SÖYLEŞİ - Haydar Abadi: Oy isteseydim Kürt-Arap düşmanlığını tetiklerdim

Irak eski başbakanı Haydar Abadi, Dava Partisi liderliğinden uzaklaşsa da bu partinin bir neferi olduğunu ve öyle kalacağını söyledi. Dava Partisi’nin en büyük eksikliğinin kendisini yenileyememesi olduğunu belirten Abadi, kendisi gibi partinin diğer liderlerine de yetkilerini devretme çağrısında bulunduğunu belirtti.

 

Yeni Irak hükümeti hakkındaki görüşlerini de dile getiren Abadi, muhalif olsa da hükümeti yıkmayı değil güçlendirmeyi hedeflediğini dile getirdi.

 

Güney Kürdistan’daki bağımsızlık referamdumu, 16 Ekim olayları ve Kürt liderlerle ilişkilerini de anlatan Haydar Abadi, referandum ve 16 Ekim olaylarının yaşandığı dönemde de Başkan Mesud Barzani ile diyaloğunun devam ettiğini söyledi.

 

Haydar Abadi başkent Bağdat’ta Rûdaw’ın sorularını yanıtladı.

 

Geçtiğimiz dönemde Dava Partisi’ndeki tüm görevlerinizden çekilip partinizi eleştirdiniz. Sizce Dava Partisi mevcut liderliği ile sizin eleştirilerinizi karşılayabilecek ve tekrar iktidara gelebilecek mi?

 

Dava Partisi Irak’ın en eski partilerinden ve çok fazla bedel ödemiş bir parti. Irak halkına çok şey kazandırmış bir parti. Fakat biz burada kişilerden ve çalışmalardan söz ediyoruz. Her insan hangi parti veya hangi çizgide olursa olsun hata yapabilir. İster devlet ve isterse parti çalışması olsun önemli olan iyi iş yapabilmektir. Bunu yapabilmek için de eleştiri yapmak, hataları dile getirmek gerekiyor. Bu maksatla eleştirilerim oldu. Reform için, daha iyi çalışabilmek için. Ben sizin sorduğunuz gibi değerlednirmiyorum. Dava Partisi son üç-dört dönemdir başbakanlığı elinde tutuyordu ama Irak’ta hükümet tek bir partinin iktidarı şeklide değil, ortaktır ve bir kaç farklı oluşum hükümette yer alıyor. Bu yüzden başarıdan da yenilgiden de tüm bu taraflar sorumlu olur.

 

Öyleyse Dava Partisi’nin 2003’ten sonraki en büyük hatası ne oldu?

 

Sanırım kendisini yenileyememesi. Tüm partilerin yenilenmeye ihtiyaı var. Dava Partisi Baas iktidarının sert saldırılarına maruz kaldı. Birçok yöneticisi zindanlarda ve sürgünde hayatını kaybetti. Partinin halkla daha fazla içiçe olması gerekiyordu. Toplumun her kesiminden yeni ve genç yüzleri aramızda görmekten mutluluk duymalıydık. Sanırım parti şu ana kadar yaptıklarından çok daha fazlasını yapabilirdi.

 

Partinin yeni liderliği partiyi yenileyerek tekrar siyaset arenasında önplana çıkarabilecek güçte mi sizce?

 

Benim de temennim bu yöndeydi ve bu yüzden partideki tüm yetkilerimden ayrıldım ve diğer kardeşlerimden de ayrılmalarını istedim. Fakat belli ki bazıları makamlarından ayrılmak istemiyor. Bekleyip görelim bakalım ne olacak. Ama benim parti içerisinde herhangi bir yetkim yok şu an.

 

Yani sadece yöneticiliği bıraktınız ama hala bu partinin bir üyesisiniz?

