Mehdi Zana: Leyla davasından asla taviz vermez
Erbil (Rûdaw) - Hakkında açılan davalar nedeniyle yaklaşık 20 yıldır İsveç’te yaşayan 78 yaşındaki Kürt siyasetçi Mehdi Zana, Türkiye’deki Kürt sorununun devlet veya PKK ile değil, Kürt halkıyla çözüleceği görüşünde.
Mehdi Zana, “Kürt meselesi Kürt halkına bağlı bir meseledir. Kürtler dört nala kendi işlerine sahip çıkıp, kendi devletini kurmadan hiçbir şey yapamazlar. Bu açık ve nettir. Evet baskılar var, zulüm var ve yoksulluk insanı korkutur. Tüm bunları kabul ediyorum ama buna katlanıp gerekeni yapmak zorundayız” ifadelerini kullandı.
12 Ocak 2018’de vekilliği düşürülen HDP Ağrı Milletvekili Leyla Zana’nın eşi Mehdi Zana, “Leyla’nın tüm derdi Kürt sorunudur ve bu çok açıktır. Leyla Kürt sorunu meselesinde yani bu davada asla taviz vermiyor, vermeyecektir” diye konuştu.
Kürt siyasetçi Zana, gündeme ilişkin Rûdaw’ın sorularını yanıtladı...
Bildiğim kadarıyla en son 2004’te Türkiye’ye gittiniz ve 2006’da yine yurtdışına çıktınız. Uzun süredir de İsveç’te yaşıyorsunuz. Türkiye’ye dönmeyi düşünüyor musunuz?
Evet 2004’ün sonlarında geldim ve 2006 tekrar çıkış yapmak zorunda kaldım. Arada gidip gelmeler oluyor. Türkiye’ye geri dönmeyi düşünüyorum ancak şartlar ve koşullar henüz buna uygun değil. Çocuklarım, ailem, tüm sevdiklerimi Türkiye’de. Elbette ki bu Kürt sorunu da beni iten baş meseledir. Ben tekrar dönmeden yanayım.
Birçok siyasetçi, Türkiye’deki siyasi atmosferin 90’lardan daha kötü olduğunu görüşünde. Eski bir siyasetçi olarak Türkiye’de son yaşanan gelişmeleri siz nasıl değerlendiriyorsunuz?
Toplumsal gelişmeler, olaylar ve halkın içinde bulunduğu koşullar değişti. Bu dönemde hem siyasal hem de ekonomik bir karmaşa var ki ekonomi insan yaşamında en büyük etkendir. Ekonomi insanı zorlayan bir faktördür. Halkın ekonomik durumu şu an çok kötü koşullarda. Kürdistan’daki köyler, kasabalar boşalmış durumda. Hepsi şehre taşındı. İş yok ve her ailede en az 8-9 çocuk var. Bu yüzden çok çok kötü şartlardayız. Halkın durumu iyi değil. Hem ekonomik hem de siyasal olarak iyi koşullar yok.
Çözüm sürecinin yeniden gündeme geleceğini düşünüyor musunuz? Bu konuda hükümet veya PKK herhangi bir adım atar mı?
Bu konuda halk önemli. Fakirlik insanın içinde korku yaratır. Bu insanın doğasında var. İnsanlar çoğu zaman korkudan alkış tutar ama içinde küfreder. Devlet her geçen gün Kürt siyasi partilere baskılarını arttırıyor. Bu durumda da en çok zarar gören halk oluyor. Bu sorunun çözümü ne devlet de ne de PKK de. Bu sorunun çözümü yine halktadır. Kürt sorunun çözümü yine Kürt halkındadır.
HDP’nin eski eşbaşkanları dahil birçok vekil, belediye başkanı ve parti üyesi şu an cezaevinde bulunuyor. Bu tutukluluk halinin ne zamana kadar devam edeceğini düşünüyorsunuz?
Bunların ne zamana kadar tutuklu kalacağı önemli değil çünkü bir politikadır. Türkiye’de Kürt meselesi kabul edilmiyor. Kürtler yürüttükleri politikayla sağlıklı bir şekilde Kürt sorununa sarılmak zorunda. Araplar, Türkler ve Farslar Kürtleri sevmez. Bu benim şahsi düşüncemdir. Her zaman söyledim, yine tekrar ediyorum; bizi sevmezler. En adi şeyi dahi severler ancak Kürtleri sevmezler!
Bizimle hep oyun oynadılar ve hala da oynamaya devam ediyorlar. Bizim ülkemiz, bizim topraklarımız. Herşey bizim ama onlar gelip işgal ediyor. Bize durmadan baskı ve zulüm yapıyorlar. Biz onların gözünde her zaman teröristiz ve onlar durmadan demokrasiden bahsediyor. Oysa bu ülke bizim ülkemiz. Onun için hiç birbirimizi kandırmayalım. Kürt sorunu, Kürt halkına bağlı bir meseledir.
Kürtler dört nala kendi işlerine sahip çıkıp, kendi devletini kurmadan hiçbir şey yapamazlar. Bu açık ve nettir. Evet baskılar var, zulüm var ve yoksulluk insanı korkutur tüm bunları kabul ediyorum ama buna katlanıp gerekeni yapmak zorundayız. Toplumlar ve halklar birbirine düşman değildir ama yönetimler bu düşmanlığı yaratıyor. Kürt halkı bu yüzden kendi sorununa sahip çıkmak zorunda. Bu davayı sahiplenmelilerdir.
