CHP'ye geçen eski HDP'li Müslüm Doğan: Hedefimiz Türkiye toplumunu yaratmaktır
Geçtiğimiz günlerde CHP'ye katılan 25 ve 26’ncı dönem HDP İzmir Milletvekili ve eski Kalkınma Bakanı Müslüm Doğan, “Başta Kürt meselesi olmak üzere ülkenin önemli sorunları var ve bu sorunları geniş siyaset zeminlerinde ele alıp çözüm ve proje üretmek bende bir ihtiyaç olarak şekillendi. Bu yüzden tercihim bu yönde oldu” dedi.
İsim vermeden bazı siyasi partileri hedef alan Doğan, “Kürt meselesinin çözümünü merkezine koyan siyasi partiler, ülkenin jeopolitiğini ve içinde bulunduğumuz bölgesel durumu yeterince kavrayamamış durumdalar. Maalesef dar bir siyasi alan belirlenmiş ve dar bir siyaset yapılmakta” şeklinde konuştu.
Kendisinin de demokratik değerleri savunduğunu anımsatan Müslüm Doğan, “CHP iktidarının topluma hizmet edecek toplumsal değerlerin öne çıkartılarak partilerin ve siyaset kurumlarının iktidar olması, ideolojilerin iktidar olması daha önemlidir. Türkiye'deki ortak yarar ve ortak çıkar, eşit ve demokratik bir ülke yaratma, birlikte yaşam paradigmasını geliştirmek, aramızdaki eşitsizliği gidermek yönünde olmalıdır” ifadelerini kullandı.
Doğan, “Hedefimiz, Türkiye toplumunu yaratmaktır. Türkiye'de yaşayan farklı uluslardan, milliyetlerden ve inançlardan insanların özgür ve demokratik bir şekilde, eşit yaşamaları hedeflenmelidir” dedi.
CHP’li Müslüm Doğan, Rûdaw Editörlerinden Kosar Osman’ın sorularını yanıtladı:
Rûdaw: HDP'li bir bakanın CHP'ye katılması üzerinde durulması gereken ilginç bir gelişme. CHP'ye katılma sonucuna nasıl vardınız?
Şimdi aslında CHP'ye geçiş sürecim uzun bir sürenin sonunda gerçekleşen bir durum olarak değerlendirilmelidir. Sosyal demokrat düşüncede olan bir insanım ve demokratik siyasetin tüm yönleriyle hayat bulması için mücadele eden biriyim. Esas olarak, başta Kürt meselesi olmak üzere ülkenin önemli sorunları var ve bu sorunları geniş siyaset zeminlerinde ele alıp çözüm ve proje üretmek bende bir ihtiyaç olarak şekillendi. Bu yüzden tercihim bu yönde oldu.
HDP'den ayrıldıktan sonra yanlış bir projenin içinde yer aldım. Ancak mesele HDP veya başka bir parti değil; önemli olan şu andaki süreç itibariyle yaptığımız belirlemedir. Bu belirleme, ülkenin geniş bir demokrasi cephesine ihtiyaç duyduğudur. Sorunları çözmede geniş zeminleri siyaseten bulmak ve yeni siyaset belgeleri üretmek zorundayız.
Cumhuriyet Halk Partisi, bu yüzden çok ciddi kurumsal bir yapıdır. Geçmişin birikimini taşımakta ve sosyal demokrat bir yönelim içerisindedir. Yeni bir değişim ve dönüşüm içerisindedir. Bu sürece katkıda bulunmak ve ülkemizin temel sorunlarını CHP ile çözmenin daha kolay olacağını düşündüm.
Rûdaw: Bazı siyasetçiler ve analistler CHP'nin güçlendiğinden söz ediyor ve 2028 yapılacak parlamento seçimlerinde iktidara geleceğini söylüyor. Siz bu yaklaşıma dayanarak mı bu adımı attınız? CHP'yi iyi parti olarak görmenize ne sebep oldu?
CHP tercihim aslında yukarıda da bahsettiğim gibi geniş tabanlı ve geniş bir siyaset ekseninde, sosyal demokrat bir ideolojiyle donanmaya çalışan ve gerçekten de önemli yol kateden kurumsallaşmış bir yapıda siyaset yapmanın daha doğru olacağını düşünüyorum. Ülkenin temel sorunlarını en geniş alanda ele almak ve en geniş kitleye mal etmek, meselelerin çözümünü kolaylaştıran bir durum. Aslında tercihim bu yönde.
