“REWŞAN” – ‘Yeninin tonuyla kültürel hafızayı yorumluyor’
Raggy ile Blues müzik tarzlarını benimseyen Kürt sanatçı Rewşan Çeliker, Kürt ve Ermeni müziğini farklı bir perspektifle harmanlıyor.
Tiz ve berrak sesiyle ilk anda dinleyenlerin dikkatini çekebilen sanatçı, yeninin tonuyla, kültürel hafızaya sahip müziği harmonik bir tarzda, seslendiriyor.
Çeliker, bir sanatçının verimli ve üretken olmasını kendi toplumunun değerleriyle paralel yürümesinde görüyor ve Serhed Bölgesi’nin Dengbejlik makamı için bir merkez olmasını örnek olarak gösteriyor.
Tarzını doğduğu coğrafyanın ses ve gırtlak özelliğinden dolayı kazandığını belirten Kürt sanatçı Rewşan Çeliker, Rûdaw’ın sorularını yanıtladı...
Müzik hayatınız nasıl başladı ve gelişti?
Annemin bebekken kulağıma fısıldadığı ninnilerle. Onun sesinden şarkılarla, göç yollarında gidip gelen dayılarımın evimizde kurdukları dengbej divanlarıyla, Erivan radyosu sesleri ile başladı müzikle olan ilk temasım. Ailemde şarkı söylemek hep teşvik edildi.
Utangaçlığımızı sürdürmemiz mümkün değildi. Çünkü her fırsatta şarkı söylemek doğal bir gelenekti, hatta şarkı ile atışmak. Bir süre bağlama eğitimi aldım. İran’a yaptığım bir yolculuk sırasında büyük abimden müzik hayatımı şekillendiren bir keman armağan aldım. İşte kemanla olan serüvenim böyle başladı.
Bir taraftan üniversitede psikoloji okurken, diğer taraftan keman eğitimi aldım. Daha sonra İstanbul Pera Güzel Sanatlar’da keman-viyola ve armoni eğitimi gördüm. Aynı zamanda caz ve oda orkestraları konserlerinde yer aldım. Uzun yıllar İstanbul Film Müzikleri Orkestrası’nda konserler verip, film müzikleri çalışmalarına odaklandım.
Bahçeşehir Üniversitesi Oyunculuk yüksek lisansımı 2017 yılında tamamladım ve tez olarak Edith Piaf müzikal tiyatro üzerine çalıştım. Barış Melodileri Senfoni Orkestrası projesi kapsamında 2011 yılımda Erivan’a gittiğim zaman, Ermeni müziği ile Kürt müziğinin ne kadar da çok birbirlerinden beslendiklerini fark ettim. İşte o an, aşık olduğum Ermenice şarkıları aynı zamanda söylemeye de karar verdim.
Daha sonra, bu toprakların dillerinden şarkılar seslendirdiğim Horizon adlı rock grubun vokal ve kemancısı olarak konserler verdim. Son bir yıldır aynı grubun üyelerinden sevgili Vartkes Keşiş ve diğer müzisyen dostlarım Hakan Kaya ve Hazal Akkerman ile solo akustik müzikal çalışmalarıma devam ediyorum.
Farklı bir ses renginiz ve yorumunuz var. Dinlediğimizde Horasan Kürt müziği ve biraz da Latin müziğinin tonunu hissediyoruz. Bu özel çabayla mı kazanıldı yoksa doğal sesinizden kaynaklı bir durum mu?
Doğduğum coğrafyanın bahşettiği ses ve gırtlak özelliği diyelim. Tabii birkaç farklı müzikal disiplinle çalışmış olmamın da etkisi olabilir.
“SANAT VE BİLİMİ BİRBİRİNDEN AYIRAMAYIZ”
Kürt müziği ile Batı müziğinin harmonisinden oluşan bir müzik tarzı oluştu son yıllarda. Sanatçı olarak bunun Kürt müziğine olumlu-olumsuz yansıması nedir?
Sadece Kürt müziğinin değil, bütün dünya müziklerinin birbiriyle olan etkileşimi, sandığımızın da ötesinde aslında. Batılı pek çok sanatçı ve grup Doğu enstrümanları ve müzikal formlarıyla aranjelerini gerçekleştirdiklerinde, genellikle bulundukları toplumda yeni bir soluk olarak benimsenebiliyor. Sanat ve bilimi birbirinden ayıramayız.
