İngiliz şirketin YPG-DSG ve ‘petrol kaçakçılığı’ iddiası neye dayanıyor?
Erbil (Rûdaw) – İngiliz Gulfsands şirketi, Rojava Özerk Yönetimi’nin kontrolünde bulunan Rimelan’daki “Blok 26” sahasından bu güne kadar 2,9 milyar ABD Doları tutarında 41 milyon varilden fazla petrol çaldığını öne sürdü. Şirket raporunda, Suriye’deki faaliyetlerine yeniden başlamak için “Umut Projesi” adıyla girişim başlattığını duyurdu. Uluslararası ilişkiler uzmanı Dr. Azad Diwani de, şirketin Suriye hükümeti ile anlaşmalı bir şekilde İngiliz hükümetini yaptırımların kaldırılması konusunda ikna etmek amacıyla bu raporu hazırlamış olabileceğine dikkat çekti.
Daha önce Rojava’nın Haseke kentindeki Rimelan bölgesi yakınlarındaki Blok 26'daki sahalarda petrol üreten ve Ağustos 2011'de ABD ve İngiltere’nin yaptırımlarına uymak için 6 yıl önce faaliyetlerini durduran İngiliz Gulfsands şirketi, internet sitesinde 9 Ocak'ta bir rapor yayımladı.
Raporda, son 6 yılda Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi’ne bağlı olan Halk Savunma Birimi (YPG), Demokratik Suriye Güçleri (DSG) ve Demokratik Suriye Meclisi’nin (MSD) denetiminde olan Blok 26 sahasından “yasadışı üretim” yapıldığı iddia edildi.
Gulfsands’ın raporuna göre, o zamandan beri, değeri yaklaşık 2,9 milyar ABD Doları olan 41 milyon varilden fazla petrol çıkarıldı.
Günlük üretim yaklaşık 7 milyon dolar değerinde
Raporda, Blok 26 sahasından günde yaklaşık 20.000 varil petrol üretildiği ancak bunun bölgedeki toplam “hırsızlığın” sadece küçük bir kısmı olduğu, Rojava’daki diğer sahalardan günde yaklaşık 80.000 varil petrol (bugünkü fiyatlarla günlük yaklaşık 7 milyon ABD doları değerinde) çıkarıldığı kaydedildi.
Birleşmiş Milletler İnsani Yardım Koordinasyon Ofisi’nin verilerinin paylaşıldığı raporda, halen 14,6 milyon Suriyelinin yardıma muhtaç olduğu, yüzde 90'ının yoksulluk sınırının altında yaşadığı ve yüzde 80'inin gıda güvencesi olmadığı hatırlatılarak, “Bu yasa dışı petrol ticareti, karaborsada, düzenleme ve gözetimden uzakta gerçekleşmektedir, bu da fiyatların düşmesi ve yolsuzluk potansiyelinin yüksek olması anlamına gelmektedir. Dolayısıyla bu petrolün büyük bir kısmı Suriye halkına değil, yasadışı aktörlere fayda sağlıyor. Bu aynı zamanda, yerel toplulukların sağlığı üzerinde feci bir etkiye sahip olan, güvenli olmayan, düzensiz ve çevreye büyük ölçüde zarar veren petrol sahası uygulamalarına yol açmaktadır” ifadelerine yer verildi.
“Umut Projesi” adıyla girişim açıkladı
Gulfsands, raporunda ayrıca Rojava’daki faaliyetlerine geri dönmesinin önünü açmak için “Umut Projesi” adıyla bir girişim başlattığını duyurdu. Buna göre, şirket, bölgeden çıkaracağı petrolü, “ülkelerinin ulusal kaynaklarından yararlanması gereken tüm Suriye halkının yararına kullanmak, ekonomik teşvik projelerini finanse etmek için uluslararası düzeyde yönetilen bir fon ve tahsis etmeyi” planlıyor.
Söz konusu şirketin raporundaki iddialar hakkında Rojava Özerk Yönetiminden şu ana kadar herhangi bir açıklama yapılmadı.
