ulusal kültürün ve sinema tarihini yayınlamalayabilecekler mi diye düşündüm?

 

Kitabınızı Kürtçe’ye çevirecek Kürt yayınevlerini gördünüz mü peki?

 

Ne yazık ki hayır. Kürtçe kitapların bulunduğu standlara rağmen az ve boş olduğunu gördüm. Bazı kişilerle konuştum, Kürdistan’da yaşanan mali krizden dolayı uluslarararası aktivitelere katılamadıklarını belirttiler. Hiçbir Kürt yayınevi de kitabı Kürtçe’ye çevirmeye hazır değil.