 

Dava Partisi’ne üyelik açıktır. Yetkilerimden vaz geçmem tarihinden vazgeçtiğim anlamına gelmiyor. Bu partinin 50 yıllık bir mücadele, cihad ve davası var, ben bu yoldan vaz geçemem. Çünkü bu yolda çok çalıştım, bir kalemde hepsini silemem. Evet ben bu bedeller ödenmiş yolun yolcusu olmaya devam edeceğim.

 

Dava Partisi’ni değiştirme yada yeni bir parti kurma gibi bir planınız var mı?

 

Hayır, yeni bir parti kurma gibi bir fikrim yok. Bu süreçte ideolojik bir partiye ihtiyacımız olduğunu düşünmüyorum. Irak’ın ihtiyaç duyduğu diğer konularda bu ideolojik partilerin yapabilecekleri var.

 

Dava Partisi içerisinde ve yine yeni Irak hükümetine karşı da muhalif gibi görünüyorsunuz. Hikme grubu ile birlikte Abdulmehdi hükümetine karşı bir muhalefet örgütleme gibi bir planınız var mı?

 

Hikme gurubu ile ayrı oluşumlarız. Geçmişte seçmler için Islah koalisyonu içerisinde birleikte yer aldık. Görüşlerimiz genel anlamda birbirine yakın ama her partinin kendine has özellikleri var. Muhalefet olarak bizim farklı görüşlerimiz var. Bunu ayrıntılarıyla izzah ettik. Mevcut hükümete karşı olmadığımızı, hükümeti yıkmaktan yana olmadığımızı aksine güçlendirmeyi hedeflediğimizi açıkladık. Eksik olan yerleri belirtmek kadar güç katabileceğimiz yönlerini de ifade etmemiz gerekiyor. Bu hükümetin de iyileştirmeler ve reformlar yapması gerekiyor. Bunu yapamazlarsa o zaman bizim de çalışmamız farklı olur.

 

Hükümete yönelik en somut eleştiriniz nedir?

 

Bir bütün olarak üç konuda eleştirilerimiz var. Birincisi güvenlik konusu. Hükümet çalışmalarının başında kendinden önceki hükümetin yarıda bıraktığı güvenlik güçlerinin yeniden örgütlendirilmesi çalışmalarını sürdürmeliydi. Bu konuda geri çekildiklerini görüyoruz. Bir diğer konu ise hükümet harcamalarıdır. Bizim dönemimizde hükümet harcamaları kısıtlanmıştı fakat malesef bu hükümetin harcamaları tehlikeli düzeyde arttırdığını gözlemliyoruz. Şimdiden 2020 yılı bütçe taslağı hazırlanış ki çok tehlikeli bir taslak. Taslakta büyük hatalar, kabul edilemeyecek düzelde doğal olmayan yüklü harcamalar var. Diğer bir konu ise Irak’ın çıkarlarını herşeyin önüne koyma meselesidir. Biz komşularımızla iyi ilişkiler içerisinde olmaya çalışıyoruz ama bu onların her türlü talebine olumlu karşılık vereceğimiz anlamına gelmiyor. Sonuçta Irak’ın çıkarlarını herşeyin önüne koymalıyız.

 

Abdulmehdi hükümetini devirmek için bri takım girişimler olduğu söyleniyor. Bu konuda bir bilginiz var mı?

 

Ben böyle bir çabası olanları uyarıyorum. Hükümet dört yıllık yasal ömrünü tamamlamalıdır. Hükümetin görevlerini yerine getirmesi için dört yıl çalışmasına müsaade edilmeli, yapamazsa o zaman değiştirilmelidir. Hükümetin düşürülmesi devletin zayıflamasına neden olur ve bu bir geleneğe dönüşebilir.

 

2017’de yasaların dayatılması adına yeni bir süreç başlattınız. Ancak daha sonra istikrarsızlık yaşandı. Mesela Kerkük’te insanlar evlerinden edildi, arazileri ateşe verildi. Sizce bu o dönemde yapılan hatalardan kaynaklan mıyor muydu?