Cumhuriyet değerleri ve birikimi anlamında ciddi bir kuruma sahip olan ve sosyal demokrasi çizgisinde olan, özgürlüğü ve demokrasiyi savunan bir partide meselelerin çözümünün daha kolay olacağını düşünüyorum. Geniş bir cephede mücadele etmek lazım. Dar bir çerçeveye sınırlandırılmış mücadele alanı, 40 yıldır süren siyaset ve uygulamaları ile meseleleri çözmekten çok çözümsüzlüğe itmiş durumda. Bu anlamda, CHP'yi siyaset ve mücadele alanında önemli bir kurum olarak gördüğüm için bu tercihte bulundum.
Rûdaw: Siz Kürt meselesine çok önem veren bir siyasetçisiniz. CHP'nin Kürt meselesinde olumlu adımlar attığı doğru ama CHP'nin iktidara gelmesiyle bu politikasını sürdüreceğinden nasıl emin olabilirsiniz? Elbette siz bunları hesaba katarak böyle bir adım attınız. Çözüm sürecine benzer bir durumun yaşanmamasından nasıl emin oldunuz?
Kürt meselesinin çözümünü merkezine koyan siyasi partiler, ülkenin jeopolitiğini ve içinde bulunduğumuz bölgesel durumu yeterince kavrayamamış durumdalar. Maalesef dar bir siyasi alan belirlenmiş ve dar bir siyaset yapılmakta. Bu nedenle, özellikle belirsizlik çağını yaşadığımız bu süreçte, dünya pratiği ve özellikle Orta Doğu'da ortaya konan siyasetin çözümden çok çözümsüzlüğe hizmet ettiğini görmekteyiz.
Ülke jeopolitiğimiz, Kürt meselesinin demokratik, eşit ve özgürlükçü bir anayasayla, eşit yurttaşlıkta ifadesini bulacak şekilde çözülmesini gerektirmektedir. Bu noktada CHP'nin öncü bir rol oynayacağını düşünüyorum. CHP, sosyal demokrat bir partidir ve bu meselelerin çözümünde öncü olması meseleyi kolaylaştıracaktır.
Esas olarak ülkenin gündemini doğru belirlemek de önemlidir. Özellikle CHP'nin son süreçteki diyalog ve müzakereye önem veren siyaseti, ülkedeki siyasi atmosferi yumuşatmaya olanak sağlamıştır. Bu anlamda bunu önemli görüyorum.
Yani meselemizi nasıl çözeceğiz? Özgürlükçü bir demokrasiyle mi çözeceğiz? Eşit yurttaşlıkta ifadesini bulan bir anayasayla mı çözeceğiz? Bu soruların hepsinin tartışıldığı bir süreç yaşıyoruz. Bu sürecin en önemli unsurlarından biri de siyaset kurum olarak CHP'dir. Eğer CHP bu meseleyi merkezine alırsa, bu sorunları iktidarda çözme olanağına sahip olacaktır. Bu umudu özellikle taşıdığımı ifade etmek istiyorum. Türkiye'nin ikinci yüzyılda daha demokratik, özgür ve eşit bir ülke olacağını düşünüyorum.
Rûdaw: Sayın Müslüm Doğan'ın siyasi parti kuracağı yönünde haberler duyduk. Ancak her hangi bir parti kurmadınız. Bu amaç için her hangi bir girişiminiz var mıydı? Ya da adım atıp sonra pişman mı oldunuz?
Şimdi, parti kurma meselesi aslında yaşadığım kötü bir deneyim nedeniyle artık hiç düşünemediğim bir husus. Çünkü parti kurmak, aslında yeni bir algoritma geliştirmekle yakından ilişkili bir husus. Yeni bir algoritma oluşturacaksınız ve siyaseti buna uygun şartlar var mı yok mu diye araştıracaksınız. Bu çok zor bir iş, aslında kolay bir iş değil ve ihtiyaç da görünmüyor. Çünkü Türkiye'de şu anda bildiğim kadarıyla 127 parti var ve meclisteki partilerin sayısı ortada. Önemli olan parti kurmaktan çok çözüm odaklı olarak ülkenin sorunlarına doğru odaklanmak, sosyolojileri doğru okumak ve sosyolojileri ortak yarar ve çıkarla birleştirmek meselesi olmalıdır.