Londra merkezli Gulfsands, 2000 yılında Rimelan’da faaliyet yürütmek için Suriye Hükümeti ile bir anlaşma imzaladı. Anlaşma uyarınca Rimelan’daki Blok 26’nın yüzde 50’sine sahip olan şirket, kazancının yüzde 5,7’sini Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ın kuzeni Rami Mahluf’un sahibi olduğu Maşrik Yatırım Fonu’na devrediyordu. Şirketin Şam yönetimi ile olan anlaşması ise devam ediyor.
Dr. Diwani: Hırsızlık varsa bile bunu söylemek Gulfsands’a düşmez
Rûdaw TV’de Dilbixwin Dara’nın sunduğu bültene konuk olan uluslararası ilişkiler uzmanı Dr. Azad Diwani, konu hakkında değerlendirmelerde bulundu.
Londra’da yaşayan Dr. Diwani, “Gulfsands’ın petrol üretimi hakkında açıkladığı rakamlar gerçek olabilir. Fakat eğer ortada bir hırsızlık ve yasa dışı kaçakçılık varsa bunu söylemek Gulfsands’a düşmez. Çünkü bu şirket Suriye’de yapılan hırsızlık, yolsuzluk ve yasa dışı faaliyetler konusunda Beşar Esad rejiminin ortağıdır. Şirket Beşar Esad’ın kuzenine devrettiği paraları da yasa dışı şekilde İngiltere’nin Latin Amerika kıyılarındaki Virjin Adaları’na kaçırmakla suçlanıyor” dedi.
Dr. Diwani, “Blok 26 Rojava’nın kalbinde bir yerde. Gulfsands, Esad rejimi ile Kürtlerin petrolünü çalıyordu. Bunlar birlikte buradaki petrolü nasıl çalıp kullandıklarını anlatmaya gerek yok zaten. Bunun muhatabı ben değil, oradaki yetkililer ve uzmanlardır. Fakat ben şirketin bu raporu sadece bölgeye geri dönebilmek ve istismarlarına devam etmek için yayımladığı yönündeki kanaatimi paylaşıyorum” diye konuştu.
ABD, İngiltere ve Rojava Özerk Yönetimi arasında arasında bir anlaşma olmaksızın Gulfsands’ın bir daha bölgeye dönme ihtimalinin güç olduğunu belirten Dr. Azad Diwani, şu yorumu yaptı:
“Uluslararası Koalisyonun bir parçası olan İngiltere Suriye rejimine uygulanan yaptırımları uygulayan taraftır. Gulfsands, raporunda bölgeden çıkarılacak petrolün Suriye halkının ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla kullanacağını söylüyor. Bu bir propaganda, kendi amaçlarını gizlemek için kullanılan bir göz boyama. Öyle olsa zamanında Esad rejimi ile bu petrolün parasını çalmazdı. İnsani yardımdan söz edecek son kişi, kurum petrol şirketleridir. Çünkü zamanında Kürt coğrafyasında çıkardıkları petrolün gelirini bölgedeki halka vermiyor, hepsini ceplerine indiriyorlardı. Şimdi bu gelir bir kısmı halka gidiyor diye yaygara yapıyorlar. Bu gelir nasıl halka gidiyor? Döneminde Baasçı olmayanlar Şam yönetimi tarafından memur alınmıyorlardı. Şimdi artık sıradan vatandaşlar memur ve petrolün geliri az da olsa onlara gidiyor. Yolsuzluk olsa bile asla Esad döneminde olanla kıyaslanamaz.”
“BM’nin kendisi yolsuzluk yapıyor bugün”
Rojava’nın hala uluslararası alanda tanınan bir bölge olmadığını belirten Dr. Diwani, Delta Crescent Energy şirketinin Trupm zamanında Washington yönetiminin onayı ile bölgeye geldiğini, ancak Gulfsands’a böyle bir icazet verileceğini sanmadığını söyledi.
Dr. Diwani, “Ancak Birleşmiş Milletler tarafından eğer bir program uygulanırsa o ayrı. Hatırlarsanız zamanında Saddam Hüseyin rejimine uygulanan ‘petrol karşılığında gıda’ yardımı vardı. Bu kapsamda BM’nin bir planı olursa o ayrı. Ama BM’nin kendisi yolsuzluk yapıyor bugün. Kendileri Til Koçer Sınır Kapısı’nı açacağına gidip İdlib’de El Kaide destekli grupların denetimindeki kapıyı açıyor” ifadelerini kullandı.