Şu iki olgu üzerinde durmamızda fayda var; otantik olan ve halk. Otantik olan geleneğe bağlıdır, halk ise sürekli değişir. 21. yy’ın halkı, Batı’daki bilimsel gelişmeleri, teknolojileri daha zaruri kullanıyor. Iphone kullanan, internetle bağı olan, endüstriyel her türlü ürünü içine hemen dahil eden halkın, kendini estetik olarak batının sanatından ayrı tutması mümkün mü? Kürt müzisyenlerin de Batı müziği sentezlerini yaratmaya olan meyillerini bundan bağımsız düşünmemek gerekir. Batı icadı olan televizyonun bir kanalına şu an bunları anlatıyor olmak kadar doğal bir şey yani. Batının diğer maddi ürünlerini rahatlıkla kullanırken, mesleğimizi icra ederken bu olanaklara ulaşmaya çalışırken, neden estetik ve sanata dair etkileşimler bizi bu kadar korkutuyor?
Kürt coğrafyasının gerek suni parçalanmışlığı ve gerekse kültürel farklılığından kaynaklı farklı müzik tarzları ve tonları kendini gösteriyor. Örneğin Koçgıri, Soran, Serhed veya Botan müzik anlamında farklılıklar arz ediyor. Bu zengin havzanın Kürt sanatçısına katkısı nedir ve Kürt sanatçıları bu zengin zemini ne kadar kullanabilmektedir?
Her sanatçı kendi içinde olduğu toplum ve koşullarla birlikte hareket ettiğinde daha verimli ve üretken olabilir kanaatindeyim. Mesela Serhat yöresi, özelikle dengbêjlik açısında Kürtler için önemli bir merkez. Sanatçı, bahsettiğiniz zenginliği algılamaya çalışırken; bunu ancak o an içinde bulunduğu bağlamla, şehirle, edebiyatla, felsefeyle harmanladığı zaman zenginlik dediğimiz şey çoğalabiliyor. Dengbêjlere Kürtlerin Homerosları da denir ya hani. Onlar Kürt dilinin geliştiricisi, sözlü tarihin taşıyıcıları ama aynı zamanda birer gezgindirler. Eğer Dengbêj, hiç köyünden çıkmasaydı, farklı yöreleri, düğünleri, coğrafyaları görmese, oraların destanlarını dinlemeseydi, aşıkların birbirlerine neler fısıldadıklarına kulak kabartmasaydı dengbêj olabilir miydi?
Ben her ne kadar Serhat bölgesi müzikleri ile büyümüş olsam da, yaptığım müziğin altyapısında İstanbul gibi bir metropolde yaşamış olmanın, buradaki paylaşımların, acıların, göçün bir etkileşimi mevcut. Sorunuzdaki ‘müziği kullanmak kelimesi’ yerine ‘var olmak’ , ‘bağ kurabilmek” daha yerinde olabilir. Kürtçe konuşan biri, (sonradan öğrenmediğini varsayarsak), Kürtçe dilini kullanıyor mu diyeceğiz? O zaten onun içinde doğmuştur. Aynı şekilde kültüre dair bütün bu zenginlikler de onun doğal bir parçasıdır. Bu bağlamda bazı Kürt sanatçılarının bu zengin havzayla bağ kurabildiklerinden, kendi bulundukları toplumsal koşullarla etkileşime izin verdiklerinden ve bunun yaratımlarına yansıdığından söz edebiliriz.
Belirtmem gerekir ki son dönem Kürt müziğinin Batı müziğinden kaynaklı farklı bir renk ve tona bürünmesi görülse de, genç Kürt sanatçılarının seslendirdiği şarkı, kılam ve stranlar ya anonim ya da geleneksel müzikten alınıyor. Bu anlamda ses, ton ve biçem anlamında değişen Kürt müziğinin üretkenlik noktasında ilerleyemediğini, yerinde saydığını söyleyebilir miyiz?
Burada farklı müzikal disiplinlerle etkileşime girmedeki zorluğumuzdan bahsedebiliriz. Örneğin tiyatroda son dönmede bir Çehov, Dario Fo, Brecht oyunlarını Kürtçe izleyebiliyoruz, bunun seyirciyle olan buluşması herhangi bir krize neden olmuyor, özellikle uyarlamalar güçlü ise sempati ile karşılanıyor. Fakat bazen Kürtçe Jazz, Blues, Rock yorumları yapan müzik yaratıcılarına önyargılı yaklaşımlar söz konusu olabiliyor. Genç Kürt müzisyenlerin farklı müzikal disiplinleri denemeye yönelik girişimlerinin bu önyargıdan ziyadesiyle etkilendiğini düşünüyorum. Burada şunu sorabiliriz; sanat dayatılan mıdır? Yoksa dayatılana rağmen midir? İşte bu soruya sanatçının verdiği cevap çok önemlidir.
“EVRENSELLİK KAVRAMI TUZAK”
Yerelden evrensele hareket eden Kürt müziği mi, evrenselden yerele etki eden yeni bir müzik tarzı mı?