Bizim iktidarımızdan, yani kişisel iktidardan çok, topluma hizmet edecek toplumsal değerlerin öne çıkartılarak partilerin ve siyaset kurumlarının iktidar olması, ideolojilerin iktidar olması daha önemlidir. Türkiye'deki ortak yarar ve ortak çıkar, eşit ve demokratik bir ülke yaratma, birlikte yaşam paradigmasını geliştirmek, aramızdaki eşitsizliği gidermek yönünde olmalıdır.
Bu anlamda, parti kurma çalışmalarında bulunan arkadaşlarımız var ve bu arkadaşlarla görüşmelerimiz de oldu. Bu düşüncelerimi kendilerine aktardım ve bir ihtiyaç olmadığını bildirdim. Yaşadığım kötü deneyimin tüm detaylarını da açıkladım. Çünkü parti, aynı zamanda bir siyasi irade taşır. Tüm iradeleri birleştirerek bir parti programı oluşturmak, belki kolay gibi görünüyor, ama Türkiye'de en zor işlerden biridir. Bunu ifade etmek isterim.
Rûdaw: CHP'de Kürt siyasetçiler var. Sayın Sezgin Tanrıkulu gibi CHP'de çok aktif siyaset yapan şahsiyetler var. CHP'ye katıldığınız süreçte size herhangi bir görev veya makam verildi mi, yoksa sadece üye mi oldunuz?
Şimdi, CHP içerisindeki siyasi profilleri teker teker ele almaktan çok, oradaki mücadele eden arkadaşların hangi temelde siyaset yaptıklarına bakmak lazım. CHP, bir kitle partisi olarak çok geniş tabanı olan, farklı inançlardan ve farklı siyasi düşüncelerden insanların bir arada olduğu geniş bir yelpazeye sahiptir. Ancak sosyal demokrat bir çizgi ve yenilik, değişim hedefi bulunmaktadır, bu da umut verici bir durumdur.
Orada siyaset yapan farklı profillerin siyaset belgesi üretmedeki isteği önemlidir. Bu arkadaşların son derece olumlu çalışmalarını izliyorum ve bu benim için oldukça önemli. Önemli olan, ülkenin ve toplumun geleceğine ilişkin siyaset belgesi üretmektir. Birlikte yaşamı güçlendirecek paradigmaları yaratma mücadelesi olmalıdır. Bu yönden birbirimize çok katkıda bulunacağımızı düşünüyorum. Arkadaşların deneyimlerinden yararlanmak da benim hedefimdir.
Parti birikimini ve geleneğini yeniden kavramak ve bu temelde siyaset belgeleri üretmeyi doğru buluyorum. Parti disiplini anlamında da bu önemlidir. Bunu ifade etmek isterim.
Rûdaw: Sizin atmış olduğunuz bu adım elbette DEM parti tarafından dikkat çekmiştir. Özellikle sizin artık DEM Parti çerçevesinde siyaset yapamayacağınız anlaşılmışken. Böyle bir adımı atmaya sizi ne teşvik etti. DEM Parti’yle ilgili bu şekilde düşünmenize ne sebep oldu.
Bizim yaşadığımız ülkenin jeopolitiğini kavrayamayan, sosyolojileri okuyamayan, geçmişin diyalektiğine takılan siyasi yapıların hiç kimseye faydası olmadı ve olmayacak diye düşünüyorum. Geçmişin diyalektiğine takılmamalısınız; geçmişi doğru okumalı, tarihsel ve felsefi bağlamda kavramalısınız. Geçmişin diyalektiğine takıldığınızda geleceği öğrenemezsiniz. Ancak geçmiş, önemli bir deneyim ve pratik olarak geleceği inşa etmede ve planlamada çok önemlidir.
Bizim yaptığımız en büyük hatalardan biri, geçmişe çok takılmak oldu. Hep sistemle uğraştık. Elbette ki sistemin demokratikleşmesi ve eşit, demokratik bir raya oturması bizim temel hedefimizdir. Bu anlamda, mücadele alanlarının çok geniş olması gerekiyor. Dar bir mücadele alanı içinde siyaset üretilemez. Siyaset, en geniş kitlelere ulaşmayı hedeflemelidir ve ülkenin ortak değerlerine, çıkarlarına hizmet etmelidir.
