Ödüllü Kürt operacı: Beni mezara dengbêjler uğurlasın!

01-09-2015
Ömer Faruk Baran
Pervin Çakar
Pervin Çakar
Etiketler Kürt Operacı Dengbêjler Pervin Çakar
A+ A-

Birçok kez opera sanat dalında “en iyi kadın sesi” seçilen Pervin Çakar, bu mesleği seçmesine vesile olan CD’yi, CD çaları olmadığı için ancak 4 sene sonra dinleyebildiğini söyledi.

 

Kürt müziğine yeni bir renk katmak istediğini ifade eden Çakar, “Bunu da Klasik müzik ve Kürt müziği ile birleştirerek dinleyicinin beğenisine sunmak istiyorum” dedi.

 

Albüm hazırlığı içinde olan sanatçı, öldüğünde kendi topraklarına, dedesinin dinlediği dengbêjlerle uğurlanmak istediğini ifade etti.

 

Operacı Pervin Çakar, Rûdaw’ın sorularını yanıtladı...

 

Herkesin vardır bir başlama hikayesi; sizin opera hikayeniz nasıl başladı?

 

Her şey, 14 yaşında Diyarbakır’ın Bismil ilçesinde düzenlenen bir ses yarışmasında birinci olmamla başladı. Daha sonra müzik öğretmenimin tavsiyesi üzerine Diyarbakır Güzel Sanatlar Lisesi’ne gittim. Klasik müzik ile bu lisede tanıştım. Müzik dışında kompozisyon, deneme ve şiirle ilgileniyordum. Katılmış olduğum bir kompozisyon yarışmasında derece alıp Ankara’ya ödülümü almaya gittim. 


Orada düzenlenen bir gecede şarkı söylememi istediler. Sesimi dinleyen bir yetkili, sesimin operaya çok yatkın olduğunu ve Maria Callası’ı dinleyip dinlemediğimi sordu. Daha önce hiç duymadığım bu sesin bir CD’sini hediye etti. Ben de bu sesi CD çalarım olmadığı için ancak dört sene sonra dinleyebildim. Ankara’da üniversite yıllarında opera izleme şansım oldu. Dinlediğim sopranonun sesi ve operanın büyülü atmosferi beni çok etkilemişti. Daha sonra bana dört sene önce hediye edilmiş CD’yi dinledim ve operacı olmaya karar verdim.

 

İcrası zor, seyircisi elit olan bu müzik türü Kürdistan ve Türkiye’de size ne tür zorluklar yaşatıyor?

 

Öncelikle şunu belirtmem gerekir: Opera fazlasıyla emek, çalışma sabır, yetenek ve disiplin gerektirir. Opera eğitimi zahmetli olduğu kadar ekonomik anlamda da bir şancıyı zorlayabilir. Özel şan dersleri, piyanist ile çalışma, ayrıca satın alınan opera notaları maddi zorluklar getirebiliyor. Tüm bunların karşılanması elbette kolay değildir. 


İmkanların Kürdistan’da kısıtlı olması, hemen hemen hiç olmaması, müzik kurumlarında yeteri derecede şan derslerinin verilmemesi, operaya uygun salonların olmaması, klasik müzik festivallerinin yapılmaması, pek çok zorluğu da beraberinde getirmekte ve sanatçı göçüne sebep olmaktadır. Bana göre elit kesim demek, okuyan yazan ve çizen dünyadır. Çünkü operayı devamlı elit kesimin dinlediği söyleniyor. Bu doğrudur ama benim kastettiğim elit kesim bu kesim olmalıdır.

 


Opera diğer dünya devletlerinde sopranoya verilen devlet desteği ile yapılıyor. Devlet ve opera arasındaki ilişkide ne görüyorsunuz?

 

Opera diğer dünya devletlerinde sadece devlet desteği ile yapılmıyor. Bunun dışında özel sponsorlar, vakıflar ve  fonlar tarafından da desteklenebiliyor. Türkiye’de sadece devlet destekli opera evleri vardır. Bu operayı yeterli derecede desteklememektedir.

 

Yani devlet desteği olmadan opera yapmak mümkün mü?