 

Kerkük’ün durumu Irak Anayasası’nda da özel bir konuma sahip. Anayasa’ya göre Kerkük merkezi hükümetin denetimi altında kalmalı. IŞİD terörünün gelmesiyle bu denge ortadan kalktı. Bence yapılan en büyük hatalardan biri IŞİD’in güçlendirilmesi ve ülkeye sokulmasının sağlanmasıydı. IŞİD Hawice’yi işgal etti ve Kerkük’e dayandı. Fakat Allah’a çok şükür ki IŞİD belasını yenerek o bölgeleri kurtarabildik. Kerkük’ün de normal haline dönmesi gerekiyordu. Şu an Kerkük’teki bileşenler arasında birlikte yaşam geçmiştekinden daha iyi durumda. İktidarımız döneminde Kerkük’te etnik köken gözetmeksizin vatandaşlara eşit yaklaşım konusunda katı emirlerimiz vardı. Güvenlik güçleri de bu konuda başarılı oldular. Biz yerel polis güçlerini değiştirmedik, hepsi o kentin insanları. Kerkük’teki durumun şu an eskisinden daha kötü olduğunu düşünmüyorum. Yani tek tarafın kontrolü altında olduğu dönemdekinden daha iyi diyebilirim.

 

Fakat hâlâ birçok Kerküklü Kürdistan Bölgesi’nde yaşıyor. Evleri ve arazileri yakıldı. Bunun neresi iyi?

 

Ekili arazilerin yakılması suçtur. Hükümetin bu konuda bir açaıklamada bulunması gerekiyordu. Neden bu kadar çok ekili arazi yandı? Sadece Kerkük’te de değil, Ninova ve diğer bölgelerde de yakıldı. Teröristler veya başka tarafların böyle girişimleri oldu. Hükümetin daha ayrıntılı inceleme yapmaı gerekiyordu. Fakat bu Kerkük^te yasaların yeniden dayatılmasıyla alakalı değil. Kürdistanlı kimi partiler tarafından yoğun bir karalama ve propaganda yapılması ve Kerkük’teki güvenlik güçlerinin işgalci olarak tanıtılması bizim açımızzdan da hoş karşılanmadı. Biz ülkenin parçalanmasının önüne geçmeye çalıştırk. Kerkük’te güvenlik ve yasalar kan dökülmeden sağlandı.

 

Fakat neden Hurmatu’da kan döküldü?

 

Hurmatu tamamen peşmergenin kontrolündeydi. Bir yıl öncesinde Federal Polis’in ilçeye yerleşmesini talep ettik ama kabul edilmedi. Daha sonra ilçe halkı ile çatışmalar yaşandı. Hurmatu’da Kürt ve Türkmen kardeşler arasında hassasiyet olduğu biliniyordu. Peşmerge orada karşılık verdi ve sonra tümden çekilince kargaşa yaşandı. 24 saat içerisinde federal güçlerin gönderilmesi talimatı verdim ve ilçe kontrol edilerek güvenlik sağlandı.

 

Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB) içerisinde bir grubun desteği olmadan Irak ordusunun Kerkük’e giremeyeceği söyleniyor. KYB’li bu grupla nasıl bir anlaşma yapılmıştı?

 

Bu iddia doğru değil. Ben siz gerçeği anlatayım; ben peşmergeye çok açık davrandım ve onları düşman tanımadım. Peşmergeye hitaben siz bizdensiniz, size saygı duyuyorum, sizinle işbirliği yapacağım dedim. Peşmerge Irak güvenlik güçleri ile çatışmak istemiyordu. Bir tarafın ihanetle suçlandığını medyadan duydum. Bir tarafı hain ilan etmeden önce kişi kendi siyasetini gözden geçirmeli diye düşünüyorum.

 

Fakat bazı taraflar peşmerge Pirde (Altın Köprü) ve Sihela’da savaştı diyebilir?