Hedefimiz, Türkiye toplumunu yaratmaktır. Türkiye'de yaşayan farklı uluslardan, milliyetlerden ve inançlardan insanların özgür ve demokratik bir şekilde, eşit yaşamaları hedeflenmelidir. Bu, çağdaş dünyanın da en çok değer verdiği bir bakış açısıdır. Paradigmalar doğru olabilir; ancak paradigmaların doğru olması, mücadelenin doğru bir eksene oturtulmasıyla yakından ilişkilidir. Paradigmaları doğru okuyamazsanız, mücadeleyi doğru eksene oturtamazsınız. Ülkenin jeopolitiği ve sosyolojisini doğru okuyamadığınızda, doğru siyaset belgeleri ortaya koyamazsınız.
Bu yüzden, benim dışımdaki siyaset yapan kurum ve kuruluşlara büyük saygım var. Birikimlerine saygım var. Hiç kimsenin mücadele alanına ve ideolojisine saygısızlık yapmam söz konusu olamaz. İçinden geldiğim yapıda arkadaşlar da bilirler ki, bizim seçtiğimiz mücadele alanı demokratik ve barışçıl bir mücadele alanıdır. Eşitliği temel alan, geleceği yeniden örme ve ileri batılı ülkelerdeki sosyal demokrat anlayışı toplumsal yaşama uygulamak hedefimiz olmalıdır. Çünkü ben inanıyorum ki, geniş demokrasi alanlarında, demokrasi mücadelesi içerisinde çok sorun çözüldü. Avrupa buna çok güzel bir örnektir. Avrupa'daki ülkelerin yaşadığı ve bugüne taşıdığı demokrasi anlayışı buna çok güzel bir örnektir.
Eğer ülkemizde eşitlikçi, demokratik ve özgürlükçü bir anayasa uygulanırsa hiçbir sorun kalmayacaktır. İnanç ve etnik anlamda da şunu ifade etmek istiyorum: Etnik ve inanç siyasetinin tek başına ortaya konmasını doğru bulmuyorum. Bu sorunların çözümünü hedef koyabilirsiniz, ancak sadece etnik ve inanç temelli siyaset, ülke toplumsal barışına çok hizmet etmiyor. Önemli olan ortak bir yararı ve çıkarı ortaya koymaktır. Siyaset bunu gerektirir. Benim yapmak istediğim budur. Hiç kimseyi hedef aldığım söz konusu değil. Hiçbir siyasi yapıyla sorunum yok. Benim mücadele alanımı ve değerlendirmemi bu yönde değerlendirin. Hepinizi saygıyla selamlarım.
Müslüm Doğan kimdir?
Müslüm Doğan 15 Ekim 1959 tarihinde Sivas'ın Divriği ilçesi Karakuzulu köyünde dünyaya geldi.
Selçuk Üniversitesi Mühendislik Fakültesi'nden harita mühendisi olarak mezundur. Sosyal Güvenlik Kurumu'nda şube müdürlüğü ve daire başkan vekilliği yaptıktan sonra 2012 yılında emekli oldu.
Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası GYK üyeliği, Divriği Derneği Başkanlığı ve Pir Sultan Abdal Derneği Genel Başkanlığı yaptı.
Doğan, Halkların Demokratik Partisi'nin kuruluşunda yer aldı ve ilk dönem Merkez Yürütme Kurulu üyesi olarak görev yaptı. İlk defa Haziran 2015 genel seçimlerinde HDP İzmir 2. bölge milletvekili olarak meclise girdi.
Kasım 2015 Türkiye genel seçimleri öncesi kurulacak seçim hükümeti için Ahmet Davutoğlu kendisine bakanlık teklifi etti. Ardından 27 Ağustos 2015 tarihinde Ahmet Davutoğlu tarafından kurulan 63. Türkiye Hükümeti'nde yer aldı. 22 Eylül 2015 tarihinde hükümette yer alan diğer HDP'li bakan Ali Haydar Konca ile birlikte görevinden istifa etti.