Evrensellik çok tuzak bir kavram kanaatimce. Estetiğin kendi içinde bir dili var. Dil dediğimde İngilizce, Farsça gibi reel bir iletişim aracından söz etmiyorum. Bir algıdan, duygudan, deneyimden söz ediyorum. Dilini bilmediğiniz bir hiçbir estetik yaratım, sizin için bir anlam ifade etmez. Kurbağa bütün dünyayı kuyunun ağzı kadar sanarmış, çünkü başka türlü bir deneyim yoktur onda. Her sanatçı bildiği şeyi paylaşır. Eserle temas eden bireyin ise buna aşinalığıdır evrensellik. Kürt müziği için de durum aynı, yaratılan eser ve dinleyicisi arasındaki etkileşimin gücü sadece esere bağlı değil, dinleyicideki hazır bulunuşluk da çok hayati. Sinop’ta Vivaldi dinlenmiyor diye, ‘Dört Mevsim’ evrensel değil, diyemeyiz.
Kürt toplumunun ayrılmaz bir parçası haline gelmiş kılam, stran, ezgi, deyiş gibi kültürel motiflerin sizde yeri nedir ve müziğinizde nerede yer alır?
Kürtçe ve Ermenice müzik formlarını kendi müziğimde yorumlarken, eserin ya da melodinin devamlılığı çok önemli benim için. Yani yıllar geçer, bir sürü şey değişir hayatınızda, ama o şarkının, kılamın etkisi her dinleğinizde aynıdır, hatta daha güçlüdür. Dolayısıyla söylemekten ve dinlemekten her seferinde büyük bir haz aldığım eserlerin gücüne daha derinden bir yerden inanıyorum.
Sizi en çok etkileyen Kürt sanatçı ve dünya sanatçıları kim-lerdir?
Erivan Radyosu Sanatçıları, Ciwan Haco ve Ermeni derlemeci Gomidas diyebilirim. Beatles ve Leonard Cohen en çok dinlediklerimdendir.
Sizce müziğin bir felsefesi var mıdır, varsa nasıl tanımlayabiliriz?
Her dönemin bir aklı, her aklın da bir felsefesi var. Müziğin felsefesini belirleyen de o dönemin aklı ve birikimidir. Günümüzde elektronik müziklerin aklı ve felsefesi daha hatasız üretime dayanır, buna karşın disiplinler arası bağ kuran bir aklın müzik üretimi; daha akustik ve hatayı da barındırmakta. Hangisini seçeceksiniz? Sahip olduğunuz müzik felsefesi, tamamıyla içinde bunduğunuz dönemin aklı, dayattıkları, yaşam biçiminiz ve sizin kendinizi ifade etme tercihinizdir.
PORTRE / Rewşan Çeliker
Bitlis’in Tatvan ilçesinde dünyaya gelen Kürt sanatçı Rewşan çeliker, 13 yaşına kadar bu ilçede yaşamını sürdürdü. Daha sonra Mersin’ e göç eden aile, burada yeni bir hayat kurar. Lise eğitimini bu şehirde bitiren Çeliker, Ankara Üniversitesi Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik Bölümü’nden mezun olur. Lisans eğitimi boyunca keman, yaratıcı drama ve tiyatro alanında eğitimler alır. İstanbul Pera Güzel Sanatlar Keman-Viyola Bölümü’nde ‘Müzik ve Armoni’ eğitimi alan sanatçı, birçok üniversitenin oda orkestrası, Jazz orkestralarında çaldı. Kurucuları arasında yer aldığı İstanbul Film Müzikleri Orkestrası’nda birçok başarılı konserde yer aldı.
2014 yılında Kadın Kürtçe Sözlü Geleneği ve Müzikal Bellek üzerine araştırmalar yapıp elde ettiği verileri “Dengên Bakûr (Kuzey’in Sesleri)” adlı televizyon programında paylaşıp aynı programın sunuculuğunu yaptı. 2017 yılında Bahçeşehir Üniversitesi Oyunculuk Bölümü Yüksek Lisans tezini “Müzikal Tiyatro” alanında tamamladı.
Sinema filmlerinde oyuncu olarak yer alan Rewşan Çeliker, aynı zamanda Kürtçe ve Türkçe pek çok sinema, belgesel ve dizi filmlerde seslendirmen olarak karakterlere can verdi. Anadolu ve Mezopotamya dillerinden şarkıları seslendirdiği “Horizon” adlı Rock grubunda vokalist ve kemancı olarak uzun yıllar başarılı konserler verdi. Sanatçı bugünlerde müzik yaşamına akustik konser performanslarıyla devam ediyor. Herkesin büyük bir heyecanla karşıladığı canlı kayıt performanslarından oluşan şarkılarını topladığı “Ax Lê Wesê” albümü; Los Angeles’tan Digitalent Production etiketiyle Şubat 2018’de tüm dijital platformlarda dinleyicisiyle buluştu.