VİDEO - Mazlum-Der Başkanı: Türkmenler kullanılıyor
AK Parti eski milletvekilli ve Mazlum - Der Genel Başkanı Ahmet Faruk Ünsal, IŞİD’den alınan bölgelere 6 bin civarında Türkmen askerin yerleştileceğini ve durumun Türkmen-Kürt çatışmalarına sebep olabileceğini belirtti.
Ünsal, “Bunun çok büyük bir tehlike barındırdığını düşünüyorum çünkü, bu durum Cızire, Efrin ve Kobani kantonlarının birleşmesini engelleyecek. Türkmenler’in kullanıldığı anti-Kürt operasyonunu görmek lazım” şeklinde konuştu.
Ünsal, Kürt sorununun Türkiye’nin kendi milli sınırlarından çıktığını, başta Suriye olmak üzere İran’ı da içine alacak bölgesel bir çatışmaya dönüştüğünü ifade etti.
Mazlum - Der Genel Başkanı Ahmet Faruk Ünsal, gündemdeki konuları Rûdaw’a değerlendirdi.
2013 yılında fiili olarak başlayan “çözüm süreci” neden yerini operasyon ve çatışmalı bir döneme bıraktı?
Çatışma dönemi Cumhurbaşkanı Erdoğan’nın Dolmabahçe mutabakatını doğru bulmadığını ve tanımadığını söylemesiyle fiilen başladı. Biten barış süreci zaten seçim döneminde de tarafların rekabet hissiyle her an çatışmaya dönebilir beklentisi vardı. Ateşkes Ağrı Diyadin’de bozuldu. Bugün yaşadığımız durumlar da Ağrı’da bozulan ateşkesin devamını yansıtıyor.
Eğer ateşkes olmazsa ve çatışma daha da şiddetlenirse, bundan sonra Türkiye’yi nasıl bir tablo bekliyor sizce?
Eğer süreç devam etmezse Türkiye’de de, bölgede de çok ciddi sıkıntılar yaşanır. Çünkü Kürt meselesi Irak, Suriye ve İran’ı da ilgilendirmeye başladı. Bu da bölgesel çatışmayı yükseltecek bir hal alacaktır. Yani bu mesele Türkiye’nin kendi milli sınırları içerisinde olmaktan çıktı. Başta Suriye olmak üzere İran’ı da içine alacak bölgesel bir çatışmaya dönüştü.
“Çözüm süreci”nin sadece iktidar ile HDP’nin denetiminde yürütülmesini doğru buluyor musunuz?
Şimdi çözüm sürecinin bitmesinde karşılıklı birbirlerini suçlayan iddialar var. Dolayısıyla yapılması gereken, öncelikle daha önce ihmal ettikleri üçüncü göz işlevinin devreye sokulmasıdır. Bu yapılmadığı müddetçe tarafların birbirini suçlaması devam edecektir. Üçüncü tarafın varlığıyla, karşılıklı iddialar incelenebilinir.
Kamuoyunda “Kürtler Türkiye’de 90’lı yılları yaşıyorlar” yaklaşımı var. Siz bu durumu nasıl yorumluyorsunuz?
Erdoğan, Kürt meselesinden bahsederken maalesef en çok güvenlik ifadeleri üzerinde duruyordu. Bunu bir politik tercih olarak da yapmış olabilir, inanarak da söylemiş olabilir. Kürt meselesi 90’lı yıllardaki uluslararası boyuttaki gibi küçük bir mesele değildir artık. Ortadoğu’da iktidarlar değişti, siyasi sınırların değişimi sözkonusu.
Türkiye PKK ile birlikte IŞİD’e de operasyon yapacaktı ancak sözkonusu değil. Neden?
Katılıyorum. Gerek gözaltına almalar, gerekse de operasyonların sayısı bakımından DAİŞ ve PKK’ye yönelik bir istatistik tuttuğunuzda, yaklaşık 1300 gözaltının 45- 50 tanesi DAİŞ ile ilgili. Geri kalanı da daha çok PKK ile ilişkilendirilen insanlar. Hava operasyonları da belki yüzde 95 PKK’ye, %5’i DAİŞ’e yönelik operasyonlar. Bu meselenin devlet katında nasıl değerlendirildiğine dair soru işaretleri vardır.
Bu operasyonlarla Türkiye Türkmenler üzerinden Kürtler’i engelleyecek bir zemin oluşturabilir mi?