 

Sanırım çok da mümkün değil ama devlet desteği olmadan opera varsa mutlaka özel sponsorlar tarafından karşılanıyordur. Örneğin bir opera şarkıcısı arkadaşımın özel sponsorlar dışında kendi devletinin desteği ile yükseldiğini biliyorum. 


Elbisesinden ayakkabısına, ev kirasından yemeğine kadar yardım yapıldığına şahidim. Ona tek kalan şey şarkı söylemekti. Kürtlerin bu anlamda yetim ve kimsesiz olduğunu düşünüyorum. Sanatta kişisel çabalar elbette önemlidir.Bu çabalar neticesinde ciddi başarılar da yakalanabiliyor. Önemli olan inanmaktır.

 

Müzik otoriteleri Kürt müziğini çeşitli, renkli bir müzik olarak görüyorlar. Opera bu renkliliğin bir parçası olabilir mi?

 

Kürt müziği bana göre çok yol almıştır bugüne kadar. Yeni çalışmalarıyla Kürt müziğine katkıda bulunan sanatçılar olduğu gibi çeşitli müzik türleri de buna katkı sunmaktadır. Kimi müzisyenler Kürt müziğinin asimile edildiğini düşünse de ben tam tersine tıkanmış bir Kürt müziğinin yeni bir yol aldığını görebiliyorum. Opera da bu renkliliğin bir parçası olabilir elbette.

 


Dengbêjlikte de bir hikaye anlatımı var, operada da. Küçüklükten dengbêj sesleriyle büyümüş olmanız operadaki başarınızı etkiledi mi?

 

Yaz tatilini Mardin Derik ilçesinde dedemlerde geçirirdik. Dedem sabah namazından sonra sabahın erken saatlerinde radyosunu açardı ve dengbêjleri dinlerdi. Aynı odada yattığımız için dengbêjlerin sesi devamlı kulaklarımdaydı. Onun sayesinde hemen hemen bütün dengbêjleri tanıdım. 


Son yıllarda Kürt müziğine olan ilgim artınca opera ve dengbêjlik geleneği arasında benzerlikler gördüm. Bu benzerlikler farklı projeler yapma fikrini verdi. Aradaki benzerlik elbette her iki dalda da bir konunun bir hikayenin var olması, konuşma dediğimiz operada resitatife denk gelen motiflerin olması, her ikisinde de yine söyleyen kişilerin bir teknikle en üst sesten en alçak sese kadar kullanabilmesi dikkatimi çekti.

 

Dünyanın en iyi seslerinden biri olarak seçildiniz birkaç defa. Fakat Kürt toplumunda adınız henüz yeni duyuluyor. Bu konuda neler düşünüyorsunuz?

 

2012-2013 yıllarında Fransa’dan, İtalya’dan  İstanbul ve Ankara’dan en iyi kadın sesi ödüllerini aldım. İtalya’da almış olduğum eğitim ve çalışmalarım nedeniyle Kürt halkı beni tanımamış olabilir. Ayrıca son yıllarda Kürt kimliğimin de ön plana çıkması nedeniyle yavaş yavaş tanındığımı düşünüyorum. 


Opera henüz Kürt dilinde hayat bulmadığı için, halkımıza çok uzak bir sanat dalıyla uğraştığım için de halkımdan uzak düşmüş olabilirim. Ama şu an onlara daha fazla yakın olabilmek için Kürt halk ezgilerini hiç bozmadan  opera ya uyarlayarak söylüyorum. Sesimi ancak gelmiş olduğum eğitimle anlatabilmenin ve aktarabilmenin sevincini yaşıyorum.

 

Kürt kimliğinize vurgu yapmanızdan sonra Türkiye’de müzik çevreleri sizi dışladı, hakkınızda tehdit de sayılabilecek yazılar yazıldı. Sizi sahiplenen bir Kürt müzik çevresi de olmadı. Tüm bu yaşananları nasıl değerlendiriyorsunuz?