Bildiğiniz gibi HDP 11 Şubat’ta yeni eşbaşkanlarını seçti. Yeni eşbaşkanları nasıl buldunuz? Edirne F Tipi Cezaevi’nde tutuklu bulunan Selahattin Demirtaş’ın yokluğu HDP’de boşluk yaratır mı?
HDP milletvekilleri ve belediye başkanlarının tutuklanması basit bir olay değildir. Dünya üzerinde böyle bir zulüm, böyle bir baskı görülmemiştir. Benim şahsi fikrim bu tutuklu arkadaşlara sahip çıkmamız yönünde. Onları tekrar aday göstermemiz lazımdı. Bu tamamiyle siyasal bir olaydır ve olaylara o açıdan bakmak lazım.
Bizim başkanlarımıza, vekillerimize zulüm yapılıyorken bizim dört elle onlara sarılıp, sahip çıkmamız lazımdı. Bu yüzden ben eski eşbaşkanların yeniden aday olmasından yanaydım. Makam, mevki önemli değildir, topluma vereceğiniz mesaj önemlidir. Halk bu işin arkasında ve bu duruştan yanadır ancak politikada durum neden böyle değildir bilmiyorum. Bu da onların iç meselesi.
Örneğin ben 80’lerde cezaevine düştüğümde halk avukatların yakasına yapışıp, Mehdi Zana’nın hanımını (Leyla Zana) belediye başkanı yapacağız dediler. Bu ne demekti? Bu bir mesajdı ve bu mesaj çok önemliydi.
Hazır konu Leyla Zana’ya gelmişken, geçtiğimiz günlerde Sayın Zana’nın vekilliği düşürüldü. Zana, HDP’nin son kongresine de katılmadı. Bu durumu nasıl yorumluyorsunuz?
Leyla’nın tüm derdi Kürt sorunudur ve bu çok açıktır. Leyla Kürt sorunu meselesinde yani bu davada asla taviz vermiyor, vermeyecektir. İnsanın bireysel olarak bir takım yanlışları olabilir, herşey doğru olmayabilir ama Leyla Kürt düşüncesine sarılıp, onunla hareket ediyor.
Bir de şu an Leyla’nın koşulları pek iyi değil. Annesi 90 yaşında ve durumu iyi olmadığı için Leyla onunla ilgileniyor. Leyla şu anda Diyarbakır’da yaşıyor ama annesi köyde olduğu için sürekli köye gidip geliyor.
Türkiye’nin ve Kürtlerin gündemi şu sıralar Efrin. Bildiğiniz gibi Türkiye 20 Ocak’ta Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) ile birlikte Efrin’e operasyon başlattı ve bu operasyonlar halen devam ediyor. Bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz?
Dünyada böyle bir durum, böyle bir olay yoktur! Suriye devleti sınırlarından başka bir devlet girip, orada Kürt halkını vuruyor ve Suriye devleti bu duruma müdahale etmiyor. Çünkü bunlar Kürt meselesini kabul etmiyorlar. Kürtleri, Kürdistanı dört parça yapmışlar. Kürdistan dünyanın en zengin toprağıdır; petrol, gaz, su, tarım, hayvancılık her anlamda çok zengindir. Onun için tüm gözler Kürdistan’ın üzerinde. Suriye devleti de diğer devletler gibi Kürtlere karşı olduğu için Türkiye gelip topraklarında Kürtlere saldırıyor, şehirleri bombalıyor ve sesi soluğu çıkmıyor. Bu yüzden Kürtler dört parçada bir olup birbirine sarılmak zorunda. Birbirine sahip çıkmak zorunda. Dünya üzerinde hiçbir halk Kürtler kadar baskı ve zulüm görmedi. Kürtlerin Ortadoğu’da 80 milyona yakın bir nüfusu var, bu az değil. Kürtler birlik olmadan hiçbir meselenin üstesinden gelemeyiz.
Kürt bir siyasetçi olarak, Güney Kürdistan’da 25 Eylül’de gerçekleşen referandum ve sonrasında yaşananlar gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz peki?
Güney Kürdistan’daki durum da aşağı yukarı benzer bir durumdur çünkü burada çok büyük petrol yatakları var. Bu yüzden büyük devletlerin oyun alanıdır. Oyunları bitmez. Bu dünyada petrolden, silahtan kazanan para kazanan güçler var. Bütün bunlar büyük devletlerin çıkarları doğrultusunda yürütülüyor. Kürtler devlettir artık ve bunu hiç kimse önleyemez.
Kürt bir siyasetçi olarak bugüne kadar birçok bedel ödediniz. Cezaevinde yazdığınız bir şiirinizde, “Bu bedellerle kurulacak güzel yarınlar” diyorsunuz. Gerçekten güzel yarınlar kurulacak mı? Buna dair inancınızı koruyor musunuz?
Cezaevinde olduğum zaman Leyla’ya bir mektup yazmıştım. O şiiri de o mektupla yollamıştım. Hiçbir şey bedelsiz olmaz. Ben hep bu hesap peşindeydim. 16 yıl cezaevinde kaldım. Tüm bu şehitler, ölüm orucuna girenler, kendilerini yakanlar…Hepsiyle beraberdim. Ben onların hepsini gördüm. Bu kahramanlıkların dünyada örneği yoktur. Bilerek ölüme gidiyorsun ve düşmanına mesaj veriyorsun. Bu yüzden diyorum: Bu bedellerle kurulacak güzel yarınlar ve bunlar senin tarihin olacak…Ocak başları bunlarla yoğrulacak…