 

Daha sonra yaşandı, bir süre sonra emir çıktı. Kan dökülsün diye bir girişimdi ve bu tarz politikaları yanlış buluyoruz. Maalesef Kürdistan Bölgesi’ndeki bazı taraflar ve medya organları kan dökülmesini istiyordu, bu vesileyle arkasına saklanarak Kürtleri kontrol etmek istiyordu. Ancak bizim politikamız bunun tam tersiydi, kan dökülmesini istemiyorduk. Size açık bir şekilde ifade edeyim; biz daha fazla ilerleyebilirdik çünkü önümüz müsaitti. Ama bunu istemedik, çünkü güçlerimiz bundan fazla ilerleseydi kan dökülecekti.

 

Peşmerge çatıştı ve Abrams tankınız Pirde’de (Altın Köprü) isabet aldı. Heşdi Şabi güçleri de yenildi. Bu durumda nasıl daha fazla ilerleyebilirdiniz ki?

 

Bu doğru değil, sebepsizce yapılan bir hamleydi. Irak ordusuyla karşı karşıya gelmek için bir girişimdi. Esasen tankların yüzü Erbil’e doğru değildi, sadece kanunlar neyi gerektiriyorsa o yapıldı. Bir hata oluştu, bunun için de gereken araştırmalar yapıldı. Kürdistan Bölgesi üst düzey yetkilileri tarafında Irak’ı savaşa çekmek için bir girişimdi. Bu nedenle biz uzaklaşmayı uygun gördük ve ben Irak Başbakanı olarak Kürtlerin çıkarlarını önemsiyorum, tıpkı Arapların çıkarlarını gözettiğim gibi. Bir Kürt’ün öldüğünü, acı çektiğini ya da maaşını alamadığını görmek beni üzüyor. Hatırlıyor musunuz memurlar maaşlarını ödemek için para olmadığı dönemde Kürdistan Bölgesi zor bir süreç yaşadı. Konuyu araştırmaları için ekibimi gönderdim ve maaşları incelemeye aldılar. Sonuç olarak Kürdistan Bölgesinde 400 bin memur olduğunu tespit ettiler. Bu bilgiler Kürdistan yetkilileri tarafından bize verildi ve bizde ona göre memur maaşlarını gönderdik.

 

Referandum sürecinde Kürdistan Bölgesi’ne karşı bir takım yaptırımlar uyguladınız, sebebi neydi?

 

Yaptırım değildi, ancak onlar adını yaptırım koydular. Biz doğru mekanizmayı uygulamaya çalıştık. Irak’ın dışişleri ile alakalı olan her şey federal konu olarak değerlendirilir. Dikkat ettiyseniz Erbil ve Süleymaniye havalimanlarındaki yurtiçi seferlerini durdurmadık. Çünkü federal bir mesele değil. Federal iktidarın yetkisinin tanınması için yurt dışı seferlerini engelledik. Biz bunu uygulamaya çalıştık ancak onlar buna karşı çıktılar. Bu nedenle yurt dışı seferlerini durdurmak zorunda kaldık. Daha sonra kararlara uyacaklarını açıklayınca biz de uçuşların tekrar yapılmasına izin verdik. Bu adım aynı zamanda Irak Kürdistan Bölgesi’ni de korudu. Peşmerge ve diğer güçler, hata vatandaşlar bu sayede geceleri rahat bir şekilde uyuyordu. Irak ordusu peşmerge güçleri ile birlikte farklı cephelerde savaşarak IŞİD’i bozguna uğrattı. Musul savaşından sonra referandum yaparak Irak topraklarının bir parçasını ayırmak doğru bir hamle değildi. Biz Irak’ta ortağız dolayısıyla uzlaşma olmadan ben kendi payımı alıp ayırılıyorum gibi bir hakka sahip değilsiniz. Referandum sonrası olan bitenlerin sorumluluğunu referandumu yapan yetkililer üstlendi, ben değil.