Cerablus’tan, Efrin-Cizre -Kobani kantonları arasında bulunan bölge ABD eliyle DAİŞ’tan arındırılmış ve güvenliği sağlanmıştı. Bu güvenli bölgeyi korumak üzere 6000 civarında Türkmen asker oraya gönderilecekti. Bunun çok büyük bir tehlike barındırdığını düşünüyorum çünkü bu durum Cızire, Efrin ve Kobani kantonun birleşmesini engelleyecek. Türkmenler’in kullanıldığı anti-Kürt operasyonunu görmek lazım. Bu operasyonda Türkmenler’in kullanılmış olması, Türkmen-Kürt çatışmalarına sebep olur.
IŞİD ile girdiği çatışmada hayatını kaybeden 13 YPG/YPJ savaşçısının cenazesi yaklaşık bir haftadır sınırda bekletiliyor…
Mazlum - Der olarak Başbakan’a açık mektup yazdık. Ama maalesef halen cevap verilmedi. Cenazeler bütün dini kurallarda ve İslam’ın geleneklerinde, savaş hukukunda dokunulmazlıkları olan bir husustur. Artık bir insan öldüğü zaman insan onuruna saygı duymak gerekiyor. Cenazelerin ülkeye girişinin yasaklanması bir insanlık suçudur. Bu kabul edilebilir bir durum değildir. Öfkeyi büyütür. Çünkü cenazeye yapılan herhangi bir saygısızlık artık cenazeye değil, onun sahiplerine yapılmış bir saygısızlığa dönüşmüş olur. Bu da öfkeyi ve kini büyütür. Hem İslami, hem de insanı olarak da kabul edilemez.
Operasyon ve çatışmalar insan hakları noktasında nasıl değerlendirebiliriz?
Çözüm süreci ve ateşkesin bitmiş olmasıyla bir savaş hali yaşıyoruz. Bu savaşla Türk ve Kürt halkı birbirlerine karşı kin ve nefret doluyor. Ekolojik hayat sorunlar yaşıyor. Ormanlar yakılıyor, havyanlar ölüyor. Bundan daha büyük bir insan hakkı ihlali olamaz. Bir an önce en kısa sürede ateşkesin sağlanması ve çözüm sürecinin bir hakem heyetinin denetiminde devam etmesi gerektiğini düşünüyorum. Ateşkes olmasa, savaşın Suriye boyutunda Türkmen - Kürt çatışmasına, Türkiye’de de Türk - Kürt çatışmasına zemin hazırlayacaktır.
7 Haziran seçimlerinde AK Parti iktidarı kaybetmeseydi bu çatışmalar yaşanır mıydı?
Seçimlerden hemen sonra Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan, “bundan sonra çözüm sürecinin ancak klibini yaparlar” diyerek, Kürt tarafına bir hayal kırıklığı mesajını ileterek, hükümetin barışa bakış açısını gösteriyordu. Dolayısıyla hükümetin seçim sonuçlarından çok memnun olmadığı ortada. Zaten seçim sürecinde de hükümet, “İnşallah HDP barajın altında kalır” diyerek bu tavrını gösteriyordu. Bana göre bu tavır çok sorunlu bir perspektifi yansıtıyor. Çünkü demokrasiden yana olduğunu söyleyen hiç kimse, barajlı bir seçim taraftarı olamaz. Çatışmalı bir ortamda seçime gidilirse, seçimi de etkileyeceğini de söyleyebiliriz.
Yaşanan son olaylarla ilgili mesajınız nedir?
Mutlaka ateşkes sağlanmalı. Şimdi hükümet diyor ki, “Silahlı güçler sınır dışına çıkmadan ateşkes olmayacak”. Bu gerçekçi bir talep değil. Dünyanın hiçbir çatışmasında böyle birşey olmamıştır. O yüzden hükümetin bu konudaki taleplerini de dünyadaki örneklere bakarak gerçekçi yaklaşımlarla yapmasında yarar var. Her şeyden önce mutlaka ateşkes yapılmalı. Ondan sonra oturup konuşmak lazım.
PORTRE / Ahmet Faruk ÜNSAL
Ahmet Faruk Ünsal, 1963 yılında Diyarbakır’da doğdu. İstanbul Teknik Üniversitesi Sakarya Mühendislik Fakültesi Makine Bölümü’nden mezun oldu. 2002 seçimlerinde 22. Dönem AK Parti Adıyaman milletvekili olarak görev yaptı. 3 Nisan 2013 tarihinde AK Parti hükümeti tarafından açıklanan ve barış sürecini yönetecek olan 63 kişilik “Akil İnsanlar” listesinde yer aldı. Ünsal evli ve 2 çocuk sahibidir.