 

İnsan kimliği ile var olur. Ben de kimliğimi ve nerden geldiğimi unutmadım. Elde ettiğim başarılarımı Kürt kimliğime malletmek istedim. Çünkü gelmiş olduğum topraklar bunu fazlasıyla hakkediyor. Başta bana karşı yapılan haksızlıklar ve dışlayıcı tavırlardan rahatsız olup üzülsem de şuan daha sakin ve rahat bakıyorum. Çünkü kimliğimi ön plana çıkarmam benim açımdan bir vicdan meselesiydi. 


Bunu kabullenmeyen kesimler bir gün anlayıp saygı duyacaklardır. Siyasetin içinde aktif biri değilim fakat haksızlıklara karşı çıkmak, bir sanatçıdan ziyade insan olabilmenin gerekliliğidir. Son zamanlarda yaşanılan olaylar beni çok üzdü.  Barış ve özgürlük isteyen halkımızın bir gün mutlaka hak ettiği yere geleceğini düşünüyorum. Siyaset neredeyse sanatla fazlasıyla iliştirilmiş, gruplaştırılmış ve sadece belli bir kesimin sanatçı olarak kabul ettiği ve diğer sanatçıların bunun dışında bırakıldığını görüyorum. Belki de Kürt müzik çevresi bu nedenlerden dolayı yanımda olmadı. Ama bu benim için bir başlangıçtır. Yapacağım projeler ve Kürt müziğine katkılarım benim için daha önemlidir diye düşünüyorum.

 

Bir albüm hazırlığı yapıyorsunuz, bize bu albümün içeriğinden bahseder misiniz biraz?

 

Dediğim gibi Kürt müziğine yeni bir renk katmak istiyorum. Bunu da Klasik müzik ve Kürt müziği ile birleştirerek dinleyicinin beğenisine sunmak istiyorum. Çalışmalara yeni başladı,  ilerleyen zamanlarda daha çok netleşecek.

 

Gün gelir de Kürdistan’da “Pervin Çakar Opera Ödülü” verilse ve siz bu ödül töreninde yaşlı soprano olarak konuşsanız, çok alkış toplayacak konuşmanızı hangi cümle ile bitirmek isterdiniz?

 

Her sanatçının rüyası olan böylesi onurlu bir gecede insanın bütün duygularını kelimelere sığdırması imkansızdır. Ama eğer bir gün böyle bir şey olursa, “Öldüğümde beni kendi topraklarıma dedemin dinlediği dengbêjlerle uğurlayın” derdim.



Sizi o dengbêjlerle uğurlayacağız, hiç merak etmeyin.



Teşekkürler, lütfen!


PORTRE / Pervin ÇAKAR


1981 yılında Mardin’de dünyaya geldi. Müzik eğitimine 1995 yılında Diyarbakır Anadolu Güzel Sanatlar Lisesi’nde başladı. 1999 yılında Gazi Üniversitesi Müzik Öğretmenliği Bölümü’nde başladığı yüksek öğrenimini 2003 yılında üniversitenin Şan Ana Sanat Dalı’nda tamamladı. 2008’ de İtalya’da Perugia F. Morlacchi Devlet Konservatuvarı’ndan pekiyi derece ile diploma aldı. 
Aynı konservatuvarda en yüksek derece ile masterini tamamladı. 2011 yılında İtalya’nın Sulmona kentinde düzenlenen 28. Uluslararası Maria Caniglia Opera Yarışması'nda birincilik ve New York Lotte Lehmann Vakfi tarafından “En İyi Kadın Sesi Özel Ödülü”’nü kazandı. 2012 yılında Paris Accademie Disque du Lyrique tarafından Grand Prix Leyla Gencer Altın Orfeo ( Orfee D'or ) “en iyi kadın sesi” ödülüne layık görüldü. Semiha Berksoy Opera Vakfı tarafından da “en iyi kadın sesi ödülü”nü aldı. 2013 yılında Andante 4. Donizetti Klasik Müzik Ödüllerinde yine “en iyi kadın opera sanatçısı” olarak ödüllendirildi.

 

 

 

Yorumlar

Misafir olarak yorum yazın ya da daha etkili bir deneyim için oturum açın

Yorum yazın

Gerekli
Gerekli