 

Üst düzey Kürt yetkililer Bağdat’ı ziyaret ettiklerinde bu referandum Irak’tan ayrılmak için değil vatandaşların bu konudaki görüşünü almak içindir dediler...

 

Evet, bunu söylediler, ben de o zaman bu referandum değil görüş almaktır dedim. Bir çok medya ve özel kuruluş anket çalışması yapıyor. İyi de Kürdistan Bölgesi’nde bu işi neden hükümet yapıyor? Daha önce de Irak Başbakanı olarak Kürtlerin Irak içerisinde ya da dışarısında devlet kurma görüşlerine saygı duyduğumu dile getirdim. Ancak tek taraflı Irak’ın bir bölümünü ayırmak farklı bir durum. İlk başta yaklaşımları bu şekildeydi fakat referandum tarihi yaklaştıkça başka şeyler söylemeye başladılar. Onlar oldu bittiden söz etmeye başladılar. Ben şahsen referandumun yapılana kadar hiçbir şey yapmadım ama daha sonra Federal Mahkemeye referandumu iptal etmesi için başvuruda bulundum. Aynı zamanda uluslararası topluma da bu konuya karşı olduğumuzu anlatmaya başladık. Onlar da bize destek oldular.

 

Bu adımları seçimlerde popülütenizi arttırmak için attığınız söyleniyor?

 

Hayır, benim buna ihtiyacım yoktu, bunu arzulasayıdım Kerkük ve diğer bölgelerde büyük kutlamalar yapardım. Ben seçim döneminde bile Kerkük’e gitmedim. Başka bir vilayeti kazanmak isteseydim Kürt-Arap düşmanlığının fitilini daha fazla ateşler Araplardan daha fazla oy alırdım ama ben bunu yapmadım. Kürt vatandaşlarımızın çıkarını gözetmeye devam ettim.

 

Ekim 2017’de meydana gelen olaylardan sonra ilişkileri yoluna koymak için  basına yansıyan ve yansımayan temaslarınız oldu. Özellikle dönemin Başbakanı Neçirvan Barzani’nin bu konuda girişimleri vardı. Bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?

 

Görüşmelerin çoğu açıklandı, daha sonra resmi ziyaretler başladı. Amacımız şuydu; biz aynı ülkedeyiz ve bu çerçevede uzlaşmalıyız. Siz ceza olarak nitelendirdiniz ancak seçimlere iki ay kala havalimanları açıldı. Memur maaşlarının gönderilmesi de seçimden önceydi. Dolayısıyla bu bir ceza değildi. Başarılı olmak isteseydim seçimden sonrasına kadar havalimanını açmaz ve maaşları da göndermezdim. Sayın Neçirvan Barzani ile bu süreci başarıyla yönettik. Kendisi genç bir şahsiyet ve Kürdistan’ı farklı alanlara taşıyacak bir kişiliğe sahip. Onun hakkında iyimserim. Sayın Mesrur Barzani’yle de iyi bir ilişkimiz vardı, bu dönemde sayın Mesud Barzani’yle de ilişkilerimiz kopmadı.

 

16 Ekim olaylarından sonra ilişkileriniz devam etti mi?

 

Hayır, hata referandum döneminde bile ilişkilerimiz devam ediyordu. O dönem referandum sonuçlarından dolayı ortaya çıkan olumsuzlukların önüne geçmek için çabamız vardı. Bu şahsi bir durum veya şahsi bir çekişme değil. Aksine ilişkilerimiz çok iyiydi. Diğer taraftan da bir milletin ve toplumun çıkarları söz konusu ve bu nedenle attığım bazı adımlar bu çerçevede oldu. Buna ispat olarak Sayın Mesud Barzani ile ilişkilerimiz bozulmadı. Bağdat’a geldiğinde beni de ziyaret etti. Bu şu anlama geliyor, benim kendilerine karşı şahsi bir hamlem olmadı aynı şekilde kendisinin de bana karşı şahsi bir hamlesi olmadı.